Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 HAZİRAN 2019 7 Baksı Müzesi Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğraf sergisi 25 Ağustos’a dek görülebilir. Rüzgârın elleriyle yapılan müze: Baksı Önyargılara doğru yürümek GÜVEN BAYKAN Önce yola çıkmalı insan, yolcu olmalı... Ulaşılmaz görünen hayallere çıkan iki yol var önünüzde: Sümela Manastırı’na uğrayıp Zigana Geçidi’nden geçerek, Gümüşhane’ye selam vermek istiyorsanız tercihiniz Trabzon olmalı. Eğer, “Ben, Çifte Minare’yi ziyaret etmek Hoşgörü Pastanesi’nde çay içmek, Kop Dağı’nda karlarla buluşmak istiyorum” diyorsanız yolunuz Erzurum’dan geçmeli... Hangi yolu seçerseniz seçin, sonunda Bayburt Kalesi’nden şehri seyredip Bayraktar köyüne doğru yola devam edin. Sadece 60 km kaldı, ancak yalnız değilsiniz. Çoruh Nehri sizinle; yol boyu bir sağınıza geçiyor bir solunuza. Köprüler geçiyorsunuz. Kimi zaman, küçük köyler karşılıyor sizi, bir de ehramlı kadınlar. Yaşlı bir amca selam veriyor, durursanız sohbet ediyor sizinle uzun uzun: Baksı’ya mı gidiyorsun? “Evet” deyince, yolu tarif ediyor. Kimi zaman rüzgârla yarışıyorsunuz; bir siz geçiyorsunuz rüzgârı, bir rüzgâr geçiyor sizi... Yol boyu dikkatli olun, yaban kuşları çıkabilir karşınıza. Sonunda, gördüğünüz, yeşilin kucağında, dağların gölgesinde, Çoruh Nehri’ni selamlayan bir müze: Baksı. MASALLARIN GÜCÜ ADINA Baksı’ya geldiğinizde her şeyin bir masalla başladığını görüyorsunuz. Pembe Nine’nin masallarıyla büyüyen hayalci çocuk Hüsamettin Koçan’ın düşüy müş Baksı Müzesi. “Masalların bir ideolojisi olduğunu sonradan fark ettim” diyor Hüsamettin hocam: “Masal kahramanları daima kazanır. Hep şunu öğütler masallar: Siz, birileri için bir şeyler yapıyorsanız, korkmayın! Nasıl olsa haklılık her zaman galiptir.” Masallardan aldığı güç ve cesaretle yükselmiş bu müze. Muhafazakâr ortama inat, açık görüşlü ve her zaman destek olan bir babanın rolü de büyük. Evlatlarının eğitimi ve geleceği için gurbette, memleket ve aile özlemi çekmiş bir babaya ithaf olarak tam da Tahsin Koçan’ın mezarı karşısına yerleşmiş müze, bir saygı duruşu niteliğinde. HEDEF BÜYÜK Hüsamettin Hocam şöyle tanımlıyor Baksı’yı, “Baksı, periferi, sivil sürdürülebilirlik, üretim, göç, yabancılaşma, kültürel demokrasi, sanatçılar, kadın ve çocuklardır. Bu kelimeler aynı zamanda hayallerimizin de üst başlıkları. İzleğimiz her zaman insan öyküsüne, kenara itilmiş hayatlara, unutulanlara ve önyargılara doğru yürümek oldu. Önyargıların yok edici baskısına karşılık, insan yanında olmayı seçtik. Hedefimiz Türkiye’nin en yoğun göç veren bölgelerinden biri olan Bayburt’a yaşam soluğunu sanatla yeniden kazandırmak, bölgenin ekonomik yaşamını canlandırmak. Geleneksel zanaatı, çağdaş sanatla aynı mekânda sergileyebileceğimiz bir kültürsanat merkezi yaratmak.” Karikatürsüz gazete, omletsiz yumurta demek İ srail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilgili yayımlanan karikatürün antisemit bulunup büyük tepki çekmesi üzerine dünyaca ünlü The New York Times gazetesinin artık karikatür yayımlamama kararı alması, deyim yerindeyse “bir devrin sonu” aslında. Karikatürde ABD Başkanı Donald Trump, Netanyahu’yu bir köpek gibi gezdiriyordu. İddia edildiği gibi antisemit miydi, değil miydi (eğer öyleyse elbette büyük ayıp) ayrı mesele, ama bu karikatür yüzünden koca bir gazetenin karikatür yayımlamama kararı alması anlaşılır gibi değil. Bu işten para kazanan çizerlerin mesleklerini yapmalarına engel olunması başlı başına olumsuz bir durum ama yine deyim yerindeyse “papaza kızıp oruç bozmanın” ne alemi var? Çizim, evet, bir hayli ağır kuşkusuz ama nedeni ne olursa olsun demokrasinin en önemli araçlarından birine, yani karikatüre veda etmekle iyi bir şey yapmadı gazete. demokratik ifade biçimi Oysa, Amerikalı daha ilkokulda tanışır politik karikatürle. Kesip, ödev defterlerine karikatür yapıştıran çocukları vardır tanıdıklarımın. Kabul görmüş, hem medyanın hem de demokratik ifade biçiminin aracı haline gelmiş bir sanat dalı olarak zaman zaman incitici, kırıcı olabiliyor politik karikatür ama yine de yayımlamaktan vazgeçmek, ABD siyasi kültürüne ters bir tutum. Bir Avustralya gazetesinde ABD’li tenisçi Serena Williams’ın son derece ırkçı bir biçimde betimlenmesi ya da Rusya Devlet Başkanı Putin’le ilgili bir çizimde homofobik unsurların ağır basması gibi kötü örnekler de var ama bu tarz çizimlerin karşısına tam tersi mesajlar ileten çizimlerle çıkmak çok mu zor? Siyasi karikatür yabancımız değil. Kimileri, Pompei’nin duvarlarında örnekleri var der ama el atmadığı hiçbir alan kalmamış olan büyük Leonardo da Vinci’den başlatırlar genellikle. Bu tarz çizimlerin da Vinci’nin eskizlerine dayandığını söyleyenler çoktur. Siyasi karikatürcülüğün babası 17561815 tarihleri arasında yaşamış olan James Gillray’dir. Zamanın Britanya Kralı’na, Fransız Devrimi sırasında Napolyon’a yönelik karikatürler çizmiş biriydi Gillray. Za ABD’de çizilen ilk siyasi karikatür Franklin’in. manında pek bir ünlü olmuştur. Yaşlı kıta Avrupa’da gittikçe yayılan siyasi karikatürlerin ABD'de 19. yüzyılın ortalarında kitleselleştiğine tanık oluyoruz. Thomas Nast’dan söz ederler, Harper’s Weekly’de dönemin en politik konularını, yani kölelik, iç savaş, yolsuzluk gibi sorunları ele almıştır çizimlerinde. Karikatürist her zaman kendisine önemli alan buldu gazetelerde. Örneğin Rube Goldberg (18831970) 1938’de The New York Sun gazetesi için birinci sayfada karikatürler çiziyordu. Ama ABD’de siyasi karikatürcülüğün babası sayılan kişi, da Vinci gibi el atmadığı konu kalmayan, adıyla anılan bir soba bile vardır düşünün, Benjamin Franklin’dir. “Join or Die” (Katıl ya da Öl) adını verdiği bir karikatür çizdi Franklin, 1754’te. Amerika'daki ilk politik karikatür olarak kabul ediliyor. Dönemin sekiz sömürgeci hükümetini temsil eden sekiz parçaya bölünmüş bir yılan vardır çizimde. Çizim, parçaların gün batımından önce birleştirilmesi durumunda söz konusu yılanın canlanacağı popüler batıl inancına dayanıyordu. Çok beğenilmiş, hemen hemen her gazetede yayımlanmıştır da üstelik. Bu karikatürde sömürgeciliği simgeleyen “yılan” betimlemesinin siyasi karikatürün gelişiminde önemli olduğunu söyleyenler vardır. tiraj kaybı da etken Siyasi karikatür, karmaşık sorunları analitik düşünceye başvurmadan, insanın duygularına hitap ederek en basit halde iletme aracı. İyi bir politik karikatür, kişilere, eleştirel bir bakış yeteneği/yöntemi kazandırabilir. Bu nedenle çok değerli bir sanat. Bu nedenle The New York Times’ın siyasi karikatür yayımlamama kararı son derece aptalca, af buyrun. Acaba bu gazetenin bu kararı, söz konusu karikatüre yönelik eleştirilere mi dayanıyor? Etkisi olmuştur kuşkusuz ama bunun nedenlerinden biri de gazetelerin artık karikatüristleri yük gibi görmeleridir sanki. Tamam, çok okuyan bir toplum ABD toplumu ama orada da gazeteler tiraj kaybediyor zaman zaman. Tirajlar düştükçe de bedel ödeyenler öncelikle karikatüristler oluyor. 20. yüzyılın başında ABD gazetelerinde 2 binden fazla tam zamanlı çalışan karikatürist olduğunu okumuştum bir yerde. Aynı yazıya göre, 80’li yıllarda bu sayı 300’dür. Yani gittikçe azalan bir sayı var, bu da bir kriz halinde önce karikatüristin işine son veriliyor demek. Pop kültür ile siyaseti son derece hoş kaynaştıran bu mükemmel sanattan mahrum kalmakla hata ediyor The New York Times . Amerikan tarihi esas olarak büyük karikatüristler tarafından belgelenebilir dendiğini hiç mi duymadı bu gazetenin yöneticileri. Baksı; geleneksel müze anlayışının ötesine geçerek, yerelden evrensele ulaşan değer akışında, yaşayan ve yaşatan bir müze olarak ilham veriyor. Gerek müzecilik gerekse sivil sürdürülebilirlik ve tersine göç örneği olması nedeniyle bu hayal ödüllendirilmiş; müzeye, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından 2014 Yılı “Avrupa Konseyi Müze Ödülü” verilmiş. Peki, Baksı Müzesi nelerle karşılayacak sizi? NURİ BİLGE CEYLAN SERGİSİ Pek çok bölümden oluşuyor müze. Atölyeler, amfitiyatro, konferans salonu, kütüphane, restoran, konuk evi ile süreli ve kalıcı sergi salonları var. Atölyelerde yerel halk üretime katılıyor, yörenin ehram ve kilim gibi kaybolmaya yüz tutmuş kültürel değerlerini yaşatıyor. Müzenin amfitiyatrosunda her yıl çeşitli sanatçıların katıldığı konserler veriliyor. Gelmişken müze mutfağındaki yerel lezzetlerin keyfini çıkarın, zamanınız varsa mutlaka konaklayarak gecenizi yıldız lar ve ötücü kuşlarla paylaşın. Altı ayda, yeni bir sergiye ev sahipli ği yapan sergi salonunda, 25 Ağustos'a kadar görülebilecek olan Nuri Bilge Ceylan’ın “Babamın Dünyası” ve “Sinemaskop Türkiye” başlıklarıyla iki bölümde sergilenen eserleri yer alıyor. Çağdaş ve geleneksel sanatlardan oluşan geniş bir koleksiyona sahip olan Depo Müze’yi gezmek, sonra da Nur Gökbulut’un “Doğal Koruma” isimli dev örümcek ağı enstalasyonunu müze duvarında izlemek de ayrı bir keyif eriyor. Baksı sözcüğü Türk halk kültüründe genel olarak “şaman” anlamına gelir. Dönmeden önce yapılacak son bir işimiz kaldı: Dilek için “Huy Ağacı” (dilek ağacı) ziyareti... Bir çaput bağlayın Huy Ağacı’na, yeni bir yol dileğiyle... Yola çıkan yolcudur artık... 23 HAZİRAN 2019 SAYI: 1528 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın