Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bizler kayıplarımızı bulduk, ama ya suçlular? Adnan Örhan, babası kaybedildiğinde 12 yaşındaydı, 22’sinde babasının kemikleri bir toplu mezardan çıktı. Tam, bir mezara kavuşacaklarını düşündü ki, devlet bu sefer de kemikleri kaybetti! İki yıl aradı, sonunda buldu ancak devlet sekiz kişinin çıkarıldığı toplu mezardaki bütün kemikleri bir mezara gömmüştü! Üstelik cinayetin suçluları yargılanmadı bile ve dava 2014’te zamanaşımına uğrayacak. Hüsnü Yıldız’sa, kardeşi Ali’nin kemikleri toplu mezardan çıkarılsın diye 66 gün ölüme yatırdı bedenini. Sevincini, hâlâ yüzlerce insanın mezar arayışını sürdürmesi boğuyor. Onlara kulak verin. Esra Açıkgöz / Sayfa 3 Beş Hasta Var filminden bir sahne. Müşteri, meyhaneciye adının Yorgo olup olmadığını sorar. Cevap; “Yorgo, Koço, Mihal, Aleko, Miço; ismin ne kıymeti var paşam?” Yeşilçam’da söz konusu azınlıklar olunca gerçekten de ismin pek bir kıymeti yok. Ya sinemaya hayat verenler? Toto Karaca ve Nubar Terziyan gibi istisnaların dışında Adile Naşit, Vahi Öz, Sami Hazinses, Kenan Pars gibi kimliklerini gizleyerek Yeşilçam’da ünlenen isimler çoğunlukta. Aram Gülyüz gibi gayrimüslim yönetmenler bile azınlık sinemasına ait bir dil oluşturamamış. Sebepleri belli, Yeşilçam sinemasının da toplumun azınlıklara karşı var olan önyargılarını benimsemesi. Röportaj: Deniz Ülkütekin / Kolaj: Eylem Zor / Sayfa 4 Fotoğraflar sırasıyla: Artun Yeres, Sami Hazinses, Nubar Terziyan, Vahi Öz, Turgut Özatay ve Adile Naşit Gayrimüslimlerin Yeşilçam’da adı yok Gülay Özdem Gülay Özdem inanmadığı hiçbir şeye eyvallah demiyor, biat da doğasına aykırı. Damarına basıldığında ise asileşiyor. Şimdi de internet üzerinden “Gülay Özdem’le Bir Gecelik” isimli bir programa başlıyor. Ali Deniz Uslu / Sayfa 8 Melisa Uzunarslan Keman sanatçısı Melisa Uzunarslan’ın ilk çaldığı parça Pink Floyd’dan “The Wall”. Klasik müzikle büyüse de farklı tarzlar arasında gezinmeyi seviyor. Filormani orkestrasında çalıyor, Teoman ile sahne alıyor, şu aralar da ilk senfonisini yazıyor. Sayfa 5 Erk Acarer Sansür tarihimizin sayfalarında neler saklı kaldı? Pornografik şişme bebekler kimin fikriydi? Komünist Manifesto’yu kim finanse etti? İşte bu sıra dışı soruların yanıtları Erk Acarer’in yeni kitabı “Korsan Kitap”ta. Sayfa 2 Babasının kızı Su sporlarında kaydadeğer başarısı olmayan Türkiye’nin artık yeni bir umudu var. Rüzgâr sörfçüsü baba kız Özfer ve Dilara Uralp, katıldıkları her yarıştan eve ellerinde kupalarla dönüyorlar. Sayfa 8 C M Y B