02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 İsviçre Basel Münih Marienplatz Noel pazarları Avrupa’nın birçok kentinde 4 hafta boyunca devam ediyor. Hediyelik eşyalardan sıcak şaraba, ayaküstü atıştırmalıklardan Noel süslemelerine kadar çeşit çeşit ürün satılıyor. Pazarlarda kurulan tezgâhlar kulübe şeklinde. Pazarların çoğu akşam 20.00’ye kadar açık oluyor. Avrupa bu sorunun peşinde. Beyaz Noel yaşama şansımız var mı? Noel’in eski ‘hava’sı kalmadı Batı dünyasının 25 Aralık’ta kutladığı Noel, kapitalizmin yarattığı rüya tadında bir tü ketim şölenidir. Bugün kut landığı şekliyle Noel, Sanayi Devrimi’yle birlikte üretim hızının arttığı, buna bağlı olarak tüketim hızının Strazburg da arttırılması gerektiği yıllarda orta ya çıkmıştır. Aslında 25 Aralık, kapita lizmden çok daha eski dönemlerde, Ro ma İmparatorluğu’nda bir gündönümü bayramı olarak kutlanırdı. Katolik kili sesi paganların çok sevdiği bu bayramı devşirmek için 25 Aralık’ı İsa’nın do ğum günü ilan etti. Ancak 19. yüzyıl da kendi mitolojisini yaratacak kadar güçlenmiş olan kapitalizm, İsa peygam berden Aziz Nikolas’a, Germenlerin iyi kalpli büyücüsü Frau Holle’den İs kandinavların cücelerine kadar pek çok inanç ve mitolojik kişiyi harmanlayarak yepyeni bir Noel masalı yazmıştır. TAYFUN IŞBILEN [email protected] O GERÇEKLE YÜZLEŞTI Noel’in yeni versiyonunda dinsel bir kimliği olmayan Noel Baba başroldedir. Uslu çocuklara hediyeler getirir. Tabii gerçekte Noel Baba diye biri olmadığı için uslu çocuklara hediyelerini aileleri alacaktır. Bu yeni karakteri, ünlü bir meşrubat firmasının sponsorluğu ve Hollywood’un büyük katkılarıyla bütün dünyaya benimsetirler. Artık Noel 25 Aralık’tan haftalar öncesin Avrupa’da vitrinler, evler, parklar, pazarlar süslendi ama kar yağmadı... de kutlanmaya başlar. Bütün kentlere Noel pazarları kurulur. Paganların bahar aylarında süslediği Noel ağacı da kutlamalara dahil edilir. 19. yüzyılda Avrupa ve ABD’nin büyük kısmı kar altında olduğu için, kar Noel rüyasının vazgeçilmez öğesidir. Kızak ve paten kayarak kardan adamlar yaparak eğlenen insanlar, sıcak şarap içerek buz gibi havada içlerini ısıtırlar. Dünya savaşlarından sonra Noel pazarları turistlerin de uğrak noktası olur. Noel döneminde milyarlarca dolarlık bir ekonomik hareket yaratılır. Kızağıyla çatıdan çatıya dolaşan Noel Baba tiplemesinin ortaya çıktığı yıllarda, İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius bambaşka bir işle uğraşmaktadır. 1897 yılında çıkan makalesinde sanayileşmenin, karbondioksit salımının gelecekte küresel ısınmaya neden olacağını söyler. Ne yazık ki söyledikleri o dönemde ilgi görmez. Ancak Avrupa’da bu yılın Noel kutlamaları herkesi küresel ısınma gerçeğiyle karşı karşıya bıraktı ve artık Arrhenius’un adını öğrenenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Örneğin Noel döneminde en çok turist çeken yerlerden biri Fransa’nın Kolmar kenti. Noel pazarına binlerce insan gelmiş, havanın kararmasıyla sokaklar ışıl ışıl oluyor. En beğenilen aydınlatma ise bir projektörden Fransa Strazburg Kolmar’ın tarihi binaları üzerine yansıtılan kar tanesi şeklindeki ışık demetleri. Işıktan kar taneleri evleri üzerinden akıp gidiyor ama Kolmar’ın yanı başındaki Vosges dağlarına bile kar yağmamış. Yani gerçek kar yok! Eskiden sonbaharda yağan yağmurlar artık kış mevsiminde noel pazarını gezen insanların üzerine yağıyor. Güneşli geçen gün sayısı da hayli fazla. Küresel ısınma, Noel rüyasının o vazgeçilmez beyaz fonunu rüyalarda bırakmış gibi görünüyor. KÜRKÜNÜ ÇIKARACAK MI? Sınırın Almanya tarafında da durum farklı değil. Hava sıcaklığı bazen 15 dereceyi buluyor. Böyle günlerde Noel pazarlarının en büyük eğlencesi olan buz pateni pistleri kapatılıyor. Eskiden donmuş göllerde paten yapılıyorken artık makineler bile açık havadaki pistleri dondurmaya yetmiyor. Ilık havada içilen sıcak şarabın da hiç keyfi yok. İklim Uzmanı Michaela Koschak, tonline.de yayımlanan yazısında “Beyaz bir Noel yaşama şansımız hâlâ var mı” diye soruyor ve cevabını yine kendi veriyor, “En son umut ölür”. Koschak’ın umudu sürse de küresel ısınmanın devam edeceği, Avrupa’da kışların daha da sıcak geçeceği artık kaçınılmaz gibi duruyor. Bir rüyayı yaratıp bunu yüzyıldan fazla yaşatmayı başaran kapitalizm, kürkünü çıkarıp kızağını da motorla değiştirmiş yeni bir Noel Baba yaratır mı, göreceğiz. 29 ARALIK 2019 Çikolata sevenlere MERVE SAATÇİ Türk Kalp Vakfı Beslenme Uzmanı K keşfi Mayalar ve Azteklereuzanan çikolatanın faydalarını sizler için derledik. u Çikolatanın hammaddesi kakao tane lerinin yüzde 5057’si yağdır. u Çikolata seçimi yaparken içeriğinde ki kakao tozu miktarına dikkat edilmeli. Bitter çikolata, en yüksek miktarda kakao içeriği ile en sağlıklısı. u Bitter çikolata, sütlü çikolataya oran la yüzde 15 daha az kalori içerir. u Beyaz çikolata, hiç kakao tozu içer meyip, sadece kakao yağı içerdiği için çi kolatanın yararlı etkilerinden hiçbirine sahip değil. u Bitter çikolata, daha fazla magnez yum içerdiği için kasların daha verim li çalışmasına yardımcı olarak gün içinde zinde kalmayı ve fiziksel olarak daha ak tif olmayı destekler. u Kakaodaki antioksidanlar kan basın cını düşürür, daha sağlıklı bir dolaşım sis temine zemin hazırlaya rak hücrele rimizin daha iyi beslenme sini destek ler. Araştır malar, doğal kakao ve çi kolata tüket menin kan daki koleste rol seviyele rini düşürebileceğini ortaya koydu. u Orta miktarda kakao tüketimi, kanın antioksidan kapasi Bitter çikolatayı tarçınlı yağsız süt ya da 1015 adet çiğ bademle tüketirsenizkan şekerinizin hızlı yükselmesine engel olur, sizi daha uzun süre tok tutar. tesinin artma sını sağlar. Kan damarlarının içine yer leşen ve kan akışını bloke eden plakların oluşumundan sorumlu proteinlerin oksit lenmesinin azalmasını sağlar. u Günde 30 gram bitter çikolata (yüz de 70–80 kakao içeren) tüketimi, vücuda önemli miktarda polifenol sağlayarak ka diyovasküler hastalıkların önlenmesine yardımcı olabilir.  u Kakao yağındaki resveratrol, endor fin ve seratonin hormon salgısını tetikle yerek mutluluk hissi verir . u Çikolata tüketimi bazı kişilerde ref lü ve mide yanması gibi sağlık problem lerinin artmasına neden olabilir. Çikola tadaki kafeinin migren ataklarının tetikle diği ve baş ağrısına sebep olduğu bazı ça lışmalarda ifade edilmiştir. u Dikkat edilmesi gereken en önemli şey miktarı. Kronik mide yanması, mig ren, obezite gibi sağlık problemi olmayan kişiler, günde 30–40 gramı geçmemek şartıyla kakao oranı yüksek bitter çikola taları tercih edebilirler.  ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Bu ölçüsüzlük çağında yazarlık mesleği üstüne daha çok düşüneceğim. Gerçi bu konuda kafa patlatmadığım gün yoktur. Yazmak kader midir tercih mi? Kendini hesaba çekmektir yılbaşı 1 Yeni yıla nasıl girilir? Doğrusu bir yılın bitip, diğerinin başlaması takvimde sıradan, sayısal değişiklikten başka anlam içermez. Yine de bunu fırsat bilip, düşünsel bir döküm yapmak mümkündür. Geçen on iki ay boyunca ne yapıp ettiğinin hesabını verebilir kişi kendine. Kutlamaları pek anlamlı bulmasam da bu türden bir oyun neşe verir. İlkin hep yaptığım gibi temizlik işine girişirim. Yaşamdan eksilterek yalın, bilge hale ulaştığımıza inanırım. Zaman daralınca daha rafine ilişkiler kurmak gerek. Öyleyse? Artık görmeye katlanamadığımız kimselere, zorunlu ilişkilere son vermek zamanıdır. Eğer hâlâ defter olarak bir rehber kullanıyorsa kişi, bunun incelmesiyle mutluluk oranının artacağını fark etmeli. İki çift lafı anlamlı edemeyen kimselere verilecek selam kalmadı bende de! Söz Ferhangi Şeyler’den, sevgili Şensoy’a aittir. “Merhaba” demenin kıymetini bilmeyen birine harcamamak gerekir doğrusu sözü. 2 Ertelenen her tasarı sorundur ilerleyen zamanlara dair. “İçimde kaldı” cümlesini sıkça duyar oldum, soruyu kendime yönelttim. Zaman yoksulluğu içinde kıvranır olmak fena! Yine de “neyi erteledim?” derken, bir yandan da kendimi talihli sayıyorum. Yazı yazmaktan öte mutluluk bilmeyen biriyim. Elbet okumakla birliktedir bu tutku. Tadına varmayan bilemez. Geçen hafta okumak için ayrılan, bir türlü sıra gelmediği için vicdan azabı çektiren kitaplardan söz ettim. Mesela bundan sonra yaşamında birinci sorunu kitaplar olmayan kimselerle görüşmemek iyi fikir! Kitapsızlara ne laf edeyim ki! Peki, sahiden neyi erteledim ki ben? Mary Gabriel 3 S ıkça anı, yaşamöyküsü okuyorum. Tuhaftır, ilerleyen yaşlarda bu türlere ilgi artıyor. Bir de elbette tarihe… Kuram okumaktan yoruldum sanırım. Başkasının yaşamı insana kendisininkini de düşündürür. Bir de, elbette sevdiğimiz kimseleri yakından, fazlasıyla bilmek heyecan verir. Marx’ın yaşamını boyutlu onca kez okumama karşın yeni, yine okumalara niyetliyim. Yordam Yayınları’ndan çıkan Mary Gabriel imzalı “Aşk ve Kapital” yeni yıla kaldı. Beethoven yılındayız, şahane biyografi tutuyorum elimde. İş Bankası Yayınları’ndan çıktı, yazarı Lewis Lockwood. Hemen okuyacağım. Bir yandan da eski kafalı olarak albümlerimi sıraya koyup tüm külliyatını sindirerek yeniden dinleyeceğim bestecinin. Kimselere verecek aklım yok benim, ama okuyan biriyle karşılaşırsam, tartışmak zevkli olur bu yapıtları. 4 M urakami’nin “Mesleğim Yazarlık” adlı kitabını sevmedim ama içimde tartışma yarattı. Bunu daha önce not ettim. Bizim ülkede nedense yazarlık meslekten sayılmaz, heves olarak görülür. Bundandır belki, önüne gelen kişi kalem oynatmak ister. Kitap endüstrisinin gelişmesi bir yönüyle umut oldu, kültürel gelişimi, çeşitliliği artırdı; öte yandan, ciddi bir ölçüt sorunu çıkardı ortaya. Bu konuda Ahmet Oktay ne güzel yazılar yazdı, bir de kitap oldu. Aklıma gelmişken Oktay’ın hatıratına “Gizli Çekmece” adını vermesini hep kıskanırım, ben bulmak isterdim. İnsan kendi kendine konuşurken bulur bazen, yazarlığın bir yanı da budur, meçhul okura seslenirken, söyleştiğin kişi içinde biridir! Diyeceğim, bu ölçüsüzlük çağında yazarlık mesleği üstüne daha çok düşüneceğim. Gerçi bu konuda kafa patlatmadığım gün yoktur. Yazmak kader midir tercih mi? 5 P rofesyonel yazarlığın bir ölçüsü de yayıncının senden kitap istemesidir. Sözleşme ile bağlanmak iyidir. Zorunluluk bir disiplin de getirir insana. Çok meşhur olunca “ne yazsam gider” diye düşünene rastlanır elbet. Oysa yazarlık, her gün düzenli bu işi yapmayı gerektirir. “Bir yazarın, bir yılda kaç kitabı yayımlanmalı?” adlı sıkı bir sorumuz, sorunumuz var orta yerde. Güncelerimi düzenli tutuyorum, yayımlanmasından da sanırım hoşlanıyorum. Demek bir kurgu, bir de kurgu dışı yapıt ortaya çıkıyor. 2020’ye bu vaatle giriyorum. Kim merak eder, o ayrı soru. Ama kaç zamandır üzerinde durduğum, notlarını aldığım roman bu yıl yazılacak. Günce zaten sırada… Her yazdığını nimet sayanlarla mücadele sürmeli ayrıca. Üstelik kitapların kolay basılması, çeşitliliği artırdı mı, o da ayrı mesele! 6 R oman için tüm hazırlıklar tamam gerçi, ancak sağlık meselesi önemli. Geçen seneyi ameliyat olarak kapadık, bu yılı da ameliyatla açacağız. Demek yazarın bedenini de zihni kadar diri tutması gerekli. Beden ihmale, özensizliğe gelmiyor. Ocak bir süre yatakta geçecek. Hastane beyazını sevmek mümkün değil, yine de şikâyet etmeyeceğim. Erken teşhis, hele de rastlantısalsa büyük talih! Şiir kitapları da ihmale gelmez. Bu yıl biraz daha şiire bulaşmalı. Kimseler ilgilenmiyor artık, ne tuhaf, şairleri küskün memleketim. Herkesin kendini şair sayması ayrı dert! Bazı heveskârlar parayla kitaplarını bastırır, geçmişte bunun gerekçesi vardı, şimdi insanlar sömürülüyor. Bu dolandırıcılığı iş edinen sözde yayıncılarla savaşmak gerek! Hayatın her alanında esiriz bayağılığa, vasatlığa… 7 İ nsan başına ne iş geleceğini önden kestiremez, yine de tasarıya göre yurtdışında olacağım yılbaşı akşamı. Uzakta kutlamalar nasıl bilmiyorum. Fark ettim ki çok az şeye hevesim kalmış. Yeni yerler görmek peşinde değilim, ancak güzel bir mimari yapıyla karşılaşmak, çağdaş bir sergi gezmek ve güzel mekânlarda konser izlemek heyecan verici hâlâ! Ötesi? Sevdiklerinle olmak güzeldir. Bir de içinde güz olan romana başlamak… Daha ne olsun!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle