Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EKİM 2019 Soldan sağa: Mert Karalar, Zeydan Karalar, Zülfü Livaneli, Nuray Karalar, Timur Savcı, Levent Veziroğlu, Menderes Samancılar, Nebil Özgentürk, Giray Sagat Menderes Samancılar’ı nasıl öldürdüler? Gözümün önünde Menderes Samancılar’ı öldürdüler! Göz göre göre..! Adana Altın Koza Film Festivali yöneticileri olarak aylarca Adana’ya gi NEBİLÖZGENTÜRK Geride kalan kişilikli ve renkli yaşamı düşünerek... Sokağın dili olmuştu yıllarca... Sokağın sesidir. Sokaktan gelmiş, sokağına ihanet etmemiştir. Sokaktan dip geldik! Menderes Samancılar, yapımcı Timur Savcı ve ben... İstanbul’dan atlıyor, Adana’da bir Menderes Samancılar, beslenmeye devam etmişti, sokak, hayattı çünkü... Hayatın tüm coşku ve acılarının, renkle kaç gün kalıp hazırlıklar yapıyor “kral” rinin toplandığı yerdi! İyi sanat duk! Tabii ki Adana sokakları ve mangal başları da konumuzilgimiz oluyordu! Bir sofra ortasında arkadaştır, kral aktördür çılar, sokaklardan gelendi zaten. Hayatın ve halkın aktörleri “sırça köşkler”i reddedenlerdi... telefon geldi Menderes’e; telefonu açan dostumuz, bir şaşkınlık anından sonra “Ne ölmesi gardaşım, sahiden. Gözümün Menderes Samancılar da onlardan biriydi... Dile kolay, 45 yıldır hayatı yaşıyorum, işte sapasağlamım! Ne önünde onu mızdaydı Menderes Samancı yin nesi, kimin fesi, nerden uydurmuşlar! Ben ölmedim yahu!” dedi ve kapattı telefonu. öldürdüler! Gelen lar... Önümüzden filmleriyle, rol leriyle, dostluklarıyla bir sine Telefonu kapatır kapatmaz, ikincisi çaldı. Aynı cevabı, ikinci arayana da telefonlara tepkisi ma şeridi misali gelip geçti, geçiyor... Menderes’le, aynı sokakla verdi Menderes... Derken, telefon “Ne ölmesi rında dolaştık Adana’nın... Ay lar susmak bilmiyordu... Ağlayan akraba mı dersiniz, çığlık atan dost mu, sinemadan gardaşım” oldu... nı “baraj” sularında yıkandık, yüzmeye kulaç attık. Aynı “sular”da, yan yana dizilmiş İstanbul’dan arayan arayana... yazlık sinemalarda filmler izle Hele bir amcaoğlu vardı ki mi dik. Aynı “ocakbaşları”nın mü zah şaheseri.. Diyordu ki tele davimi olduk, “mesut” mutlu fonda, “Gardaş sen yaşıyon gençler olarak ısındık, mi ya... Nasıl olur ya... Sen demizi ısıttık... şimdi kapat da ben konu En güzel nisan ayla komşuya haber vere rının yaşandığı şeh yim yaşadığını, sonra rimizde, en güzel acı haberi nasılsa ko portakal kokularına nuşuruz. Nasılsa sen uyandık, kimyon ko den dinleriz!” kulu muhteşem lez Sonunda olay anla zetlerin ardından ge şılmıştı... “Twitter sah ce yarıları uykuya dal tekarları” bu kez Mende dık... res Samancılar’ı kurban seç Aynı denizlere, kumsal mişti! lara, Karataş’a vardık... “En Takipçi artırmak numarasıyla ay yoksulundan mahallelerimiz”de, da bir sevilen, bilinen sanat adamlarını öldü hevesli ve acemi çocukluklar geçirdik. Ma ren Twitter sahtekârları. Ama Menderes’in hallemizin güzel ağabeylerinin şefkatiyle bü dilinde tüy bitmişti üç gün içinde.. yüdük... Başın sağ olsun abi! Argoyu da ıskalamadık, şenlikli çay bahçelerini de... Tabii ki, oryantali de... Kıyısın Bu arada içten içe o da mutlu oluyordu! Se dan köşesinden, “ünlü Adana pavyonları”nı vildiğini hissetmişti... Eşini arayıp “Cenazesi da tanıdık. nerden kalkacak?” diye ağlayanları ve vefa Ve ne mutlu ki bize. karları biliyordu artık, birkaç uğursuz ve kıs Kentimizin edebiyatçı ağabeylerinden, Or kancı da not etmişti... Sosyal medyada “öldü” han Kemal’lerden, Yaşar Kemal’lerden hep haberini duyup da ilgisiz kalan birkaç mes gurur duyduk. Her yetişen Adanalı gibi, iki lektaşını, duyarsızı ve vefasızı... Ama çok da büyük Çukurovalı efsanenin kitaplarıyla bü gözyaşı akıp gitmişti telefon trafiğinde... Çok yüdük. çocuklu bir ailenin evladıydı Arabacı Aşur’un Bir başka büyük Çukurovalı sinemacı, Yıl oğlu Menderes! maz Güney’in filmlerini izleye izleye gençli Menderes Samancılar’ın iki kardeşi, sahi ğimizi yaşadık. den de kalp krizi atlattı bu “sahtekârca yayılan haber” sonrasında... ADANALILIK ÖĞRETİYOR Yeğenleri, ablaları, ağabeyleri Menderes’i Menderes Samancılar, “kral” arkadaştır, bulamayıp inanan akrabaları, Seyhan kral aktördür sahiden... Nehri’ni gözyaşlarıyla bezemişti... Evet evet, Ne konservatuvar ne de aktör stüdyoları tam nehir kıyısındaki evlerinde ağıtlar çoktan görmüştür ama Adana’nın bitirimleriyle, yok yakılmıştı... Bu arada ilgisiz kalan bir iki ak sullarıyla dolu yavuzlarından yetişip de fizi rabayı da fark etmişti Menderes... ği ve maharetiyle, önce fotoroman kralı olan, Şu ya da bu, iki gün boyunca özellik ardından yardımcı rollerde zirveye çıkan ve le Adana’da Menderes’in “Twitter kaynak derken toplumsal hafızamızın kral yürekli ka lı ölüm haberi, Adana, Adana Altın Koza ve rakterine dönüşen ender ve özel bir sinema Yeşilçam camiasında 1 numaralı gündem ol adamıdır; filmlerimizin en sevilen ağabeyi! muştu... Öyle kolayına bir sinema serüveni değildir Olan Menderes’e olmuştu... Ölmekten beter onunkisi ya da Menderes’in Yeşilçam yılları... durum... Bir ara Altın Koza yönetim binasın Ve öyle kolayına değildir onu öldürmek! dan otele geçerken, “Başın sağ olsun Mende Şimdi, 2019’da, ustalığın tadını çıkarıyor res Abi, ölmüşsün” diyen bile olmuştu! Menderes... “Tespih tanesi biriktirme” misa Sonunda eşi Funda, telefonları kapatmış, li, küçük sevinçler ve mutlu anlar toplamaya arayanlardan bıkıp usanmıştı. Menderes de çalışıyor. bilinmeyen numaraları! Ve Şile’deki evine gidiyor sıklıkla, her fır Sıra rezilleri arayıp bulmaya gelmişti ama, satta... Nefes almak için sığındığı Şile’de, 30 Menderes zaten sosyal medya acemisiydi. yıldır sığınağı olan Funda’sı, hayat arkadaşı, Nereden bulacaktı, kimlere ulaşacaktı ki? hayatının anlamı karısıyla bir dünya kuruyor Ölmekten daha zordu o alçakların hesabı kendince... Alnı ak ve onurla... na ulaşmak! Şile bahçelerinde top koşturan, Mendo Am Bilişim merkezini ara, dilekçeler, savcı casının ektiklerini biçen, ürettiği meyve seb lıklar! Hayat devam ediyordu, uğraşacak ne zeleri koparan, küçük dünyasının ortasından vakti ne de gereği vardı diye düşündü ve ya büyük sorular soran Arın yeğenine Adanalılık şamı seçti... ve iyi insan olmayı öğretiyor... pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr 6 Ekim SAYI: 1543 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım İLKNUR FİLİZ n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın 7 Tarzı yok, bu yüzden özgür DENİZ ÜLKÜTEKİN Çocukluğunda bir göç hikâyesi var, ama bundan bahsetmek istemiyor. Tek sesli akordeonu ile ürettiği müziği avangard müzik dinleyicisinin büyük ilgisini çekiyor ama herhangi bir tarzla tanınmak istemiyor. Tek derdi, zihnindeki ses fantezilerini gerçekleştirmek olan Mario Batkovic önümüzdeki hafta İstanbul’da olacak. Bosna kökenli İsviçreli akordeon ustası Mario Batkovic, 11 ve 12 Ekim akşamları Salon İKSV'de sahne alacak. u Çocukluk yıllarınızdan ve Bosna kökenlerinizden bahsetmek isterim. Müziğinize ne kattı? Geçmişimi konuşmayı çok sevmiyorum. Size anlatabileceğim tam bir göçmen hikâyesi. Başka bir şehre taşınarak çok fazla insan tanıdım. Etkisi çok fazlaydı. HEP KENDİ OLMAK İSTEDİ u Çıkış albümünüzün avangard dinleyiciye çok şey vaat ettiği söylenmişti. Sizce de böyle mi? İnsanların bana bir stil tanımlamasından, bir kutuya koymasından nefret ediyorum. Bence müziğim kendi adına konuşuyor. İçinde kişiliğim var. Müzik oldukça kişisel bir şey. Asıl sorun ise herkesin birbirini kopyalaması. Ben hiçbir şeyi kopyalamadığımı söyleyemeyeceğim, etkileniyorum ama yeni bir şey yapmaya çalışıyorum. Müzik dünyasında, yeni olmak hiç havalı değil. İlk önce seni inceliyorlar. Ben hep kendim olmaya ve diğer insanlardan bir şey öğrenmeye çalışıyordum. Gençken, “senin tarzın ne” sorusunu hep duyuyorsun. Bugünlerde “hiçbir tarzım yok” demeyi çok seviyorum ve olmasını istemiyorum. Çünkü istediğim gibi giyinme, istediğim gibi davranabilme, istediğim müziği yapabilme özgürlüğüm var. u Akordeonu eşlikçi olarak değil de “headliner” konumuna yerleştirdiniz. Bir adam ve bir akordeon. Batkovic'in müziğini, sahnesini özetleyen iki sözcük. “Küçükken bir filmde kendi şarkımı duymanın hayalini kurardım. Bugün bu hayalim gerçek oldu.” Sahneye çıkıp, müzik endüstrisine, birçok dezavantajı olan bir enstrümanı kazandırmayı seviyorum. İnsanlara o dezavantajların avantaj olduğunu gösteriyorum. Kör bir insan diğer insanlardan daha iyi koku alabilir, daha iyi hissedebilir, daha iyi duyabilir. Ben de akordeonla bunu göstermeye çalışıyorum. BASİT SESLERİ SEVİYOR u Dediğinize göre ses bütün gün kafanızın içinde dönüp duruyor. Ses benim için çok önemli. Çok değişik şekillerde müzik üretiyorum. Bir gün kafamda bir şarkı ile kalkıyorum ve stüdyoda o şarkıyı çıkarmaya çalışıyorum. Her zaman olmuyor. Çünkü kafandaki bir fantezi. Fanteziyi gerçeğe dönüştürmek çok ama çok zor. Yapabildiğinde bir bakıma profesyonel fantezici oluyorsun. Kafamdakini gerçeğe dönüştürmek. Bu müzik yapmanın bir yolu. Diğer yolu ise deneysellik. Benim ortaya müzik koymamın birçok farklı tarzı oluyor. u Quatere isimli şarkınız için “Bu tip müziklerde kendini devamlı tekrar eden küçük şablonlar vardır. Ufak değişikliklerle fark edilmeyen bir ilerleme sağlanır” diyorsunuz. Bu söz benim nasıl müzik yaptığım hakkında iyi bir alıntı. Çünkü ben basit sesleri seviyorum. Piyano başında üç dört sesle oynarken, “bunu bir orkestra ile nasıl çalabilirim” diye düşünürken buluyorum kendimi. Tabii ki aynı zamanda daha karışık müzikleri de seviyorum. u Portishead’den Geoff Barrow’un kurduğu Invada Records ile çalışıyorsunuz. İşbirliğiniz plak anlaşması ile mi sınırlı? Geoff Barrow ve Invada Record ile işbirliğimin bir albümle sınırlı kalacağını sanmıyorum. Bir sonraki albümümü onun şirketine koyup koymayacağımı bilmiyorum. Önemli olan büyük bir dünyada sizi anlayan birini bulabilmek. Bu işbirliğinde en çok zevk aldığım şey buydu. Çünkü ondan, kendime güvenmem ve duygularımı takip etmem gerektiğini öğrendim. Bu ilişkinin benim için çok önemli olmasının sebebi bu.