Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 14 TEMMUZ 2019 Disleksik çocuklar kalıplara sığmıyor, sistemin ‘normal‘ tanımına uymuyor Kim demiş öğrenemiyorlar diye! “Özgül Öğrenme Güçlüğü” olarak tanımlanan Disleksia, tüm dünyada sanılandan çok daha yaygın. İngiliz Sağlık Sistemi NHS'ye göre ülkedeki 10 kişiden biri disleksik. Yale Üniversitesi'ne göre, nüfusun yüzde 20'si bu durumdan etkileniyor. Türkiye Disleksili Çocuklar Vakfı'nın verilerine göre ise Türkiye'de disleksi tanısı almış 41 bin 600 çocuk var ama kayıt dışı sayılarla Türkiye'deki disleksili çocuk sayısı 120 binin üzerinde. Kendisi de disleksik olan Prof. Dr. Meltem Erinçmen Kanoğlu ile konuyu masaya yatırdık. u Disleksi nedir? Aslında ben özgül öğrenme güçlüğü tanımından rahatsız oluyorum; çünkü sanayi devrimi döneminde Gutenberg’i yeniden keşfettiklerinde ve sistematik bir şekilde var edilen sisteme vatandaş/işçi/çalışan yaratıp, onları sistemin çalışmasını sağlamak üzere eğittiklerinde bu sisteme uymayan algıdaki beyinleri farklı diye adeta bant sisteminde, kalite kontrolde, defolu diye bir kenara ayırmaları gibi bir durum olduğunu düşünüyorum. Bizim de bu sistemin içinde var olabilmemiz zorlaştı tabii ki, çünkü biz yaratıcı bireyleriz ve formatif modeller, kalıplar içerisine sığabilmemiz imkânsız gibi bir şey. Disleksikler olarak biz, toplumun ve topluma uygun bireyler yetiştirmek için tasarlanan sistemin “normal” diye adlandırdığı sistemsel anlamlandırma sürecine ve bu süreçten herkesin benzer biçimde ilerleyip benzer sonuçlar çıkarttığı “normal” birey tanımına uymuyoruz. Kime göre, neye göre öğrenme güçlüğü? Ben öğrenemiyor değilim ki, bu sisteme göre öğrenemiyorum, çünkü belki de insanı eğitim sistemine göre uydurmak yerine sistemi insanın öğrenme şekline göre uydurmak gerekmekte. u Disleksik bir kişiyi sistemin “normal” öğrenebilir tanımlamasından farklı kılan özellikler ne? Biri “Mutluluğu bana anlat” dese, bu anlatıyı nasıl yapacağımı belirleyen şey sistemin benden istediği şekilde olanla benim sorunun muhatabına vereceğim anlatı arasında fark gibidir. Biri öğrendiği biçimde bir anlatı sunar diğeri ise algıladığı formatta. Öğrenme sistemi bize harfler, sözcükler, gramer kullanarak anlatmamızı salık verir; böylelikle kim okursa okusun benzer bir anlam çıkarır anlatıdan. Disleksik biri ise onu resmeder ya da filmini çeker, böylelikle hem bütünsel, hem görsel hem de bazen yorumlanması gereken bir anlatı olur. Yani öğrenmeyle ilişkimiz iletişimsel olarak doğrudan mesajı bir yerden bir yere geçirmek değil, mesajı anlamlandırarak iletmek. Bu sürecin içine dil kullanımı, algı farklılığı, veriyi bilgiye çevirme süreci, öğrenme çeşitliliği ve hatta gördüğünü anlatıya çevirme çeşitliliği bile giriyor. Ayrıca nörolojik bir gerçek de vardır; disleksiklerin aksonları yani beyindeki bilgiyi bir yerden diğerine ileten elektrik tellerini taşıyan istasyonlar normal insanınkine göre daha uzaktır. Bu da onun birden çok şeyle aynı anda ilgilenmesine, bunları farklı şekilde anlamlandırarak anlatı haline getirmesine ve bunu yaparken de diğerlerinden biraz daha fazla zaman harcamasına yol açabilmektedir. Bu durumu da olumlu bir şekilde değerlendirirsek disleksik bir kişinin bir olayı tüm yönleriyle, alternatif şekilleriyle değerlendirebileceğini söylemek gerekir. u Bu durum bir öğrenme güçlüğü değil mi? Neden olsun ki? Ben yalnızca farklı bir yöntemle ya da yöntemlerle öğrenen bir bireyim. Görmem, duymam hatta en güzeli yapmam gerek. Renkli, interaktif, sesli ve görsellerle harikalar yaratırım. Okuyarak yalnızca bir kısım bilgiyi öğrenirken, yaparak, seyrederek ve dinleyerek tümcül bir öğrenme gerçekleşir. Yani aslında sınıflar ve öğretim şekli çocuğun 4 şıklı bir sınavda başarılı sayılmasına odaklanmasa da okul için değil yaşam için öğrenmesine odaklansa o zaman herkes daha iyi öğrenir; hatta sınavlarda çok başarılı çocuklar da gerçek hayatta daha başarılı olurlar. Annebabalar disleksik çocuklara “engelli” gibi davranmasın. Okullar bu çocukları “öğrenemiyor” diye gözden çıkarmasın. Doktorlar “iyileşir” diye ilaç vermesin. Disleksik çocuklar öğrenemiyor değiller. Sadece öğrenme yolları farklı. Prof. Dr. Meltem Erinçmen Kanoğlu u Hâlâ zorluk çekiyor musunuz? Elbette çekiyorum. Okul hayatında, özellikle ilkokul yıllarında çok zorluk çektim ama şansım varmış, yabancı bir ülkede, bir İngiliz okulunda, disleksim olduğunu bir test sonucu tespit eden rehber öğretmen hemen farklı öğretim yöntemlerini devreye soktu. Derslerimin sırasını ayarladılar; böylelikle bir akademik ders arasında bir sanat dersi aldım. Sınıf materyalleri renkli ve görsel materyaller fazlalaştırıldı. Okul ve öğrenme süreci renkli hale geldi. Öykülendirerek tüm dersleri anlatabileceğimi, ödev yapabileceğimi o zaman keşfettim. Bu keşif de beni bugünkü masal yazan kadına dönüştürdü. Ancak zorluklar bitmiyor elbette. Hatta bir durum var ki, 2013 yılında Tumburluplar DisleksiMisleksi kitabımı yazıp yayımlamama neden oldu. Doçentlik sınavında hocaların birden fazla soruyu aynı anda sorma durumu karşısında, onlardan teker teker soru sormalarını rica ettiğimde “neden” sorusuyla karşılaşmıştım. Disleksik olduğumu, her yanıtlanmamış sorunun yanıtının kafamda biriktiğini, bunları söylemeden sorular gelmeye devam edince bir süre sonra dili kullanarak yanıtlamanın zor olacağını söylediğimde önce “Geçmiş olsun” demeleriyle karşılaştım, ar dından da “Size soru soramayız mı yani” sorusuna maruz kaldım. u Disleksikler için bazı okuma ve öğrenme teknikleri önerebilir misiniz? Sözcükler hece olarak değil bütün olarak daha kolay öğrenilir. Sözcükler görsellerle öğretilmeli. Örneğin tencere bir resimle desteklenmeli. Aynı sözcük hep aynı görselle verilmeli, bir süre sonra görseli kaldırınca sözcük zaten resim olarak öğrenilmiş oluyor. u Bir cümlenin içinde sözcükler, bir sözcüğün içinde de harfler ya da heceler renklendirilebilir. u Yazının çokluğu korkutucu olmasın diye paragraf ya da cümle paylaşılarak okunabilir. u Görsel mi, işitsel mi yoksa kinestetik mi (yaparak mı) öğreniyorsu nuz, keşfedin. u Öğrenme düzeniniz olsun: Renkli dosyalar, renkli ayraçlar ile konuları ayırın, dosyalama sistemi yaratın. u Not alma sistemi ve bu notları dosyalama sistemi oluşturun. u Her dersin bir kutusu olsun. O ders için tarih ve renk sırasına göre dosyaladığınız her şeyi bu kutunun içinde tutun. u Günün hangi saatinde ne kadar süre ile odaklandığınızı, daha iyi öğrendiğinizi bulun. Melekler ŞehrigPüantliükleri Sokak hayvanları konusunda bilinç arttıkça, kapısının önüne bir kap su koyan, sokağın daki kediyi, köpeği besle yen kişilerin sayısı da ar tıyor. Kötü durumdakile rin videoları çekiliyor, du Den iz yuruluyor, yardım isteni Yavaşoğulları yor. Sonuç olarak “lütfen biri yardım etsin” diyerek cdenizy@gmail.com paylaşılan, o hayvanların yolculuğu hep ay nı birkaç kişinin elinde kurtuluşa eriyor. Yani duyar artıyor, ama bir de taşın altına gerçek ten elini koyanlar var; Koray Öztaş gibi. Öztaş, Türkiye’nin bir ucundan, diğer ucuna, pek çok hayvanın yardımına koşan bir hayvansever. Kendisinin “Elestibezmi” takma ismiyle açtığı, dizi izlermişçesine takip edilen bir instagram sayfası var. Bir köpeği buluş anından, veterinere götürüşüne ve iyileş Yakında, aynı isimle bir de dernek kurulacak. Öztaş derneğin görünen yüzü, Erman Vardar ise başkanı olacak. Hedef, Melekler Şehri’ni yüksek standartlarda, örnek bir barınak haline getirmek. Buradaki 70 köpeğin koruyucu ailesi var. Bu aileler 70 hayvanın aşı ve yiyecek me sürecine kadar her şeye yer veriyor. Öztaş, terk edilmiş Marmara Ereğli barınağının düzenlenmesinden, Lüleburgaz Çöplüğü’nde @elestibezmi Koray Öztaş ihtiyacını karşılıyor. Geri kalan 330 hayvanın ise koruyucu ailesi yok. Eğer evde bakamıyor ama bir el uzatmak is ki yüzlerce köpeği beslemeye, tiyorsanız, koruyucu aile olup dağa, bayıra, ormana atılan bir köpeğin masraflarını üst köpekleri beslemeye kadar lenebilirsiniz. Maddi durumu pek çok işe koşturuyor. Sür nuz o kadarına el vermiyor dürdüğü bir mesleği, bir ai sa, “patifood.com” internet ad le hayatı ve 400 küsur köpeğe resindeki “Eelestibezmi” adına yuva olan 2015’te kurduğu “Me olan mama kumbarasına 5 ya da lekler Şehri” var. 10 TL’lik katkıda bulunabilirsiniz. Melekler Şehri’nin nüfusunu, kimi Az, çok demeden... terk edilmiş, kimi ölmek üzereyken Öztaş ta Melekler Şehri’nde terk edilmiş, ev ha rafından tedaviye alınmış ve kurtarılmış kö yatına alışkın köpekler de var. Golden’lar, pekler oluşturuyor. 2015 yılında Melekler Setter’ler vs. Ne yazık ki Öztaş Türkiye’de Şehri kurulmuş oluyor. Çalışanların maaşla sahiplendirdiği pek çok hayvanın tekrar terk rı, alanın kirası, bazı tadilatlar ve bazı ilaç ih edildiğine şahit olduğu için yurtiçi sahiplen tiyaçları Öztaş tarafından karşılanıyor. An dirme yapmaktan çekinir hale gelmiş. Ancak cak kalanlar, duyarlı insanların mama bağı “ömürlük yuva” olacağınıza eminseniz, şansı şı ve çeşitli sponsorluklarıyla ilerliyor. Öyle nızı deneyin. Şehri her zaman ziyaret edebilir, ki, şehrin aylık mama ihtiyacı 9 bin 750 kilo! sevimli köpekleri sevindirebilirsiniz. u Balkon yavruları acil yuva arıyor. @firdevgunacar @kizimaceyiz u Ortaboy terrier annenin yavruları yuva arıyor. 0 533 316 26 68