Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 31 MART 2019 Adı üstünde rakı bu, bu meretin marifetlerine pek akıl sır ermez. İşi bileni vezir bilmeyeni rezil eder ‘Rakı içerek diyet yapılır mı?’ 1 İ lk gençliğimde 65 kiloydum. Yakınlarım “iskelet” diye isim takmışlardı. İnsan nasıl şişmanlar anlamakta güçlük çekiyordum. Önce 83’e demir attım, uzun süre orada kaldım. Beş kilo daha bindi üstüne, kızım: “Şişko babam” diye göbeğimi sevmeye başlayınca panikledim, arkadaşımın biri gerdanımı göstererek: “Ay parçası gibi olmuşsun” deyince alarm zili çaldı. Ül kedeki orta yaşlı erkekler “hamile” gibi dolaşıyor, böyle olmak istemiyorum! Hilal Köse’ye danıştım, Pazar eki yazarımız Merve’yi tavsiye etti. Nasıl olsa: “Herkes bir gün diyetisyeni tadacaktır”... RAKI İÇEREK ZAYIFLASAM 2 Gülerek karşılandım, ardından sorular geldi. “Ne kadar spor yapıyorsun?”. Fenerbahçe maçları izlemek spordan sayılırsa, haftada bir. Basketi de katalım, iki. “Sağlıklı besleniyor musun?” Salata, sebze, balık yiyorum, ekmek çok az, kırmızı et hiç yok. Bazen makarna düşkünlüğüm var ama pasta, börek yemem. Son dönemde ayçekirdeği çitlemek alışkanlığım var, o fena. “Peki, ya su?” Orada iyiyim, günlük üç litreye yakın içiyorum. “Sigara?”... Çok nadir... “İçkiyle aranız nasıl?”... Geldi işte soru... “Bana rakı içerek zayıflamanın yolunu öğret” dedim Merve’ye. İKİ KADEHE İZİN ÇIKTI 3 H emen ölçüm yapıldı, fizik yaşım 49 çıktı. Yağ oranım azıcık fazla, kilom sınırlar içinde. Tablo fena değil. Hareket etmek lazım, tüm gün oku, yaz koltuğa gömülü haldeyim. Sabah bir dilim ekmek, küçük kibrit kutusu peynir, sekiz zeytin, derken başladı diyet. Haftada bir rakı içme konusunda karar kıldık, o da iki kadeh. Diyete başlamadan bir gün önce tatlıya, makarnaya saldırıyormuş millet, son gün biraz daha şişmanlıyorlar! Ben yapmadım... kİMLE İÇECEĞİM RAKIYI? 4 H aftada bir rakı hakkım olduğu için kimle, nerede içeceğim meselesi daha önem kazandı. Günbatımında mı oturmalı sofraya, yoksa öğleyin vakti kerahet geldiğinde mi? Deniz kenarı mı olmalı, yoksa kuytu bir meyhane mi? Beylerbeyi İskele Balıkçısı iyi seçenek. Kadıköy’de Güneşin Sofrası bizim mahalle. Karşıya geçersem, biz Kadıköylüler için Balat öte yakadır, orada Sahil Balıkçısı var, o da iyi seçenek. Bir de elbette hangi dostla içeceğiz rakıyı? Sohbetin içinde siyaset kaçınılmaz, yanına edebiyat koymak güzel olur, biraz da gırgır yapmak lazım. Elbette sofra kalabalık da olabilir, iş giderek karmaşık, güç hal alıyor. eRKEN SAATTE İÇMEK AYIPMIŞ 5 Y olun başındayken “Cumhuriyet Meyhanesi”ne giderdik, cıvıl cıvıldı Balık Pazarı. Çiçek Pasajı’nın eski, yeni tüm hallerini gördüm. Bir mekân dilden dile yayılınca, müdavimlerin ayağı kesiliyor oradan. Bostancı’da “Hatay Lokantası”na giderdik, sanki aniden kapı açılacak, şıp diye girecekti içeri Cemal Süreya. Herkesin kendine göre Beyoğlu’su vardır. Erken saatte içkiye oturmak ayıp sayılırmış meğer, bunu yıkan, hatta bir tür özel durum haline getiren Mehmed Kemal’dir. Ne güzeldir “Öğle Rakıları”; Bilir misiniz efendim öğle rakıları Yeni resimlere benzer gündüz gözüyle Gündüz gözüyle bakılan Yeni resimlere inanmazsınız Bir Asmalımescit meyhanesinde, Pera’da Biraz küf, mazi, mahrem kokan Biraz Tünel, Sait Faik, Mösyö Rober Kimler yoktu buralarda Kimler gelip geçmedi En iyisini Fikret Adil bilirdi Kitaplarında kaldı Siyahbeyaz bir fotoğraf oldu rakı sofrası sohbet içindir 6 M eyhane ilkin şarap içilen yerlere verilen ad. Ne zaman rakı çıkıyor ortaya, içerik değişiyor. Müslümanlar arasında şarap günah sayılıyor da, rakı için aynı şey geçerli değil. Padişahların bazısı rom içiyor. Meyhanelerin pencereleri siyah perde ile kapanıyor. İnançlılara ayıp olmasın diye, içeride içkiciler gizlice günah işliyor. Bakkaldan rakı alıp da gazete kâğıdına sarmanın sebebi de bu. Üstat Ahmet Rasim bile uyarmış buna. Çekirdekten meyhaneci Vefa Zat’tan öğreniyoruz “Eski İstanbul Meyhaneleri”ni; “Rakı sofraları sohbet sofralarıdır, hemdem sofralarıdır. Dostlukların geliştiği, dostlukların pekiştiği rakı sofraları yemek sofrası değil, çeşni sofralarıdır. Bu nedenle servise sunulan meze türleri küçük tabaklarda ve küçük porsiyonlar halinde hazırlanır, ancak garnilerle özenle süslenirdi. Rakı sofraları “çilingir sofrası” olarak da anılırdı. Aslında klasik çilingir sofrası beyaz peynir ve kavunla başlar, kişinin maddi imkânları ölçüsünde istakoza, siyah havyara kadar uzanırdı. Klasik çilingir sofrasının özü birkaç meze, birkaç çerez, bir karafaki rakı ve rakı kadehinden oluşurdu. Günümüzde de rakı tiryakilerinin ölçüsü bir karafaki rakı, yani dört tek, bir diğer deyişle iki dubledir. Rakı sofralarının tarzı çilingir sofrası, ölçüsü iki duble rakıdır. Üslubunu da rakı tiryakileri bilir.” marifetine akıl sır ermez 7 Dedem Tulumbacı Reisi Sarı İsmail sıkı içkiciymiş, adını taşıdığım diğer dedem de içerdi, iki farklı huy. Rakı etkisi türlü türlüdür herkeste. Vefa Zat üstat “Rakı nedir” sorusunu yanıtlıyor ve herkeste aynı durmadığını söylüyor bize: “Bu maskara. Tahayyül ve tecessüs gücünü enginleştiren bu abı hayat, dans ettiği kavalye işi bilmiyorsa eğer, havada takla attırıp kafa üstü yere çakar adamı. Türüne göre Akyazılı, Kravatlı, Fahrettin Kerim demişler. Türüne göre Mastika, Anzarot, Düz ya da Rum dostlarımızın tabiriyle Duziko... Duruma göre de Apeki, Çakmak, Çarmakçur, Dem, İmam Suyu, İslim, İstim, Pırna, Pirne, Piriz, Piyiz, Piiz, Piys ve de Süt demişler. Hatta Aslan Sütü yakıştırması bile yapmışlar bu yaşam avuntusuna.” C MY B