Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1428 5 B Beyoğlu’ndan gitmemizi istiyorlar... eyoğlu esnafı birden olayların ortasında Beyoğlu esnafının durumu buluverdi kendini. Bir tarafa çekiştirmeye belki son yaşanan olaylarla çalışan kurumlar, “biz de esnafız” diye gündeme geldi, ama İstiklal ortada dolaşan silahlı saldırganlar... Elbette esnaf ne taraf olmak isterdi ne de şiddet görüntüleriyle Caddesi civarındaki sorunlar anılmak. Ancak bir gerçek vardı. Gezi Parkı uzun süredir her sektörden direnişi iyi ya da kötü onları da etkilemişti. Bu esnafı sıkıntıya sokuyor. sıkıntılı günlerde öne çıkanlardan biri de Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER) Başkanı En azından yaşananlar Tarkan Konar’dı. Üstelik kendisi açıklamalarının Beyoğlu esnafının sesini bedelini sahibi olduğu Muaf adlı mekânın geçici duyurmasına yardımcı olarak kapanmasıyla ödemişti. Yine de ne onun ne de sağduyulu esnafın Beyoğlu için olur diye umarak, Beyoğlu mücadeleyi bırakmaya niyeti yok. Biz de Eğlence Yerleri Derneği kendisiyle esnafın durumunu her şeyiyle masaya Başkanı Tarkan Konar’la yatırdık. Beyoğlu’ndaki esnafın durumunu bölgedeki esnafın değerlendirebilir misiniz? durumunu konuştuk. Beyoğlu esnafının tamamı adına söz söylemeye kimsenin hakkı yok. Biz de “esnafı göstericiden ya da polisten yana taraflaştırmayın” dedik. Doğrusu bu. Nihayetinde Beyoğlu’nda yasaların, belediye uygulamaları ve icraatlarının farklı biçimde yansıdığı esnaf kesimleri var. Bir ayakkabı mağazasının, bir bara göre bu süreçlerden etkilenme biçimleri çok farklı. Dolayısıyla içinde bir “çıkar birliği” olmayan topluluktan bahsettiğiniz zaman, tamamı adına söz söylemek yapılmaması gereken bir şey. Esnaf, toplumda bir katmandır ve taraf gibi lanse DENİZ edilmesi tehlikelidir. Zaten ÜLKÜTEKİN baştan beri esnaf, eylem yapanların bir kısmının müşterisi olduğunun farkında. Ticareten herkesi Tarkan Konar. Fotoğraf: VEDAT ARIK zor duruma sokan bir süreç. Bütün esnafta eylemleri desteklesin ya da desteklemesin şu konuda bir fikir birliği var, “müdahale olmadığında mertebe cumartesi başka etkinliklere ağırlık Bir de şöyle bir durum var. Herkes buradan işler yolunda.” Ancak kimse polise kefil verilsin denildi. İlla bir şey protesto edilecekse de gidiyor ama esnaf kalıcı. olamayacağı için, düz mantıkla iş “eylem olmasın, çünkü ülkede gündem bitmiyor pazar günlerine Evet biz o anlamda da dernek olarak da müdahale de olmasın”a varıyor. kaydırılsın diye talep ettik. Büyük oranda da kabul çalışma yapıyoruz ve eylemleri Cumartesi’den TESKOMB vasıtasıyla esnafın devreye gördü. Geçen cumartesi yine birkaç olay çıktı başka günlere kaydırmak için Taksim sokulması gibi bir durumdan bahsedebilir ama dayanışmanın hiçbir merkezi çağrısı yoktu. Dayanışması’yla iletişime geçtik. Çünkü esnaf miyiz? Bu belki de en büyük problem. Ne gibi zaten zor durumda. Beyoğlu’nda yapılmak Valla özel bir çalışmaları var mıydı, bilmiyorum. girişimler yapılıyor? istenen dönüşüm yüzünden “gitsin” isteniyor. Biz tamamen yaptıkları açıklamanın içeriğinin Birçok problem var da, bu artık sembol Artık haftada bir gün iş yapar hale gelmiş. O bir tehlikeli olması üzerine, çıkıp kendimizi ifade durumunda. Asıl mesele Beyoğlu’ndaki gayri günü de eylemle ortadan kaldırınca tahammül etme gereği duyduk. Yoksa daha önce de esnaf menkullerin değerleriyle oynamak. Belediye sınırları zorlanıyor. Bu tehlikeyi öngördüğümüz adına bir şeyler söyleyebilirdik. O açıklamadan kafasına göre binlerce ruhsat dağıttı. Bu da için zaten önceden bir açıklama yapmıştık, sonra ise “hayır kardeşim böyle bir genelleme binaların üst katlarının atıl kalmasına sebep süreç burayı eğlence sektöründen arındırıp, yapamazsınız” dedik. Çünkü “sabrımız taşıyor” oldu. Bu yüzden emlak değerleri düştü, binaların otel ve konaklama merkezi haline getirmek diye açıklama yaparsanız birileri de çıkıp “taşsa genel anlamda değeri düşünce kapı önü fiyatları isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Mümkün ne olur” diyebilir. Bu kutuplaştırıcı birşey. arttı. Mal sahipleri de giriş katlarını çok yükseltti. Peki Beyoğlu’ndaki esnafın bu kadar öne Önlerinden birden masa sandalye alınınca ise çıkmasının sebebi nedir? on liralık dükkân zaten üç lira oldu. Bu dükkânlar Beyoğlu hem sektörel hem politik anlamda da sokakta dolaşan bir takım eli çantalı insanlara çok parçalı bir esnaf yapısına sahip. İnsanlar yem edildi. Burada birçok mülk el değiştirdi, asıl Kadıköy’de, Beşiktaş’ta da yürüyüş yapıyor süreç bu. Yoksa bir düzenleme yapıp makul ama bu kadar ara sokaklara kadar ölçüde masaları geri vermek bir haftalık iş. Bu süreçte dükkân kapatan oldu mu? TOMA’larla girilen bir durum yok İki haftalık işgal süresince Cüzi miktarda da olsa mevcut. Ancak zaten birçokları sanırım. Burada da işin dönmesi insanların Taksim’e çıkmasını Ramazan’da dükkânı kapatıyordu, onun da etkisi var. Ancak gereken şekil o. Emniyete de engelleyen bir durum gördünüz “tamam artık iflas bayrağını çekiyorum” diyen, en azından benim söyledik. Sırf göstericiler değil mü? kulağıma gelmedi. caddede yürüyen insanlar Şunu çok net söyleyebilirim, Genel olarak eğlence yerlerini bekleyen böyle bir tehlike var mı? da TOMA’nın önünde doğal bütün esnaf da söyler; o süre Var tabii, yıllardır keyfi mühürlemelerle mücadele ettik. Sigara olarak birikiyor. Sonra siz “burada içinde esnaf son dönemdeki en iyi yasağına karşı olmamakla beraber, kapsamı ve içeriğiyle birikmeyin yoksa müdahale edeceğiz” işini yaptı. Biz de aşayiş açısından bir mücadele ettik. ÖTV artışları, eğlence vergisi artışları, diyorsunuz. Engellemek ve dağıtmak problem olabileceğinden endişe ettik. içki yasakları derken, zaten bizim için günden üzerine bir yapı kurmaya çalıştığınız anda, Ancak toplumda öyle bir sağduyu oldu ki, güne daralan bir çember var. l iş inada binmeye başlıyor. Bu da tehlikeli, riskli yeltenilmedi bile. l ve esnaf açısından yorucu bir durum. denizulk@gmail.com Araplar da eğleniyor Diyalog anlamında esnaf arasında bir kutuplaşma oldu mu? Mutlaka sözlü tartışma ortamları oluştu. Bu da çok normal ama Beyoğlu esnafı buranın yapısıyla da alakalı olarak, farklı politik görüşlere de sahip olsa karşısındakine karşı toleranslı bir esnaftır. Gerçek esnafın palayla sopayla işi olmaz zaten. Kapısının önünden masası, sandalyesi alındığında bile tepkisini demokratik yollardan dile getirmeyi bilir. Genel anlamda yaşayan bir sokak için esnafın önemi nedir? Mesela bir otelci de ayakkabıcı da manav da şunu idrak etmeye başladı. Masa sandalyenin kaldırılması ilk olarak eğlence mekânlarını vuruyor ama aradan iki yıl geçince görüldü ki buraya gelen Arap turist bile “kendi ülkesinde yapamadığını” yapmaya geliyor. Yoksa kaplıca, termal yok. Kayak filan yapmaya da gelmediğine göre niye geliyor? Eğlence mekânları dışındaki esnaf da anlamaya başladı. ”Eğlence mekânları iş yapmazsa,” boyacı diyor ki, “Ramazan geldiğinde dükkânı tadilata sokmuyor, boya satamıyorum”, kasap diyor ki “yemek satamıyor ben de buna et satamıyorum” ve tabii ki müşteri de konaklamak için burayı tercih etmiyor. Bunu anlamaya başladıkları için masasandalye konusunda bize daha çok destek olan bir anlayış gelişmeye başladı. l Hiçbir yere gitmiyoruz BEYDER’in basın açıklamasından bir süre sonra sonra sizin mekânınızı da mühürlemişler. Basın açıklaması yaptıktan iki saat sonra zabıtalar mühürledi. Gerekçe olarak masasandalye yasağını ihlal etmemizi gösterdiler. Şunu da söyleyeyim. Belediye Başkanı öyle lanse etti ama benim, “basın açıklaması yaptım, mekânımı mühürlediler” diye bir beyanım yok. Toplumun böyle algılaması çok normal ama ben öyle birşey demedim. Kendisinin iddiası. Bundan sonra ne yapacaksınız? Zaten buradaki dükkânlarımızı bırakıp gitmeyi hiçbir şekilde düşünmüyoruz. Çünkü bizim işimiz bu. Bu işi yapabildiğimiz yer de burası. Beyoğlu yüzyıllardır böyle. Cumhuriyet’in ilk döneminde de, Osmanı’da da, Bizans’ta da. Zaman içinde değiştirmek için kimbilir neler yapıldı ama görüyoruz ki, hâlâ aynı. Biz de buradayız. l Eğlence hayatındaki çember daralıyor Bir garip esnaf buluşması Mishab Demircan bu süreçte esnafla iletişim kurdu mu? Bizim derneğimizle zaten hiçbir şekilde diyaloğa girilmedi, ama birkaç hafta önce Talimhane’de bir otelde “esnaf toplantısı” davetiyle bir buluşma yapmış. Ancak eğlence sektörüne ne bir daveti ne de çağrısı oldu. Farklı bir esnaf grubuyla toplanmışlar. Hatta hasbelkader katılan arkadaşlar masasandalye yasağını gündeme getirince “şimdi burası yeri değil” denmiş. Bir iddiaya göre bu olaylar insanların ayağının Taksim’den kesilmesine ve hükümetin burayı dönüştürmesinin kolaylaşmasına sebep oluyor. Bir olasılık tabii, neden olmasın. Ancak şuna inanıyorum, nasıl ki şu anda Gezi Parkı eskisinden daha güzelse, bu sürecin sonunda Beyoğlu’nun da daha güzel olacak. Eskiden park HAVAŞ’ın otoparkı, şantiyenin barakaları olarak keyfi bir şekilde kullanılıyordu. Şimdi bayağı parka benzedi, güzel oldu. l ATAOL BEHRAMOĞLU Şehname üzerine notlar Şehname (Şahname) klasik İran edebiyatının hem oylum hem sanatsal değeri bakımından en büyük yapıtlarından. 9401020 yıllarında yaşamış Firdevsi’nin 60.000 beyitten oluşan başyapıtı. Bu kadar beyit 120.000 dize demek. Dile kolay! Alışılmış ölçülerde yüzlerce şiir kitabı eder. Bu oylumda “lirik” şiir olabilir mi? Dünya edebiyatında örnekleri olsa da (aklıma örneğin A. Pope, W. Hugo gibi şairler geliyor) kolay iş değil. Çağdaş dünya edebiyatından Neruda’nın “Genel Şarkı”sı büyük oylumlu lirik şiirin belki de tek örneği… Homeros’un destanlarından diyelim ki Nâzım Hikmet’in “İnsan Manzaraları”na, bu kapsamda çalışmalar genellikle “epik” (anlatısal) özelliğe sahiptir. Kuşkusuz, yer yer lirik parçalarla birlikte… *** Şehname epik bir yapıt, şiirin biçime ilişkin (ölçü, uyak) öğeleriyle kurgulanmış bir anlatı. Birkaç yıl önce Necati Lugal çevirisinden (MEB Yayınları) okurken notlar almıştım. 15,16,17. yüzyıllarda olmak üzere dilimize birkaç kez çevrilmiş… Başkaca çevirileri de olabilir fakat şu anda ulaşabildiğim kaynaktan bu kadarını öğrenebildim. Aynı kaynaktan, Osmanlı döneminde bazı şairlerin Şehname’yi manzum olarak da Türkçeye aktardıkları söyleniyorsa da, hangisi ya da hangileridir bilmiyorum. Manzum olarak yazılmış bir epik (ki genellikle öyledir) bir başka dile de manzum olarak çevrilmelidir. Doğu ve Batı klasik epiğinden Rusçaya çevirilerden görüp edindiklerimin hepsi manzum çevirilerdir.. Bizde ise bu anlayış pek yok. Sözünü ettiğim Şehname çevirisi de düz öykü olarak aktarılmış. Elbette büyük bir çaba. Ama gönül onu şiirsel bir anlatı olarak okumak istiyor. (Örneğin Mevlana’nın Divan’ının da şiirsel çevirisine sanıyorum ki sahip değiliz.) *** Şehname’yi okurken onunla Vergilius’un (ondan bin yıl kadar önce yazılmış) Aeneis’i arasında benzerlikler görmüşüm… Vergilius’un destanını Türkân Uzel çevirisinden büyük tat alarak okumuştum. Notlarımda, Firdevsi’nin yapıtında doğa betimlerinin Vergilius’a göre zayıf olduğuna ilişkin gözlemimin yanı sıra, Şehname’nin de genellikle düz anlatımına karşın metaforlu bir dilden yoksun olmadığını belirterek bazı örnekler sıralamışım: “canından el yuğmak”, “zamanın içinde saklanan bir sır vardı”, “önünde ateş bile siner..” vb… Özdeyiş değerinde bir sözün de altını bir kez daha çizelim: “Tembellik insanı esir eder…” *** “Şehname”yi baştan sona okumadım. Ya heves etmedim, ya araya başka okumalar girdi, bunu şimdi anımsayamıyorum. Fakat okuduğum kadarıyla, yaşamın geçiciliğini vurgulayan karamsar bir metin olduğuna ilişkin bir notum ve bir alıntı var: “Ey dünya! Sen baştan başa ıstırapla dolusun, saadetten yana bomboşsun; hiçbir akıllı kimse sende mesut olamamıştır” (s. 279) Buna karşılık, dünya yaşamına (ömre) ilişkin karamsar tonuna karşın, Firdevsi’nin yapıtı hiçbir kötülüğün (zulmün) cezasız kalmayacağına ilişkin inancıyla da iyimserdir… Yazımızı, büyük şairin, günümüze de mesaj değeri taşıyan sözleriyle tamamlayalım: “Nihayet, zulmün de bir ortası, bir sonu, bir sınırı ve bir sebebi olur…(…) Bana ettiğin zulümlerin hesabını beraberce yapsak da âleme göstersek herkes şaşar kalır.” (s.126) Edebiyatımız, büyük Doğu (ve kuşkusuz Batı) klasiklerinin dilimize şiirsel çevirilerini bekliyor… l ataolb@gmail.com www.ataolbehramoglu.com.tr http://behramogluataol.blogspot.com C M Y B