22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 EYLÜL 2019 7 Gelenler kadar gidenler de var Dereyi tersten akıtıyorlar... T op santraya konuldu, ilk goller atıldı, tribünler de tatilcilerin dönüşüyle yavaş yavaş renklenmeye başladı. Türk yıldızları yeriyor! Hemen her gün de bu sa vaş, sosyal medyadan örgün medyaya, radyodan TV’lere kadar gündem yaratıyor. Türk oyuncuyabancı Kabul edelim etmeyelim spor oyuncu kavgası Türk futbo deyince akla futbol geliyor bi luna ne getirecek, ne götüre zim coğrafyada. Ve şu sıralar yeşil sahaların yegâne gündemi ARİF KIZILYALIN cek açıkçası kestirmek güç, ama son yıllarda Türk altya de “yabancı meselesi..” pılarında yetişip Avrupa’nın Taraftarından yöneticisine, başkanın yolunu tutan futbolcuların sayısı göz dan antrenörüne dek herkes, “birileri ardı edilemeyecek kadar fazla. ni getirsek” telaşında. Durum bu nok Nedense, gazete manşetleri dahil tüm tada olunca da yerli futbolcuyabancı algı mecraları gidenlerle, oralarda ses ge futbolcu tartışması alevleniyor isteme tirenlere değil de gelenlere takılmışlar. den. Öyle ki, Serveti Fünun dönemin Örneğin geçenlerde de Recaizade Mahmut Ekrem’le Mual Gençlerbirliği’nin genç savunma oyun lim Naci arasında yaşanan “Zemzeme cusu Mert Çetin Roma’nın yolunu tut Demdeme” kavgası, solda sıfır kalır. tu. Trabzonsporlu Yusuf Yazıcı, azım Koca koca teknik direktörler, başkan sanmayacak bir rakama Lille’e trans lar demeç savaşları aracılığıyla birbir fer oldu. İki transferden Yusuf, oynadı lerinin görüşlerine kırmızı kartlık ha ğı takım nedeniyle gündem yaratsa da reket yapar hale geldiler. Kimi, lig Mert’in transferi İtalyan, Alman ve maçlarında milli marş söyleyeme İngiliz basınındaki kadar etki ya yen 11’lerden dem vuruyor, ki ratmadı Türkiye medya mi sırf Türk pasaportu var di sında. ye milyonlar ödenen “vasati” Yusuf Yazıcı Ozan Kabak Çağlar Söyüncü Kadın cinayeti ev içi şiddet olarak değerlendirilirse toplumsal yanı görülmez Doğru tanım: Kadın cinayeti Emine Bulut’un tüm toplumun gözleri önünde eşi tarafından, çocuğunun yanında, “ölmek istemiyorum” çığlığı atarak katledilmesi büyük yankı uyandırdı. Harekete geçmesi her zaman kolay olmayan itiraz duygularımızın yüksek sesle açığa çıkmasında bu vahşetin etkisi olduğu inkâr edilemez. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kadına yönelik saldırı ya da cinayetlerde büyük artış var. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayımlanan küresel çaptaki raporlar, dünya ölçeğinde kadınların yaklaşık üçte birinin (yüzde 35) fiziksel şiddet kurbanı olduğunu gösteriyor. Bu kadınlar hem eş/yakın akraba hem de yabancı erkek şiddetine maruz kalan kadınlar. Hiçbir koşulda kürtaja izin vermeyen ülkelerde de kadınların güvenli olmayan yollardan yapmak zorunda kaldıkları kürtaj sonucu hayatlarını kaybetmeleri de bir şiddet türü olarak akılda tutulmalı. Adını doğru koyalım Türkiye medyası, nasıl oldu bilinmez, farkında olarak ya da olmayarak kadınların kurban edildikleri cinayete kadın cinayeti demekle doğru bir tutum aldı. Çünkü kadın cinayetleri sadece “cinayet” olarak adlandırılamaz. Böyle yapılırsa cinsiyet temelli nefret/şiddet olgusu göz ardı edilmiş olur. Malum, İngilizce konuşulan dünyada “homicide” cinayet anlamına geliyor. Kadınların öldürülmesinin bu sözcükle belirtilmesine haklı olarak karşı çıkan feministler, kurbanı kadın olan öldürme vakalarını diğer cinayetlerden ayırmak için “femicide” (kadın cinayeti) sözcüğünü kullanıyorlar. Kavramı 1976’da hem ilk kullananan hem de yaygınlaşmasına yol açan kişi feminist yazar Diana E. H. Russel’dı. Russel, Belçika’da kurulan Kadına Karşı Suçlar Mahkemesi’nde bu kavramdan söz etti. Yakın dönemde ilk kullanan Russel olsa da sözcük 19. yüzyılda da biliniyordu. İngiltere’de ilk kez, 1801’de bir kadının öldürülmesi üzerine kullanıldığına dair bir iddia da var. Ama 1820 ile 1830 yılları arasında kimi resmi belgelerde yer aldığı kesin. Kadın cinayetlerinin diğer cinayetlerden ayrı tutulmasının gerekliliğine vurgu yapılmak amacıyla kullanılan Femicide, 1970’li yıllarda feminist literatürde yerini alıyor. Diana Russel, Kadına Karşı Uluslararası Suçlar Mahkemesi’nde yaptığı konuşmada birçok cinayetin aslında kadın cinayeti olduğunu belirterek çok çarpıcı örnekler vermişti. Geçmişte cadıların yakılmasından, kadınların namus gerekçesiyle öldürülmelerine kadar, kurbanı kadın olan binlerce cinayet olduğundan söz etmişti. Tüm bunlara cinayet demek, cins faktörünü atlamak anlamına geliyor. O nedenle “femicide” sözcüğünde ısrarlı olmak bir hayli önemi. ABD’de kullanılmıyor Önemli ama örneğin ABD’de ne “femicide” ne de kadın cinayeti sözcüğü kullanılmıyor kurbanı kadın olan cinayetler için. Medyasında da hukukunda da yok. Kimileri kadın cinayetlerini “Cinsiyete Dayalı Şiddet”(CDŞ) olarak tanımlama eğiliminde. Yanlış değilse de çok açıklayıcı olmaktan uzak bir tanımlamadır bu. Çünkü CDŞ’nin kurbanı sadece kadınlar olmayabilir. Eşcinsel/ trans erkekler de bu şiddetle karşı karşıyalar. Bu nedenle “Kadına Yönelik Şiddet” (KYŞ) özel olarak vurgulandığında olgu tam anlamıyla ortaya konuyor. Tabii ki KYŞ de bir CDŞ türüdür. Eş ya da partner şiddeti, cinsel istismar, cinsel şiddet, cinsel taciz, nihayet çocuk evliliği de KYŞ tanımı içinde yer alır. KYŞ’nin birçok biçimi var görüldüğü gibi. Evde, sokakta, okulda, işyerinde, tarlalarda, mülteci kamplarında, barış zamanlarında, çatışmalarda, krizlerde, yani her durumda karşılaşılabiliyor bu şiddet türüyle. Kadın cinayetlerinin yaygınlaşmasının en önemli nedenlerinden biri birçok ülkede suçluların hak ettiğince cezalandırılmaması. Tahrik unsurunun sürekli gözetilmesi. Toplumsal kodlara vurgu yaparak, gelenek, görenek, kadın üzerinden savunulan ahlak gibi tutumlarla kadına yönelik şiddetin normalleştirilmesi olgusu da bu artışlarda etkili. Tabii ki adalet sisteminden yanıtlar beklemek yetmez, çünkü bu çok büyük bir toplumsal sorun, dolayısıyla bu şiddete yol açan “kültür”ün de sorgulanması şart. Ev içi şiddet denemez Kadına yönelik şiddetin diğer şiddet içeren davranışlardan ne şekilde farklılaştığını anlamak için çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu kesin... Toplumda erkeklerin hakları/imtiyazları, kültürel olarak da onaylanmış inançlar çerçevesinde kadınlar üzerindeki “erkek egemenliği”ni meşrulaştırmış durumda. Bu meşruiyet kadını “kontrol” etmek için şiddete de başvurma “hakkını” veriyor saldırgan erkeğe. Bu nedenle kadına yönelik şiddet ya da kadın cinayetleri asla ev içi şiddet tanımına sokulamaz. Bu, kadına yönelik şiddetin de kadın cinayetinin de toplumsal boyutunu görmezden gelmek olur. öldürmeyi öğrenmek Sosyal öğrenme teorisinin bize öğrettiği şu: Kişiler başkalarının davranışlarını, bu davranışların sonuçlarını gözlemleyerek, hangi davranışların kendilerine uygun olduğu konusunda fikirler edinirler. Bu davranışları benimseyerek kendileri de sürdürürler. Kadın cinayetlerinin medyada veriliş biçimi bu nedenle önemli. Kamuoyu bu cinayetler konusunda bilgilendirilmeli ama katile en küçük bir meşruiyet kazandıracak üslüptan kaçınılmalıdır. Bu, potansiyel kadın düşmanları için özendirici olacaktır. Maalesef buna pek dikkat edilmediği için, özellikle “namus” kavramına dayalı “tahrik” unsuru da yasalarımızda yer aldığından kadına yönelik erkek şiddeti ülkemizde artıyor. Merih Demiral Para kazandırıp gittiler u Cenk Tosun Beşiktaş Everton 22.5 milyon Avro u Yusuf Yazıcı Trabzonspor LOSC Lille 16.5 milyon Avro u Cengiz Ünder Başakşehir FK AS Roma 14.25 milyon Avro u Arda Turan Galatasaray Atletico Madrid 13 milyon Avro* u Ozan Kabak Galatasaray Stuttgart 11 milyon Avro** u Merih Demiral Alanyaspor Sassuolo 9.25 milyon Avro u Okay Yokuşlu Trabzonspor Celta Vigo 6 milyon Avro u Çağlar Söyüncü Altınordu Freiburg 2.6 milyon Avro u Zeki Çelik İstanbulspor Lille 2.5 milyon Avro *(A.Madrid Barcelona 41 milyon. Avro) **(StuttgartSchalke 04 15 milyon Avro) Savunmacı Türkler Türk altyapılarında yetişip Avrupa’nın yolunu tutanlar arasında şu sıralar savunmacılar ön planda. Juventus’ta dünyaca ünlü Cristiano Ronaldo ile birlikte top koşturan Merih Demiral, Karamürsel İdmanyurdu alt yapısı, Fenerbahçe genç takımı, Alanyaspor, Sassuolo derken şimdi Juventus’un gözdesi. Uzun boyu ve sol ayağı ile savunma futbolunun ön plana çıktığı İtalya’da adı en çok geçen isimlerden. Keza, Galatasaray alt yapısıdan yetişip önce Stuttgart, sonra da Schalke 04’ün yolunu tutan Ozan Kabak, Bundesliga’nın gelecek vaat eden isimlerinden. Menemenspor, Buca altyapı, Altınordu derken Alman ekibi Freiborg’dan İngiltere Premiere League ekiplerinden Leichester’a geçen Çağlar Söyüncü de Britanya’nın en gözde savunmacıları arasına girmeye aday. Bursaspor altyapısından yetiştikten sonra önce İstanbulspor adından da Lille’e giden sağ kenar oyuncusu Zeki Çelik ve Roma’ya imza atan G.Birliği altyapı oyuncusu Mert Çetin de “Savunmacı” Türkler olarak isimlendiriliyorlar. Yine bu yıl sessiz sedasız yurtdışına transfer olan isimlerden Fenerbahçeli kaleci Berke Özer, Hollanda’da Westerlo’da forma giyecek tıpkı Galatasaray altyapısından yetişen Recep Gül gibi. İstanbul amatör kümesinde Fenerspor’dan yetişip Başakşehir altyapısına gelen Cenk Şahin de bu yıl Almanya’nın renkli takımı St.Pauli formasını terletecek. Yeşilköy, Sarıyer derken Süper Lig formasıyla geçen yıl Bursaspor’da tanışan Umut Meraş da, 3 büyüklerin takibindeyken “yurtdışı” kararı verdi ve Fransa Ligi takımlarından Le Havre’a imza attı. Bu yılın yurtdışına giden en sansasyonel ismi ise kuşkusuz ki, Trabzonspo’un milli oyuncusu Yusuf Yazıcı. Yusuf, İstanbulsporlu Zeki’nin de oynadığı Lille’e 16.5 milyon Avro’ya imza atarken, Özkan Sümer okulunun temsilcisi olarak BordoMaviliyi camiaya en fazla para kazandıran isim oldu. O Kapı açık! Bir dönem yurtdışına sadece 35 yılda bir oyuncu gönderen Türkiye, özellikle Arda Turan’la Cenk Tosun’un transferleri sonrası her yıl yurt dışına oyuncu göstermeye başlayan ülkeler arasında kendine yer buldu. Geçen yıllarda Karşıyaka, Altay, Kayseri Trabzonspor derken, Kayserispor’a giden Okay Yokuşlu, Bursaspor’dan İspanya’nın yolunu tutup bu yıl Valladolid kadrosunda yer alan Enes Ünal, Altınordu’da yetişip Başakşehir’den Roma’ya yüksek bonservisle giden Cengiz Ünder, aralık duran Avrupa kapısını Türk oyunculara tamamen açmayı başaran isimler olarak dikkat çektiler. Ve otoriteler der ki, sınırsız yabancının Avrupa’ya giden Türk oyuncularda payı çok büyük. Soydaşlar da gözde! Türkiye’de yetişip Avrupa’nın yolunu tutan isimlerin yanı sıra, çifte pasaportlu birçok soydaş oyuncu da futbol piyasasını sarsmaya hazırlanıyor. (A) Milli Takım’da da yer alan Düsseldorflu Kenan Karaman, Feyenordlu Orkun Kürkçü, Bruggelü Ömer, Schalke 04’lü Kaan Ayhan ve Suat Serdar ise PSG’li Metehan Güçlü yakın bir gelecekte isimlerinden çok daha fazla söz ettirecekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle