Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 8 25 MART 2018, PAZAR Devri âlem Serena Karamızrak Romeo ve Juliet’in evine hoş geldiniz! İtalya’nın aşk şehri Verona Efsane âşıklar Romeo ve Juliet’in şehri olarak tanınan Verona, İtalya’nın en sıcak en samimi şehirlerinden... İngiliz edebiyatının abide ismi Shakespeare'in Romeo ve Juliet adlı eserinin geçtiği mekânlara ev sahipliği yapan Verona, UNESCO’nun da Dünya Mirasları listesinde. İtalya’nın en çok ziyaret edilen bu şehrine, Bologna veya Venedik üzerinden trenle kolayca ulaşabilirsiniz. Bence Verona, Venedik’ten sonra da İtalya’nın ikinci romantik şehri. Bu küçük şehrin köprüleri, nehri, arnavutkaldırımlı yolları, meydanları sizi adeta bir masal diyarına götürür. Shakespeare boşuna bu şehri seçmemiş ünlü âşıkları anlatmak için!.. Hem, bu hikâyeden yola çıkılarak Sevgililer Günü’nde şehrin meydanında bir festival de düzenleniyor. Evlilik teklifi için özel yer arayan erkekler için de çok cazip bir yer, benden söylemesi!.. Juliet’in aşk duvarı Şehrin en ilgi çekici yeri olan ve turistlerin akın ettiği Casa di Giuletta, yani Juliet’in balkonunun bulunduğu ev, her daim kalabalık. İnsanlar balkona çıkıp fotoğraf çektirmek için birbirleriyle yarışıyor. Avlunun girişindeki duvarlarda sevdikleri insanların ismini yazarak aşklarını ölümsüz kıldıklarına inanan binlerce kişinin isimleri var. Ayrıca bahçede, asma kilit asacağınız bir yer de bulunuyor. İnanışa göre takılan her asma kilit ve dilenen dilek, insanların karşısına gerçek aşkı çıkarıyormuş. Avluda bir de Juliet’in heykeli bulunuyor. Dikkatli bakınca heykelin sağ göğsünün renginin değişik olduğunu göreceksiniz. Bu heykelin sağ göğsüne dokunmanın şans getireceğine ve dokunan kişinin aşk hayatında mucizeler gerçekleşeceğine inanılıyor. Gelelim Verona’nın bir diğer simgesi, Arena di Verona’ya. İtalya’nın üçüncü amfitiyatrosu olma özelliği taşıyan 22 bin kişilik arena, her yaz dün Verona, Piazza Erbe Meydanı (üstte). Şehrin en ilgi çekici yeri olan Casa di Giuletta, yani Juliet’in balkonunun bulunduğu ev (altta solda) yanın en tanınan opera festivallerinden birine ev sahipliği yapıyor. Arena Opera Festivali olarak adlandırılan etkinlik bu sene 22 Haziran1 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek. Verona’da görülmesi gereken diğer yerler arasında şehrin en önemli meydanlarından Piazza Bra ve Piazza Erbe, birbirinden güzel İtalyan mimarisine sahip anıtsal yapılarla çevrili meydan Piazza dei Signori, İtalya’nın en büyük ikinci nehri Adige, tarihi antik tiyatro Teatro Romano, Adige Nehri üstü ne kırmızı tuğlalarla inşa edilmiş kale Castel Vecchio, şehrin önemli köprüleri Pietra, Vittoria, Garibaldi ve Scaligero Köprüsü, tarihi San Fermo Kilisesi, Sant’Anastasia Kilisesi ve İtalyan bahçelerinin en güzel örneklerinden biri olan Giardino Giusti bulunuyor. Benim gibi alışveriş sevenlere de Verona’nın ünlü alışveriş caddesi Via Giuseppe Mazzini’yi şiddetle tavsiye ediyorum! Pazar gezmek isteyenlere de Erbe Meydanı’nda kurulan hediyelik eşya, meyve, sebze ve yerel yiyeceklerin satıldığı pazarı... Verona’ya iki gün ayırın! Verona'yı uygun fiyatlarla gezmek istiyorsanız gider gitmez mutlaka “Verona Kart” alın; bu gezinizi oldukça kârlı hale getirecek. 24 saatlik kart 18, 48 saatlik kartlar ise 22 Avro. Verona Kart ile tüm müzelere, Arena’ya, kilise, kale ve diğer tarihi mekânlara ücretsiz girebilir, aynı kartla otobüsleri de ücretsiz kullanabilirsiniz. Eğer az vaktiniz varsa iyi bir planlamayla tam bir gün, Verona’yı gezmek için yeterli olacaktır; fakat şehrin keyfine varmak, leziz İtalyan yiyeceklerin tadını çıkarmak için en az iki gününüzü ayırın derim. İtalya’nın olmazsa olmazları şarap, makarna, risotto, pizza, lazanya ve dondurma; mısır unu ve permesan peyniriyle fırında veya kızartılarak hazırlanan Polenta; vanilyalı ve pudraşekerli kek Pandoro; patates, un ve yumurta ile hazırlanan Gnocchi; çamfıstığı ve kıyılmış cevizle hazırlanan kek Castagnaccio; Prosecco veya köpüklü şarabın içine Aperol denilen az alkollü portakal likörü ve sodanın eklenmesiyle hazırlanan Spritz içkisi... Bunlar, denenmesi gereken tatlar arasında ve onları denemek için Bra Meydanı’ndaki restoranları deneyebilirsiniz. Şehrin en keyifli meydanlarından Piazza dei Signori’deki kafelerde de güzel yapıların arasında muhteşem şarapların tadına bakılabilir. Trattoria adındaki yerler ise ayaküstü bir şeyler atıştırmak için tercih ediliyor. Öğle yemeği için arena manzaralı Le Cantine de L'Arena veya Ristorante Rubiani; akşam yemeği için Trattoria Al Pompiere, Locandi 4 Cuochi, Michelin yıldızlı La Calandre veya Ristorante II Descohos, Casa Perbellini, Cangrande Ristorante; geleneksel İtalyan lezzetleri için Osteria al Duca veya Mele e Pere; şarabın birçok çeşidini bulabileceğiniz Bottega del Vino; ve manzara için de Verona’nın en güzel manzarasına sahip restoranlarından Teodorico Re... Verona’da aperitivo denilen bir gelenek var. Akşamüstü saat altı sularında başlayan ve akşam yemeği saatine dek süren bir etkinlik bu. Bizim yazın yaptığımız “Happy Hour” (Mutlu Saatler) gibi... Bu saatler arasında da Verona’nın en güzel meydanlarındaki kafelerde Spritz’ini yudumlayarak şehrin eşsiz atmosferinin keyfine varabilirsiniz. Verona’ya gitmek için İstanbul’dan direkt olarak Venedik’e uçup oradan trenle veya arabayla yaklâşık 1 saatte Verona şehir merkezine ulaşmak mümkün. Verona’ya gitmişken şehirden trenle 20 dakika uzaklıktaki İtalya’nın en büyük gölü Garda'yı da gezi plânınıza ekleyin derim. Enformasyon diyeti Derinlik Bir şiddet ‘empati’si Yakın çekim EMRE TANSU KETEN Efsane medya teorisyeni Neil Postman, yazılı/basılı kültürden televizyonun hâkimiyetindeki görsel kültüre geçişle birlikte sadece kültürel alışkanlıkların değil, öğrenme ve alımlama tarzının da değiştiğini söylüyordu. Fikirlerin yerini imajların aldığı gösteri çağı, tamamen imajlara dayalı yeni bir siyasi/toplumsal kültürü egemen kılmıştı. Postman, sosyal medyayı görecek kadar yaşamadıysa da, miras bıraktığı eleştiri bu alana uygulanmaya devam etti. İnternetin inatçı eleştirmenlerinden Nicholas Carr, “Google İnsanı Aptal mı Yapıyor?” başlıklı makalesinde, artık uzun bir metne odaklanamadığını, bir yazıyı okurken aklında bir sonraki yazının olduğunu, sürecin sonunda ise okuduklarından aklında hiçbir sistemli bilginin kalmadığını söylemekteydi. İnternetin, tefekkürü ve tartışmayı imkânsız kıldığını iddia ediyordu o... Enformasyon obezitesi Sosyal medya platformları tarafından önümüze sunulan formlar içerisinde yaptığımız okumalar, bütün yazılı metinlere dair bir okuma biçimi dayatırken, aynı şekilde bir yazma biçimini de zorunlu kılıyor. Her şeyin apaçık ifade edildiği, “ağır” fikirlerin değil gündeliğin ön plana çıktığı ve okuru “bir anda vurması” hedeflenen bu yazılar bir döngüyü ifade ediyor. Argümanların özdeyişlere, düşüncelerin kelime oyunlarına yerini bıraktığı bir form bu... İnternetin bir diğer zihin şekillendirici özelliği ise “sadeleşen” bu enformasyon formlarının sayısız hale gelmesi. Her gün normal (internet öncesi) bir insan zihninin anlamlandırabileceğinden çok daha fazla enformasyonla karşılaşıyoruz. Ancak enformasyonun artması, aynı şekilde bilginin de artması anlamına gelmiyor. Tam tersine, yönünü, anlamını kaybetmiş enformasyonlardan oluşan aşırıiletişim, bilginin ve gerçeğin yokluğunu ifade ediyor. Enformasyonların bilgiye dönüştürülmesi için ge rekli olan şey insan zihni, yapay zekâ değil. Her gün rastgele şekilde aşırı enforme edilmenin sonucu olan “obezite”, anlamlandırmak ve bilgi üretmek için oldukça elverişsiz hantal bir zihne neden oluyor. Clay A. Johnson, bu tartışmalara cevap niteliğindeki “The Information Diet” (O’Reilly Media, 2012) başlıklı kitabıyla, biz sosyal medya çağı in sanlarına bir bilgilenme diyeti öneriyor. Johnson’ın diyeti, i nterneti rastgele bir şekilde kullanmamak, sosyal medyada önümüze gelen enformasyonu kabul etmemek, bunun yerine güvenilir kaynaklara bizzat gitmek ge rektiğini söylüyor. İkinci aşamada ise, her enformasyonun peşinden gi dilmemesi gerektiğine, aksine bazı konuların belirlenip bunların enine boyuna araştırılması gerektiği ne vurgu yapıyor. Bir haberden uzak durulması için ille de yalan olmasına gerek yok, gereksiz haber diye bir şey de var! Her iktidar biçimi gibi sos yal medya da bize bir ritim dayatıyor. Hayatımızın ritmini, kendi üretim ve tüketim ritmine göre ayarlamamız için bizi zorluyor. Johnson’ın dediği gibi, buna ancak kendi zamanımızı planlayarak karşı durabiliriz. İnternet gazetelerine, sosyal medya platformlarına ve çevrimdışı bilgilenmeye ayrılan saatlerin planlanması bizi obeziteye karşı dirençli kılabilir. Herkesin diğer mahalleye sağır hale geldiği, herkesin bir benzerini takip ettiği sosyal medya mecralarında, kendimiz gibi olmayanları da okumanın işe yarayacağını söylüyor Johnson. Böylece, tıpkı bir hamburger gibi sadece bize zevk verecek kendi haberlerimizi okumaktan vazgeçmiş olur, brokoli kadar lezzetsiz olsa da, hoşlanmadığımız mecralardan işe yarar bir şeyler öğrenebilir, bir olayı çeşitli yönleriyle kavramaya çalışabiliriz. Bunu yaparken, dezenformasyon tuzağından kurtulma gibi bir imkânımız da olabilir. Bunlar Johnson’ın önerileri, ancak herkesin kendi diyet listesini kendisinin yapması, kendisine uygun stratejiler geliştirmesi en uygunu sanırım. Olan bitenlerden doğru bir şekilde haberdar olmak, dostlarımızla sosyal medya üzerinden sağlıklı bir iletişim kurmak, edebi bir metinden tat almayı başarabilmek ya da siyasi tartışmaların sinirlerimizi altüst etmesine engel olmak için bir enformasyon diyetine ihtiyacımız olduğu açık. toine ve Miriam’ın avukatlarının savunmalarını dinledikten sonra, Julien’in babasıyla görüşmek is Bülent VARDAR tememesini göz ardı ederek küçük çocuğun hafta sonları babası ile görüşmesine karar verir. Hâkim, Miriam’ın avukatının gerçekçi savunma kriterleri ne ve sorduğu sorulara Miriam’ın verdiği yanıtlara karşın tatmin olmayarak, kararıyla şiddetin devam Aynı zamanda aktör olan Xavier Legrand ilk etmesinde pay sahibi olur. uzun metrajlı filmi Velayet (“Jusqu’à La Garde”) Bu bağlamda Velayet, bazı alanlarda adalet da ile küresel düzeyde bir sorun olan boşanmış ailele ğıtmakla görevli olan hâkimler, potansiyel suçlula rin çocuklarının yaşadığı travmalar ve aile içi şid rın psikolojisini değerlendirme vasfına da sahip ol dete yoğunlaşa malı mı sorusu rak bu sorunla nu da akla geti rın altından us riyor. Genel çer ta işi bir sine çevede ise öf matografiyle ke kontrolü ol kalkma bece mayan ve aslın risi gösteriyor. da tedavi görme Daha önce kı si gereken yetiş sa film dalında kin bir erkeğin, Oscar adaylığı çocukluk yılları olan Legrand, nın travmalarının bu ilk uzun metrajlı filmiy Velayet, erkek şiddetinin altyapısında çocukluktaki mağduriyeti arayan bir film. etkisiyle şiddete eğilim gösterme le 2017 Venedik sini, bu doğrultu Film Festivali’nden de iki ödülle döndü. da karısını dövmesi ve silahla yaşadıkları evi basa Velayet, ülkemizdeki kadına şiddet ve aile içi rak öldürme girişiminde bulunmasını, kurmaca bir şiddet olgularını hemen akla getiren bir film. Top filmin sınırları içinde, ağırlıklı olarak iç mekânlara lumsal bilinç eksikliği, cehalet ve yargının etki bağlı kalmasına karşın etkili bir şekilde anlatıyor; li cezalar vermemesi yüzünden ülkemizde kadı izleyici üzerinde derin bir etki bırakıyor. Legrand, na yönelik şiddet sıradanlaşmışken şiddete maruz filmiyle çözüm üretmeye soyunmuyor; şiddeti kalarak ölen kadınların sayısında ciddi artış göz oluşturan etmenleri ve onun kılcal damarlarını ser leniyor. Çocukluğunda dayak yiyerek büyüyen ve giliyor. Seyirciyi şiddet olgusu ve nedenleri hak kendisi de şiddet mağduru olan erkeklerin, genç kında düşünmeye sevk ediyor. kız ve kadınlara yönelik şiddetine de sıklıkla rast lanmakta. İşte Velayet, bizi erkek şiddetinin ev Oyunculuk başarısı rensel bir olgu olduğunu düşünmeye sevk ederken bunun altyapısında yer alan çocuklukta yaşanmış Filmin başarısında oyunculuğun büyük payı var. mağduriyete, ayrıca şiddetin yaygınlaşmasında hu Özellikle annebabası arasında sıkışıp kalmış, kor kuk sisteminin payına da gönderme yapıyor, eleş kuyla bocalayan Julien rolünde Thomas Gioria’nın tiri getiriyor. olağanüstü bir oyunculuk sergilediğini vurgula Film, kocası Antoine Besson’dan kendisinin ve yalım. Şiddete eğilimli ve öfke kontrolü olmayan çocuklarının gördüğü şiddet yüzünden boşanma Antoine karakterini ise Denis Ménochet’nin etkili arifesinde olan Miriam’ın (Léa Drucker) küçük ço bir performansla yansıttığını belirtelim. cukları Julien’in velayetinin kimde kalacağı soru Sinemayı sanat olarak değerli kılan unsurların nu üzerine odaklanıyor. Miriam ve Antoine’ın kızı başında yaşamın sureti olmasına karşın, görselli Josephine (Mathilde Auneveux) 18 yaşında ve re ğin gücünü kullanarak düşünme olanakları yarat şit olduğu için daha önce şiddet gördüğü babasıy ması, insana ayna tutarak kendisiyle yüzleşme fır la görüşmemekte. Küçük Julien de gördüğü ve ta satı vermesi gelir. Hem yazıp hem yönettiği ilk fil nıklık ettiği şiddet yüzünden babasından nefret et mi Velayet ile etkili bir başarıya imza atan Xavier mekte ve onu görmek istememekte. Miriam’ın aç Legrand, yeni projelerinde çıtayı daha yükseğe çe tığı velayet ve nafaka davasının kadın hâkimi, An kebileceğine dair kuvvetli işaretler veriyor. C MY B