Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MAYIS 2013 / SAYI 1417 7 Dünya Asya’ya bakıyor, peki ya Türkiye? Türkiye yıllardır Avrupa Birliği’ne girmek için uğraşıyor. Oysa Avrupa yüzünü çoktan Asya’ya döndü. Kuşkusuz bunda ekonominin payı büyük. Çin, Japonya gibi Asya ülkeleri dünya gidişatına yön veriyor. Ancak Türkiye hâlâ bu gücü anlayabilmiş değil. 44.391.163 km²’lik yüzölçümüyle dünyanın en büyük kıtası Asya. Ancak özellikle son yıllarda dünyanın yüzünü ona dönmesi bundan değil, ekonomik parlayışından ve zamanla keşfedilen derin kültürel, tarihsel birikiminden kaynaklı. 2012 Nobel Edebiyat Ödülü’nü Çinli yazar Mo Yan’ın kazanması boşa değil, birkaç kere Oscar kazanmış Ang Lee, Kim ki Duk gibi yönetmenlerin dikkatleri üzerine çekmesi de. Asya denince ilk aklınıza gelenin Japonya ve Çin olduğunu biliyorum, zira Çin ekonomisinin 2020’de Amerika’yı geçmesi bekleniyor, ancak sadece o değil, bölgedeki ekonomik büyüme artık Tayvan, Bangladeş gibi ülkelere de yansımaya başlıyor. Peki Asya ve Avrupa arasında bir köprü olmasıyla övünülen Türkiye, Asya’yı ne kadar tanıyor? Ekonomik ilişkileri nasıl? Biz de Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi, Asya Çalışmaları Müdürü ve Konfüçyus Enstitüsü Türk direktörü Prof. Dr. Selçuk Esenbel’le, Asya kültürü ve dünyanın Asya çalışmaları; Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü öğretim üyesi, Asya ekonomisi uzmanı Prof. Dr. İbrahim Öztürk’le ekonomik durum üzerine konuştuk. Boğaziçi Üniversitesi Konfüçyus Enstitüsü Çin direktörü Prof. Miao Fuguang ise, Çin’e dair ilgiyi değerlendirdi. Sözü Esenbel’e bırakmadan biraz onu tanıtalım; Japonya’daki ilk özel öğrenci Esenbel. Japonya’da ve Amerika’da eğitim almış, 1988’de Türkiye’ye döndüğünden Prof. Dr. Selçuk Esenbel ve Prof. Miao Fuguang. Fotoğraf: UĞUR DEMİR beri Asya üzerine çalışmalar Peki Türkiye’nin yapıyor. Asya’yla ilişkilerini nasıl Asya üzerine araştırma değerlendiriyorsunuz? yaparken özellikle Japonya ve Asya’yı tanımakta Avrupalıların Çin konusunda karşımıza hep ve Amerikalıların gerisinde kaldık. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Onlar nesillerdir kendi uzmanlarını çalışmalar çıkıyor... yetiştiriyor. Asya çalışmaları Boğaziçi Üniversitesi’nin Asya Almanya’da dolu, Amerika dersen ESRA çalışmaları üzerinde bir birikimi baştan aşağı Asya çalışmalarıyla oluştu ve bu Türkiye ölçeğinde dolu. Ancak İstanbul’dan Asya’ya AÇIKGÖZ önemli bir yere geldi. Türkiye’nin bakmak, New York’tan ya da daha yeni yeni başlayan, bugünkü Londra’dan Asya’ya bakmaktan Asya’yı geçmişiyle beraber inceleme ve farklıdır. Başkalarının söyleyemeyeceği daha öğrenme sürecine üniversite olarak katkımız farklı şeyler söyleyebilmeyi getirir. olsun istiyoruz. Kuvvetli dil eğitiminin yanı sıra Ama bizde biliyorsunuz, ya o, ya o diye akademik çalışmalarımız da yoğun. Çin ve tartışılıyor konular. Yani AB mi, Asya mı? Oysa Japon tarihi üzerine ilk doktora mezunlarımızı AB şu anda Asya’da. Fransızların en önemli verdik. Bütün derdim, Amerika’daki araştırma kuruluşu CNRS’in şu an Çin’de öğrencilerimi kandırıp geri gelmelerini iki ofisi var. Çinlilerle akademik araştırmalar sağlamak. Çünkü dünyayı biraz tanıyorsanız, oluşturuyorlar. İnşallah bundan sonra biz de bu öğrencilerin en rekabetçi alanda oluruz. çalıştıklarını, anında kapılmak istendiklerini Dünyanın yüzünü Asya’ya dönmesinin bilirsiniz. tek nedeni ekonomi gibi anlatılıyor Japonca ve Çince programlarına kimler çoğunlukla. Sizce de tek neden bu mu? katılıyor? Dünyanın gidişatı Asya’yı gittikçe Japonca programının 200 öğrencisi var. önemli bir konuma getirdi. Evet, bunda 150 öğrenci Çince alıyor. Akşam ve hafta ekonominin, finansın etkisi çok, ama sonu kursuna da dışarıdan 20 kişi katılıyor. teknolojiyi de unutmayalım. Asya teknolojisini Japonya ve Çin’le iş yapmak isteyen iktisat, üretmeyi öğreniyor... Bana, neden Japon mühendislik, edebiyat öğrencileri ya da modernleşmesi dersi veriyorsun, diye çalışanlar başvuruyor. Japonlar kendilerini sorarlar. Modernleşme herkesin içinde dillerini konuşurken ortaya koyabilen insanlar. savrulduğu 200 yıllık bir dünya tarihi. Bu Bu nedenle dillerini öğrenmek önemli. rüzgâr herkesi itiyor, ama değişik dereceleri var. Japonlar 20. yüzyılda herkesi şaşırtan bir modernleşme patlaması yaptı, çünkü Batı uygarlığını öğrendikten sonra onu kullanarak, kendilerine model yaratabilmeyi becerdiler. Bunun da kökünde teknoloji, bilim yatıyor. Bu uygarlığın içinde dönüşüm sağlayan teknolojiyi satın almak değil, üretmeleri gerektiğine 1920’lerde karar verdiler ve yatırım yaptılar. Türkiye’de öğrencilerin Asya’yı, Avrupa’yı inceledikleri kadar iyi incelemelerini istiyoruz. Çünkü bugünkü dünyanın modernitesinin enerjisi oradan geliyor. Bu yeni bir dünya ve enerji. O enerjiyi tanımalıyız. Avrupa entelektüel alışverişi kadar Asya entelektüellerini de anlamamız lazım. Sizce Asya’nın en önemli problemi nedir? Rejimlerin istikrarı ile insan hakları ve hukuk devletinin oturmuşluğu problemi. Ama tabii bu bütün dünyanın sorunu. Siyasi açıdan sorunsa, Kuzey ve Güney Kore’nin tansiyonlu, ayrı olması bölgede istikrarsızlık yaratıyor. Ama onun dışında ben Ortadoğu’ya nazaran Doğu ve Güneydoğu Asya’yı daha olumlu bulurum. Çünkü bölgeleşebiliyor. Bakın, Malezya bir sultanlık, Endonezya’nın aslında anayasası laik ama kendini bir İslam Cumhuriyeti olarak tanımlıyor, Kuzey Koç Üniversitesi’ne, Heybeliada Lisesi’ne Kore başka, Güney Kore başka, Japonya hoca yolluyoruz Çince dersi vermesi için. parlamenter bir monarşi, Çin tek parti Kısa zamanda çok insana ulaştık. Ayrıca sosyalist rejimi. Rejimlerin birbiriyle uyuşacak farklı etkinliklere de ev sahipliği yapıyoruz. hali yok, ama bir masanın etrafında oturup Her yıl Çince konuşma yarışması güvenlik, teknoloji transferi, ekonomik işbirliği yapıyoruz. Çin’den önemli heyet gelince konusunda konuşabiliyorlar. Bölge kendi mutlaka buraya uğruyor. Çinli yetkililer, bir içinde bir diyalog kurabiliyor. Her ülkenin kültür merkezi gibi yaklaşıyor buraya. Çin Amerika’yla ilişkisi var, göz ardı edilebilecek medeniyetine dair gelişmiş bir kütüphane bir süper power değil Amerika, ancak o hazırladık. Çin’e ilginin nedeni mi? İlki tabii olmadan da konuşabiliyorlar. Ben bunu bir ki ekonomi. Ama zamanla gördüler ve medeniyet ölçüsü olarak görüyorum. Mesela görecekler ki, Çin kültürünün çok köklü Hindistan büyük sıkıntıları, şiddet uygulayarak sürekliliği var. Düşünün, MÖ 1500 yılında birbirini kesen komitelerin olduğu bir ülke da aynı yazıyı kullanıyorlardı. Çin de şimdi ama ne yapıyor ne ediyor parlamenter dünyayı daha çok tanımak istiyor.” l demokrasisini ayakta tutuyor. Bu deneyim de önemli. l Prof. Dr. İbrahim Öztürk* Çin 2020’de ABD’yi geçer Asya ekonomisi dünya ekonomisinde nasıl bir yer tutuyor? Çin, Hindistan, Endonezya ve Japonya’nın içinde bulunduğu Asya’nın dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 10 civarında. Bu, gelecek dönemde hızla yüzde 30’a çıkacak. Çin’in Amerika’yı 2020 gibi yakalayıp geçmesi bekleniyor. Asya’nın coğrafi büyüklüğü ve nüfus dinamikleri Japonya hariç çok yüksek, kişi başı gelir olarak fakir bir coğrafya. Ancak hızla artan bir orta sınıf var ve tüketim kalıpları hızla Batılılaşıyor. Mesela, Hindistan şeker tüketmeyen bir ülkeydi, ama bu durum değişti, dünya şeker fiyatlarının bir daha düşme şansı yok artık. Asya’ya yönelik üretim de hızlanıyor. Mesela, Mercedes’in sırf Japonya’ya ayırdığı portföy yetmiyor. Başka yerlerdeki araçlarını çekip Asya’ya kaydırmaya çalışıyor. Asya, tüketim kalıpları değişirken dünyayı önümüzdeki 30 sene içinde tek başına taşımaya başlayacak. Asya dediğimizde hep Çin, Japonya’yı algılıyoruz daha çok, diğer ülkeler için de böylesi bir yükseliş söz konusu mu? OECD’nin 20122022’de dünyada en çok kimler büyüyecek diye açıkladığı rapora göre, dünya ekononomisinin on yılda yüzde 4.1 büyümesi bekleniyor. Bu büyümede birinci sırada Çin, ikincide Hindistan, üçüncüde Endonezya yer alıyor. Şu anda Asya denince sadece bu ülkeler akla geliyor, ancak Vietnam, Tayland, Tayvan, Bangladeş gibi nüfusu çok büyük ve fakir olan yerler de dönüşüm geçiriyor. Mesela kademe kademe Çin’den bazı sermayenin Vietnam’a gitmeye başladığı görülüyor. Çünkü daha ucuz çalışmaya hazırlar. Türkiye’nin Asya’yla ekonomik ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Maalesef çok zayıf. Türkiye, üretimde, ticarette ve finansta inanılmaz şekilde Batı’ya bağlı. Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin yüzde sekseni Batı’dan geliyor, ilginç bir şekilde özellikle de Hollanda, İngiltere gibi birkaç ülkeden. İhracat bağımlılığını Avrupa piyasalarında düşürmeye çalışıyor, yüzde 40’lara düşürdü de. Kafkasya, Afrika gibi yeni ülkelere açılıyor, ama Asya’yı henüz devreye alamadı. Neden? Bir, çok uzak; iki Türkler maalesef Ankara’nın doğusuyla ilişkisini kesmiş bir millet, yıllarca yok farz etmiş, şimdi dönüş yapamıyor. Çin uzmanı, kültürünü, tarihini bilen bir nesil yok. Türkiye’den çantasını alıp giden bir işadamı Çin’den ancak ithalatçı olup dönüyor. Mesela biz dünyaya gıda satmayı bilen bir ülkeyiz, ancak Asya’nın yemek kültürü, ağız tadı çok farklı ve bunu bilmediğimiz için satamıyoruz. Bir de tabii gıda, tekstil sanayii zaten Asya’da ucuz. Dolayısıyla Türkiye’ye pazar kalmıyor. Ne yapılabilir? Mesela standardı tutturursa zeytinyağı, domates suyu satabilir Japonya’ya. Ama Türkiye’nin Asya pazarına göz dolduracak şekilde girebilmesi için kültür işbirliği, bilgi birikimi yeterli değil. O yüzden de Asya’ya karşı maruz kalan bir ülke konumunda. Çin’in Türkiye’ye yaptığı ihracat 20 milyar, Kore’nin yedi milyar, Hindistan’ın sekiz milyar dolar. Türkiye niteliksiz mermerler, hammaddeler dışında bir şey satamıyor. l *MÜ / İngilizce İktisat Bölümü öğretim üyesi, Asya ekonomisi uzmanı Dünyanın en iyi Çin Enstitüsü Boğaziçi Üniversitesi, Çin’de bir nevi bakanlık gibi işleyen Konfüçyus Enstitüleri Başkanlığı’nca, Çince dil eğitimi veren ve kültürünü tanıtan dünyadaki 100’den fazla ülkedeki 400 Konfüçyus Enstitüsü arasından “Yılın En İyi Konfüçyus Enstitüsü” seçildi. Enstitünün Çin direktörü Prof. Miao Fuguang anlatıyor: “Sadece iki yıllık olmamıza rağmen, ödülü biz aldık. Enstitüde 200 kişiye Çince dersi veriyoruz. Ama sadece bu kadar değil, İstanbul’da Çince dil eğitimi kurmak isteyen okullara yardımcı oluyoruz. Mesela Sabancı Üniversitesi’nin bu sene kurduğu Çince programına buradan hoca gidiyor. Ü SELÇUK EREZ Fazıl Say yanlış yaptı nlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say, tvitter hesabında Ömer Hayyam’ın “Cenneti âlâ meyhane midir?” diye soran şiirinden bölümler aktardığında, “bir kesimin benimsediği dini değerleri aşağılama” suçundan 10 aylık hapis cezasına çarptırılmış, cezanın 5 yıllık denetimli serbestlik şartıyla uygulanmasına ve hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmişti. Avukatının itirazı üzerine 29. Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargıcı, bu hükmün kaldırılmasına karar verdi. Fazıl Say şimdi yeniden yargılanacak. Bizce Sayın Bay Say yanlış yapmıştır ve yanlışı, bunca doğru dürüst Türk şairi varken tutup Acem şairinden örnek vermeye yeltenmesidir! “Koca başlı koca kadı Sende hiç din iman var mı?Haramı, helali yedi Sende hiç din iman var mı?” diye sormuş ulusal ozanımız Pir Sultan Abdal dururken Fars şairinden örnekler aktarma doğru değildir: “Ey zahit saraba eyle ihtiram Müslüman ol terk et bu kilükali (dedikoduyu) Ehline (anlayana) helaldir naehle (anlamayana) haramBiz içeriz bize yoktur vebali (günahı)” demiş Harabi dururken Ahmedinejad’ın bile sevmediği Hayyam’dan şiirler okumak ayıp değil midir? Ya Nefi? Keşke “Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı Kimseyi etmedünüz bu işe mahrem” diyen Nefi’den birkaç mısra aktarsaydınız Sayın Say! Sonra, “Abdest alsan aldın demez Namaz kılsan kıldın demez Müftü gibi haram yemez Şeytan bunun neresinde” diyen Bolulu Dertli’nin bağlamasını yani bir müzik enstrümanını konu edinen şiiri size daha yakışmaz mıydı? “Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir” demiş olan Yunus Emre’nin hiç olmazsa yüzyıllarca önce dillendirdiği o dehşetli öngörüsünü yazsaydınız Twitter’ınıza: “Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir!” Lütfen Türk şairlerine de yer verin Twitter konserlerinizde ki sizi ayağa kalkıp alkışlayalım ve yüzlerce kez “bis”leyelim. l www.selcukerez.com İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B