Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EMRAH KOLUKISA Kaçırmayınu Beethoven yılına merhaba 29 ARALIK 2019 Jonathan Price Anthony Hopkins İİBB Cemal Reşit Rey (CRR) Senfoni Orkestrası, şef Cem Mansur yönetiminde, 2020 Beethoven Yılı’nı iki ücretsiz konserle karşılıyor. İlk konser bu akşam saat 20.00’de Bakırköy İBB Cem Karaca Kültür Merkezi’nde. Sultangazi İBB Hoca Ahmet Yesevi Kültür Merkezi’ndeki ikinci konser ise 30 Aralık’ta saat 19.30’da. u Koma’da Dicle Doğan performansı “P erformans sanatçısı Dicle Doğan, 30 Aralık’ta saat 19.00’da Koma Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Doğan, günlük hayatın suni kaosunun beş yıllık spiritüel yolculuğunu nasıl kamçıladığını anlatacak. u ‘Paravanlar’ sahnede F ransız yazar Jean Genet’nin yazdığı son oyun olan “Paravanlar”, Yağmur Yağmur’un rejisörlüğünde 3 Ocak’ta izleyici karşısına çıkacak. 4. Levent Sanayi Mahallesi’ndeki Kültüral Performanig Arts’ta 20.30’da başlayacak. u Dört İtalyan’ın aryası “T he Four Italian Tenors” ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Prof. Rengim Gökmen yönetiminde, 3 Ocak’ta saat 21.00’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde konser verecek. u Doğanın Kkalbi... erem Ağralı, “Et cor natura / Doğanın Kalbi” isimli sergisinde insanoğlunun kendini doğanın üzerine konumlandırma çabasına gönderme yapıyor. Sergi, 8 Şubat 2020’ye kadar Şişli’deki Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda izlenebilir. u Şevval Sam başkentte Y eni yılı Şevval Sam’la karşılamak isteyen Ankaralı müzikseverler, The Green Park Ankara Hotel’deki konseri kaçırmasın deriz. Şam’ın sahnesi 31 Aralık’ta 23.30’da başlıyor. u Hayal satıcısı Berna Laçin, tiyatrodaki 30. yılında tek kişilik bir oyunla seyirci karşısına çıkıyor. Zehra İpşiroğlu’nun yazdığı, Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği oyun 5 Ocak’ta saat 18.00’de Kenter Tiyatrosu’nda izlenebilir. 29 ARALIK 2019 SAYI: 1555 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım İLKNUR FİLİZ n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Bİ DÜNYA İNSAN Papalar arasındaki diyalog, tutuculuk ile değişimin çatışması İki farklı PAPA MUSTAFAK. ERDEMOL Bu hafta sonu yaptığım iyi işlerden biri Two Popes’u (İki Papa) izlemek oldu. Anthony McCarten’in aynı adlı kitabından yine McCarten tarafından senaryolaştırılan, yönetmenliğini Fernando Meirelles’in yaptığı bir film bu. Anthony Hopkins, her zamanki gibi muhteşem. Evita’da canlandırdığı Peron rolünden ötürü pek bir sevdiğim Jonathan Price da olağanüstü elbette. İkisi de İngiliz asıllı Hollywood aktörleridir, malum. Bu arada belirteyim, Hopkins kendisini İngiliz kabul etmeyen bir Gallerlidir aslında. Etnik kimliğiyle gurur duyduğunu sık sık söylemesini, kendisi gibi Gallerli olan ünlü Hollywood aktörü Richard Burton’a özenmesine bağlarlar. Price da Gallerlidir bu arada. Söz etmekteki amacım şu: Hollywood’da var olan “sanat” eski kıtadan, özellikle Birleşik Krallık’tan aktörlere/aktrislere çok şey borçludur. Two Popes, İngiliz yapımı bir film ama Hopkins ile Price’ı izlerken bu geldi aklıma nedense. O KONUŞMALAR OLMADI Film, Papalık tarihinde neredeyse beş yüz yıl sonra görevinden istifa eden, (ilki 1415’te görevinden ayrılan 12’nci Gregory’dir) ikinci Papa olan XVI. Benedict (Joseph Aloisius Ratzinger) ile kendisinden sonra Papa seçilen Francis (Jorge Mario Bergoglio) arasındaki diyaloglara dayanıyor. Sakın bunun sıkıcı olacağını düşünmeyin, çünkü bu diyaloglar etrafında dönen bir hikâyesi var filmin, ki kapılıyorsunuz hemen. İki Papa arasında aslında bu tür bir diyalog yaşanmış değil. Eğer karşılıklı konuşsalardı bunları konuşurlardı demek istenmiş belli ki. Çünkü birbirine zıt iki kişilik var karşımızda. Biri (XVI. Benedict) son derece tutucu, diğeri (Francis) ilerici, reformcu. Francis, Arjantin Başpiskoposu Kardinal Jorge Mario Bergoglio iken emekli olmaya karar vermiştir, ama Papa XVI. Benedict ona emekli olma iznini vermemektedir. Bu nedenle Vatikan’a çağırdığı Bergoglio ile günlerce sohbet eder. Emekliliğini kabul etmemesi, Bergoglio’yu çok sevdiğinden değildir. Kendisine karşı görüşler dile getirdiği için emekli ye ayrılmasının Vatikan’a karşı bir tutum olarak anlaşılabileceğinden endişelidir. Diyaloglar sırasında birbirlerine laf sokmaları çok hoş iki Papa’nın. Benedict, bahçede dolaşırlarken Bergoglio’ya “Az daha ileri gidelim, belki orada Tanrı’yla karşılaşırız, seni tanıştırırım” derken aslında muhatabının kiliseye olan bağlılığının zayıflığına atıf yapmaktadır. FUTBOL, TANGO, FIKRA Bergoglio’nun, Papa olduktan sonra da süren yoksullardan yana olma, gelişmelere ayak uydurma tutumu ile Ratzinger’in tam tersi tavırları filmin konusu. Ancak o kadar çarpıcı ifadelerle vurgulanıyor ki bu çatışma, gerçekten çok etkileyici. Bergoglio, “Biz bu çağa ait değiliz. İnsan kaybediyoruz sürekli. Gelişmelerin dışında kalamayız” dediğinde Ratzinger’in yanıtı tüm bir kilise mantığını ortaya koyan cinstendir: “Kilise çağa uyarsa bir sonraki çağ dul kalır”. Yani çağa uymak, eninde sonunda kiliseyi bitirir, söylemek istediği bu. İkili arasındaki muhabbetlerde zaman zaman “milli özellikleri” de sohbet konusu oluyor. Örneğin bir Alman olan XVI. Benedict’in, muhatabına bir fıkra anlattıktan sonra “Malum, ben Almanım. Alman fıkralarının komik olması gerekmiyor” demesi, Bergoglio’nun da “Ben bir Arjantinliyim” diyerek futbol ile tangodan söz et mesi çok eğlenceli. Filmde Bergoglio’nun Arjantin cuntasıy la işbirliği yaptığı iddiası bence gereksiz yere uzun tutulmuş. Çünkü bu yönde aksi iddialar da var. Bergoglio’nun, yani Papa Francis’in “kimi subaylarla iyi geçinerek” yüzlerce kişiyi ölümden kurtardığını yazan kitaplar da mevcut. Eğer Kurtuluş Teolojisi’nden haberdar değilse film pek fazla bir şey ifade etmeyebilir izleyene. Sıradan görüş ayrılığı taşıyan yüksek düzeydeki iki din adamının sohbeti sanılabilir. Oysa öyle değil. Binlerce yıllık tutucu kilise görüşü ile artık değişimden yana olmalı diyen bir başka görüşün çatışması var filmde. Hıristiyan imanlısının yoksulluğu üzerine inşa edilen, kilisenin zenginleşmesine, imanlıları ezen bir araç olmasına karşı çıkan bir anlayıştır Kurtuluş Teolojisi. Bu nedenle mensupları kıtadaki devrimci mücadelelerde sosyalistlerin yanında saf tutmuştur. Latin Amerikalı bir din adamının “Yoksula ekmek verdiğimde sen Azizsin diyorlar, Yoksulların niye ekmeği yok dediğimde sen Komünistsin diyorlar?” sözü çok anlamlıdır. KURTULUŞ TEOLOJİSİNİ BİLMEDEN... Arjantin kilisesi dahil Latin Amerika’daki kiliseler bu nedenle Vatikan karşıtı kiliselerdir. Yani “sol popülist” bir damarı olduğu söylenen Latin Amerika teolojisine, Katolik de olsa, yakın biridir bu Papa Francis. Papa seçildiğinde, fakirlerin ayaklarının altını öpen Hıristiyan ulusu Aziz Francis’in adını alması bu “sol popülist” tarafına ziyadesiyle uygundur bu yüzden. Bir din devleti olan Vatikan’ın devlet başkanı olmasına rağmen zaman zaman laikliği övmesi de şaşırtıcı değildir. Özel hayatında da bu söylemlerine uygun davranmaktadır, örneğin bir ayakkabıyı 20 yıl giydiği anlatılır. Papa Francis’in Papa olduktan sonra düşündüklerini ne kadar hayata geçirebildiği tartışılabilir, ancak “azgın kapitalizme karşı çıkılmalı” dediğini, “Marksist değilim ama benimsenecek çok yanı var Marksizmin” diye açıklamalar yaptığını düşünerek izlemeniz lazım filmi. O zaman daha anlamlı bulacaksınız. ‘Caz benim mirasım’ Moses, caz duayeni Dee Dee Bridgewater ve yönetmen Gilbert Moses’in kızı. Henüz 16 yaşında ilk şarkısını dinleyicilerle buluşturdu. China Moses, caz, R&B, soul ve blues repertuvarına sahip, eşsiz bir vokal. İlk teklisi “Time”ı çıkardığında henüz 16 yaşında olan China Moses, bu çalışmasıyla Fransa’da başarı ve ün elde etmekle kalmadı, yorumladığı efsanevi caz ve blues şarkılarıyla dikkatleri üzerine topladı. “Crazy Blues” albümü The Times gazetesi tarafından 2013 yılının en iyi 100 albümü arasında gösterilen Moses vokal yeteneğinin yanı sıra prodüktörlük ve şarkı yazarlığı da yapıyor. Deneyimli sanatçı, son olarak hayranı olduğu Dinah Washington anısına yaptığı “This One’s for Dinah” isimli albümüyle caz dünyasının dikkatini çekti. China Moses, 5 Şubat Çarşamba akşamı 20.30’da İş Kuleleri Salonu’nda dinleyicilerle buluşacak. u Yeniden İstanbul’da olmak size nasıl hissettiriyor? İstanbul dünyada en sevdiğim şehirlerden biri. Burada, çok fazla sayıda kişisel müzikal deneyimim ve unutamayacağım anlar var, sanatsal özgürlük için yaşamanın gerçek anlamına burada şahit oldum. Kalıcı arkadaşlıklar edindim, Tasarımcı Aslı Filinta gibi. Ercüment Orkut ve Mehmet İkiz gibi harika müzisyenlerle aynı sahneyi paylaştım. İstanbul gerçek anlamda dünyanın kesişim noktasında olan bir şehir. Burası bir çeşit sihir. u Uzun süre ABD’de yaşadınız, sonra Fransa’ya taşındınız. İki farklı ülkede yaşamak hakkında neler söylersiniz? Her iki dünyanın da en iyi yanlarını yanınız da götürmeye çalışıyorsunuz. ABD’nin “her şey mümkün, git onu elde et” anlayışıyla, Fransızların “ne olduğunu bilmiyorum, ama önemsemiyorum da” tavrını bir araya getirdim. Söylemeliyim ki, şanslıyım. İnsanın kendine vereceği en iyi hediye seyahat etmek. Eğer seyahat edebiliyorsanız, lütfen edin. Lütfen dünyanın çok fazla sayıda, inanılmaz derecede birbirinden farklı, güzel kültürlere sahip olduğunu ama hepimizin aynı olduğunu anlayın. Bu büyüleyici ve mütevazılaştırıcı bir deneyim. DÜNYAYA BIR HEDIYE u Profesyonel bir vokalsiniz, ama aynı zamanda şarkı yazıp müzik de üretiyorsunuz. Hangisini daha çok seviyorsunuz? Hepsini. Fakat sahne benim evim. u Caz müziği hakkındaki hislerinizi paylaşır mısınız? Caz, en kapsayıcı müzik tarzı, ama insanlar onu zamanda dondurmaya çalışıyor. Her an kendini geliştiren bir sanat formu ve kuralları yıkmak hedefiyle ortaya çıkmıştı. O aslında benim mirasım. Caz değil, bu ismi o zamanlar gazeteciler müziğe vermişti. Bu müzik dünyaya bir hediye. l Cumhuriyet Pazar Moses, caz dünyasındaki en kendine has isimlerden. Bu özel ses 5 Şubat’ta İstanbullu müzikseverlerle buluşacak. China Moses