Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 19 MAYIS 2013 / SAYI 1417 D Sahnede terapi yapıyorum emet Tuncer stand up yapmaya artık iyiden iyiye alışmış. Hoş, kendisini stand up’çı olarak tanımlamayı da pek istemiyor, ama işin sonunda müzikle birlikte ortaya çıkan keyifli hikâyeler bir stand up’ı çağrıştırıyor. Stand up mı değil mi bilemeyiz ama Tuncer yeni oyunu Kaytan Dudak’la oldukça ilgi çekiyor. Bu ilgi çekici oyun da artık Leman Kültür’ün mekânlarında izleyiciyle buluşuyor. Tuncer’le yeni oyunu ve sahne kariyeri hakkında konuştuk. Stand up yapmaya nasıl karar verdiniz? Sahneden biriktirdiklerim sayesinde ortaya çıktı. Kendiliğinden stand up’a dönüştü. Ben de pek farkında değilim nasıl olduğunun. Söylediğim şarkılar ve onların teması etrafında dönen hikâyelerle bir gösteri yapıyordum. O hikâyenin içindeki insanları canlandırarak anlatınca iş gösteriye dönüştü. Şarkıların hepsi bildiğimiz şarkılar. Fakat hikâyeleriyle dinleyince bambaşka şeyler DENİZ çağrıştırıyor. ÜLKÜTEKİN Sonradan içine Demetlana gibi bir karakter oturdu. Onu çok benimsedi izleyici. Zaten bana gelenler, oyunculuğumu ve yorumculuğumu bildikleri için, oyunculuğun müzikle birleşeceğini biliyorlar. Leman Kültür’ün Ceo’su Kemal Bey beni Hayal Kahvesi’nde gördü ve “bu iş Leman Kültür için biçilmiş kaftan, bunu mutlaka yapmalıyız” dedi. Biz de böylece başladık. İşin hikâye anlatıcılığı yönünden bakarsak, zor kısmı, sahnede tek başınayken izleyicileri orada tutabilmek. Öyle bir kaygım olmadı. Ben öncesinde sahneye çıkmak istemeyenlerdenim. Ancak çıktıktan sonra da indiremezsiniz. Her zaman bir kaygı ve beklenti var, çünkü insanların gözünde çok iyi bir yerdeyim. Etrafımızda da çok başarılı insanlar var, ama onun da geçmişine bakınca görüyoruz, bayağı bir altyapı olması gerekir. Ben bunu söylüyorsam, karşımdaki insanların bunu demesini istemem. Bu yüzden yanımdaki insanların da “Demet bravo çok iyiydin” demesindense eleştirmelerini tercih ederim, ha eleştiri kaldırabiliyor muyum? Kaldırmaya çalışıyorum. Yani çok hırpalayan bir şey de olabilir ama bunu da sindirebilmek gerekiyor. Hep bir bahanemiz vardır, onları bir kenara bırakınca, hak vermeye başlıyorum. Bunu bilip nabzı da iyi koklayabilince, pek bir sorun yaşamadım. Leman Kültür’deki seyirci acımasız mı? Burası bir mizah dergisi ve karşılarındaki işe karşı seyirci de acımasız olabilir. Doğru söylüyorsunuz. Bu da kaygılarımdan biriydi. Yanız buraya gelenler sadece Leman Dergisi’ni takip edenler değilmiş. Mizaha açık olanlar buradaymış. Sonuçta bu bir müzikal stand up ve burası Cem Yılmaz’la Ata Demirer’in çıktığı sahne. Bu da bir baskı unsuru olmalı. Çünkü bu sahnede stand up yapacağım derken heba olan çok genç de oldu. Ama ben stand up’çı değilim. O yüzden heba olmam. “Ben stand up’çıyım, ben varım artık” diye garipliklerle çıksaydım evet ama benim yaptığımı kimse yapmıyor. Böbürlenmek anlamında söylemiyorum, ama bu benim oyunculuğumla yorumculuğumu kattığım bir şey. Çünkü anlatacak o kadar hikâye var ki, ben de dahil herkeste var, “kardeşim tek benim başıma mı gelir bu”, değil, insanlar bazı şeyleri çok yakınlarına bile söyleyemiyor ve sadece onlara oluyormuş gibi oluyor. Oysa bak ona da olmuş bana olmuş. Bir anlamda terapi... Aynen, ister istemez öyle oluyor. Birçok şeyi gözlemledikten sonra insanlara birşeyler geri vermem gerekiyor. Bunları hikâyeler ve şarkılarla hatırlatıyorum. Kadınerkek, anneçocuk ilişkisi ve aslında her şeyin altında yatanları nasıl söylediğin önemli. Ortaya keyifli bir şey çıkıyor. Buna stand up mı denir? Bu işi müzikle yapan yurtdışında da pek yok. Bizde laf lafı açıyor, o laf da konuyu bir şarkıya getiriyor. Atıyorum 1975’te “bizim uluslararası platformda yer almamız gerekiyor” diyerek Eurovizyon’a katılmaya karar verilmiş. Şarkı için hem halk oylaması hem de TRT’nin seçimi yapılıyor. Halk oylamasını Ali Rıza Binboğa kazanıyor, TRT “saçmalamayın” diyor ve Semiha Yankı gidiyor. O şarkı da “Seninle Bir Dakika”. Sen çık “sevişmek bir dakika” de sonra da 12 puan bekle. Türk kadınlarına sesleniyor, “bir sorun var” diyor. Şimdi bu hikâye, kabare ortamında daha anlatımlı bir formata bürünüyor. Sırf Türk değil Eva Peron ya da Edith Piaf’ı araya sokmak için de müzik aracı oluyor. l ashura yeniden sahnede 2004’te 14. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde ilk kez oynanan ashura, 2010 yılına kadar yurtiçi ve yurtdışında önemli festivallerde yer almış, seyirciler ve eleştirmenler tarafından ilgiyle karşılanmıştı. ashura, 20, 21, 22, 23 ve 24 Mayıs’ta sadece beş gösteri ile yeniden garajistanbul’da. Üç büyük dinde pek çok karşılığı olan ashura bu sefer, “yüzlerce yıldır yok edilen ‘ötekiler’ için bir taziye” olarak çıkıyor karşımıza. Mustafa ve Övül Avkıran’ın oynadığı tiyatronun müziğine; Sema, İhsan Kılavuz, Nuri Harun Ateş şarkıları, Murat Bekin perküsyon, Kamucan Yalçın klarnet, Çağlayan Çetin viyolonsel, Selahattin Yazıcıoğlu kontrbas ve Eser Gündüz bağlaması ile ses veriyor. ashura; yüzlerce yıldır, Anadolu toprakları üzerinde “homojen” bir toplum yaratma adına oradan oraya savrulan, zorunlu olarak göç ettirilen insanları, dilleri, dinleri, sürgünlerin göç yollarını, göç yollarında 12 dilde söylenen şarkılarla anlatıyor. Yüzlerce yılda oluşan sözlü miras ile resmi tarih bilgisinin müziktiyatro tanımı içinde yeniden sorgulanmasının yapıldığı oyunu izlemek için yeniden sunulan bu fırsatı değerlendirin. l Telefon: 0212 244 44 99 http://garajistanbul.org/ DEMET TUNCER’in yeni gösterisi Kaytan Dudak, izleyiciye ucu açık bir eğlence vaat ediyor. Tuncer’in sahnesinde müzik de var hikâyeler de ama en önemlisi bol kahkaha. Samsun’da sanatın farklı tonları K aradeniz’in en önemli şehirlerinden olan Samsun artık uluslararası bir müzik festivaline ev sahipliği yapıyor. 25 Mayıs7 Haziran tarihleri arasında yapılacak Uluslararası Samsun Müzik ve Sahne Sanatları Festivali halk müziğinden klasik müziğe kadar çok geniş bir yelpazedeki müzikal çeşitliliği ve başta dans olmak üzere sahne sanatlarının çok farklı renklerini bir araya getiriyor. Festivalin sanat yönetmenliğini ise Samsun Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü Mehmet Yılmaz üstleniyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteklediği, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Samsun Valiliği, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Adeka’nın ana sponsorluğunda gerçekleşecek festivalin açılışını dünyaca ünlü opera sanatçısı Thomas Hampson yapacak. Eleştirmenlerin “dünyanın en etkileyici lirik baritonu” olarak gösterdiği Hampson, Amerika ve Avrupa’nın önemli sahnelerinde solist olarak sahne almasının yanı sıra yüz yetmişin üzerindeki müzikal kayıtlarıyla da beğeni toplayan bir isim. Sanatçıya, şef Lorenzo Castriota yönetimindeki Samsun Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşlik edecek. Festivalin bir diğer ilgi çekici konuğuysa Anadolu Ateşi Dans Topluluğu. Anadolu’nun gizli kalmış halk danslarının modern dans ve baleyle birleştiği gösteri, sanatseverleri müzik ve dans ile büyülü bir yolculuğa çıkaracak. Klasik Türk müziği ve tasavvuf müziğinin önde gelen Sırasıyla: Anadolu Ateşi, Thomas Hampson ve Nezaket Teymurova. isimlerinden Ahmet Özhan da festivalin bir başka konuğu. Samsun Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ile birlikte sahneye çıkacak. Özhan, gecede sanatseverlere kendine özgü etkileyici yorumuyla özel parçalardan oluşan bir repertuvar sunacak. Festival ilk yılında büyük bir sürpriz gerçekleştiriyor ve Rusya’nın eğlenceli grubu Balalayka‘yı da müzikseverlerle buluşturuyor. Devlet Akademik Rus Ulusal Topluluğu sanatçılarından oluşan Balalayka, Kayyusha, Kalinka ve Polyushka Polye gibi ünlü Rus halk şarkılarına getirdiği keyifli yorumlarıyla beğeni toplayan bir müzik topluluğu. Genellikle tek başına çalınan bir Rus çalgısı olan ve gruba da ismini veren Balalayka da bu konserde muhteşem bir orkestra eşliğinde seyirci karşısında olacak. Balalayka’yla yakın diyarlardan gelen bir başka konuk da Samsun da izleyicilerle buluşuyor. Azeri halk türkülerinin güçlü sesi Nezaket Teymurova festivalin en dikkat çeken isimleri arasında. Birçok ülkede Azerilerin ünlü halk şarkılarından biri olan “Gal sene gurban“ yorumuyla tanınan Teymurova, iki konserle sahne alacak. Müzikseverleri geleneksel ritimlere doğru bir yolculuğa çıkaracak olan Ankara Devlet Türk Dünyası Müzik Topluluğu, dans ve müziği aynı sahnede birleştiren Gürcü topluluk Rustavi ve Türksoy opera yıldızlarının konseri de festivalin diğer etkinlikleri arasında. Kapanış ise Murat Kotallı’nın bestelediği ve Şükriye Tutkun’un seslendireceği Âşık Veysel Oratoryosu’yla yapılacak. Festivalin biletleri My Bilet gişelerinden ya da My Bliet internet sitesinden edinilebilir. l www.mybilet.com C M Y B