01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 16 ŞUBAT 2014 / SAYI 1456 Aşkın cinnet hali Oyun Atölyesi’ndeki “Kim Korkar Hain Kurttan”, seyirciyi üç perde boyunca psikolojik gerilim ve kara mizah arasında sıkıştıran bir oyun. Bir oturma odasındaki dört kişi etrafında dönen hikâyenin Martha’sı Zerrin Tekindor, yıllardır hayalini kurduğu bu role ne kattığını anlattı. Hira yönetmen annesi oyuncu Oyunda bir de yönetmen olarak oğlunuz Hira’yla çalıştınız. Bir yandan oyunda bir çocuk problemi var, öte yanda siz oğlunuzun yönetmen olduğu bir oyunda oynuyorsunuz... O yüzden Martha’nın hali bana daha da acıklı geliyor. Çünkü bir evlat sahibi olup, onu büyütmenin ne kadar güzel şey olduğunu biliyorum. Onun da bana çok faydası oldu. Peki provalarda Hira’nın yönetmenliği altında çalışmak nasıl bir deneyimdi? Çok güzel ve sürpriz bir şeydi. “Hira bir gün oyun yönetecek, ben de oynayacağım” diye düşünmemiştim. Çünkü o film yönetmenliği okudu. Fakat tiyatroya çok düşkündür. Hiçbir oyunu kaçırmaz. Başka bir ülkeye gidecek olsa önce oyun biletlerini alır. Bir de on parmağında on marifet insan izlenimi uyandırıyor. İnşallah öyledir, ben çok tatlı olduğunu biliyorum sadece. O kadar sakin, anlayışlı ve rahattır ki Hira, provalarda hiç kasılmadık. Her şeyi konuşarak hallettik. Çok net ifade etti ne istediğini. Bir oyuncuyu yönetme biçimini çok beğendim. Her şeyi gerilerek yapmanın gereği yok. Çünkü tiyatro çok güzel bir şeydir. Aslında biz sinirli tiyatro yönetmenlerine alışkınızdır. Ne gerek var. Çünkü ben gergin birinin karşısında kitlenirim, yapacağım varsa da yapamam. Anlam veremem çünkü o tavra. Pek içimden gelmez, yaratıcı hallerimi pek seferber edemem. Yönetmenin bir özelliği de tek mekânda geçen bir oyunun içini doldurmakta ortaya çıkıyor. O zor bir şey tabii. Sonuçta bir kanepe, iki koltuk var. İçki aldık getirdik, başka? Bu gerçekliği de korumak istedik. İster istemez uzaklaşmalar oluyor. Mekânın hepsini kullanmak istedik. İzleyici de metni merak ediyor, bunun sonu nereye çıkacak diye. Ha bire içiliyor, zaten gece üçte gelmişler. Ne olacak peki? l Z errin Tekindor, bu kez “Kim Korkar Hain Kurttan”ın Martha’sı olarak karşımıza çıktı. 1962’de Edward Albee tarafından yazılan oyun Martha ve George isimli, gerçekle oyun arasında gezinen, aşkla cinnet arasındaki sınırları zorlayan bir çiftin, bir başka çift, Nick ve Honey’yi evlerinde misafir ettiği bir geceyi konu alıyor. Bir süre sonra, kim oyuncu kim izleyici karışıyor ve oyun, bizi bir oturma odasındaki bilinmeze sürüklüyor. İşte bu oyunun en dikkat çeken karakteri, Martha’ya kendi yorumunu katan Tekindor’la karakteri üzerine konuşmaya başladık, sonra sohbet aldı başını götürdü... Oyunun, oyuncuyu zorlayabilecek bir metni var. Çok zor bir tekst. Bence karakterlerin dördü de çok zorlu. Bir de içki faktörü ve sarhoşluk var. Bütün bunlar insanları değiştiren faktörler. Zaten gerçekle hayalin sınırlarında gezen bir hikâye bu. Bir zorluk da drama, psikolojik gerilim ve komedinin iç içe geçmesi. Elbette, geçişler de çok kolay olmuyor. Provalarda doğru olabilmesi için çok kafa yorduk. “Burada ne demek istiyor, nereden buna geçti” diye. Ya da “birinci perdede böyle dedi, ona istinaden bunu söylüyor” gibi. Oyunun başında Bette Davis’e bir gönderme var. Bunun sebebi nedir? Maksat aslında didiklemek. Yoksa Audrey Hepburn de olabilirdi bence. Burada benim için en önemli, Martha’yla George’un birbirlerini didik didik etme halleri. Onu hiç kaybetmememiz lazımdı. Martha’da, bir kadının, bir erkekten ve hayattan beklentilerinin en ilkel halleri var diyebilir miyiz? Evet, aradaki ince çekişmenin, hem komik hem de gayet can yakıcı zamanları var. Onlar bu hali seviyorlar bence. Hatta bu hal olmadan yapamıyorlar. Aşkın cinnet hali mi? Olabilir, evet. Gerçekten büyük bir aşk olduğunu düşünüyorum. Yoksa “sen yoluna, ben yoluma” diyebilirlerdi. Kendi açınızdan bakarsanız, Martha’nın George’dan beklentilerini ne kadar makul buluyorsunuz? DENİZ ÜLKÜTEKİN Tekindor, Tardu Flordun’la birlikte, can yakıcı oyunlar oynayan bir çifti canlandırıyor. “Yok gibisin, hiçbir şeysin” diyor. “Seni göremiyorum bile, herkeste bir hırs var, sende yok.” Devamlı onu pısırık ve miskin bulduğunu dile getiriyor. “Tarih Bölümü’ne saplandın kaldın” diyor. Daha şöyle olsun, daha böyle olsun istiyor. Martha’nın istekleri bitmiyor ki, ayrıca istemekten de zevk alıyor bence. George Tarih Bölümü’nün başına da geçse, Martha didikleyecek bir şey bulurdu. Sizce George mu Martha’yı çözmüş, yoksa Martha mı George’u? İkisi de birbirini çözmüş. Öyle hassas yerlerinden yakalayıp vuruyorlar ki, birbirlerini. Martha karakteri ilk karşınıza çıktığında ne düşündünüz? Gerçeklikten uzak olarak algıladınız mı? Zaten teksti çok sevdiğim için, sürpriz olmadı. Hep, “kadın rolleri içinde ne şanstır Martha’yı oynamak” diye düşünmüştüm. Sonrasında, benim oynayacağım ortaya çıkınca, biraz daha işin içine girince, aslında karakterdeki birçok şeyi ne kadar yüzeysel gördüğümü fark ettim. Ne detaylar çıktı ortaya. Tek tek söyleyemeyeceğim, ama çok sıradan bir repliğinde bile, “bunu kastediyormuş” dediğim şeyler oldu. Üçüncü perdenin başında Martha’nın çözülmeye başladığını görüyoruz zaten. Martha kendini de değersiz buluyor. Aslında George’a layık bile görmüyor. “Beni severek en büyük hatayı yaptı” diyor. Ne kadar acıklı şey. Çok hassas bir yerden bakıyor bence, George onun bütün zaaflarının farkında. Martha da öyle. Kendilerine iyi bir seyirci bulduklarında da performansları ortaya çıkıyor. Bu oyundan kendimize çıkarabileceğimiz şeyler de vardır mutlaka. Sizin var mı? Oyuncu renkleri yansıtır Dizilerde ne zaman göreceğiz sizi? Çok zor bir oyundu, o yüzden bir şey kabul edemedim. Çok güzel şeyler teklif edildi ama provada çok zaman geçirdik. Hiç böyle bir şeye girmek istemedim. Oyun çıksın, sonra “Beğendiğim bir proje olursa yaparım” dedim. Siz, önünüze gelen tüm kadın rollerinden bir karakter çıkarıyorsunuz. Valla, hep kendimden yola çıkarım. “Ben Zerrin olarak böyle yaparım, ama bu karakter, şöyle özelliklere sahip, o ne yapar?” diye düşünürüm. Uydurduğum bir şeyi, hissettiğimden azını ya da çoğunu yapmamaya çalışıyorum. Bir de mesela çok ciddi bir karakterin de farklı halleri vardır. Annemizle farklı konuşuruz, sevgilimizle farklı, işverenimizle farklı. Siz, barda arkadaşlarınızla deli gibi eğlenirken başka birisiniz, burada başka birisi. Tam da bu gerçeklik beni heyecanlandırıyor. Ama bu dediğiniz biraz da hayat tecrübesi ve insan sarraflığı gerektiren bir durum değil mi? Bir kadının bütün hallerine hâkim olmak gibi... Aslında herkes hâkimdir de, oyuncular bunu yansıtabilen kişilerdir. O renkler çok önemli, onu kaybetmemek lazım. Yoksa sizi kimse izlemez ki. Hayatta da öyle. “Aman ne sıkıcı insan” dersiniz. Sizin hayatınızda ağır basan renk hangisi? Güldürmeyi çok severim, ama sakinimdir de. Birilerinin bana gülmesi çok sevindirir beni, o yüzden daha da üstüne giderim. Son zamanlarda dişiliği öne çıkan rollerdeydiniz. Kadınlık olarak nasıl bir dönemdesiniz? Öyle bir dönemden geçtiğimi düşünmedim hiç. Yaşım ilerliyor gittikçe. Böyle yaşıyorum. l Yok, ben sadece onu anlamaya çalıştım. Karakter olarak benziyoruz diyemem, ama ne olabilir diye kendi kendimizi didiklediğimiz zaman, benim yorumum sahnedeki gibi oldu. Kendi yorumunuzu ne kadar kattınız? Valla elimden ne geliyorsa kattım. 1987’de Ankara’da oynanan halini biliyorum. Onun daha dramatik ve sakin bir hali vardı. Kişisel olarak bir karakterin komedi yönünü ortaya çıkarmayı sevdiğinizi düşünüyorum. Seviyorum, o daha beni mutlu edip, rahatlatan bir durum. Oyun tek başına oynanan bir şey değildir. Seyirciyle birlikte gider. O kadar önemlidir ki, izleyicinin dinlemesini, sıkılmasını, gülmesini fark etmeniz. Tardu Flordun’la bu cinnet haline kafa yordunuz mu çok? Elbette, bir kere, aşk hali var. Onu hiç elden bırakmamak lazımdı. Yoksa birbirinden nefret eden iki yaşlı çift gibi olurduk. 23 yıldır ayrılamıyorlar. Neden kopamıyorlar. Su gibi ihtiyaç duyuyorlar birbirlerine. İlginç olan, yavaş yavaş seyirci konumundaki çiftin daha hastalıklı çıkması. Evet, “aşkım, aşkım diye birbirlerine hitap eden genç adamın aslında ne kadar çıkar peşinde olduğunu görüyoruz. Öbür kız zaten ciddi psikolojik sorunlar içinde. Ciddi bir alkolik, çocuk aldırmış gizlice. Bir sürü hikâyeleri var. l T ATAOL BEHRAMOĞLU Ankara’da Çehov Şöleni iyatro ve Çehov severler 1823 Şubat tarihlerinde Ankara’daki Çehov şölenine hazırlansınlar. Devlet Tiyatrosu bu tarihlerde Çehov haftası kapsamında Rus ve dünya tiyatrosunun büyük yazarının oyunlarını sahneliyor. Bu süre içinde büyük yazarın tiyatro alanında dünyaca ünlü başyapıtları “Martı”, “Üç Kızkardeş”, “Vanya Dayı” ve “Vişne Bahçesi”nin ve aynı ölçüde ünlü “Ayı” ve “Teklif” adlı tek perdelik güldürülerinin yanı sıra ABD’li oyun yazarı Neil Simon’un Çehov öykü ve kısa oyunlarından yararlanarak yazdığı “Sevgili Doktor” ile Rumen yazar Matei Visniec’in yapıtı “Çehov Makinesi” izleyiciyle buluşacak… “Martı” Bursa’da ve turneye çıktığı başka kentlerde, “Üç Kızkardeş” İstanbul’da, “Vanya Dayı” Ankara’da bir süredir başarıyla gösterimde. İzmir Devlet Tiytatrosu yapımı “Vişne Bahçesi” ilk kez Ankara’da, Çehov haftası kapsamında izleyici önüne çıkacak. Devlet Tiyatroları’nın Ankara, İzmir ve İstanbul toplulukları gerçekten de büyük bir tiyatro şöleni gerçekleştirmekte… *** Çehov’un kısa öykü yazarı olarak ünü daha yaşadığı dönemde, 19. ve 20. yüzyılların buluştuğu bir süreçte ülkesinin sınırlarını aşmıştı. İlk kez Konstantin Stanislavski’nin Moskova Sanat Tiyatrosu’nda, bu büyük tiyatro yorumcusunca sahneye konarak izleyiciyle buluşan oyunları ise bugün modern dünya tiyatrosunun öncü yapıtları arasında tartışılmaz bir yere sahiptir. Büyük oyunlarının ilk ikisini, “İvanov” ve “Orman Cini”ni, Türkçe’de ilk çevirileri olarak, 1960’lı yıllarda, üniversite öğrenciliğim döneminde çevirmiştim… Sonrasındaki yaklaşık otuz yılda “Martı”, “Üç Kız Kardeş” ve “Vişne Bahçesi”ni de (başkaca değerli çevirmenlerin ürünlerinin yanı sıra) dilimize kazandırmanın onurunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Çehov’un özellikle de oyun yazarı olarak kimliğine duyduğum sevgi ve hayranlığı bu yıllar içinde çok sayıda yazımda dile getirdim... Bunlardan en kapsamlı olanı “Oyun Yazarı Olarak Anton Çehov” başlıklı yazım, son birkaç yıldır Türkiye İş Bankası yayınları arasında yeni basımlar yapmakta olan “Büyük Oyunları”nda önsöz olarak yer almaktadır. Son olarak İstanbul ve Ankara Devlet Tiyatrosu tanıtım kitapçıklarında “Üç Kız Kardeş” ve “Vanya Dayı” üzerine yazılarım yayımlandı. “Vişne Bahçesi”nde odaklanarak yazdığım “Konunun İmgeye Dönüşmesi” başlıklı son bir yazım ise bu oyunun Ankara’daki gösterimi için hazırlanmakta olan tanıtım kitapçığında yer alacak… *** İstanbul Üniversitesi’nde Slav Dilleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı olduğum sırada, 2004 yılında gerçekleştirdiğimiz “Çehov’dan Sonraki Yüzyıl” başlıklı uluslararası sempozyumda ülkemizden ve başka ülkelerden çok sayıda değerli bilim insanı bildiri sunmuşlardı. Aynı başlıkla İstanbul Üniversitesi yayınları arasında basılan sempozyum kitabında bütün bu bildiriler yer almaktadır. “Çehov Tiyatrosunda Modernist Öğeler” başlığıyla bu sempozyumda sunduğum bildiriyi daha sonra Yalta’da, müzeye dönüştürülmüş olan yazlık evinde düzenlenen geleneksel Çehov sempozyumlarından birinde okuduğumda, çeşitli ülkelerden katılımcı Çehov uzmanlarının gösterdikleri özel ilgiyi anımsıyorum. Çehov’un büyük oylumlu oyunları ne sadece komedi, ne sadece dramdır. Bu oyunlarda, tıpkı gerçek yaşamdaki gibi, gülünçlük ve hüzün, olağanlık ve olağandışılık, saçma ve ciddi olan, soyutluk ve hakikat iç içe geçmiştir… Sahnede izlediğimiz öyküyü bir süre sonra gerçek yaşam öyküleri, Çehov kahramanlarını da tanıdığımız gerçek insanlar gibi görüp izleyişimiz bundandır… Bu oyunların sahnelenmesindeki güçlük de kanımca buradan kaynaklanıyor olabilir. Bir olgunun, bir öykünün, aynı anda hem tiyatro ürünü bir kurmaca, hem hakikat olduğunu nasıl göstereceksiniz?.. Yönetmen ve oyuncu olarak (ses, ışık, kostüm tasarımcılarını da buna eklemeliyiz) başarılı Çehov yorumcularının ancak bu soruyu doğru olarak yanıtlayanlar arasından çıkabileceğini düşünüyorum… l [email protected] ZALİMLER SUÇ İŞLEMEYİ SÜRDÜRÜYOR! YANARDAĞ, PERİNÇEK, ÖZKAN, HİLMİOĞLU, ALEMDAROĞLU’NA, TUTSAK YURTSEVERLERE BİR AN ÖNCE ÖZGÜRLÜK! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle