Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 13 TEMMUZ 2014 / SAYI 1477 Cool olmaya çalışmak acizliğin ifadesi TÜRKÜ ŞAHİN İ ki hafta önce gerçekleşen Istancool Festivali bu yıl Shirley Manson’u Pera Müzesi’nde gerçekleşen bir paneller dizisi çerçevesinde ağırladı. 90’lı yılların müzik endüstrisi ile ilgili panel Hakan Tamar moderatörlüğünde gerçekleşirken bizim Shirley Manson ile röportaj yapmamız tamamen bize yönelik davetkârca gülümsemesine dayanıyor. Sorular da o yüzden kişisellik talep etti. Ve ortaokul yıllarımızı etkisi altına alan Garbage’ın solisti Shirley Manson’la müziğini konuşma fırsatı, bu piyasadaki yola çıkış nedenini ve başarısını açıklığa ve gerçeklik arayışına bağlayan sıcacık bir insanla sohbet etmenin keyfi yanında, hafif kaldı... Geçen yıl bu sıralar yeni bir albüm hazırlığında olduğunuzu ve yakında stüdyoya gireceğinizi söylemiştiniz. Yeni albümün içeriğiyle ilgili biraz ipucu vermek ister misiniz? Umuyorum yeni albümümüz romantik bir albüm olacak, ama bahsettiğim kadın erkek ilişkisine dair bir romantizm değil, mükemmel güzelliğin bir arayışı bir nevi. Daha önce hiç yapmadığımız bir albüm yapmaya uğraşıyoruz. Gençken çok daha bağımlı ve tutuktum, ve albümlerimiz çok daha farklıydı. Cesaretlendikçe şarkılarımızın içeriği de bundan etkilendi. Her geçen gün duygularımı daha korkusuzca ifade edecek kıvama geldiğimi hissediyorum ve bunu çalışmalarımıza aktarabilmeye uğraşıyorum. Sizin için güzellik nedir? İnsan olmanın beraberinde getirdiği tüm akış, tüm gerçeklik. Yukarıda bahsettiğinizin aksine bugüne kadar yazılan birçok parça romantizm teması etrafında kurgulandı. Anlaşılmak da aşkın dinamiklerinden biri... Bir sanatçı olarak sizin için anlaşılmak nedir? Garbage’nin solistiyken yıllar önce “Run Baby Run” şarkısının klip çekimleri için geldiği İstanbul’a bu kez panelist olarak geldi Shirley Manson, yeni cool kültürünün müzik dünyasını olumsuz etkilediği görüşünde. Manson, “Cool olmak bence bir savunma mekanizması, gerçekleri gizlemeye yarayan bir maske... Etrafımdaki biri ne kadar cool görünmeye çalışırsa benim gözümde o kadar aciz olur” diyor. Bence anlaşılmak, farkına varılmak, görülmek ve onaylanmak demek. Küçük bir çocukken götürüldüğüm bir panelde görünmez hissettiğimi hatırlıyorum. Sanki unutulmuş ya da ihmal edilmişim gibi gelmişti. Bunun ailemin davranışlarıyla da ilgisi yoktu. Tamam o an kendimi içinde bulduğum bir ruh haliydi hafızama kazınan. O yüzden benim için anlaşılmak olduğum gibi görünmek ve sonra da olduğum halimle sevilmek diyebilirim. Peki bu sizin için ne kadar elzem? Bu aslında benim için müzisyen olarak yola koyulmamdaki ana motivasyon. İnsanoğlunun temel bir endişe kaynağı başkalarının anlayamayacağı şekilde hissediyor olmak ve anlaşılamamak. Bir partiye gidersiniz. Herkes eğleniyordur ama içerde yalnızsınızdır, bunun gibi... Bunu panelde bahsettiğiniz ve müzik piyasasını olumsuz etkilediğini düşündüğünüz yeni cool kültürüne nasıl bağlarsınız? Bence bu bir savunma mekanizması, gerçekleri gizlemeye yarayan bir maske... Ben tamamen gerçeği arayan biriyim. O yüzden hayatımda gerçeklik, açıklık talep ediyorum, cool olmak için uğraşmıyorum. Sadece etrafımdaki insanların iyi hissetmesini istiyorum ki böylelikle ben de iyi hissedebileyim. Pragmatik, hatta bencilce bir tercih bile diyebilirsin. Cool olmak bana göre yalan söylemekle aynı şey. Çünkü kimse cool değildir. Etrafımdaki biri ne kadar cool görünmeye çalışırsa benim gözümde o kadar aciz olur. Bugüne kadar çıkardığınız albümlerinizle ilgili beklentileriniz her zaman dinleyicinin tepkileriyle uyuştu mu? Albümlerimizin nasıl tepkiler alacağını özellikle düşünmemeye çalışıyorum. Bu tehlikeli bir beklenti. Ben sadece kendi hikâyemi anlatmaya çalışıyorum. Ölmeden önce gerçeği, kendi gerçeğimi söylemeyi amaç edindim ve bunu yapmaya çalışıyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi, bunu yapmak zaman ilerledikçe daha elzem bir hal alıyor ve aciliyet kazanıyor. Yine bir röportajınızda çocuk istemediğinizi söylemiştiniz. Çok sevecen bir kadın olduğunuz aşikâr. Panelde bahsettiğiniz gibi işinize gereken emeği verebilmek için verdiğiniz bir ödün mü? Çocuklara tapıyorum. Tek sorun onları tahammül sınırımın elverdiğinden fazla seviyor olmam. Bir çocuğa yetememek fikri beni ürkütüyor. Benim annem bir yetim. Onun bir yanıyla kırgın oluşu beni deli ediyor ve bir çocuğu kırmaktan, eksik bırakmaktan o kadar korkuyorum ki. Sanırım anne olma fikriyle ilgili kendime çok yüksek standartlar belirledim. Bu arada annem harika bir anne ve onun gibi bir anne olamayacağımı düşünüyorum. Ben daha bencilim, agresifim ve sabırlı değilim. Bunu sürekli kendime tekrar ediyorum çünkü anneliği mükemmel yapılması gereken bir vazife gibi görüyorum. Son olarak İstanbul ve zaten aşina olduğunuz Pera bölgesiyle ilgili neler söylemek istersiniz? Ben ilk koleksiyonumun çekimini Büyük Londra Oteli’nde yaparken Run Baby Run klibimizin orada çekildiğini unutmuştum, hatırlayınca deliye döndüm... Eminim öylesine, sırf soruldu diye İstanbul’a ve tarihi Pera bölgesine iltifat ediyorum sanacaksın. Ancak beni şehrinize iş güç konser için gelen bir ziyaretçiden ayrı tutmanı isterim. İstanbul bugüne kadar gördüğüm en kişilik sahibi ve ayrıcalıklı şehirlerden biri. Tüm dünyayı gezdim ancak İstanbul en hatırlanmaya değer birkaç şehirden biri benim için. Her görüntü benim için bir fotoğraf karesi gibi, çirkin alanlar bile. Pera bölgesi de özellikle en hoş yerlerinden. Çekim yapmak için gerçekten harika bir yerdi Büyük Londra Oteli. Orada yaşarken pek kolay olmasa gerek, ama sizler için de İstanbul’a ona henüz alışmamış bir turist gibi dışarıdan bakabilmenizi ve her an büyülenebilmenizi dilerim. l Gerçek fotoğraf zihinle çekilir Engin Güneysu mobil ve sokak fotoğrafçılığının Türkiye’de önde gelen isimlerinden. Fotoğraf onun için bir ifade biçimi, derdini böyle anlatıyor, hayatı böyle tercüme ediyor. Güneysu kendini savaş karşıtı ve özgürlük düşkünü bir fotoğrafçı olarak tanımlıyor. Sokağın dilini biliyor, bunları da paylaşmayı seviyor. Hem Türkiye’de hem de yurtdışında atölye çalışmaları yapması da bundan. ALİ DENİZ USLU yolu, kişinin kendisine ne kadar biriktirdiği ve kendisini ne kadar geliştirdiği ile ilgili. “Duje” isimli bir projeniz vardı. BosnaHersek’te çektiğim ve montajlarına hâlâ devam ettiğimiz Duje isimli; savaş sonrası mağdurlar için kurulan bir rehabilitasyon merkezi ile ilgili projemiz sürüyor. Belgeselin bu yıl bitmesini ve birçok festivalde yer almasını arzu ediyorum. Biraz da Kadıköy’den bahsedelim. Kadıköy’den müzik devreye girer ve ben Cenk Taner derim. Hem Kadıköy ile anılan bir sanatçı olması nedeniyle... Hem de 2. solo albümü Yoldan Çıkmış Şarkılar’ın kapak çalışması dahil tüm görsellerinin elimden çıkmış ve tamamının cep telefonu ile çekilmiş olduğunun notunu da düşmek isterim. Atölye çalışmaları yapıyorsunuz sokak fotoğrafçılığı üzerine. Son yedi yıldır üzerinde durduğum alan sokak fotoğrafçılığı ve bu alanda yaklaşık dört yıldır da Türkiye’nin birçok yerinde atölyeler düzenliyorum. Ülkemizde birçok şey gibi tam bilinmediği için sokak fotoğrafçılığı da biraz yanlış anlaşılmakta. Atölyeye katılan çoğu insanın bu alana dair düşünceleri de değişiyor ve dünyaya daha farklı bakmaya başlıyorlar. E ngin Güneysu 2005 yılında Magnum Photos ile tanıştığında hayatının değiştiğini anlatıyor. Her şey sosyobelgesel fotoğrafın varlığından haberdar olmasıyla başlamış. 2006 yılında da yaşadığı şehir Samsun’da, Romanlar ile ilgili bir proje yapmış. İsmi “200 Evler” olan projesi hâlâ devam ediyor. Gerisini Güneysu anlatıyor; “Elbette, yıllar içerisinde hayatımı kazanmak için bir sürü işle uğraştım. Satış temsilciliği bunlardan sadece birisi. 2007’de istifa edip Samsun’dan ayrıldım. O zamandan beri İstanbul’da serbest fotoğrafçılık yapıyorum. Bununla beraber kitap projelerim var; kurumlara ve kişilere özel Sokak Fotoğrafçılığı ve Mobil Fotoğrafçılık eğitimleri veriyorum”. Mobil fotoğrafçılık nedir ve bu kadar geniş kitlelere ulaşmasındaki en önemli etken neydi? Mobil fotoğrafçılık, aslında başlığa bakıldığında sabit olmayan bir fotoğrafçılık olarak algılanabilir. Bu bir akım ve dünyada genel olarak birkaç şekilde adlandırılmakta. Başta, mobilephotography, cellphonephotography gibi bazı isimlerden bahsedilebiliyordu. Aslına bakarsanız telefon ile fotoğraf makinesinin ilk bir araya geldiği tarih 11 Haziran 1997. Philippe Kahn adındaki bilgisayar programcısı cep telefonuna bir kamera entegre etmiş ve tarihte bizim bildiğimiz ilk cep telefonu ile kaydedilen fotoğraf bu şekilde ortaya çıkmış. Çok gariptir ki bu olaydan sonra, belki bir çoğumuzun artık adını bile duymadığı marka olan Sanyo, üzerinde kamera olan ilk cep telefonunu piyasaya sürmüş. Elbette yıllar içerisinde fotoğraf çeken insanların da gereksinimlerini karşılamak üzere geliştirilerek teknoloji bugüne kadar geldi. Tabii Apple burada çok ayrı bir yerde duruyor. Nedir iphoneograph? Iphone artık sadece bir telefon değil. Fotoğraftan videoya her şeyi kaydediyor ve sosyal platformlarda doğrudan, zaman kaybetmeden paylaşım sağlayarak ciddi, sıkı bir bağ kuruyor. Bugünlerde, dünya genelinde, kendilerine iphoneographer diyen bir sürü insan var! Bence, tarihte fotoğraf üretmek için onca zahmete ve külfete katlanan insanoğlu; artık cebinde taşıdığı bu teknolojiyi olabildiğince etkin kullanıyor! Üstelik sadece amatör ya da profesyonel fotoğrafçılar da değil Uluslararası haber merkezleri, hem profesyonel fotoğrafçıları aracılığıyla, hem de olay anında hemen orada olan amatörler sayesinde aktif bir şekilde mobilephotography’yi kullanıyor. Mesela 2012’de, Amerika’da Sandy Kasırgası sırasında, Time Dergisi fotoğrafçısı Benjamin Lowy’nin cep telefonu ile çektiği fotoğraf, o ay Time dergisinin kapağını süsledi. Herkesin cep telefonu var, herkesin de bir gözü. Bildiğimiz anlamda fotoğrafçılık bu anlamda geride kaldı mı? Aslına bakarsanız, ben üretimin bu kadar kolay olduğu günümüzde, hâlâ iyi ve elle tutulur işlerin çok da fazla olduğunu düşünmüyorum. Çünkü üretim için alet ve gereçler sadece birer araçtır; akıl dolu ve ciddi iyi iş üretmenin Ya mobil fotoğrafçılık? Bu atölyeye ilgi çok fazla, çünkü akıllı cep telefonları ile daha iyi fotoğraf çekmek isteyenlere çok cazip geliyor. Elbette olay sadece fotoğraf çekmek değil; çektikleri fotoğraflar üzerinde birçok oynama yapabiliyor olmaları, katılımcıların çok ilgisini çekiyor. Böylece, atölye sonrasında sosyal medyada hiç de sıradan olmayan fotoğraflar paylaşabiliyorlar. Bu yılın başında Bilgi Üniversitesi’nde 8 haftalık bir program olan Yeni Medya Okulu adındaki eğitim programında, katılımcılara, mobil fotoğrafçılığın habercilikte nasıl daha verimli kullanılabileceğine dair bir atölye yaptım. Sonrasında Saray Bosna ISU Uluslararası Sarajevo Üniversitesi’nde, mobil fotoğrafçılık üzerine bir günlük bir atölye gerçekleştirdim. Türkiye’de ilgi ve potansiyel nasıl? Mobil Fotoğrafçılığa, Türkiye’de de, dünya’da olduğu gibi çok fazla ilgi var. instagram oranlarına baktığımızda bunu anlayabiliyoruz. Bu yıl ilk kez, merkezi Paris’te olan Hipstamatic Dünya Ödülleri düzenledi. (hipstamatic bir iphone fotoğraf uygulaması) Ben de, Taksim Gezi Parkı olayları süresince cep telefonum ile belgelediğim fotoğraflarımla katıldım. Time fotoğrafçılarından Benjamin Lowy’nin de jürisinde yer aldığı yarışmada, benim çalışmalarımı renkli portfolyo dalında dünya birincisi seçtiler. Aynı dönemde, yine Dünya’nın en prestijli mobil fotoğrafçılık dergisi Snap Magazin’de, Türkiye’den işleri ilk yayınlanan fotoğrafçı oldum. Snap Magazin’de yayımlanan işlerim, yine Taksim Gezi Parkı çalışmalarımdan oluşmaktaydı. l http://enginguneysu.com http://instagram.com/enginguneysu C M Y B