Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 HAZİRAN 2014 / SAYI 1474 9 Kıbrıs, mafya ve siyaset Sibel Köklü, üçüncü romanı “Aşka Vakit Yok”la bizi bu kez Kıbrıs’a götürüyor. Kumarhane cenneti olarak bilinen adada, bizi illegal ilişkiler ağıyla örülü bir polisiyeye sürüklüyor. Labirent Yayınları’ndan çıkan Aşka Vakit Yok, günümüz medyasında yaşananlara da sıkça atıfta bulunuyor. “Aşka Vakit Yok”, yazar Sibel Köklü’nün üçüncü romanı. Bir kez daha gazeteci Rüya Keskin karakteri eşliğinde, maceraya sürüklüyor okurları. Bu kez durağımız Kıbrıs. Köklü, bu güzel adayı, “ideal bir suç mekânı” olarak tanımlıyor. Hikâye, Köklü’nün hayatından izlerde taşıyor... Öncelikle hikâyenin oldukça sıra dışı bir kurgusu olduğunu görüyoruz. Bu kurguyu ortaya çıkarmak ve karakterleri hikâyeyle bütünleştirme süreciniz nasıldı? Aslında uzun bir süreç oldu. Hikâyeye başlamam ve tamamlamam arasında yaklaşık üç yıl var. Ancak geçen yıl Gezi sürecinde toplum ciddi bir altüst oluş Rüya Keskin, yaşamdaki varoluş şekliyle oldukça güncel bir karakter siz onu nasıl anlatırsınız? Sizin için çekici olan yönleri neler? Çekici olan yanı gazetecilik yapması. Heyecanlı bir hayatı var. Rüya Keskin’in maceraları Türkiye’nin ilk yerli kadın polisiye kahramanının hikâyesi aslında. Kimsenin aklına gelmeyen yöntemlerle ipucu peşinde koşan Rüya Keskin, bir gazetenin polis muhabiri. Haber peşinde koşarken, birtakım olayları çözebilmek amacıyla karmaşık ilişkilerin içine giriyor ve aynı zamanda özel hayatı da karmakarışık bir hal alıyor. Erkeklerin egemen olduğu medya dünyasında bir kadın haber mi yoksa oraya yaptığınız ziyaret mi? Kıbrıs, hem iş hem de tatil için çok sık gittiğim ve iyi bildiğim bir yer. Rüya Keskin’in üçüncü macerasını yazarken, bazı çevrelerce DENİZ neredeyse kumar adası olarak görünen ÜLKÜTEKİN Kıbrıs’ın ideal bir suç cenneti olabileceğini düşündüm. Zaten bununla ilgili yeterince örnek vardı. Kitapta adı geçen Musa, benim liseden arkadaşımdı ve gerçekten Kıbrıs’ta öldürüldü. İki kumarhane çalışanları arasında çıkan silahlı kavgada vurularak hayatını kaybetti. O zaman gazetelere de haber olan bu olay, Musa’nın asker geçmişi nedeniyle dikkat çekmiş, adı Ergenekoncuya çıkan bazı kişilerle ilişkisinden dolayı eleştirilmişti. Ne olursa olsun, benim için önemli olan olayın insani boyutudur. Doğru veya yanlış birtakım ilişkilerin içine girmiş insanları yargılamaya değil anlamaya çalışmamız gerekiyor. Bu da benim için arkadaşını aklama değil, olaylara başka bir taraftan bakabilme gerçeğidir. Suç bazı insanlar için bir yaşam biçimidir. Suçla mücadele de öyle. Kimi zaman suçla mücadele ettiğini düşünen insanlar, çok ince bir çizgiyi aşarak farkına varmadan karşı tarafa geçebilir. Aşka Vakit Yok’ta okuyucu, günümüzde hayatta yaşananlara dair ne bulabilir? Rüya Keskin’in maceralarında aslında bir medya eleştirisi de var. Hem medyanın içinden geliyor, hem de medyaya eleştirel bir bakışı var. Çünkü medya günümüzde belli sermaye gruplarının elinde. Dolayısıyla gazetecilik biraz ticari bir mesele haline geldi. Her grubun kendi özel hassasiyetleri, belli çevrelerle veya kişilerle yakınlıkları var. Dolayısıyla haber yaparken çalıştığınız kuruma yakın kaynaklar aleyhinde yazmamaya özen göstermeniz isteniyor. Bu da ister istemez bir otokontrol ve sansürü beraberinde getiriyor. Siz bunu yapmazsanız zaten haber bir şekilde yayınlanmıyor. Üst kademelerden geri dönüyor. Rüya Keskin de bu sıkıntıları yaşıyor, bir haber yazıyor ama kendi şefi ile birlikte bu haberin gazeteye girip girmeyeceği endişesini taşıyor. ‘Gerekirse yeni bir iş ararız’ noktasına geliyorlar. Bugün yaşananlar maalesef bunları da çok aşan şeyler. Direk olarak haberlere müdahale ediliyor, gazeteciler, köşe yazarları işten atılıyor. Bütün bunlar gazetecilerin de radikalleşmesini ve olaylara daha farklı bir gözle bakmasını getiriyor. Bütün bu olanlar polisiye yazarlarını ve yeni maceraları da etkileyecektir şüphesiz. Yaşadığımız bu yeni dönemin hikâyesi de yazılacaktır. l Düşünsentır Misafir şair Midye avcısı Yaşamı süpürüyor Deniz: Belinde! *** Güneşin tadı Bikinili kızlarla Göz: Sere serpe! *** Ağlar toplanmış Balıkçının kedisi Sofrayı kurmuş! *** Uçtu uçtu, Kocaman ovada Yalnızlığına kondu! Hakan Cem Susmanın Ötesi Atıştırma yağmur, güneşten önce acıkmış. sessiz sessiz ATIŞTIRIYOR... Mehmet Tuncer Sistemşop Fotoğraf: VEDAT ARIK Haftanın sanat çizelgesi yaşarken, gencecik insanlar ölürken, “ben de kitap yazdım, bakın” diye ortaya çıkmak istemedim. Ayıp bir şey gibi geldi. Bir yıl kadar bekledim. Kitabın kurgusu gerçek hayattan gözlemleyerek oluştu diyebilirim. Benim karakterlerim daha çok tanıdığımız, bildiğimiz, gerçek insanlar. Bu gerçek insanlarla bir kurgu içinde yeni bir dünyada buluşmak hoşuma gidiyor. Ama gerçek dünya çok acımasız. Kurgu da olsa insan roman yazarken gerçekleri aşmakta zorlanıyor. Aslında daha sert yazmak, hayatın içindeki o bitmez tükenmez kötülüğü daha net bir şekilde anlatmak istiyorum. Kadın yazar naifliğinden kurtulmak, erkek polisiye yazarları kadar şiddetle cinayet kurgulamak ve gerçek hayatın adaletsizliğini ve suçun çarpıcılığını göstermek gerekiyor. gazetecinin ayakta kalma savaşı çok klasik bir hikâye gibi görünse de, bu hikâyenin kahramanlarının tamamen bizden olması, bildiğimiz insanları, bildiğimiz hayatları bize başka bir gözle anlatması Rüya Keskin’i farklı kılıyor. Medya dünyasındaki kıskançlıklar, ikiyüzlü ilişkiler, yükselmek için dişiliğini kullanan kadınlar, rekabet eden gazete şefleri, iktidarını kaybetmemek için her türlü yola sapan adamlar, dışarıdan ışıltılı görünen ama içine girdikçe bir kâbusa dönüşen casinolar, haber peşinde koşan bir kadın gazeteci ve kaçınılmaz son, aşk... Ama her maceranın sonu mutlu bitmiyor, Rüya yine evine kedisi Derviş’in yanına yalnız dönüyor. Kıbrıs, kumarhane ve siyaset üçgeninde geçen olayların ilham kaynağı nedir? Bir Misafir çizer: Mustafa Bilgin Gitara telleri nerden buldun diye sorulacak! Domateslerin zararlı şeylere karşı birbirlerini uyardıkları tespit edilmiş! Paralel domates!.. Off the record Utandırma servisi Yeni doğacak çocuğumuzun hırsız, vurguncu, soyguncu, rantiyeci olmasını istiyorum,göbek bağını kimin evinin bahçesine atacağıma karar veremedim, önerilerinizi bekliyorum. Kemal Ateş Benim sadık yârim Kara Mizah’tır!.. İbrahim Ormancı Hem Türk malı hem tasarım O yuncaksız olmaz, mutlaka almak gerek ama çoğunda “Made in China” yazıyor, içimize sinmiyor. Öyle olmayanlar da genellikle çok pahalı oluyor. Türkiye, son 7.5 yılda 3 milyar 422 milyon dolarlık oyuncak ithal etmiş. Bu rakamın yüzde 73’ünü ise ne kadar sağlıklı olduğu tartışılan Çin’den ithal edilen oyuncaklar oluşturuyor. Yaşar Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mine Ovacık ve öğrencileri, bu durumu değiştirmek FİGEN için anaokullarına ATALAY gidip çocuklarla birlikte, ahşap gibi tamamen doğal malzemelerden yeni nesil oyuncaklar tasarlıyor. Uzakdoğu’da üretilen ucuz oyuncakların, pazardaki yaygınlığıyla başa çıkarak var olmaya çalışan ve ithal markalarla rekabette zorlanan bir yerli sektörün bulunduğunu kaydeden Ovacık’a göre, Türkiye’de üretilmiş özgün oyuncaklara rastlamak çok mümkün değil. Yerli üretim oyuncaklar, ya ithal markalı oyuncakların taklidi ya da profesyonelce tasarlanmamış nesneler. Mine Ovacık ve öğrencilerinin çalışması, Anadolu’daki yerel oyuncak üretimini, tasarım ve yenilikçilikle canlandırmayı amaçlıyor. Hayalleri ise sürdürülebilirlik potansiyeli olabilecek yeni ahşap oyuncakların, yeni zanaat Şampiyon minik ressamlar Pınar Resim Yarışması’nın, bu yılki 23 minik kazananı belli oldu. “Süt İçiyorum, Sağlıklı Büyüyorum” temalı yarışmada, 19.538 resim arasından seçilen minik ressamlar, Prof. Ergin İnan ile Pınar Sanat Haftası’na katılma şansı yakaladı. l Tatil kampta güzel! ve bilgisayar destekli tasarım gibi üretim biçimleriyle, gelenekselden beslenerek, çocukların ellerindeki yerlerini alması. Bu hayal gerçekleşirse, Türkiye hem ithalattan kurtulacak hem de büyük miktarlarda oyuncak ihracatı yapan bir ülke olacak. Yelekoğlu ve Altuğ Toprak da, tasarladıkları çoklu zeka geliştirmeye yönelik oyuncakla, ulusal ve uluslararası ödüller kazandılar. Ezgi Yelekoğlu, oyunu geliştirirken ilhamını uzay boşluğundaki yörüngelerden aldıklarını belirterek, “Orbits, stratejik düşünmeyi, 3 boyutlu algılamayı ve el göz koordinasyonunu geliştiren bir zekâ oyunudur. Mantıksal, görsel ve bedensel zekâyı geliştirir. Yaratıcı düşünme, problem çözme, karar verme, gözlem ve sosyal katılım becerilerini arttırır” dedi. l figenatalay@yahoo.com Dünya Gençlik Kamp Hizmetleri/ Camp Club, 917 yaş grubu çocuklar için Uludağ, Foça ve Çeşme’de yaz kampları düzenliyor. Kamplar, 21 Haziran22 Temmuz arasında değişik dönemlerde yapılacak.. l Ödüllü oyuncak Orbits İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Endüstriyel Tasarım Mezunları Ezgi C M Y B