22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 12 EKİM 2014 / SAYI 1490 Kadın yoksa refah da yok Nur Ger, iş kadını. TESEV, KADER ve KAGİDER’in kurucu üyesi. TÜSİAD’ın Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı. Ona göre, daha demokratik, refahın daha adil paylaşıldığı bir ülke olabilmemizin önkoşullarından biri de çalışma hayatında kadınerkek eşitliği. Bu konuda gençlere güveniyor Ger. Üniversite öğrencilerine yönelik düzenledikleri kısa film yarışması bu yüzden önemli. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Gençlerin gözüyle kadınerkek eşitliği TÜSİAD’ın, kadınerkek eşitsizliğine dikkat çekmek amacıyla üniversite öğrencilerine yönelik “KadınErkek Eşitliği” temalı kısa film yarışması başlattığı bilgisini veriyor Nur Ger. Yarışma bir ve beş dakikalık filmlerin olduğu iki ayrı kategoride düzenlenecek. Bir dakikalık olan film kamu spotu olarak 8 Mart’ta yayımlanacak. 5 dakikalık kısa film yarışmasının birincisinin de ulusal ve uluslararası kısa film yarışmalarına erişimi ve katılımı konusunda destek verilecek. Genç nesillerin toplumsal zihniyet dönüşümünü hızlandırıcı gücünden hareketle, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor yarışma. “Kadınerkek eşitliğinden ne anlıyorsunuz?”, “Kadınerkek eşitliği nasıl olmalı?”, “Mevcut eşitsizlikler sizi ve çevrenizi nasıl etkiliyor?” gibi sorulara cevap arıyor. Başvuru 14 Kasım’da sona erecek. Ön elemeyi geçen eserler, Serra Yılmaz, Tomris Giritlioğlu, Şener Şen, Yavuz Turgul gibi isimlerin de olduğu jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek. Her bir kategori için birincilik ödülü 7.500, ikincilik ödülü 5.000 ve üçüncülük ödülü 3.000 lira olarak belirlendi. Kazananlar Ocak 2015’te açıklanacak. T oplum tarafından kadına ve erkeğe yüklenen roller ve sorumluluklar eşitsizlik yaratarak kadınların sadece cinsiyeti nedeniyle çeşitli engellerle karşılaşmasına, ayrımcılığa maruz kalmasına sebep oluyor. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu zihniyette bir dönüşüm sağlanması; daha demokratik ve refahın daha adil paylaşıldığı bir ülke olabilmemizin önkoşullarından biri de. Dünyada ortalama 10 kadından 6’sı ya da 7’si çalışma yaşamında yer alıyor, Türkiye’de bu rakam 10 kadında yalnızca 3’e iniveriyor. “Yükseköğrenim görmüşler arasında çalışma oranlarına bakıldığında, kadın ve erkek belli bir kategoride eşit olarak çalışma yaşamına katılıyor. Bu hangi alan denildiğinde ortaya çıkan tablo ilginç. Çünkü yükseköğrenim gören OLCAY kadınların çalışma BÜYÜKTAŞ yaşamına katılımı yüzde 70, bu erkeklerle eşit. Bu eşitlik çocuk sayısı arttıkça düşüyor. İki çocuklu kadınların çalışma yaşamı yüzde 50’lere, üç çocuklu kadının çalışma yaşamına katılımı ise yüzde 26’ya kadar geriliyor.” Bunlar, yaklaşık 15 yılı Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nde (TÜSİAD), çeşitli sosyal komisyonlarda yer alan ve son olarak da Cinsiyet Eşitliği Komisyonu başkanı olarak faaliyet yürüten sanayici Nur Ger’in röportaj yapmak için buluştuğumuzda ağzından çıkan ilk sözler... TÜSİAD Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu’nun 2000’de kadının okumayazma oranından istihdama katılmasına kadar pek çok alanda çeşitli verilerin yer aldığı bir rapor hazırladığını hatırlatıyor Ger. Bu kadar eski bir raporu neden mi hatırlatıyor? Çünkü yıllardır bu verilerin hiçbiri iyileşmemiş! “Oysa toplumsal cinsiyet eşitliği doğal hak ve özgürlüklerin bir uzantısı olarak görülmeli” diyor Ger, “Yani yurttaşlık hakkı olarak. Anayasal eşitlik söz konusu ise bizler neden kadınların erkeklerle fırsatlara BM’den ödül Çalışma hayatına çok erken yaşta başlıyor Ger, ilk şirketi Birlik Ticaret’i 1976’da kuruyor. Aynı dönemde, İstanbul’da yeni kurulmaya başlanan entegre tekstil şirketlerinde proje yöneticisi olarak görev alıyor. 198386 arasında hazır giyim firmalarında yönetici ve ortak pozisyonunda çalışıyor. 1986’da halen yönetim kurulu başkanı olduğu konfeksiyon ve ihracat firması SUTEKS’i kuruyor. Ayrıca KADER, TESEV ve KAGİDER’in de kurucusu. Kurumsal vergisi ve sosyal sigortalar borçlarını 22 yıldır bir gün önceden ödeyen SUTEKS son üç yıldır da vergi ödülü alıyor. Nur Ger, SUTEKS’te oluşturduğu kendine has yönetişim anlayışıyla Türk ve yabancı KOBİ’ler arasından sıyrılıyor. SUTEKS’in temelinde takım ruhu ve cinsiyet eşitliği yatıyor. Şirkette patron yok, Nur Ger kendisini “koç” olarak tanımlıyor. İşyerinde uyguladığı cinsiyet eşitliğini sağlayan uygulamalarıyla 2012’de Çalışma Bakanlığı tarafından açılan yarışmayı kazanıyor. Ayrıca geçen yıl martta da Birleşmiş Milletler Kadını Güçlendirme Prensipleri yarışmasında onur ödülüne hak kazanıyor ve New York’ta ödülünü BM Genel Sekreteri’nin elinden alıyor. l erişimi konusunda eşitliği aramak zorunda kalıyoruz? Bu fırsat eşitliğine erişim de doğal bir hak olmalıydı”. Doğurganlık engeline Japon modeli Kadının çalışma hayatına katılmasının önündeki en büyük engele gelince; doğurganlık. Kadın, doğan çocuğun eğitim ve öğretiminden birinci derecede sorumlu tutuluyor. Oysa nitelikli insan yetiştirmek nitelikli bir eğitimden geçtiği için, çocukların eğitimi konusunda mutlaka ve mutlaka destek sağlanması gerekiyor. Nitelikli bir eğitim için fırsat eşitliği de şart. “Kreşinden okuluna, çocuk bakımından yetiştirmesine ne gerekiyorsa; devlet bu konuda kadına teşvik vermeli” diyor Ger, “Türkiye’den çok daha gelenekçi bir yaklaşıma sahip olan ve kadının çalışma yaşamına katılımı yüzde 60’ları bulan Japonya’da başbakan bu durumdan utanç duyuyor ve gerekirse ‘bir çocuk bakım ordusu kuracağım’ söylemiyle kadınlardan özür diliyorsa bunun üstüne düşünülmesi gerekiyor. Hükümetin 2023 hedeflerinde kişi başına milli geliri 10 bin liradan 30 bin liraya çıkarmak var ama, kadın istihdamını yüzde 34’ten ancak yüzde 40’a çıkarmayı öngörüyor. Her yıl yüzde 5 büyüyerek erkeklerin yüzde yüzünü çalıştırsanız bile kadınları çalışma hayatına katmadıktan sonra bu rakamlara ulaşmak mümkün değil, eğer ki dışarıdan erkek işçi ithal etmeyecekseniz... Sorun ekonomik olarak ortada; eğer bugün bir orta gelir tuzağından söz ediliyorsa, bunu aşmanın yolu da kesinlikle kadınlara istihdam yaratılmasından, onların çalışma yaşamına katılmasından geçiyor.” Bugün ülkeyi, şirketleri, okulları yönetenlerin, gelecekteki kuşakların önünü açacak, onların beklentilerini karşılayacak bir ülke yaratması gerektiğini dile getiriyor Nur Ger. Bunun yolu da gençleri anlamaktan, onların çeşitli konuları nasıl gördüğünü, sorunlara hangi bakış açısıyla çözüm bulmaya çalıştıklarını bilmekten geçiyor. O nedenle de çok önemsedikleri kadınerkek eşitliğieşitsizliği konusunda gençlerin yaklaşımını önemsiyor. “Kadınerkek eşitsizliği hakkındaki her şey”i onların nasıl tanımlayacaklarını merak ediyor ve çözümün de bu bakıştan geçtiğine inanıyor. l Nüfusun yüzde 2’sini “üstünler” oluşturuyor Ü “Üstünler”e erken eğitim şart FİGEN ATALAY stün zekâlı çocuklar ancak çok erken yaştan itibaren doğru eğitim almaları halinde kendilerini gerçekleştirebilir ve hem sosyal, hem akademik yaşamda başarıyı yakalayabilirler. İstanbul Üniversitesi Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi’nce, Bilfen Eğitim Kurumları’nın ana sponsorluğunda düzenlenen “Üstün Zekâlı ve Yeteneklilerin Eğitimi: Üstünler ve Gelecek” temalı kongrede, Türkiye’de nüfusun yüzde 2’sini oluşturan üstünler için eğitimin, ortaokuldan değil anaokulundan başlaması gerektiği sonucu çıktı. İstanbul Üniversitesi Üstün Zekâlılar Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Serap Emir, üstünlerin eğitimi konusunda Türkiye’de gelinen son noktayı şöyle değerlendirdi: “Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir genelge yayımlayarak ortaokuldan itibaren üstünlerin eğitimi uygulamasını her okulun hayata geçirebileceğini bildirdi. Bu güzel bir gelişme olmakla birlikte ortaokul üstünler eğitimi için çok geç bir süreç. Bu eğitimin, tanısı konmuş çocuklar için anaokulu çağında başlaması gerekiyor. Dünyadaki örnekler de bu yönde. Üstün zekâlı ya da yetenekli diye ifade edilen bu çocuklar, erken yaşlardan itibaren doğru eğitildiklerinde sosyal hayata çok başarılı biçimde entegre olurlar ve akademik başarıları da çok yüksek olur. Üstün çocukların eğitimi için; proje okul olarak belirlenen ama 4+4+4 eğitim sistemiyle proje okul olmaktan çıkarılan Beyazıt Ford Otosan proje okulumuzda, yüzde 50’si normal, yüzde 50’si tanımlanmış çocuklarla eğitim yaptık. Bireysel ihtiyaçlara göre farklılaştırılmış bir eğitim sistemi yürüttük. Bu sayede çocukların yaratıcılıklarını geliştirmeleri, düşünme becerilerini harekete geçirmeleri, sosyal ve duygusal zekâlarının gelişimini sağladık. Bu eğitim sonucunda lise yerleştirme sınavına giren öğrencilerimizin büyük çoğunluğu Türkiye’de seçkin Anadolu ve fen liselerine, özel okullara burslu olarak yerleştiler. Türkiye’de üstünlere yönelik eğitim, bireyin kendini gerçekleştirebileceği düzeyde değil.” l figenatalay@ yahoo.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle