22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 MART 2019 5 Kutuplaşma, galiba yönetenlerin işine geliyor. Bir tehlike yaratmak lazım, bilinen klasik yönetim biçimi. Tehlike karşısında safları sıkılaştırmak lazım, tehlike yoksa o rahatlık iyi gelmiyor yönetenlere. Olmasa da yaratıyor zaten. Rusya’yla Amerika sanki çatışıyor gibi ama olmadık yerde uzlaşıyorlar; şimdi buradaki pay dağılımı ne? Ekonomik. Çin var işte orada, dünya güçleri var, bu arada herkes var olmaya çalışıyor. Son kararı kim veriyor biz de bilmiyoruz. Yukarıdan bakınca daha küçük ülkelerdeki kısır çekişmeler komik geliyor, dar bir alanda öfkeleniyorsun, hiç o büyük resmi görmeden birbirine kızıyorsun. Halbuki bizi, dünyayı dizayn eden başka güçler var sanki. Böyle olunca komik geliyor her şey. Usta oyuncu Şener Şen, 40 yıl sonra Zengin Mutfağı’yla sahnede “Bir şeylere dikkat çekiyor ‘Zengin Mutfağı’, o döneme ait olmasına rağmen.. E ben de bir şeylere dikkat çekmekten yanayım.” ‘Her dönemi yaşadım’ Zengin Mutfağı’nı, insanlık adına güzel şeyler söylediği için, daha hümanizme yakın, daha insana yaraşır bir oyun olduğu için seçtim. Sinemamızın tartışmasız en önemli oyuncularından biri o. Canlandırdığı karakterlerle unutulmazlar arasına adını yazdıran, milyonların ezbere bildiği repliklere ses veren ve toplumsal bilinçaltımıza sanki yakın bir akrabamızmış gibi tanıdık gelen simasını nakşeden özel bir figür... Badi Ekrem, Banker Bilo, Muhsin Bey o... Şener Şen bu ülkenin ortak değerleri arasında akla ilk gelenlerden. Duruşundan hiçbir zaman ödün vermemiş, söyledikleriyle değil de yaptıklarıyla gündeme gelmeyi tercih etmiş, hatta zaman zaman bunun için eleştirilse de bildiğinden şaşmamış ilkeli bir sanatçı. Ve yıllardan sonra ilk kez tiyatro sahnesinde. Üstelik neredeyse onunla özdeşleşmiş bir başka karakterle; “Zengin Mutfağı”nın Lütfü Usta’sıyla karşımızda. Vasıf Öngören’in oyununu ilk oynadığından 40 yıl sonra DasDas’ta yeniden sahneye taşıyan Şen’le oyun öncesi bir araya geldik ve sohbeti koyulttuk. u Özlemiş misiniz, ya da nesini özlemişsiniz sahnenin? İkisinin de temeli oyunculuk ama tiyatroda birebir seyirciyle ilişkide olmak, tabii ki sinemadan alınmayacak bir haz. Tiyatrocular bunun tutsağı olurlar; tutku haline gelir, oynamadan duramazlar. Tabii ben uzun yıllar hiç oynamadan zaman geçirdim. Sonra filmler gittikçe uzun aralıklarla girmeye başladı. En son yaptığımız filmle bir önceki yaptığımız film arasında yedi yıl var. Verimli olduğun zaman gittikçe azalıyor. Eğer kafanda tiyatro yapma düşüncesi varsa “Ben bunu niye gerçekleştirmeyeyim?” diye düşündüm geçen sene ve oyuna karar verdim. Faşizm çeşitli kılıklarda u Vasıf Bey’in metni, 70’li yılları anlatıyor, bugünün seyircisine de çok şey söylüyor. Ne düşünüyorsunuz? Kırk yıl önce oynadığım zamanki seyirciyle şimdiki seyirci hiç birbirine benzemeyen seyirciler. Tabii bunda Türkiye’nin geçirdiği evreler, apolitize olmuş bir kuşak, komünizm bitmiş o zaman komünizm bazılarınca bir umut olarak ortada dolaşıyordu. Vasıf da sol kökenli bir yazar olduğu için iyi tespitleri var oyunda. Faşizmin her zaman ne kılık ta insanların karşısına çıkacağını çok güzel anlatan bir metindir, o zaman da çok yankıları olmuştu. Fakat bugünkü seyirci daha karma bir seyirci, o zaman daha sol gruplar gelirdi oyunu seyretmeye. Şimdi sol grup filan kalmadığı için. Ama, gene de, seyirciyi etkileyen bölümler var. İnsanın insana kötülüğü, faşizmin çeşitli kılıklarda günümüzde dünyanın her yerinde ortalıkta dolaşması... u O dönem Vasıf Bey de geliyor muydu provalara? Arada gelirdi. Bir de olay var, bir prova sırasında bizim tiyatro bombalandı, biz de sahnenin kenarında kaldık. Şu an halen Saraçhane Tiyatrosu dediğimiz Fatih Tiyatrosu, o zaman orada prova yapıyorduk. Fuaye havaya uçmuştu. Biz de bütün geceyi ifadeyle geçirdik karakolda. u Zengin Mutfağı 1516 Haziran olaylarının döneminde geçiyor. Vasıf Bey önemsiyordu olayları değil mi? Çok önemli. Türk işçi tarihinde çok önemli bir şey yüz, yüz elli bin kişi yürüdü o zaman, ben her dönemi gördüğüm için onu da gayet net hatırlıyorum tabii. u Tabii bugün de yine işçiler aynı sıkıntıları çekiyor, sendikalaşma yine önemli bir sorun... O zaman sendikalar daha güçlüydü, daha aktif bir haldeydi. Şimdi böyle bir şeyden pek söz edemeyiz tabii ama her zaman emekçiyle sermaye arasındaki çatışma dünya var olduğundan beri olmuştur... aslan payı yavuz’un u Aynı rolü üçüncü yorumlayışınız, biri sinemaydı. Ben bunda daha doğal bıraktım aşçıyı, bence sanki bu daha etkili oldu çünkü o doğallığı içinde hiçbir sınıfsal bilinci olmayan adamın, gözünün önünde olan olaylarla değişimi bence seyirciye daha etkili geliyor gibi düşünüyorum. Küfür ediyor mesela ona buna ama aklı ermediği için, ama o coşkulu çocuk gibi. Ne zamanki kızıyla ilgili, evlatlığıyla ilgili olaylar oluyor o zaman aklı başına geliyor. u 80’lerden itibaren farklı tarz filmlerde rol almaya başladınız. “Züğürt Ağa”, “Muhsin Bey”, “Eşkıya” gibi... Türkiye’de yaşanan kırılmaları perdeye taşıyan filmlerdi biraz... Özel bir tercihiniz miydi? O bildiğimiz komedi rolleriyle, yani Badi Ekrem, Banker Bilo gibi daha karakter olmayan, tip gibi olan rollerle oldu tanınmam. Ya ben aynı rollerde devam edecektim, ya da kendi çizdiğim yolda gidecektim. İkinciyi tercih ettim. Başrol önerisi geldiği zaman da “Namuslu”yu seçtim. O da Başar Sabuncu’nun senaryosudur. Yeni dönem böyle başladı. Ama tabii ki burada kreatif anlamda Yavuz’u (Turgul) görmezden gelemeyiz. Bir “Muhsin Bey” bir “Züğürt Ağa” çok farklı filmler ama bunlar hep Yavuz’un bu topraklara ait hikâyeleri. Bence buradaki esas aslan payı Yavuz’undur. u O kadar güzel oynadınız ki insan, sizde de arada kalmışlık duygusunun doğup doğmadığını merak ediyor. İsmet Paşa’dan beri her dönemi bildiğim için, bunları ister istemez yaşıyorsun. Ben de bu ülkenin vatandaşı, bir bireyiyim, etkilenmemek mümkün değil ki. Bütün o sıkıntıları yığınlarla beraber siz de yaşıyorsunuz, siz de değişiyorsunuz tabii ki. Ama burada Yavuz’la olan işbirliğimiz onun sinemaya olan bakışıyla benim sinemaya olan bakışımın ay nı yönde olması... “Muhsin Bey” ve “Davaro” farklı şeyler. Dünya sinemasında da örnekleri var, yazaryönetmenoyuncu birlikteliği. Ama bu bir seçilmiş yol da değil ben her zaman başka projeleri de dikkatle inceledim, diğer projeleri de. İyi bir şey olsaydı zaten yapardım, yine iyi bir şey her zaman Yavuz’dan geldi. u Bir Nuri Bilge Ceylan filmi olabilir... Nuri ile hayır, hiç öyle bir beraberliğimiz olmadı, hiç öyle bir teşebbüs olmadı iki taraftan da... u Ertem Eğilmez’in sırrı sizce neydi? Tuhaf, bu halkla özdeşleşmiş, onun ruhunu yansıtan bir karakter ya da halkı çok iyi gözlemlemiş bir adam ama bunu bilinçli yapmamış yani yapısı öyle. Çok değişik işler yapmış. Kafe işletmiş, bar işletmiş, yayınevi sahibi olmuş, Çağlayan yayınları diye bir şeyler çıkarmış, Kemal Tahir’e Mayk Hammer romanları yazdırmış, böyle enteresan bir insan. Hollywood’da olsa Ertem’i firmalar kapar. u Bugün hâlâ Eğilmez tadını yakalamaya çalışıyorlar... Bence özenti var, bence kimseye özenmemeli herkes kendi içindeki cevheri keşfetmeli. u Son zamanlarda aydınlara, sanatçılara, hatta Atatürkçülere de yönelik bir kutuplaştırma çabası başladı... Hükümetin politikası bu. Olabilir, halk da çoğunluk onu seçiyor. Demokrasiden başka bir çaremiz olmadığı için kurallarına uymak zorundayız. u Demokrasinin bir tanımı seçimle işbaşına gelmek ama seçimle de gitmek. Bunun mümkün olduğunu düşünüyor musunuz bugün, yani seçimle gitmenin? Şu anda kolay olmadığını düşünüyorum, çünkü büyük bir kesim, yüzde elliye yakın bir kesim hükümetle uyum içinde. Diğer yüzde ellinin şikâyetlerinin hiçbir izi yok o kesimde. Öyle bir beklenti de yok, öyle bir dünya da istemiyorlar, onlar başka bir dünya düşünüyorlar, karşı taraf da başka bir dünya düşünüyor. Çatışma da buradan çıkıyor. u Siz hiç kendinizi özellikle ‘şu taraftayım’ diyerek konumlandırmadınız. Cumhurbaşkanlığı Ödülü’nü aldınız belki ama onun yanında görünme çabanız da olmadı. Şimdi bakın... Bir sistem yürüyor, sistem olmasa hepimiz dağılırız, bunu beğenelim beğenmeyelim, demokrasi varsa bugün böyle bir hükümet var, böyle bir seçim yapılmış, böyle tercihler olmuş. Bu tercihlerle uyum içinde olmak ayrı bir şey, bunları kabullenmek ayrı bir şey. Ben düşünce olarak, yapı olarak farklı düşünebilirim. Ama bir politikanın içinde, bir mücadelenin içinde değilim... Düşünce yapımı işime yansıtırım. Zengin Mutfağı insanlık adına güzel şeyler söylediği için, daha hümanizme yakın daha insana yaraşır bir oyun olduğu için seçtim. u Yakın gelecekte güzel günler olacak mı? Bu siyaset bilimcilerin Ertem eğilmez Türk sineması tOPLUMdaki değişimler işi... Bir de tabii çok daha global düşünürsek bir yere kadar tah Özel bir kişilik diye düşünüyorum. Sette tabii çok otoriter bir karakter ama işbirliği çok keyifli, tabii ki her zeki insan gibi aptal insana taham Hiç önyargılı yaklaşmıyorum, sinema o kadar uçsuz bucaksız bir alan ki herkese yer var. Bu arz talep ve biraz da ticari bir Değişimler insanları farkında olmadan belli bir seçime götürüyor. Hitler döneminde bile gece kabareler dolup taşıyormuş, kan min edebiliyoruz, bir yerden sonra edemeyiz. mül edemiyor, anlaştıklarıyla da iyi geçiniyordu. Hangi işi yaptıysa hemen öne çıkmış. Prova aşamasında Ertem abinin güldüğü sahneye seyirci de mutlaka gülerdi. şey. Sinema bayağı sermayeyle yapılan bir şey olduğu için, karşılığı gelmezse yürümez, sektör yürümez. Onun için öyle yapıyor, karşılığı da var. gövdeyi götürüyor ama. Herhalde psikolojik bir şey, eğleniyorlar sabaha kadar, içiyorlar. Burada da toplumun o anki ruh haline göre insanların beğenileri de değişiyor. CTucaommmha.utmrr’iıdyeet EMRAH KOLUKISa Geliyor (senaryo), okuyorum. Biraz işe yarasa oynayacağım, sırf bu kanıyı yıkmak için. Ben iyi şeyi hasretle bekliyorum açıkçası. Parlak işler var tabii, ama sinema o kadar zor bir şey ki ben zaman geçtikçe bunu daha iyi anlıyorum, sinema bela bir şey. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle