18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 16 ŞUBAT 2014 / SAYI 1456 Koray Candemir’den yeni albüm “Yarım Kalan”. Evlere portatif direkler aldıranlar az değil! “Pole dans” ya da boru, direk dansı. Filmlerde striptiz sahneleriyle zihinlere yerleşen ve hep ergen kalan toplumların seksten uzak düşünemediği bu dans tarzı aslında bir spor. Hem de ağır bir spor, hızlı kalori yakmak için ideal. Herkes için de uygun. AfroCubanos Dans Okulu’ndan Sait Emir bu spora her geçen gün ilginin arttığını anlatıyor. Elbette önyargılar ve çekinceler baki. Her kesimden kadın farklı nedenlerden direk dansına ilgi duyuyor. Tabii erkek katılımcılar da var. Dünyada federasyonlaşan pole dans Türkiye’de de hızlı yayılıyor. Evlerine portatif direkler aldıranlar da hiç az değil. AfroCubanos Dans Okulu’ndan Sait Emir anlatıyor. Memleketin koşulları ve algısı malum, peki “pole dans” nedir? Direk dansı, boru dediğimizde hemen kafalar erotizm ve striptize gidiyor. Bu spor, dans bunlardan çok fazlası halbuki değil mi? Türkiye’de pole dans henüz çok yeni olduğu için maalesef vatandaşlarımızın aklına erotizm geliyor. Halbuki striptiz denen bir dans çeşidinden hemen hemen hepimizin haberi var ve ikisi ayrı danslardır. Pole dans esneme ve kardiyo ağırlıklı olarak, vücudumuzun tüm kaslarını çalıştırıp fitlik sağlayan spor amaçlı, eğlenceli, özellikle kadınların haz duydukları bir dans. Spor amaçlı ama estetik, tabii seksi görünmek de var. Hem tüm kadınlar bunu ister. Erkekler ise sadece kardiyo olarak görüyor. Bu hem bir dans hem de bir spor. Dans olduğu için estetik bir görünüm kazandırıyor, aynı zamanda spor olduğu için esnek ve fit bir vücut sağlıyor. Ders sonrasında tüm kaslarınızın hareket ettiğini özellikle ilk ders sonrasında fazlasıyla hissediyorsunuz. Danslar arasında en çok kalori yakan da bu. Herkes için uygun mudur, kimler yapabilir bunu? Pole dans herkes için uygun. Yaş sınırlaması yok, kilo problemi de herhangi bir sorun yaratmamaktadır. Kendinize uygun çalışmayı eğitmenlerimiz size gösterir. Derse aldığımız öğrenci sayımız düşük, bu sayede herkese pole düşüyor ve eğitmenler derste bire bir ilgileniyorlar. Bu sayede öğrenci kendisine uygun olan çalışmayı yapıyor. Size kimler geliyor, profil olarak tanımlamak gerekirse. Nasıl bir istatistik çıkıyor? Tahmin edilenin aksine gelen profillere baktığımızda çoğunlukla ev hanımları, öğrenciler, mühendis, çalışan kesim tercih ediyor. Ünlüler de çoğunlukla tercih ediyor. Çekinenler oluyor elbette fakat buraya geldiklerinde sıcak ve güvenilir ortamı gördüklerinde ve gelen öğrenci profilini gördüklerinde oldukça rahatlıyorlar. Yalnızca kadınlar mı yapıyor, erkekler de yapabilir mi? Dersler kadınlara özel. Ders esnasında ortamda hiç erkek göremezsiniz. Erkeklerden de talep var, onlar için ayrı bir saatte ayrı bir sınıf oluşturabiliyoruz talep çok olduğunda. Zaten kadın ile erkek kası farklı olduğu için çalışmaları da çok farklı oluyor. Pole dansın tadına bir kez baktığınızda kas ağrınıza rağmen bir daha bırakamıyorsunuz. En çok karşılaştığımız talep de öğrencilerimizin evlerine pole temin etmeleri. Sabit veya portatif pole direklerimiz mevcut. Portatifleri kendiniz çıkarıp takabiliyorsunuz. İstanbul dışından talepler nasıl? Türkiye’de dört yıldır veriyoruz. Son iki senedir pole dans tanınmaya başladı. Yurtdışında oldukça revaçta ve insanlar sırf spor için pole dans yapıyorlar. İstanbul dışından talep de fazlasıyla yoğun. Başta Ankara, İzmir, Bursa’dan çok talep var. Ankara’da yeni şubemizi açtık, umuyoruz ki diğer illerde de şube açılır. Tek sorun Türkiye’de yeterince uzman eğitmen bulunmaması. l http://www. afrolatindans.com/ Fotoğraf: ASLIHAN AVCI K Kalan da giden de benim argo grubunun eski solisti Koray Candemir 12 yıl aradan sonra ikinci solo albümü “Kalan Giden Benim”le dönmüştü. Yaşadıkları ve ruh halinden yola çıkarak hazırladığı “Yarım Kalan” albümünün çıkışını “Kalan Giden Benim” ile yaptıktan sonra şimdi de sözü ve müziği kendisine ait “Ruhum Ayakta”yı yayımladı. Uzun bir müzik maceranız var. Kargo ise milad. Nedir bugüne kadarki hikâyenin özeti? Kargo zirveye çıkarken karşımızdakiler pop yıldızlarıydı. Popüler kültürün tam emekleme dönemiydi ve her şey çok hızlı oluyordu. Mesela bizim o dönemki plak şirketimizde Çelik, İzel, Pınar Aylin gibi isimler vardı! Bir kokteyle katıldığımızda Mustafa Sandal ve Kenan Doğulu olurdu. Rock camiasından bir tek biz oradaydık... Bir yandan da sessiz ama derinden ilerleyen bir rock kültürü vardı. İşte 90’ların tuhaf ve güzel hallerini birlikte yaşadık. Bizi tanımlayamadılar, nereye koyacaklarını bilemediler. “Ne rock yapıyorlar ne pop!” diyorlardı. Kargo grup kültürünü uzun bir zaman güvenli olarak korudu. 90’ların istediğini yapabilme lüksü olan nadir gruplarındandı. Kargo’daki çatırdamalar ve sonrası solo ilerlemene gelirsek... Yazılar: Toplanıyorduk, konuşuyorduk, yazıyorduk, ALİ DENİZ kaydediyorduk ve çıkıyorduk. Mehmet Şenol USLU Şişli bir külliyattan şarkı yazıyordu. Kabuğumuza çekilmiştik. Piyasa koşullarından korunmak bir anlamda bizi bitirdi. Birbirimizi yıprattık, zaten uzun soluklu gruplarda böyle sarsıntılar oluyor. Bunun önüne geçmek zor. Ben de ilk ara vermemizden sonra yalnız yürümeye karar verdim. Bu kadar kolektif bir sürecin sonunda yalnız devam etmek nasıl bir tecrübe oldu? Tek başına albüm yapmanın en büyük artısı zamanı iyi kullanmak. Elbette her şeye tartışmasız karar vermek riski de artırıyor. Grup piskolojisi hantal bir yapı, elbette orada edinilen tecrübe olmasa bunları yapmak ve söylemek mümkün olmazdı. “Yıldızların Altında” için yine bir araya geldiğinizde ise küllerinizden doğmuştunuz. Bu albüm için verdiğimiz konserleri 90’lı yıllarda bile vermemiş olabiliriz! Barlarda çaldığımız cover’lardan yaptığımız bu albüm bizi çok yükseltti. Sonrasında ise ikinci deprem oldu, tükendiğimi hissediyordum. Grup içinde çatlaklar büyüdü. Ben, Serkan Çeliköz ile Amerika’ya gittim. Seattle’da kaldınız bir dönem. Grunge müzik hâlâ yaşıyor muydu yoksa mezarlarını mı gördünüz? Grunge ölmüştü, hayal kırıklığımızı saklayamam. Yine de bir mezarlık değildi orası, ruhu hissediyorduk ama biraz müzeydi bu anlamda belki. Seattle’da Serkan ile “Maskot” grubunu kurup müziğimizi sınadık, İstanbul’a döndüğümüzde ise albümünü kaydettik. Klişe tabiri ile artık “olgunluk” döneminde misiniz? Eski şarkıları dinlemek çocukluk fotoğraflarına bakmak gibi. İlk iki albümde şarkı söylemeyi bilmiyormuşum mesela! İkinci solo albümünüz “Yarım Kalan”. Nedir yarım olanlar? Hep yarım kalmışlıklar içinde yaşıyoruz, hep bir eksik var onun peşindeyiz. Tabii bu pişmanlık değil, hayatım boyuna pişman olmadım. Ne kadar yarım kalırsak o kadar iyi durumu var mı? Ne kadar yarımsan doldurmak için o kadar boş yerin var demek. Böylece hayata sürekli bir şeyler katabiliyorsun. 90’larda rock müziğin bunalımlı durumundan bahsettik. Ya şimdi? Şimdi “ne yapsam tutar” ile “şöyle yaparsak tutar” arasında sıkıştı olay. Yeni grupların neden zehirlendiklerini bilmiyorum ama sıkıntı büyük. Albümden “Ruhum Ayakta” melankolisi ağır bir şarkı. Tüm şarkılar yaşadıklarımıza birer ağıt. Derdi neyse anlatıyorlar. l llen Hulsey Amerikalı bir müzisyen. Babasının görevi yüzünden çocukluğunun bir kısmını Ankara ve Konya’da geçirmiş, o yüzden şimdi Türkçesi çok iyi. Bir süredir İstanbul’da yaşıyor, hareketi seviyor, hayatı da böyle geçiyor. Hikâyesi de o yüzden uzun, işte başlıyoruz... Hulsey, ilk kısa Türkiye macerasından sonra Almanya’da yatılı okul günlerinde gitara ve müziğe sevdalanmış. Liseyi ise çok daha uzakta Dallas Texas’ta bitirmiş. Cazın kutsal okulu Berklee’de burslu okumuş. Bakmış ki sesi de fena değil besteci ve söz yazarı olarak gemisini New York’a çevirmiş. 2012 yılına kadar da çeşitli gruplarla çalmış, kendi grubuyla şarkılarını söylemiş. Gramercy Theatre, Bowery Ballroom, Mercury Lounge, Bowery Electric gibi New York’un önemli etkinlik alanlarında konserler vermiş. İkinci İstanbul macerası ise geçen yıl tatil için geldiğinde başlamış. Malum, buraya gelen burada kalıyor! Hulsey Türkçe şarkılar da yazmaya, söylemeye, bunu da iyi yapınca İstanbul’da pek çok sahnede kendine yer bulmuş. Hayal Kahvesi’ndeki konserinde Gripin’den Birol Namoğlu, Kadıköy Shaft’ta sahne alırken Mabel Matiz eşlik etmiş. Dinlenilir bir üslubu var, özellikle cover şarkılara yeni tatlar katıyor. Her şeyin monotonlaştığı ve otomatiğe alındığı bu dünyada sahnenin son kale olduğunu düşünüyor. A İçinde müzik olmayan bir iş yapamam Onun için “iyi bir müzisyen her zaman sahne ister ve özler.” Hulsey “iki yıl önce New York’tan ayrılır mısın?” diye sorsaydın “asla” derdim diyor, iki yıl sonra da neler olur düşünmüyor. Çünkü plan yapmayı sevmiyor. Hayatı gelişine yaşayanlardan. Tabii hikâye bu kadar da değil. Hulsey, bir dönem de Boston’da, Çocuk Psikolojisi, Çocuklar İçin Müzik ve Edebiyat, 06 Yaş Arası Çocuk Gelişimi dallarında eğitim almış. New York’ta 2006 yılından beri sürdürdüğü özel derslerinin yanı sıra, Kidville, Free To Be Under Three ve Hepburn Music School gibi New York’un en başarılı eğitim programlarında çocuklarla çalışmış. Allen, derslerinde hem İngilizce hem de Türkçe şarkılarla çalışıyor. Çocuklar için en doğru eğitim metotlarının etkileşim ve pozitif yönlendirme olduğunu savunuyor. Bu yüzden her sınıfı çocukların yaş aralıklarına göre belirleyerek, her çocuğun eşit derecede katılım ve etkileşim şansı bulmasını sağlıyor. Hulsey durmayı sevmeyenlerden. Yeninin ve farklının peşinde. İyi de bir aşçı. Bu yüzden “Gourmet Guitar” konseptini hayata geçirmiş. Yemek ve müzik kültürünü bir arada harmanlayarak keyifli ve özgün etkinlikler yapıyor. Müzik ziyafeti ile damak zevkini birleştiren “Gourmet Guitar” etkinlikleri New York’ta başlamış ve Amerikan futbolcularından hokey oyuncularına, tasarımcılardan film prodüktörlerine, sanatçılardan belgeselcilere, borsacılardan müzisyenlere, avukatlardan çocuk eğitim kurumlarına gitmiş. Allen, her organizasyona özel olarak hazırladığı gurme mönülerin ardından tatlıyla birlikte akustik gitar performansını servis ediyor ve gelenlere özel bir konser ziyafeti çekiyor. “İki yaşımdan beri yemek yapıyorum desem abartmış olmam” diyor Hulsey: “Çocuklarla ve yemekle aram iyidir!” “Bir dönem New York’ta restoranda çalıştım. Şeflik de dahil akla gelebilecek her işi yaptım. Büyük para vardı, bazen günde 700 dolar kazanıyordum ama bu paradan korktum. Çünkü hayat standartlarımı değiştiriyordu ve para için yaşayan bir adam olmak istemiyordum. Derdim az da olsa her kuruşu müzikten kazanmaktı. Bunu fark ettiğimde orayı bıraktım, gittim metroda müzisyen oldum. Benim pusulam tutkum, sanırım doğru yoldayım.” Buna rağmen, mutfaktan ve şeflikten de çok uzak kalamamış, anlatıyor; “Hem fark ettim insanlar acıkınca sahici oluyorlarlar. Müzik de bu arada onlara hem eşlik ediyor da hem de ruhlarına ulaşıyor. Sohbeti ve müziği sevdiğim için bu gurme işini yapıyorum. Dost olma ihtimaliniz yüksek insanları bir araya getiriyorum. İleride ise çok kalabalık sokak yemekleri yapmak istiyorum!” Peki ya aşk Hulsey için nerede duruyor? Yanıtı düşündürücü; “aşk hayatın, acı da aşkın bir büyük bir parçası!” l http://www.allenhulsey.com/ Amerikalı müzisyen Allen Hulsey bu topraklara hiç yabancı değil. Hatta sahnesiyle tanınırlığı giderek de artıyor. Hulsey tutkulu bir adam, bildiğini okuyanlardan. Hayallerinin peşinden giderek yaşıyor. Hayatında müzisyenliğin yanında, şefliği, çocuk eğitim programlarını ve belki bilmediğimiz daha pek çok şeyi barındırıyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle