Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                27 MAYIS 2018, PAZAR atar damar Melİs Alphan  EMRE TANSU KETEN  SAYFA 3 Geçmiş Gele˜cek  Mardin’de gerçekle sanat iç içe OHAL koşullarında, savaşa sürüklenmiş bir ülkeden, Suriye’den kaba bir duvarla ayrılan bir kentte, Mardin’de düzenlenen 4. Mardin Bienali’nin daha güne uyan bir başlığı olamazdı: “Sözden Öte”. Sözün bitip sanatın başladığı bienalin sponsorlarından Mavi’nin davetiyle bu kadim kentteyim. “Gündüz seyranlık gece gerdanlık” derler Mardin için. Tarihi yapıları gezmeye gün yetmezken, gece Mezopotamya’nın sonsuzluğuna uzanan bir terasta, rehberimiz Lokman Açıl’dan yarı insan yarı yılan Şahmeran efsanesini ve Murathan Mungan’ın şiirlerini dinliyoruz. Ovadan Mardin’e baktığımda ise eski şehrin ışıkları, üzerine oturduğu dağın etrafında bir kadının boynundaki ışıl ışıl gerdanlık gibi parlıyor. İnce ve kalın tokmakların kapılarını süslediği konakların önünden geçerken, yapıların eski sahiplerinin isimlerini sayıyor Lokman Bey. Çoğunlukla Ermeni aileler. 1900 yılında Mardin merkez nüfusunun yüzde 53’ü Ermeni iken, bugün burada yaşayan Ermenilerin sayısı yok denecek kadar az. Sadece Ermeniler de değil; daha 100 yıl önce şehir merkezinde Türk, Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Yahudi, Macar, Çeçen aileler yaşarken şimdilerde burada kalan tek gayrimüslim halk Süryaniler. Halıyadökülmüş göç hikâyesi Bienal’e katılan sanatçıların eserlerinde göç ve yerinden edilme konularının çokça işlenmesine, hele de Mardin’de şaşıracak halimiz yok. Mürsel Argunağa, sonradan ‘Alman Karargahı’na çevrilen Atamyan Konağı’nda sergilenen “İsimsiz” (2015) adlı yerleştirmesinde, bir halıyla kendi göç hikâyesini anlatıyor. Yerleşikliğin yerini göçün aldığı çağ, aynı zamanda yerinden edilmiş insanın çağı, görüyoruz. Gelinen yeri, coğrafi kökeni, aidiyeti, yurdu ve yuvayı, Doğu coğrafyasında mahrem ev içiözel alanın “kamusal sınırları”nı belirleyen halıdan daha iyi ne anlatabilir ki? Ve bu coğrafyada bedenin bir uzantısı halini almış halının üzerine kondurulmuş aile bireylerinin bedenlerini en iyi, küratörlerden Nazlı Gürlek’in anlatımını açıklıyor: “Her şey elimizden alındığında ya da hızlıca kaçmamız gerektiğinde, yanımızda götürebileceğimiz tek şey bedenimiz. Bedenler üzerinden siyaset yapılıyor, sınırlar, haklar ve hakimiyetler çiziliyor. Savaş alanında yakılan bedenlerden alınıp satılan bedenlere, yasaklanan, sömürülen, hor görülen bedenlerden göçerken denizlerde yiten bedenlere, dünya bedenler etrafında dönüyor. Bilim bedenleri klonluyor; özgürlük savaşları bedenlerde başlayıp bedenlerde son buluyor.” Sınırları aşamayanlar Mor Efrem Manastırı’nda kendine yer bulan Sara Kostic’in “Haritalamak” adlı çalışması, söz bittiğinde söylenebilecekler üzerine yoğunlaşarak soruyor: “Halihazırda görünür olanların ve yok olmuş olanların izini bedenlerimizden başka neyle sürebiliriz ki?” Sınırın siyasi tanımı olan hudut kavramı üzerine bölgede devam eden savaşa incelikli bir eleştiri getiren bu işi gördükten sonra, aracımızla Suriye sınırına ilerliyoruz. Suriye’nin Amude kentiyle aramızda birkaç yüz metrelik bir mayın tarlası, hemen arkasında dikenli tellerle süslü çirkin mi çirkin bir duvar var. Tam bu anda, Merkezkaç’ın bienaldeki “Esriklik Anları” adlı işi kafamda yerine oturuyor.   1000 adet polyester akrebin yerleştirildiği odadan akrepler çıkmak istese de çıkamıyorlar. Mardin’de evlere akrep girmesin diye pencere ve kapı kenarları maviye boyanıyor. Çünkü akrepler mavi renge yaklaşmıyor. Ama bu eserde içeri giremeyen değil, dışarı çıkamayan akrepler var. Günümüz dünyasının kültürelsosyal politik süreçlerine dahil edilen dışarıda tutma, kapatma pratikleri anlatılıyor. Bienal’in en çarpıcı işlerinden biri, 1000 adet polyester akreple şekillenen ‘Esriklik Anları’ Aracın camından Suriye’nin Amude kentini izleyerek geçerken, ‘pencere’nin etrafında gezinen, ulaşmaya çalışan, eşiklerde ve sınırlarda dolaşan ancak ötesine geçemeyen o polyester akrepler gözümde canlanıyor. Aynı, duvarlarla, mayınlarla ve dikenli tellerle bir alana kıstırılan, tehdit gibi görülen insanların bulundukları yerde kalmalarını sağlamaya çalışanların da gözümde canlandığı gibi.  50’nci yılında 68 ‘Her şeyi istiyoruz!’  Fransa’nın nahoş siyasetçisi Sarkozy, 2007 seçimleri arifesinde yaptığı konuşmada “Bu seçimlerde, Mayıs 1968’in mirası devam mı ettirilmeli yoksa tamamen tasfiye mi edilmeli, onu göreceğiz” diyerek, 40 yıl öncesiyle mücadele ettiğini söylüyordu. 68’in 50’nci yılını kutladığımız bugünlerde durum yine farklı değil. Muhafazakâr siyasetçilerin aradan 50 yıl geçmesine rağmen 68’den hâlâ korkmalarının temel nedeni, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan muhafazakâr hegemonyanın her yerinden delik deşik edilmesi... Ancak şunu da söylemek gerekir ki 68 olarak anılan dönem, birçok ülkede farklı nedenlerle başlayan ve kendisine farklı yollar çizen hareketlerin bir toplamıdır. Fransa’dan Japonya’ya  68’in sembolik başlangıcı 2 Mayıs günü  Nanterre’de başlayan öğrenci eylemleridir. Kısa  sürede üniversite işgalleri ve sokak gösterileriyle  büyüyen bu hareket, liselilerin de dahil olmasıy  la büyük bir gençlik isyanına dönüştü. Ancak 68,  yaygın anlatının aksine bir öğrenci eylemi olarak  kalmaz. 14 Mayıs’ta üç bin işçiyle başlayan grev,  22 Mayıs’ta 9 milyon işçiyi kapsayarak, tarihin en  büyük genel grevine evrilir. İsyan öyle bir nokta  ya gelir ki Başkan General De Gaulle Almanya’ya  kaçmak zorunda kalır.  Ancak her yerde olduğu gibi, Almanya’da da  République Meydanı’nda Fransız Sendikalar Konfederasyonu’nun mitingi (Paris, 29 Mayıs 1968).  gençler sokaktadır! Ebeveynlerinin Nazi iktidarı  na karşı bir şey yapamamış olmasından utanç du racaktır. 68, kapitalizme ve emperyalizme olduğu tir) harekete damgasını vurur.  yan ve soğuk savaşta ABD tarafından Nazi yön  kadar Doğu Bloku ülkelerine, komünist partilere,  ABD 68’ine rengini veren ise siyah hareketi ve  temlerinin hortlatıldığını iddia eden Alman genç  onların sendikaları ve teorisyenlerine karşı da bir  Vietnam karşıtı protestolardır. 1966’da kurulan  lik hareketi, önderleri Rudi Dutschke’nin suikas  tepki geliştirir. Aynı yıl, bürokratik ve totaliter yö Kara Panterler Partisi ile güçlü bir şekilde örgüt  te uğramasının ardından hızla radikalleşir. Serma netime karşı daha fazla özgürlük talep eden Prag  lenen siyahlar, 1965’te Malcolm X, 1968’de Mar  yenin kendilerine çizdiği sınırlar içerisinde değil,  Baharı’nın tanklarla susturulması, 68 için önemli  tin Luther King’in öldürülmesiyle daha da politi  kendi özgür varoluşları doğrultusunda bir yaşam  bir simgesel değer taşır. Mao, Troçki, Luxemburg ze olur ve ırkçı yasalara karşı daha sert mücadele  isteyen gençler, Frankfurt Okulu’nun, özellikle  gibi isimler bu dönem yeniden keşfedilir.  etmeye başlarlar. 1968’in henüz başında ABD or  Herbert Marcuse’nin eserlerinden oldukça etkilen  Türkiye, Meksika, Japonya gibi ülkelerde an  dusuna karşı Tet Saldırısı’nı başlatan Vietnamlılar  miştir. Ancak “Tek boyutlu insan” olmama müca tiemperyalist mücadele öne çıkar; İspanya ve  da ABD’deki savaş karşıtı harekete büyük bir iv  delesinde kendilerine teorik olarak rehberlik eden Portekiz’de diktatörlere karşı mücadele; İtal  me kazandırır.  bu aydınların, iş pratiğe gelince hiçbir şey yapmaması ve gençleri sürekli itidale çağırması, bu ay  ya ve İngiltere’de işçi sınıfı mücadelesi; Latin Amerika’da ulusal kurtuluş mücadeleleri (Che’nin  68’in mirası  dınların da protestolardan nasibini almasını doğu katledilmesinin üzerinden henüz bir sene geçmiş  Peki, Sarkozy’nin bahsettiği “miras” nedir? Ön  celikle cinsel özgürlüktür. 68 öncesi cinselliğe ba  68 kuşağından Masis Kürkçügil:  kış ile sonrasındaki bakış büyük derecede değişmiş, muhafazakâr kalıplar aşılmıştır. Sonrasında,  İşçiler 68’in sağlam bir bileşeniydi  kadın özgürlük hareketidir. 68 ile başlayan ve ilk etapta kürtaj hakkı ve eşit işe eşit ücret için mücadele eden 2. Dalga Feminizm, o günden bugü  Daha ziyade Haziran Üniversite işgalleri ve ar sendikal haklara hükümetin saldırısına karşı tep ne güçlenmiş, kadınların toplumsal cinsiyet norm  dından Temmuz’da 6. Filo’ya karşı antiAmeri  kiyle zirvesine ulaşacak olan işçi hareketinin de  ları dışına çıkması yolunda birçok kazanım el  kan gösterilerle hatırda kalan Türkiye 68’inin as 1968’in sağlam bir bileşeni olduğunu göstermek de etmiştir. Bunun yanında, LGBTİ hareketidir.  lında çok daha geniş toplumsal temelleri var.  tedir. 68’in sosyalist hareketin kendi deneyimle  New York’ta patlayan Stonewall İsyanı ile özgü  Köylü hareketleri bunların en gözden ırak bileşe ri üzerinden kendini inşa etmesi açısından tari  ven kazanan hareket, o günden bugüne heteronor  ni. 1967’te başlayan “Doğu Mitingleri” ise bu  himizdeki ilk deneyim olduğu göz önüne alınırsa, matif zihni zayıflatmış, meşruluk kazanmıştır. Son  gün adıyla andığımız Kürt meselesinde, eşit yurt acemilikler üzerinde de durmak gerek. “Eskiler”, olarak ekolojist harekettir. 68’in simge isimle  taşlık, demokrasi arayışı açısından önemli bir  yeni gelişmeleri kavrama becerisi gösteremeyince ri CohnBendit ve Dutschke’nin tamamen yönele  evreye işaret etmekteydi ve bu arayış sonuç  68’in ortaya çıkardığı genç kadrolar bir darbenin cekleri yeşil siyaset hem Yeşiller’in ortaya çıkma  ta 1969’da Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın  eşiğinde kendi yollarını aramak zorunda kalmış  sına hem de antikapitalist bir ekoloji mücadelesi  (DDKO) kurulmasıyla bir başka yörüngeye otur lardır. Ancak 12 Mart sonrasındaki gelişmelere  nin doğmasına da imkân sağlamıştır.  muştur. Öte yandan Temmuz 1968’de Derby fab bakıldığında solun onurunu kurtardığı söylenebi  En önemlisi, okul, ev ve işyerlerine kapatı  rikasındaki grevin işgale dönüşmesi ve bu eylem  lir. Yine de Türkiye 68’inin özellikle başta söyle  lan, düzenin kendilerinden istediklerini yapmak  biçiminin DemirDöküm, Hisar Çelik gibi fab  diğimiz bileşenleriyle bir bütün olarak hâlâ ince la sınırlı bir yaşama mahkum milyonlarca insanın  rikalara yaygınlaşması, 1516 Haziran 1970’de  lemeye muhtaç olduğunu söyleyebiliriz.  68’de sokağa çıkıp kendi dilleriyle konuşarak si  yaset yapabileceklerini öğrenmiş olmasıdır.  MÜJDE YAZICI ERGİN  68 kuşağı ve protest şarkıcılar  Müzik  Müzik tarihinin ‘kafası çiçek’ yılları  50 yıl öncenin sosyopolitik iklimi, müzisyenleri güçlü bir şekilde etkiliyordu. Müzik, şimdiki gibi ‘kullanat’ değersizliğinde değildi. Müzik henüz günümüzdeki gibi teknolojinin gelişmesi ve iletişim platformlarının artmasıyla hayatımızda dörtnala koşmazken, ulaşması ve paylaşması hayli zorken bir politik bilinç ve yaşam tarzı anlamına geliyordu. 50 yıl öncenin sosyopolitik iklimi, müziği de güçlü bir şekilde etkiliyor, dönemin müziği insanların ilham aldığı “artistic” ve politik bir yaşam biçimine dönüşebiliyordu. Müzik, şimdiki gibi “kullanat” değersizliğinde değildi. Rock’n roll’un tüm dünyada patlamasıyla müziğin endüstrileşme anlamında da kırılma noktasına denk gelen yıllarda; siyasi protestolar, kitlesel değişim çağrıları, büyük öğrenci hareketleri yaşandı. O dönem birçok genç, toplum ve ebeveynleri tarafından dayatılan kural ve alışkanlıklara karşı protestolar düzenledi. Özetle 68 kuşağı başlı başına sosyal, politik ve kültürel bir ayaklanma çağını temsil ediyordu. Dönemin dünyadaki öncüleri ise The Doors, Jimi Hendrix, Deep Purple, Janis Joplin, Rolling Stones,  Bob Dylan ve Joan Baez gibi bi  loğlu, Karacaoğlan şiirlerini  lindik isimler...  Anadolu rock adı altında şar  kılaştırdı, kimisi muhalif du  Rock’a da dönüştü, arabeske de  ruşu Anadolu ezgileriyle harmanladı. Türkiye’nin multikültürel yapısı, müzikal zenginli  Üniversitelerden sivil halka ya  ği nedeniyle Türk protest mü  yılan 68 olayları, müzikteki protest  ziği tek bir türle ifade edile  duruşun fitilini ateşledi ve muhalif  meyecek kadar zengin bir ya  şarkılar tüm dünyada popüler hale  pıya ulaştı. Protest olan şey,  geldi. Pir Sultan Abdal gibi protest  arabesk de oldu, rock da...  halk ozanlarının ilham verdiği, mu  Moğollar’dan 3 Hürel’e, Mo  halif öğeler barındıran geleneksel  dern Folk Üçlüsü’nden Fikret  Türk halk müziğini dönemin müzi  Kızılok’a, Selda Bağcan’dan  ğine adapte eden Türkiye’deki mü  Cem Karaca’ya, Ruhi Su’dan  zisyenlerinse 68 akımına kapılma  Zülfü Livaneli’ye açılan yelpa  ları zor olmadı. Anadolu rock, Anadolu pop, bu dönemin popüler mü  68’in simge sesi Joan Baez’in Paco Moreno tarafından yapılmış portresi.  zede bu çığır 60’ların sonundan 70’lerin sonuna fırtına gibi  zikleri olarak karşımıza çıkıyor. İs  esip sonraki on yıllarda da ye  panyol paça pantolonlar, apartman topuk ayakka  ni isimlerle müzik hayatımızın yerleşik tarzlarından  bılar, erkeklerde uzun saç, sakal, küpeler tüm dün biri haline geldi  yayı etkisi altına almışken Türkiye’deki gençler ve  68 kuşağı ve şarkıları, politik tavırla birlikte in  müzisyenler de bu trendlere uygun giyiniyordu.  sanlara alternatif bir yaşam sundu. 68 kuşağı, mü  TRT denetimi nedeniyle Anadolu rock, pop, folk zik ve protest çocuklar... Yaşanan tüm toplumsal  yapan protest müzisyenler konserler aracılığıy  başkaldırılar bir yana tüm müzik endüstrisi tarihi  la halka buluşmayı başarabiliyordu. Kimisi zama  nin en ‘kafası çiçek’ yılları olarak tarihe yazıldı.  nın ruhunu yakalayıp Aşık Mahsuni Şerif, Dada  mujdeyazici@gmail.com  C MY B   
            
    
