17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 MAYIS 2013 / SAYI 1417 3 Oyun içinde oyun var: Sınıf Mücadelesi Sınıf Mücadelesi, şimdi bir oyuna konu oldu. Marksist felsefeci, siyaset bilimci Bertell Ollman’ın yarattığı oyun, Yordam Kitap tarafından Türkiye’de de satışta. Kişilerin değil, işçiler ve kapitalistler olmak üzere sınıfların yarıştığı oyun, gerçek hayattan durumların yer aldığı şans kartları, kullanım kılavuzu ve oyun tahtasıyla bir kitap niteliğinde. ESRA AÇIKGÖZ Baştarafı 1. Sayfada Tanınan bir Marksist felsefeci, ödüller almış bir siyaset bilimcisiniz. New York Üniversitesi’nde politika dersi veren bir profesörün “oyun”la işi ne? Keşke ben de bilsem (gülüyor). Yazar bir arkadaşımla burjuva kültürü üzerine çok tartışırdık. Masa oyunları da konularımızdandı, çocuklar ve gençler dünyayı bu oyunlarla anlamaya çalışıyor ve çoğu zengin olmak üzerine. Düşünün, “Yalan söyle, aldat ve çal” adında bir oyun vardı. Bunun alternatifi olmalı, diye düşündük. O zaman komünist ülkeler vardı. Rus bir arkadaşıma sorduğumda, “Evet, ‘Amerikalıları Aya En Hızlı Kim Götürecek?’, adında bir sosyalist oyunumuz var” dedi. Macaristan’daki arkadaşımsa “Var, adı da; En hızlı kim Dacia marka araba alacak?” dedi (Gülüyor). Bunları duyunca, sosyalist oyun nasıl olabilir, diye tartıştık. Ben daha ileri gidip 45 sene tatillerde notlar aldım. Karım ve oğlum, delirdiğimi düşünüyorlardı. Oyunu hazırladığımdaysa, artık delirdiğimden emindiler. İlk onlarla mı oynadınız? Sosyalist oyun hakkında konuştuğum arkadaşım, eşlerimiz ve onun kızıyla oynadık ilk. Arkadaşım, kapitalisti oynadı, on yaşındaki kızı işçileri. Kızına karşı çok acımasızdı, iyi bir kapitalistti yani, ama işçiler kazandı. Herkes çok eğlendi. Ama annesi, yatma vakti geldi, dediğinde küçük kız “Tüm güç işçilerde” diye direndi. O an, “Ben ne yaptım” dedim (gülüyor). Platon’un “Yasalar” kitabında oyun keşfedenler hakkında bir bölüm vardır, “Dünyadaki en tehlikeli insan oyun keşfedenlerdir, çünkü insanlar, özellikle çocuklar oyundan öğrenir” der. Bunu okuduğumda komik gelmişti, ama şimdi emin değilim. Oyunu piyasaya çıkarabilmek için de epey uğraşmışsınız... Büyük oyun şirketlerine yolladım, bakmadılar bile. Sonunda 12 profesör arkadaşımla Sınıf Mücadelesi AŞ’yi kurup kendimiz yaptık oyunu. Çok popüler oldu. New York Times gibi gazetelerde bir senede 300 haber yayımlandı. Yarım milyon sattık. Oyuncak işindeki bir arkadaşımız, oyun satanlar çok muhafazakârdır, sosyalizm başlıklı oyun almazlar, hatta onu üreten firmanın diğer oyunlarını da almazlar, demişti. Doğru çıktı. Kanada’da büyük bir zincir 500 tane alıp bir haftada sattı, ama başka almadılar. Nedenini sorunca genel müdür “Baştan almamız hataydı, bu oyunu alan herkes cehenneme gidecek” dedi. Yine de şimdiye kadar beş dile çevrilip satıldı oyun. Şimdi de Türkiye’de. İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca’ya çevrildi. İtalya’da oyunu büyük bir zincir sattı, Adam milyoner olmuş Gelelim girişimciliğine... Oyunu çıkarmak için şirket kurduğunuzda karşı cepheye geçmiş oldunuz, sonra da yaşadıklarınızı, “Marksist Bir İş Adamının Gerçek İtirafları” kitabında anlattınız... Kitabımı, Amerika’daki altıncı büyük yayınevi yayımladı. Hiç sosyalist kitap basmamışlar, bu tek. Zincir kitapçılara dağıtım yaptıkları için kitabın basılmasını kabul ettim. Ama kitabımı kitapçılar almadı, başlığında sınıf mücadelesi olduğundan. Peki çok para kazandınız mı; en iyi kapitalistler eski solculardan çıkar, denir. Doğru muymuş bu? Benim için Milyoner Marksist diye yazdılar. Marksist dergiler her sene 10, 20 dolar yolla şeklinde bağış mektupları yollar. Artık bana 20 bin dolar yolla diye mektup yolluyorlar. Warner Brothers hayatımı film yapmak için anlaşma da yapınca herkes milyon dolar aldığımı, zengin olduğumu, zannetti. Bir gün elimde oyunla asansörden çıkıyordum, yaşlı bir adam, “A, bunu biliyorum, yapan adam milyoner olmuş” dedi (gülüyor). Halbuki gece dişlerimi gıcırdatıyordum, batıyoruz, batıyoruz, diye baya stresteydim. İyi Marksistler illa iyi işadamı olmuyormuş. 12 bin dolar kaybettik, ki o para da arkadaşımındı. Özellikle küçük sosyalist kitapçılar para yerine “Siz de sosyalistsiniz, anlarsınız bizi, pek paramız yok” diye mektup yolluyordu (gülüyor). İşçiler, öğrenciler alabilsin diye ucuza sattık oyunu. 34 sene kendimiz yürütüp savaş oyunları satan bir şirkete devrettik. Bu da onlar için bir savaş oyunuydu. Ama korktukları için, “Bu oyunu ciddiye almayın, eğlence içindir” uyarısıyla sattılar, çok sinirlendim. 94’ten sonra üretmediler, iyi oldu. Şimdi Türkiye’de satılacak. “Sınıf Mücadelesi oyun değildir” diye tepki gösterenler olmadı mı? Olmaz mı? En yakın arkadaşlarımdan biri birkaç sene konuşmadı benimle. Oyun yoluyla sınıf mücadelesinin dalga konusu olacağını düşünmüştü. Böyle olmadığını gördüm. l ama çok korkuyorlardı. Oyunu tanıtmaya İtalya’ya davet ettiklerinde büyük basın toplantısı düzenlediler. Bir arkadaşımı tercümeyi kontrol etmesi için çağırdım. Çünkü genel müdür, gerçek hayattaki sınıf mücadelesine girme, eğlenceli kısımlarını anlat, deyip duruyordu. Sınıf mücadelesi hakkında söylediğim hiçbir şeyi çevirmemişler. Umarım şimdi söylediklerim çevriliyordur (gülüyor). Oyunun Marksist mücadeleye nasıl bir katkısı olabilir? Sınıf mücadelesini sosyalistlerin kazanması için, sınıf bilincinin oluşması ve kapitalizmi reforme değil, alt eden, işçi sınıfını temsil eden bir parti şart. Oyun da bu rotada ilerliyor. Yoğun mücadele noktalarına işçiler, partileri olmadan girerlerse kesin kaybediyor. Bu yüzden oynayan çocuklar şunu anlıyor ki, başarı için işçi sınıfının partisi olmalı. Evet, bu bir oyun, ama aynı zamanda bir eğitim. Oyun kılavuzu bir kitap gibi. Yarım milyon satıldığını ve birini altı kişinin oynadığını düşünürsek, Marks ve Engels’in kitaplarından sonra en çok okunan Marksist kitap. Bununla büyük gurur duyuyorum. l Sular çekildi, sorun göründü Marksizmin dünyayı, uygarlığın nereden gelip nereye gittiğini anlamak için gerekli olduğunu söylemiştiniz. Peki sizce bugün uygarlık nereye gidiyor? Rosa Luksemburg en güzel yanıtı vermiş; “Ya Sosyalizm ya Barbarlık”. Barbarlığı ilk başta faşizm olarak algıladım, ancak faşizmde bile trenler vaktinde çalışır. Barbarlık modern uygarlığın bitişi, günlük hayatımızdaki her şeyin yok olması demek. En iyi örneği çevrede yaratılan tahribatta görülüyor; kirlilik, çeşitliliğin yok olması... Sistem, kâr için hayatımızı yok etme hakkını kendinde görüyor... Kapitalizm, krizler yaşıyor, zaten Marksizme göre krizler, kapitalizmde periyodiktir. Kapitalizmin sürmesinin bir koşulu insanlara iş imkânı sağlamasıdır. Yani herkesin çalışmasının mümkün olmadığı bir noktaya gelinirse sistem devam edemez. Bugün otomasyon ve uluslararası taşeronlaşma nedeniyle buna doğru gidiliyor. Çünkü krizlerde kapitalist hâlâ parasını kazansa da işsizliğe çözüm getirilemiyor. Büyük işsizler ordusunun örgütlenmesi önemli. Krizler birçok görünmez şeyi şeffaf hale getirir. Tıpkı gelgit sonrasındaki berraklık gibi. Krizlerde işçinin bir sınıfın parçası olduğunu algılaması kolaylaşıyor. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle