22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 11 AĞUSTOS 2019 ÖZNUR OĞRAŞ Gidin... görün...ÇOLAK u Bodrum’da klasik müzik Begül Erhan gitar dinletisi Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali kapsamında 18 Ağustos’ta Muğla Dibeklihan’da saat 20.30’da yapılacak. u Sunay Akın ve İlhan Şeşen Sunay Akın ve İlhan Şeşen, Aşk Şarkıları ve Öyküler programı ile 15 Ağustos’ta saat 21.00’de Balıkesir Artur Tatil Köyü Açıkhava Sineması’nda. u Candan Erçetin Datça’da Candan Erçetin 15 Ağustos’ta 21.15’te Datça Açıkhava Tiyatrosu’nda sevilen şarkılarını seslendirecek... u Çin sanatına çocuk bakışı P era Müzesi’nin yaz atölyelerine katılan 412 yaş aralığındaki çocukların yarattıkları eserler “Yaz Yaz Yaz’19” sergisinde buluştu. Çin sanatını konu alan eserler, 22 Eylül’e kadar Pera Öğrenme Atölyesi’nde ücretsiz görülebilir. u Selda Bağcan İzmir’de T ürk halk müziği ustalarından Selda Bağcan, yarın saat 22.00’de İzmir, Musicorium Alaçatı Sahne’de sevenleriyle buluşacak. u7 bin yıllık tanrıça heykelleri N evşehir’in Avanos ilçesinde yeraltı Güray Müze’de, 7 bin yıl öncesine ait tanrıça heykelleri sergileniyor. Sergi, MÖ 5 bin yılında insanların tanrıya olan bağlılıklarını gösteren heykelcikleri ve o döneme ait takı modasını da gözler önüne seriyor. u ‘Mahşeri Cümbüş’e devam T ürkiye’de modern doğaçlama tiyatronun öncüsü olan Mahşeri Cümbüş, tiyatroseverler ile buluşmaya devam ediyor. Gösteri 17 Ağustos’ta saat 21.00’de Balıkesir Ören Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılacak. “Yoktunuz” (ayrıntı) Ahmet Güneştekin’in Viyana’da açtığı sergi büyük ilgiyle karşılandı ‘Okulum Anadolu oldu’ A hmet Güneştekin bu yaz Viyana’da, hem de turist yoğunluğunun en yüksek olduğu günlerde açtığı sergiyle aslında Klimt, Schiele, Kalb gibi ressamlarla ve Mozart, Strauss gibi Batı müziğinin ölümsüz isimleriyle rekabet ediyor. Burası insanların denize girip güneşlendiği bir kent değil (her ne kadar bu yaz önceki yazlara oranla çok daha sıcak olsa da ve vakti olan ahali kendini Tuna Nehri boyunca serpiştirilmiş şezlonglara atsa da...), kültüre ve sanata para harcayan, sokak müzisyenlerinin bile üst düzey bir klasik müzik beğenisine hitap edecek denli yetkin olduğunun ayırdında olan ve açılan her yeni serginin çağdaş sanat adına önemli cümleler kurduğunun bilincinde olan turistlerin uğrak yeri. Üstelik DAAX Corporation’ın desteği ve Galerie Michael Schultz’un temsiliyetiyle açılan sergi için düzenlenen resepsiyonda da gördük ki, sadece Viyana ve Avusturya değil, Avrupa’nın birçok ülkesinden gelenler vardı sergiyi gezmek için. Velhasılı kelam, Ahmet Güneştekin birilerinin yüzyıllardır fetih hayallerini süsleyen Viyana’nın top tüfekle değil, sanatla nasıl fethedileceğinin müthiş bir örneğini sundu ve biz de söyleşimize Viyana ile başladık elbette. u Viyana’da bu sergiyi açmak hangi duyguları uyandırdı sizde? Viyana bir sanat şehri... Gustav Klimt, Kokoschka, Egon Schiele gibi dev sanatçıların eserlerinin sergilendiği bir mekânda sizin eserlerinizin asılması bir sanatçı için çok büyük bir mutluluk ve çok önemli bir şey. Bence her sanatçının hayal ettiği bir şeydir. Bu ayrıca ülke sanat tarihi açısından önemli bir çıkış ve Türkiye’den başka sanatçıların da önünün açılması anlamında bence önemlidir; çünkü yabancıların alışkın olmadığı bir durumdur, önemli müzelerinde Türk sanatçıların solo sergi açması... Daha önce buradaki salonlarda karma sergilerde kaç Türk sanatçının işlerinin sergilendiğini bilmiyorum ama solo serginin ilk olduğunu düşünüyorum, öyle biliniyor. Yani heyecan verici bir şey. Hafıza odası... u Burada ilk kez sergilenen birçok eser vardı, en çok ilgi görenlerden biri de “Tanrı’nın Arka Bahçesi” şüphesiz... Ben genelde serginin açılacağı bir ülkedeki mekânı önceden görmeye giderim ve o mekân için o anda eser düşünürüm. Mekânın fotoğraflarını çekerim, bütün ölçülerini alırım ve eseri yapmadan eseri mekânda görmeye başlarım. “Tanrı’nın Arka Bahçesi” o şekilde doğdu. Açılıştan anladığım kadarıyla çok büyük ses getirecek eserlerden biri. Hemen karşısında “Yoktunuz” eseri de müzenin tam göbeğine kondu. Ben o odayı gördüğümde ilk aklıma gelen “Yoktunuz” oldu. “Yoktunuz”, bu eserleri yaparken sanatçının tanıklık ettiği trajedi karşısında suskun kalmadığını anlatan bir eserdi çünkü, renksiz ve sosyolojik olarak çok incelenecek bir durumun aslında belgesi niteliğindeydi. O odayı adeta hafıza odası olarak değerlendirdim. cuTcmaommhua.tmrri’yıdeet. EMRAH KOLUKISA Ahmet Güneştekin’in Viyana’daki ilk solo sergisi “Mitoslar Evreni” kentin prestijli sanat mekânlarından Kunstforum Wien’de sanatseverlerle buluştu. Viyana’da bir araya geldiğimiz Güneştekin sergisi için “Ülke sanat tarihi açısından önemli bir çıkış” diyor. ‘Kendi kültürümden asla uzaklaşmadım’ u Sanatınızdaki yerelliğin evrenselliğe dönüşü... Siz nasıl yorumluyorsunuz tarzınızı? Benim tabii geldiğim kültür kadim bir kültür ve sözlü kültüre dayanan, yasaklı bir dilin söze yansıdığı, hikâyelere, masallara yazıldığı bir kültürden gelmem aslında benim için bir avantaj. Edebiyatta örneğin Yaşar Kemal gibi bir usta aynı şeyi kullanmış aslında. Bizim aslında büyük ustayla babaoğula kadar yakın ilişkimiz bizi birbirine bağlayan ortak kültürden dolayı... İkimiz de sözlü kültürden beslenip, ondan uzaklaşmadan, dışlamadan, Batı’yı referans almadan, ama Batı’yla aynı zamanda, aynı mantıkla sanat yapılabileceğini gösterdik. Ben hiçbir zaman kendi kültüründen uzaklaşan biri olmadım, aksine bunu kendi işlerimde kullandım. u Belki çok bilinmez ama belgeselleriniz de var. Belgesel işine nasıl girdiniz? 9197 yıllarında sanata ara vermiştim. Geçinebilmek için ticaret yaptım İstanbul’da. Ama sanat yapmam gerekiyordu. 2003’te ani bir kararla tamamen sanatla yoğunlaşıp ticareti bıraktım. 6 yıl bir inziva hayatım oldu. 6 yılda Anadolu’yu gez dim bir karavanla. Türkiye’nin 81 ilinin tüm ilçe köy ve kasabalarını... 6 binin üzerinde yer gezdim. Gittiğim yerde hikâyeler, masallar, halk ozanları, deng bejler... Bir anlamda bugünkü sanatımın referanslarını o dönem oluşturdum. 2003’te ilk sergim AKM’de açıldı “Karanlıktan Sonraki Renkler” diye, çünkü sanat yapmadığım zamanları karanlık olarak adlandırdım. İsmim duyulmaya başladı. O yıl Coşkun Aral ile birlikte “Haberci” belgeseline başladık çünkü Anadolu’yu karış karış biliyordum... Böylece kendi hikâyemi belgesel olarak insanlara göstermiş oldum; nereden besleniyorum, sanatımın referansı nereden oluştu ve nereden geliyor onu bir anlamda birlikte yaşadık. u Çok önemli bir dönem olmuş sizin için. Tabii, benim aslında akademim orasıydı, kendimi orada eğittim, Anadolu’da gezerken. Sonra yurtdışı programları, uluslararası galeriler yoğunlaşınca belgesel ve televizyon işine nokta koymuş olduk ama belgeselcilik, Anadolu gezileri hayatımın en önemli kaynaklarını oluşturdu. u Politik olarak da çok daha net bir sözü var değil mi? Kesinlikle. Sanatçıların en büyük özelliği tanıklık ettiği zamanlardaki duruşudur. Bence söylemekten ziyade kendi sanat diliyle bir şeyi tarihe bırakmak çok daha anlamlı. Bir bellek vazifesi görür sonraki nesiller için. u Bunu biraz “Guernica”ya da benzetiyorum ben... Bence Kürtlerin “Guernica”sıdır... Kürt coğrafyasındaki yıkımların yine Kürt bir sanatçının belleğinde ne bıraktığının belgesidir sonraki nesillere. Çünkü iktidar bazı şeylerin duyumunu engeller, her zaman yayılmasını engeller. Güç kimdeyse, egemen kimse, o kendi yarattığı yıkımların duyulmasını, bilinmesini istemez. Sanat bu anlamda esas görevini yapar ve ardında “Guernica” gibi eserler bırakır, toplumun hafızasında unutulmasını önler. “Tanrı’nın Arka Bahçesi”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle