Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 TEMMUZ 2019 7 Cemal Süreya’nın en yakınından anılar kitabı Abisinin ‘Peri’si... Ayten Kazak Cemal Süreya Size Nefesimi Bırakıyorum, Cemal Süreya’nın kız kardeşi Perihan Bakır’ın kaleme aldığı bir anılar, tanıklıklar toplamı. Bakır, abisinin bir nevi vasiyeti olarak işe koyulmuş. Amacı da Cemal Süreya gerçeğini olduğu gibi, tarafsızca ortaya koymak. “Anlattıklarımın eksiği var fazlası yok. Ölüp gideceğim. Onun hakkında anlatılan yanlışları düzeltmek bir görev benim için, artık içim rahat” diyor. gulu ve hassastı. Herkesi mutlu etmek isterdi, insanları severdi. Ne yazık ki insanların onu kırmasına da izin verdi. u Çok ağır bir üvey anne şiddeti var anlattıklarınızda. Babanıza ya da abinize neden hiç şikâyette bulunmadınız? Babam işi gereği eve çok az gelebiliyordu. Abim de Bilecik Ortaokulu’nda yatılı okuyordu. Esma, onlar varken sanki o işkenceleri yapan kadın kendisi değilmiş gibi hepimize çok iyi davranıyordu. Bu anlatı u Sizi yazmaya teşvik eden ne oldu? lacak gibi bir korku değildi. Öyle ki ondan 70’li yıllardı, bir gün abim “Perihan, ar kurtuluşumuz olamaz diye düşünüyorduk. kadaşlarıma çocukluğumuzda yaşadıkları Şikâyet edemiyorduk. mızı anlattığımda, Cemal’in hayal dünyası geniş, onun için böyle anlatıyor diye dü ANNE ACISI şünüyorlar. Seni Muzaffer Buyrukçu ile bir u Cemal Süreya’nın yayımlanan ilk şi araya getireyim, Ayten de Ankara’dan gel iri annesine (ŞarkısıBeyaz). Annenizi er sin anlatsın, Muzaffer de yaşadıklarımızı ken yaşta kaybetmişsiniz... yazsın” demişti. Ama olmadı... Onun vefa Abim annemle 6 yaşına kadar birlikte ol tı büyük bir travma muş, onun kokusunu yarattı bende. Öyle içine çekmiş, sıcak ki 5 yıl sonra Feyza lığını hissetmiş, şef Perinçek ve Nursel katini tatmıştı. An Duruel’in hazırla nemizi kaybetme dığı “Şairin Haya nin acısını derinden tı Şiire Dahil” ki ve içinde yaşamış tabını okumak için tı. Hissettiği o acıyı elime aldığımda ra yıllar sonra da “kü hatsızlanıyordum, çok sonra okuyabildim kitabı. Çocukluğumuzda Can Yücel Tarık Dursun K. Cemal Süreya çük kalbimdeki kuş ölmüştü” diye dile getirmişti. Aradığı gerçek ve hesap yaşadıklarımız on sız sevgiyi de şu di da derin izler bırakmıştı. O nedenle çocuk zelerde anlatıyordu: “Annem çok küçükken luğumuzdan başlayıp vefatının sonrasına öldü / beni öp, sonra doğur beni” değin yaşadıklarımızı olduğu gibi yazdım. Geçeklerin benimle gitmesini istemedim. u “Bayan Nihayet, Bayan En Nihayet” diyor birlikte olduğu kadınlara... Kiminle uKitaba adını veren vedalaşma anınız hem daha mutlu olmuştu sizce? Tomris Hanım hüzünlü hem muzip. Hep böyle miydi şair? mı, Suna Hanım mı? Evet. Üzüntülerini, acılarını hafifletmek Abim, “evlilik de bir şans” diyordu. Ev için kendisine böyle bir yol seçmişti. Duy liliklerini ömür boyu sürsün dileğiyle yapı MURAT ÇELİK “Abime dair gerçekdışı anlatımlar oluyordu; onu başka bir kişiliğe büründürüyorlardı. Yaşadığı olaylar ne yazık ki çarpıtılarak anlatılıyordu. Bu durumdan çok rahatsızdık. Hatta torunlarım ‘yanlış şeyler yazılıp söyleniyor, siz neden cevap vermiyorsunuz’ diye soruyorlardı.” yordu. Espri katarak “Bayan Nihayet, Bayan En Nihayet” demişti onlara. Elbette mutlu günleri olmuştur ancak istediği gibi sürmedi mutlulukları. 1988 yılıydı. Ayten, Ankara’dan gelmiş abimde kalıyordu. Ben de gittim, üç kardeş sohbet ederken, “araya girenler olmasaydı, Suna ile mutlu bir evliliğim olurdu” demişti. Perihan Bakır MEMO’YA BİR ŞEYOLURSA u Çocuklarına da çok düşkün… Kızı Ayçe, oğlu Memo… Memo ile birlikte ama ikisine de hasret, ikisiyle de istediği gibi bir ilişki kuramamış. Çocuklarını çok seviyordu. Ayçe ile bağ kurabilmek için çok çaba sarf etti. Ama Ayçe annesinin penceresinden bakıyor, o yakınlık bir türlü kurulamıyordu. Kırılıyordu abim. Her şeye rağmen sevmekten vazgeçmedi kızını, ama Ayçe babasını nikâhına çağırmadı. Çok geçmedi abim vefat etti, Ayçe babasının cenazesine de gelmedi. Memo babasına çok düşkündü, abim de ona. Memo, annne diye ağlamaz “babababa” diye ağlardı. Abim Zuhal Tekkanat’tan ayrıldığında oğlunu yanına aldı. Kızına hasretti, oğluna da hasret kalmak istemiyordu. Memo hafta sonları annesine gidiyordu. Abim ona ders aldırıyor, kursa gönderiyordu. Memo, annesine gittiğinde istediği gibi davranıyor, ders çalışmıyordu. Kitapta da anlattığım gibi Memo abimin ısrarlarına rağmen okulu bıraktı, annesiyle oturmaya başladı. Ama abim her şeye rağmen oğlunu seviyor, onun hayatına bir yön vermesini istiyordu. Memo’nun ona yaşattığı sıkıntılara rağmen ölmeden bir gün önce arkadaşına “ona bir şey olursa intihar ederim” demiş. Hastaneye yatmadan önce evde gerçekleşen olaylar... (Memo ile kavgası) Ne yazık ki yaşananlar çok acı... u Yazdığı, masasında bıraktığı birtakım son şeylerden söz ediyorsunuz. Vefatından sonra gün yüzüne çıkmamış şiirleri ya da yazıları kalmış olabilir mi? Evet, kaldığını biliyoruz, abim birtakım yazılarını, çalışmalarını olayların olduğu gece evden çıkarmak için Birsen Sağnak’ın annesine giderken götüreceği Sempati çamaşır makinesinin içine koyuyor. Bir kısmını da abimin seyahat çantasına koyuyorlar. Ama seyahat çantasını Memo bırakmıyor, alıkoyuyor. Birsen’in kızı Gonca Sağnak abimin vefatından sonra (18.03.2005 Köyceğiz Muğla Hürriyet gazetesi) Mustafa Sarıipek’e verdiği röportajda, “Annemin anı olarak sakladığı eserlerin çürüyüp gitmesine gönlüm razı olmadı. Cemal Süreya’nın düzeltilmiş ve baskıya hazır 3 kitabı ile bir çevirisi ve sayısız şiiri var. Bir yayıncıya yayımlamak üzere maddi karşılık beklemeden veririm, herhangi bir müzede de sergilenebilir” demiş. Bu durumda gün yüzüne çıkmamış şiirleri ya da yazıların bir kısmı Birsen Sağnak’ın ailesinde, seyahat çantası içindekiler de Memo’da kalıyor. 7 ay sonra Memo öldüğü için sanıyorum ki seyahat çantasının içindekiler de Zuhal Tekkanat’ta. Avrupa Ekspresi Dünyanın ELÇİN PoyrazLar elcpoy@gmail.com eteğinde Çocukken kasabamıza panayır geldiğinde mahalle arkadaşlarımla çifte bayram yaşadığımızı hatırlıyorum. nedeniyle büyük olasılıkla İspanyoldu. Kasabalar, şehirler hatta ülkeler gezen, kendini çocukları eğlendirmeye adamış dev bir oyuncak bebek. Lunapark aletlerinin kamyonetlerden indirilmesini, gürültüyle monte edilmesini, ışıklarının yanmasını zevk ve sabırsızlık içinde izlerdik. En önce bineceğimiz dev oyuncakları birbirimize hararetle anlatır, seçtiğimiz aletin diğerlerinden neden daha üstün olduğunu kavgaya varacak gürültüde tartışırdık. İç hoplatması ve çok yükseğe çıkması en önemli kriterlerdendi. Lunapark hazır olduğunda anne ve babalarımızdan kopardığımız harçlıklarla itişe kakışa sıraya girer, küçük avuçlarımızda terden ıslak toplara dönmüş kâğıt paraları aletin düğmesine bastığı için büyük saygı duyduğumuz kontrolcüye verirdik. Benim favorim balerindi. İSPANYA’DA AKLIMA GELEN Panayırın kasabada kaldığı hemen her gün okul sonrasında ilk işim balerine koşmak olurdu. Param bittiğinde biraz özenerek biraz hayranlıkla onun diğer çocukları döndürmesini seyrederdim. Çocukların kahkahalı çığlıkları eteğin dönüşüyle bir alçalır bir yükselirdi. Panayırın sonu geldiğinde ise bu sefer üzüntülü bir merakla lunaparkın sökülüşünü izlerdik. Arada, bir kaç işçi ayak altında gezinmememiz için bizi kovalardı. Önce dağılır sonra gösterinin sonunu kaçırmaktansa azar işitmenin yeğ olacağını düşünerek yine yaklaşırdık sahaya. Benim balerinimin eteği parçalara ayrıldıktan, yarım gövdesi çizilmesin diye iyice sarıl dıktan sonra araçlara taşınır dı. Her durakta evinden bi raz daha uzaklaşan göçebe balerine yine gelmesi için gözlerimi yumarak dilek ler dilerdim. İlkokuldan sonra esmer balerinimi bir daha hiç gör medim. Kasabaya artık pa Dev gövdesinden aşağı süzülen ışıklı eteklerinin ucunda oturmaya bayılır, iniş çıkışlı bir baş dönmesinin başlaması için can atardım. Eteğinin farklı renklerinden kırmızıyı seçer, oturduğum koltukta önümdeki paslı demire tutunarak, boş bakışlı esmer kadına hayatımı emanet ederdim. DEV OYUNCAK BEBEK nayır gelmez oldu, biz büyüdük başka kentlere dağıldık, lunaparkların ışıkları çocukluğumuza gömüldü. Bugün lunaparkların önünden geçerken gözlerim önce ışıklı eteğiyle salınan balerini arar. Kimi esmer kimi kumral olur bu balerinlerin. Giysileri de bazen benim balerininki gibi kırmızı, bazen de farklı renk ve modellerdedir. Ama hiçbiri benli bale O döndükçe ben onun donuk yüzü rin olmaz. İşte yeni hayatımı kurdu ne bakar, kırmızı bluzunun bittiği yer ğum İspanya’ya varınca aklıma ilk de başlayan eteğinin dalgalanmalarını gelen çocukluğumun bu panayır ba mest halde izler, içim hop ettikçe kı lerini oldu. kırdardım. Akşam olup eve gitme vak Acaba balerinim dünyayı gezdikten, ti geldiğinde bacaklarım zevkkorku binlerce çocuğu eteğinde döndürdük döngüsünden zangır zangır titrer, es ten, yakıcı güneşlerden ve dondurucu mer balerini başka çocukların çığlık soğuklardan beni koruduktan sonra gö larına bırakıp kardeşimle el ele tutu çebelikten emekli olup vatanı İspanya’ya şup evin yolunu tutardım. dönmüş müydü? Balerinle ilgili öyküler uydurmaya Yoksa o da benim gibi göçebe ha o yaşlarda başlamış olmalıyım. Bu ba yatının ışıklı vaatleri peşinde, yaban lerin mutlaka yabancı olmalıydı. Saçı cı kentlerde çocukluğunun sönük iz nın rengi ve dudağının kenarındaki ben lerini aramayı mı sürdürüyordu?