Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                8 İsviçre  Basel  Münih  Marienplatz  Noel pazarları Avrupa’nın birçok kentinde 4 hafta boyunca devam ediyor. Hediyelik eşyalardan sıcak şaraba, ayaküstü atıştırmalıklardan Noel süslemelerine kadar çeşit çeşit ürün satılıyor. Pazarlarda kurulan tezgâhlar kulübe şeklinde. Pazarların çoğu akşam 20.00’ye kadar açık oluyor.  Avrupa bu sorunun peşinde. Beyaz Noel yaşama şansımız var mı?  Noel’in eski  ‘hava’sı kalmadı  Batı dünyasının 25 Aralık’ta  kutladığı Noel, kapitalizmin  yarattığı rüya tadında bir tü  ketim şölenidir. Bugün kut  landığı şekliyle Noel, Sanayi  Devrimi’yle birlikte üretim hızının arttığı, buna bağlı olarak tüketim hızının  Strazburg  da arttırılması gerektiği yıllarda orta  ya çıkmıştır. Aslında 25 Aralık, kapita  lizmden çok daha eski dönemlerde, Ro  ma İmparatorluğu’nda bir gündönümü  bayramı olarak kutlanırdı. Katolik kili  sesi paganların çok sevdiği bu bayramı  devşirmek için 25 Aralık’ı İsa’nın do  ğum günü ilan etti. Ancak 19. yüzyıl  da kendi mitolojisini yaratacak kadar  güçlenmiş olan kapitalizm, İsa peygam  berden Aziz Nikolas’a, Germenlerin  iyi kalpli büyücüsü Frau Holle’den İs  kandinavların cücelerine kadar pek çok  inanç ve mitolojik kişiyi harmanlayarak  yepyeni bir Noel masalı yazmıştır.  TAYFUN IŞBILEN tayfunis@hotmail.com  O GERÇEKLE YÜZLEŞTI Noel’in yeni versiyonunda dinsel bir kimliği olmayan Noel Baba başroldedir. Uslu çocuklara hediyeler getirir. Tabii gerçekte Noel Baba diye biri olmadığı için uslu çocuklara hediyelerini aileleri alacaktır. Bu yeni karakteri, ünlü bir meşrubat firmasının sponsorluğu ve Hollywood’un büyük katkılarıyla bütün dünyaya benimsetirler. Artık Noel 25 Aralık’tan haftalar öncesin  Avrupa’da vitrinler, evler, parklar, pazarlar süslendi ama kar yağmadı...  de kutlanmaya başlar. Bütün kentlere Noel pazarları kurulur. Paganların bahar aylarında süslediği Noel ağacı da kutlamalara dahil edilir. 19. yüzyılda Avrupa ve ABD’nin büyük kısmı kar altında olduğu için, kar Noel rüyasının vazgeçilmez öğesidir. Kızak ve paten kayarak kardan adamlar yaparak eğlenen insanlar, sıcak şarap içerek buz gibi havada içlerini ısıtırlar. Dünya savaşlarından sonra Noel pazarları turistlerin de uğrak noktası olur. Noel döneminde milyarlarca dolarlık bir ekonomik hareket yaratılır. Kızağıyla çatıdan çatıya dolaşan Noel Baba tiplemesinin ortaya çıktığı yıllarda, İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius bambaşka bir işle uğraşmaktadır. 1897 yılında çıkan makalesinde sanayileşmenin, karbondioksit salımının gelecekte küresel ısınmaya neden olacağını söyler. Ne yazık ki söyledikleri o dönemde ilgi görmez. Ancak Avrupa’da bu yılın Noel kutlamaları herkesi küresel ısınma gerçeğiyle karşı karşıya bıraktı ve artık Arrhenius’un adını öğrenenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Örneğin Noel döneminde en çok turist çeken yerlerden biri Fransa’nın Kolmar kenti. Noel pazarına binlerce insan gelmiş, havanın kararmasıyla sokaklar ışıl ışıl oluyor. En beğenilen aydınlatma ise bir projektörden  Fransa  Strazburg Kolmar’ın tarihi binaları üzerine yansıtılan kar tanesi şeklindeki ışık demetleri. Işıktan kar taneleri evleri üzerinden akıp gidiyor ama Kolmar’ın yanı başındaki Vosges dağlarına bile kar yağmamış. Yani gerçek kar yok! Eskiden sonbaharda yağan yağmurlar artık kış mevsiminde noel pazarını gezen insanların üzerine yağıyor. Güneşli geçen gün sayısı da hayli fazla. Küresel ısınma, Noel rüyasının o vazgeçilmez beyaz fonunu rüyalarda bırakmış gibi görünüyor. KÜRKÜNÜ ÇIKARACAK MI? Sınırın Almanya tarafında da durum farklı değil. Hava sıcaklığı bazen 15 dereceyi buluyor. Böyle günlerde Noel pazarlarının en büyük eğlencesi olan buz pateni pistleri kapatılıyor. Eskiden donmuş göllerde paten yapılıyorken artık makineler bile açık havadaki pistleri dondurmaya yetmiyor. Ilık havada içilen sıcak şarabın da hiç keyfi yok. İklim Uzmanı Michaela Koschak, tonline.de yayımlanan yazısında “Beyaz bir Noel yaşama şansımız hâlâ var mı” diye soruyor ve cevabını yine kendi veriyor, “En son umut ölür”. Koschak’ın umudu sürse de küresel ısınmanın devam edeceği, Avrupa’da kışların daha da sıcak geçeceği artık kaçınılmaz gibi duruyor. Bir rüyayı yaratıp bunu yüzyıldan fazla yaşatmayı başaran kapitalizm, kürkünü çıkarıp kızağını da motorla değiştirmiş yeni bir Noel Baba yaratır mı, göreceğiz.  29 ARALIK 2019  Çikolata sevenlere  MERVE SAATÇİ  Türk Kalp Vakfı Beslenme Uzmanı  K keşfi Mayalar ve Azteklereuzanan çikolatanın faydalarını sizler için derledik. u Çikolatanın hammaddesi kakao tane  lerinin yüzde 5057’si yağdır.  u Çikolata seçimi yaparken içeriğinde  ki kakao tozu miktarına dikkat edilmeli.  Bitter çikolata, en yüksek miktarda kakao  içeriği ile en sağlıklısı.  u Bitter çikolata, sütlü çikolataya oran  la yüzde 15 daha az kalori içerir.  u Beyaz çikolata, hiç kakao tozu içer  meyip, sadece kakao yağı içerdiği için çi  kolatanın yararlı etkilerinden hiçbirine  sahip değil.  u Bitter çikolata, daha fazla magnez  yum içerdiği için kasların daha verim  li çalışmasına yardımcı olarak gün içinde  zinde kalmayı ve fiziksel olarak daha ak  tif olmayı destekler.  u Kakaodaki antioksidanlar kan basın  cını düşürür, daha sağlıklı bir dolaşım sis  temine zemin  hazırlaya  rak hücrele  rimizin daha  iyi beslenme  sini destek  ler. Araştır  malar, doğal  kakao ve çi  kolata tüket  menin kan  daki koleste  rol seviyele  rini düşürebileceğini ortaya koydu. u Orta miktarda kakao tüketimi, kanın antioksidan kapasi  Bitter çikolatayı tarçınlı yağsız süt ya da 1015 adet çiğ bademle tüketirsenizkan şekerinizin hızlı yükselmesine engel olur, sizi daha uzun süre tok tutar.  tesinin artma  sını sağlar. Kan damarlarının içine yer  leşen ve kan akışını bloke eden plakların  oluşumundan sorumlu proteinlerin oksit  lenmesinin azalmasını sağlar.  u Günde 30 gram bitter çikolata (yüz  de 70–80 kakao içeren) tüketimi, vücuda  önemli miktarda polifenol sağlayarak ka  diyovasküler hastalıkların önlenmesine  yardımcı olabilir.   u Kakao yağındaki resveratrol, endor  fin ve seratonin hormon salgısını tetikle  yerek mutluluk hissi verir .  u Çikolata tüketimi bazı kişilerde ref  lü ve mide yanması gibi sağlık problem  lerinin artmasına neden olabilir. Çikola  tadaki kafeinin migren ataklarının tetikle  diği ve baş ağrısına sebep olduğu bazı ça  lışmalarda ifade edilmiştir.  u Dikkat edilmesi gereken en önemli  şey miktarı. Kronik mide yanması, mig  ren, obezite gibi sağlık problemi olmayan  kişiler, günde 30–40 gramı geçmemek  şartıyla kakao oranı yüksek bitter çikola  taları tercih edebilirler.   ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Bu ölçüsüzlük çağında yazarlık mesleği üstüne daha çok düşüneceğim. Gerçi bu konuda kafa patlatmadığım gün yoktur. Yazmak kader midir tercih mi?  Kendini hesaba çekmektir yılbaşı  1 Yeni yıla nasıl girilir? Doğrusu bir yılın bitip, diğerinin başlaması takvimde sıradan, sayısal değişiklikten başka anlam içermez. Yine de bunu fırsat bilip, düşünsel bir döküm yapmak mümkündür. Geçen on iki ay boyunca ne yapıp ettiğinin hesabını verebilir kişi kendine. Kutlamaları pek anlamlı bulmasam da bu türden bir oyun neşe verir. İlkin hep yaptığım gibi temizlik işine girişirim. Yaşamdan eksilterek yalın, bilge hale ulaştığımıza inanırım. Zaman daralınca daha rafine ilişkiler kurmak gerek. Öyleyse? Artık görmeye katlanamadığımız kimselere, zorunlu ilişkilere son vermek zamanıdır. Eğer hâlâ defter olarak bir rehber kullanıyorsa kişi, bunun incelmesiyle mutluluk oranının artacağını fark etmeli. İki çift lafı anlamlı edemeyen kimselere verilecek selam kalmadı bende de! Söz Ferhangi Şeyler’den, sevgili Şensoy’a aittir. “Merhaba” demenin kıymetini bilmeyen birine harcamamak gerekir doğrusu sözü. 2 Ertelenen her tasarı sorundur ilerleyen zamanlara dair. “İçimde kaldı” cümlesini sıkça duyar oldum, soruyu kendime yönelttim. Zaman yoksulluğu içinde kıvranır olmak fena! Yine de “neyi erteledim?” derken, bir yandan da kendimi talihli sayıyorum. Yazı yazmaktan öte mutluluk bilmeyen biriyim. Elbet okumakla birliktedir bu tutku. Tadına varmayan bilemez. Geçen hafta okumak için ayrılan, bir türlü sıra gelmediği için vicdan azabı çektiren kitaplardan söz ettim. Mesela bundan sonra yaşamında birinci sorunu kitaplar olmayan kimselerle görüşmemek iyi fikir! Kitapsızlara ne laf edeyim ki! Peki, sahiden neyi erteledim ki ben?  Mary Gabriel 3 S ıkça anı, yaşamöyküsü okuyorum. Tuhaftır, ilerleyen yaşlarda bu türlere ilgi artıyor. Bir de elbette tarihe… Kuram okumaktan yoruldum sanırım. Başkasının yaşamı insana kendisininkini de düşündürür. Bir de, elbette sevdiğimiz kimseleri yakından, fazlasıyla bilmek heyecan verir. Marx’ın yaşamını boyutlu onca kez okumama karşın yeni, yine okumalara niyetliyim. Yordam Yayınları’ndan çıkan Mary Gabriel imzalı “Aşk ve Kapital” yeni yıla kaldı. Beethoven yılındayız, şahane biyografi tutuyorum elimde. İş Bankası Yayınları’ndan çıktı, yazarı Lewis Lockwood. Hemen okuyacağım. Bir yandan da eski kafalı olarak albümlerimi sıraya koyup tüm külliyatını sindirerek yeniden  dinleyeceğim bestecinin. Kimselere verecek aklım yok benim, ama okuyan biriyle karşılaşırsam, tartışmak zevkli olur bu yapıtları. 4 M urakami’nin “Mesleğim Yazarlık” adlı kitabını sevmedim ama içimde tartışma yarattı. Bunu daha önce not ettim. Bizim ülkede nedense yazarlık meslekten sayılmaz, heves olarak görülür. Bundandır belki, önüne gelen kişi kalem oynatmak ister. Kitap endüstrisinin gelişmesi bir yönüyle umut oldu, kültürel gelişimi, çeşitliliği artırdı; öte yandan, ciddi bir ölçüt sorunu çıkardı ortaya. Bu konuda Ahmet Oktay ne güzel yazılar yazdı, bir de kitap oldu. Aklıma gelmişken Oktay’ın hatıratına “Gizli Çekmece” adını vermesini hep kıskanırım, ben bulmak isterdim. İnsan kendi kendine konuşurken bulur bazen, yazarlığın bir yanı da budur, meçhul okura seslenirken, söyleştiğin kişi içinde biridir! Diyeceğim, bu ölçüsüzlük çağında yazarlık mesleği üstüne daha çok düşüneceğim. Gerçi bu konuda kafa patlatmadığım gün yoktur. Yazmak kader midir tercih mi? 5 P rofesyonel yazarlığın bir ölçüsü de yayıncının senden kitap istemesidir. Sözleşme ile bağlanmak iyidir. Zorunluluk bir disiplin de getirir insana. Çok meşhur olunca “ne yazsam gider” diye düşünene rastlanır elbet. Oysa yazarlık, her gün düzenli bu işi yapmayı gerektirir. “Bir yazarın, bir yılda kaç kitabı yayımlanmalı?” adlı sıkı bir sorumuz, sorunumuz var orta yerde. Güncelerimi düzenli tutuyorum, yayımlanmasından da sanırım hoşlanıyorum. Demek bir kurgu, bir de kurgu dışı yapıt ortaya çıkıyor. 2020’ye bu vaatle giriyorum. Kim merak eder,  o ayrı soru. Ama kaç zamandır üzerinde durduğum, notlarını aldığım roman bu yıl yazılacak. Günce zaten sırada… Her yazdığını nimet sayanlarla mücadele sürmeli ayrıca. Üstelik kitapların kolay basılması, çeşitliliği artırdı mı, o da ayrı mesele! 6 R oman için tüm hazırlıklar tamam gerçi, ancak sağlık meselesi önemli. Geçen seneyi ameliyat olarak kapadık, bu yılı da ameliyatla açacağız. Demek yazarın bedenini de zihni kadar diri tutması gerekli. Beden ihmale, özensizliğe gelmiyor. Ocak bir süre yatakta geçecek. Hastane beyazını sevmek mümkün değil, yine de şikâyet etmeyeceğim. Erken teşhis, hele de rastlantısalsa büyük talih! Şiir kitapları da ihmale gelmez. Bu yıl biraz daha şiire bulaşmalı. Kimseler ilgilenmiyor artık, ne tuhaf, şairleri küskün memleketim. Herkesin kendini şair sayması ayrı dert! Bazı heveskârlar parayla kitaplarını bastırır, geçmişte bunun gerekçesi vardı, şimdi insanlar sömürülüyor. Bu dolandırıcılığı iş edinen sözde yayıncılarla savaşmak gerek! Hayatın her alanında esiriz bayağılığa, vasatlığa… 7 İ nsan başına ne iş geleceğini önden kestiremez, yine de tasarıya göre yurtdışında olacağım yılbaşı akşamı. Uzakta kutlamalar nasıl bilmiyorum. Fark ettim ki çok az şeye hevesim kalmış. Yeni yerler görmek peşinde değilim, ancak güzel bir mimari yapıyla karşılaşmak, çağdaş bir sergi gezmek ve güzel mekânlarda konser izlemek heyecan verici hâlâ! Ötesi? Sevdiklerinle olmak güzeldir. Bir de içinde güz olan romana başlamak… Daha ne olsun!   
            
    
