Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 HAZİRAN 2019 7 Özgeç, 20 Haziran’da Kadıköy Nayah’ta sevenleriyle buluşacak. Sahneyi konuğu Birkan Nasuhoğlu ile paylaşacak. ‘Aşk peşinde biriyim’ HİLAL KÖSE M üzisyen Güneş Özgeç, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği ve Şiddetsizlik Merkezi’nin Mayıs ayında düzenlediği “Değişim Müzikle Başlar” konserinde sahne aldı. Etkinliğin amacı, dayanışmayı yükseltmek, şiddetsiz eğlenceyi deneyimlemek ve müziğin birleştirici gücünden ilham almaktı. Konserden elde edilen gelirin tümü de bu iki örgüte aktarıldı. 7 yaşından beri müzikle uğraşan Özgeç, “Şiddetsiz bir dünya mümkün değil bence ama insanlar arası iletişimde şiddetsizlik belli bir çerçevede mümkün. Belki şiddetli bir aşk güzeldir, ama birine şiddet uygulamak değil tabii ki” diyor. Müzik araklıyor u Şiddet gerçeğiyle ilk ne zaman karşılaştınız ve hissettiniz? Pek çok insan, sanırım böyle bir soruda çocukluğuna döner bizim gibi ülkelerde... Hatırladığım çok şey var küçüklüğümde yaşadığım, çok sert olanlar da var yakınlarıma bile yeni yeni anlatabildiğim ama bir de hatırlamadıklarımız var ki bence en çok da onlar bizi dibe çeken, aynılarını istemeden yinelediğimiz bozuk davranışlarımızın kökü olan; şanslıysak fark ettiğimiz, fark ettiğimizde belki biraz daha iyileştiğimiz. u Müziğin dönüştürücü gücünden söz etsek... Müzik günlük yaşamımızın dışında bir alan, başka bir dil ve bu yüzden de günlük ve dünyevi olan işlerden bizi uzaklaştıran, araklayan bir alan. Müzik dinlerken, söylerken, dans ederken özgürleşiyoruz, yaban benliğimize bir selam çakıyoruz. (gülüyor.) u Cinsel şiddeti görünür kılmak isteyen kadınlar özellikle de sanat camiasından isimler “MeToo” hareketini başlatmıştı. Sanırım konuşmak paylaşmak, kadınları güçlü kılıyor.. Konuşmak ve paylaşmak bence de çok sağaltıcı, dolayısıyla güçlendirici; yalnız olmadığını görmek, yaşadığın şiddetten/tacizden utanması gerekenin sen olmadığını kendine kanıtlamak bile iyileşmeye doğru giden bir yol açıyor. Cinselliği ne kadar rahat konuşabilirsek şiddet ve baskının da o denli azalacağını düşünüyorum. Cinsellik insan olmanın bir parçası aslında; ayıp, saklanması gereken bir duygu gibi davrandıkça ve güdülerimizi bastırdıkça kirleniyor, kararıyoruz. Derneklerin büyük öneminin olduğunu düşünüyorum; ses çıkarma, üstü kapatılmaya çalışılan konuları görünür kılma ve en çok da yargılanmadan kendi deneyimini paylaşabileceğin insanlarla buluşabilmek açısından. u Sizce şiddetsiz dünya mümkün mü? Geleceğe baktığınızda ne görüyorsunuz? Şiddetsiz bir dünya mümkün değil bence, ama insanlar arası iletişimde şiddetsizlik belli bir çerçevede mümkün ve çok gerekli. Belki şiddetli bir aşk güzeldir ama birine şiddet uygulamak değil tabii ki. Şiddet havyansı bir güdüyse hayvanların ve doğanın bundan vazgeçmesini bekleyemeyiz; şiddetli fırtınalar olacak ve karşıtı yumuşacık havalar da. Ama biz insanız, farklı bir bilinçte, çok farklı bir düzende yaşıyoruz; empati yeteneğimiz var ve beslenmek / yaşamak için çok çeşitli yöntemler kullanabiliyoruz. İnsanlar dönüşür mutlaka, hep dönüşüyoruz zaten; dönüşüm bitince yaşam da biter gibi geliyor bana ama “dönüştük artık şiddetsiziz ve sonsuza kadar mutlu yaşadık” gibi bir duruma değil tabii. u Şiddetsiz bir dünyayı nasıl hayal edersiniz? Genel anlamda şiddetsiz bir dünya biraz orta düzeyde hissettiren bir biçim olurdu gibi geliyor bana, şiddetli uç giderse karşıt ucu da törpülenir. Şiddet olmayınca belki bizi deli gibi dans ettiren o “kick” de olmayacak müzikte ve onun karşıtı olan hüzünlü hal de. Kafamı güzelliklere çeviriyorum u Ya kadına yönelik şiddet? Bu sorunla ilgili babamın çok sevdiğim, ağlamadan dinleyemediğim / söyleyemediğim bir şarkısı var. “Ömer Özgeç Likyalı Kadınlar”, bir Melih Cevdet Anday şiiri. Hayattaki en sevdiğim şarkılardan biri bu. u Dernekler için bir projede yer almaya nasıl karar verdiniz? Çok önemli bulduğum ve her şekilde desteklemek istediğim bu iki dernek yararına bana böyle bir teklifle gelinmesi beni onore etti. Bir katkım olabildiyse ne mutlu bana. u Son olarak nasılsınız bu aralar ülkenin durumuna da bakınca? Müzikle uğraşan, şarkılar yapan ve söyleyen, aşk peşinde biriyim. Bu aralar ve başka aralar ülkenin ve dünyanın durumuna baktığımda çok “şiddetli’’ duygular hissediyorum ve kendimi beğenmediğim bir hale giriyorum, o zaman kafamı güzelliklere çevirmeye uğraşıyorum, kendi oyunlarıma bakıyorum. Oyunlarıma dahil olmak isteyenleri konserlere beklerim; önümde çok sevdiğim, gelenlerin ev oturmasına gelmiş gibi hissetmesini amaçladığım, benim gibi kendi şarkılarını yazan ve söyleyen müzisyenleri sahnede ağırlayıp hem şarkı söylediğimiz hem sohbet ettiğimiz konser serisi Ayda Bir Güneş var. 20 Haziran’da da sahnede olacağız, şimdiden çok heyecanlıyım, beklerim. Necefli Maşrapa ve Araf'ta kalmak Deve tellal iken, pire berber iken, ben tek kanallı siyah beyaz televizyonun karşısında açılma saatini bekleyip açılınca sevinçten havalara uçar iken ve gerçekten mini minnacık, küçücükken tanışmıştım “Necefli Maşrapa” ile. Evde televizyonda bir film, dizi ya da program izlerken aniden ekranın kararmasının ardından çıkardı karşımıza. O zamanlar televizyon Anıtkabir’deki bayrak töreniyle açılırdı. Askerler “rap rap rap” yürüdükten sonra İstiklal Marşı okunur ve yayın başlardı. Saati vardı televizyonun açılışının ve bu saat mevsimlere ya da hafta sonu olup olmamasına göre değişirdi. Mesela bir zamanlar akşam saat 20.00’de başladığını hatırlarım yayının. Cumartesi pazar günleri de 14.00’te açıldığı günler kalmış aklımda. Zaman geçtikçe daha erkene çekildi ve sonunda 24 saat yayına hatta çok kanallı döneme geçtik hep beraber. Neyse, dönelim konumuza, “Necefli Maşrapa”ya... Bizim evde ekranın kararmasına “Koptu” denirdi. Yani yayının kopması anlamındaydı bu “Koptu” sözü. Yayının gitmesinden kısa süre sonra da “Necefli Maşrapa” adı verilen güğümibrik kırması bir şey çıkardı ekrana. Ekranda da genelde “Alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayınız” yazardı. Anlardık ki sorun bizden değil, yayıncıdan yani TRT’den kaynaklanıyor. Bu Araf’ta kalmak gibi bir şeydi aslında. Ne izlediğine devam edebiliyorsun ne de ekranın başından ayrılabiliyorsun. Çünkü çıktığı gibi gitmesi de ya da yarım saat hatta 1 saat ekranda kalması da hatta televizyonun kapanış saatine kadar gitmemesi de mümkündü bu güğümibrik arası şeyin. Kısacası “Necefli Maşrapa” ekrana çıktığında büyük bir belirsizlik yaşanırdı. Gerçekten bir nevi Araf’ta kalmaktı “Necefli Maşrapa”. PEKİ NEDİR NECEF? Acaba kim bulmuştu “Necefli Maşrapa” fikrini, kim demişti, “Yayın gittiğinde şu ibriğigüğümü koyalım oraya” diye? Peki neydi Necef? Hadi ben size açıklaya yım neymiş necef… Necef çok sert ve çok saydam camsı bir kuvars çeşidiymiş.Çıkarıldığı yerler ise Madagaskar ve Brezilya’ymış. Değerli bir taş olarak kabul edilen neceftaşı Mısırlılardan başlayarak Yunan, Roma ve Osmanlı’da kuyumculuk ve özellikle kupalar, çanaklar, saatler, kasalar, tütün kutularının süslenmesinde büyük bir kullanılmış. Sonuç olarak şunu nu bilin ki yaşamınızda “koptu” diyeceğiniz ve sıkılacağınız, ne yapacağınıza karar vermekte zorlanacağız anlar elbette yaşayacaksınız. Ama dikkatlice bakın, “Necefli Maşrapa”yı görebiliyorsanız umudunuzu yitirmeyin geri dönüş ihtimali belki gecikecek olsa da hâlâ vardır. Çünkü en azından hâlâ ölmemişsiniz hâlâ Araf’tasınızdır. Önemli olan o ibrikgüğüm arası şeyi görebilmektir. 9 HAZİRAN 2019 SAYI: 1526 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın