Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK idin... görün...uDasDas’ta bir oyun, G bir konser... Vahşi uzayın derinliklerinde tek başına yol alan bir silahşör... Galaksiler arasında kelle avcılığı yapan ve miğferini asla çıkarmayan yalnız silahşörün yolu “Bebek Yoda” ile kesişince işler sarpa sarar. 8 ARALIK 2019 Disney+’ın ilk bombası: The Mandalorian Uzay kovboyu T om Basden’ın Dostoyevski’nin eserinden uyarladığı Timsah oyunu, 10 Aralık’ta saat 21.00’de DasDas’ta sahnelenecek. Cem Yılmazer ve Bartu Küçükçağlayan’ın grubu Büyük Ev Ablukada, 13 Aralık’ta DasDas’ta konser verecek. u Dostlar için söyleyecekler A taol Behramoğlu, Grup Gündoğarken, Dilhan Şeşen ve Vedat Sakman, Taksim Çiçek Bar’da bugün saat 19.00’da Beykoz’daki sokak hayvanları için sahne alacak. u ’Hafıza Odası’ açılıyor P ilevneli Project, Ahmet Güneştekin’in “Hafıza Odası” adlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, PİLEVNELİ Mecidiyeköy’de 26 Ocak’a kadar ziyarete açık. u İş Sanat Aralıkta dopdolu “İstanbul’dan Berlin’e Avrupa’nın Sesleri” adlı turnesine İş Sanat’tan başlayan Mahler Oda Orkestrası, 13 Aralık’ta saat 20.30’da konser verecek. 15 Aralık’ta, Geveze Piyanist ve Spolinist Öykü Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “Fırtına” adlı oyun 20.30’da çocuklarla buluşacak. Kübalı piyanist Omar Sosa, İtalyan trompetçi Paolo Fresu ve vurmalı çalgı üstadı Trilok Gurtu ile birlikte 17 Aralık 20.30’da caz rüzgârı estirecek. u Süper İyi Günler O tizm farkındalığı yaratan oyun Süper İyi Günler, yarın Adana P.S.M’de sahneleniyor. Mark Haddon’un 32 dile çevrilmiş romanından uyarlanan, rejisini Nedim Saban’ın yaptığı oyunun, müziklerini Son Feci Bisiklet besteledi. u ‘Felsefe Seminerleri’ Akbank Sanat’ın “Felsefe Seminerleri” dizisi yeni sezona başlıyor. Kurtul Gülenç, 12 Aralık’ta saat 18.30 yapılacak olan “Meşrutiyet Krizleri ve Tartışmacı Bir Filozof: Habermas” konulu seminere konuşmacı olarak katılacak. u Arter’de İnci Evineranatçı ve eğitmen İnci Eviner, Arter’de 12 SAralık’ta saat 19.00’da “Öğrenme Sanatı” baş lıklı bir atölye düzenliyor. Eviner’in, Arter’de süren Altan Gürman (19351976) retrospektif sergisinden hareketle konuşacağı etkinlik ücretsiz. u ‘Duvarların Ötesi’ Turgut Özakman’ın oyunu ‘Duvarların Ötesi’ 11 Aralık’ta saat 20.00’de Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın Tepebaşı Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşuyor. Oyun, hapisten kaçan bir grup mahkumun yaşadıkları üzerinden suçu ele alıyor. Yılın sürprizi “The Mandalorian” oldu galiba. Galiba diyorum zira o kadar fazla sayıda “dijital platform” (ve “streaming” servisi) girdi ki hayatımıza ve o kadar çok yeni dizi, film, belgesel, program vb., insan her şeyi izleyemiyor haliyle ve gündemin dışında kalması an meselesi oluyor. The Walt Disney Company’nin 12 Kasım’da yayınını başlattığı yeni streaming servisi Disney+’ın ilk iddialı projesi olarak izleyiciyle buluşan “The Mandalorian” hem Star Wars tutkunlarından hem de western meraklılarından tam not aldı. Yüzünü hiç göstermeyen Mandalorian o galaksiden bu galaksiye tek başına dolanan ve tek amacı ödül için insan avlamak olan bir silahşör. Yüzünü göstermiyor, çünkü Mandalorian olmanın kodlarından biri başındaki miğferi asla çıkarmamak. Küçük bir yetimken Mandalorian kabilesi tarafından evlat edinildiğinden bu yana da hiç çıkarmamış. ZIRHININ ALTINDA YÜREĞİ Onun için en önemli şey bedenini koruyan zırhı ve ödüllerini (ışın kılıcına bile dayanıklı çelik, Beskar ile yapılıyor ödemeleri) zırhını tamir etmeye veya yenilemeye harcıyor. Onu biraz Clint Eastwood’un canlandırdığı tiplere benzetmek mümkün, ki Mando’yu canlandıran Pedro Pascal’in referanslarından en önemlisi de Eastwood zaten. Onun gibi sert bir dış görünüşe sahip ama o zırhı biraz kazıyınca iyi bir yüreği olduğunu anlamak zor değil. Star Wars tutkunları ilk kez “The Empire Strikes Back”te ödül avcısı Boba Fett karakteriyle bir Manda lorian ile tanışmıştı. Mandalore gezegeninde doğan ve özel bir zırh taşıyan kelle avcısı Boba Fett’in peşinde olduğu kişi Han Solo idi. Yeni dizideki Mandalorian’ın onunla (ya da klonlandığı Jango ile) doğrudan bir bağlantısı yok belki ama şüphesiz onun kurgusal bir uzantısı. Hikâye ise orijinal üçlemenin son filmi olan “Jedi’nin Dönüşü”nden beş yıl sonra geçiyor. İmparatorluk artık yok, İlk Düzen ise henüz iktidara gelmemiş. Tam bir kaos hâkim evrene ve bu ortamda yolunu bulmaya çalışan Mandalorian da diğer kelle avcısı rakiplerinden daha usta ve daha gözüpek bir kovboy, pardon silahşör. ‘İLK DÜZEN’DEN ÖNCE İlk sezonu 8 bölüm. İkinci sezonu için de yeşil ışık yakıldı, hatta bir sinema filmi bile çekileceği söylentileri var. İlki dışında 40 dakikayı geçmeyen bölüm uzunluğu hem hikâyeyi sarkmadan belli bir tempoda tutuyor, hem de diyalogların minimum düzeye indiği bölümlerle (örneğin ilk 10 dakikasında hiç diyolg olmayan bir bölüm var) aksiyon ön plana çıkarılıyor. Dizinin ana aksı ise Mandalorian’ın peşine düştüğü avlardan birinin 50 yaşında olsa da aslında küçücük ve tıpatıp Yoda’ya benzeyen bir çocuk oluşu ve Mando’nun onu öldürülme riskine dayanamayıp kaçırmasıyla belirginleşiyor. Artık ikisi birlikte kaçmaya başlayacaktır, zira hem çocuk hem Mandalorian hedef haline gelmiştir ve (biraz John Wick evrenini anımsatmıyor değil bu durum, tıpkı oradaki gibi hemen herkes kelle avcısı, hepsi bizim yalnız savaşçının peşinde) evren tahminlerinden çok daha küçüktür. DEVAMLILIK HATASI EMRAH KOLUKISA Star Wars evreninde geçen uzay westerni ‘The Mandalorian’ yılın popüler dizilerinden olmaya aday. Tam da yeni Star wars filminin öncesinde Pedro Pascal’in canlandırdığı bu karizmatik karakteri mercek altına aldık. Herzog da var Apollo Creed de Werner Herzog 2018 yılında çekimlerine başlanan dizinin yaratıcı yapımcısı Jon Favreau. Geçen yıl zamanının büyük bir bölümünü “Aslan Kral” filminin çekim ve montajına ayırdığı için yönetmen koltuğuna oturamadı ama bildiğimiz kadarıyla dizinin ikinci sezonunun ilk bölümünü o çekecek. İlk sezonda yönetmenlik yapanlar arasında Bryce Dallas Howard (Ron Howard’ın kızı ve daha çok oyunculuğuyla tanınıyor), Taika Waititi (ilk bölümde sesiyle oyunculuğunu da konuşturuyor) ve Rick Famuyiwa gibi isimler var. Oyuncu kadrosu ise yine ilginç isimlerle bezeli... İlk iki bölümde karşımıza çıkan Werner Herzog, Greef Karga rolünde Carl Weathers (“Rocky” filmlerinin unutulmaz Apollo Creed’i), Nick Nolte (yüzü tıpkı kendisine benzeyen Kuiil adlı karaktere ses vermiş usta oyuncu), Gina Carano (Mixed Martial Arts adı verilen dövüş sanatlarında dünyanın en önemli kadın sporcularından, bol bol dövüşüyor) ve Giancarlo Esposito... Hemen her şeyiyle western kalıplarının uzaya uyarlanmış hali. İçinde her daim bir çocuk yaşatan ve maceraya hasret tüm izleyicilerin ilgisini çekecektir kanımızca. Hele ki tek kanallı dönemde pazar sabahları kovboy filmleri izleyerek büyümüş nesli fena halde ırgalayacaktır. Tecrübeyle sabittir. Gitarist Cem Tuncer’in ilk solo albümü yayımlandı ‘Kaosun insanıyım’ Uzun yıllar birçok ödüllü film ve dizi müziğine imza atan başarılı sanatçı, üretim için sessiz sakin mekânlar ORHUN ATMIŞ aramıyor. Caz müziğin başarılı gitarist, besteci ve aranjörlerinden Cem Tuncer’in ilk solo albümü “Alright!” Lin Records etiketiyle yayımlandı. Albümde, Tuncer’e 2011 yılında kurduğu caz grubu Cem Tuncer Quartet’in üyeleri saksofon sanatçısı Engin Recepoğulları, kontrbas sanatçısı Volkan Hürsever, davul sanatçısı Ediz Hafızoğlu ile birlikte Ricky Ford da eşlik ediyor. Tuncer’le ilk albümünü konuşmak üzere bir araya geldik. Başarılı müzisyene, solo albümünün neden bu kadar geciktiğini sorduk. BESTELER YILLARDIR BIRIKIYORDU Tuncer, daha çok film ve dizi müziği yayımladığı için kendi özel projelerine vakit kalmadığını söylüyor. “Solo kariyer, hep söylüyorum biraz da terzi kendi söküğünü dikemez hikâyesi. Aslında arka planda, albüm için belki 20 25 senedir besteler birikiyordu. Şimdi kaydetmeye kalksak herhalde 810 albüm olur. Biraz geç başladık ama her şeyin bir zamanı var, demek ki o zaman bu zamanmış.” Bu kadar uzun süreler beste yapıyorken solo albümünün olmaması hem kendisi hem de yakın çevresi için bir ukde olmuş Tuncer’in. “Müzik camiasında böyle geç albüm çıkarmak sorulara neden oluyor” diyor ve ekliyor: “Ben zaten maksimum 40 yaşında yapmaya başlarım demiştim, söylediğim gibi oldu. İnşallah sonra daha seri bir şekilde gelecek.” Başarılı gitariste “Sanatçıların arkasında çalarken mi, dizi film müziği yaparken mi, quartetinle birlikte mi, solo çalışırken mi kendini daha iyi hissettiğini” de soruyorum. “Hepsi bambaşka hissiyatlar, birbirinden güzel arabalara binmek gibi yani. Hepsinden aldığımız keyif bambaşka. Zaten pop müzikle ilgili sahne pek kalmadı, en son Sezen Aksu ile sahne almıştık, uzun yıllar önce... Şimdi Zuhal Olcay’ın hem prodüksiyonluğunu yapıyorum hem sahnede çalıyorum. Jülide Özçelik var... Artık daha çok kişisel ve solo işlere doğru yöneliyorum. Bambaşka bir heyecan benim için” diyor. Cem Tuncer Kalabalıkta üretebiliyorum Tuncer, Kaş’ta yaşayan cazcılardan... Böyle sessiz ve sakin bir yerde yaşamak üretimini etkiliyor mu acaba? Yanıtı beklenmedik: “Üretimimi öyle bir şey etkilemiyor açıkçası. Yani ben kafaca huzur bulduğum ortamlarda kolayca müzik üretebilen bir adam değilim. Kaosun insanıyım bayağı. Kalabalığın içerisinde, odamın bile olmadığı ortamlarda, kendime ait özel bir sistemin olmadığı anlarda üretebiliyorum. Zannediyorum, bu öğrencilikten gelen bir alışkanlık. Öğrencilik hep kalabalık evlerde hep kon forsuz geçti benim için. Yerlerde süründüm yani, dolayısıyla bir çalışma masam bile olmayınca böyle öğrendim. Kafamda düşünsel olarak mevzuyu harmanlamam kolaylaşıyor. Kaş gibi bir yerde huzurluysak deniz, güneş ve biraz da bir şey yapmadan durmak... Sevdiğim bir Çin atasözü var ‘Dinlenmeyi bilemeyen, çalışmayı başaramazmış’ diye. Bunlar hep bizim unuttuğumuz şeyler; çok fazla çalışmaktan kendimize vakit ayıramıyoruz, yıllardır. Bu sene şeytanın bacağını kırmış olduk...”