18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 ZOE RYAN 24 KASIM 2013 / SAYI 1444 Geleceği tasarlayan küratör İkincisi önümüzdeki yıl yapılacak İKSV İstanbul Tasarım Bienali Küratörü Zoe Ryan, yaratıcı beyinlerden manifestolar istiyor. Yanlış anlamayın, istediği A4 kâğıda yazılmış bir metin değil, bir eylem hatta provokasyon. Venedik ve zaman D G elecek artık eskisi gibi değil, İkinci İstanbul Tasarım Bienali Küratörü Zoe Ryan bu başlık altında, “şu anda gelecek nedir” sorusuna yanıt arıyor. Cevap verebilmek için önümüzdeki yılın 14 Ekimi’ne kadar süreniz var. Ryan tasarımın dünyayı şekillendirme gücünü, sorgulayıcı bir nitelik kazanması için fikir yürüten bir Fotoğraf: UĞUR DEMİR bienal oluşturmak istiyor ve parlak fikirleri de heyecanla bekliyor. Yeniden yazmak değil de, kesinlikle Bu Bienal kafanızda neler üzerine yeniden düşünmemize yardımcı canlandırıyor? olacak. Uzun süre müzede çalıştım ve Bu İstanbul’a üçüncü gelişim. modern tasarım üzerine çok sayıda Yavaştan masabaşı toplantılarını çalışmam var. En çok ilgimi çeken şey ayarlamaya ve tasarımcılarla görüşmeye insanların tarihe not edilişleriydi. Özellikle başladım. Oldukça iyi zaman geçiriyorum. sanat ve tasarım alanında belli başlı isimler Buralardaki en parlak fikirli insanlarla var, ama ya diğerleri? Hem geçmişten tanışma şansım oldu. Bienal, yaratıcılk hem de gelecekten gözardı ve tasarım anlamında bir çeşit edilen, ilham verici insanlar elitlik testidir. Bence bu yüzden, arayacağız. bienal burada olup bitenleri Bu bienal için tasarımı anlamamıza yardımcı olacak ve nasıl bir konseptte ele hissetmemizi sağlayacak. alacaksınız? Bienal teması geleceği Tarihten ipuçları çıkarmaya işaret ediyor, ama aynı çalışırken, bir yandan da zamanda geleceği gelecek için yeni fikirler yeniden şekillendirmekten arayacağız. Aynı zamanda bahsediyor. DENİZ manifestoyu yazılı bir metin Bienal hakkında ÜLKÜTEKİN olarak görmektense, çağdaş düşünürken, tasarımın bugün bir manifestonun nasıl bizim için ne anlama geldiği ve olabileceği hakkından fikirler de arıyoruz. ne gibi engeller barındırdığı üzerine kafa Bir obje ya da provokasyon da olabilir. yordum. Gelecek hakkında ilham verecek Tasarımı günlük hayatta her yerde bir şeylere ihtiyacımız var. Dünyada her görebilirsiniz. Ancak biz sadece sorun şey hızla değişiyor, üstünde durulması çözücü tasarımlar değil aynı zamanda gereken çok ciddi durumlar var. sorunla bağlantılı konular hakkında Tasarımcıların da dünyayı şekillendirmek araştırmacılar arıyoruz. Tasarımcılar için büyük bir potansiyellleri var. Benim bize kendi alet çantalarıyla gelsinler. Bir açımdan geleceğin şekillenmesi çok endüstriyel tasarımcı kendi alanında farklı anlamlara geliyor. Kaç yaşındasın, çalışmak isteyebilir, öte yandan ses nerelisin ya da nasıl bir geçmişin var gibi tasarımcıları da arıyoruz, gıda tasarımcıları sorularla da ilgili. Bu yüzden manifestoları da, hislerimizin tasarımcılarını da. bir düşünce platformu gibi kullanacağız, İnsanları hareketlendirecek bunlar tasarımcılar için bir taslak olacak. ve hislerine dokunacak şeyler mi 20 yüzyılın gerçekleşmeyen ideal dünya arıyorsunuz? ütopyaları hakkında düşünmelerini Kesinlikle, ve ayrıca bu projeler kendi sağlayacak. Özellikle Avrupa’da iki savaş yaşam alanlarıyla bağlantılı olmalı. Bir sonrasında yaşanan değişim, büyük bakış açısı ve niyeti olan projeler arıyoruz. ölçüde mimarların şekillendirdiği yeni Böyle bir projenin sonucu ne olursa olsunkamusal alan tarafından oluşturulan fiziksel bir manifestodur. toplum anlayışı hakkında yeniden Ne olduğunu somut bir şekilde düşüneceğiz. Umuyorum ki, bununla görmek mi istiyorsunuz? sınırlı kalmayız, insanlar geleceği Evet, mutlaka görmek istersiniz. şekillendirmenin farklı yollarını bulurlar. Projenin ne işe yaradığını yazan bir kâğıt Bu manifestolar tarihin yeniden yerine gerçekten işlevsel olup olmadığını yazılmasına da yardımcı olacak mı? görmek lazım. Benim için tasarımcıların sadece estetik kaygılar taşıdığının sanılması ve bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek çok önemli. Tasarımı çağdaş sanatta ayrıştıramamakla alakalı bir durum olmalı. Evet, çağdaş sanatta, sanatçının bir bakış açısı olmasını ve sizi sorgulatacak işler yapmasını beklersiniz. Tasarım da kendi yöntemleriyle bunu yapar. Aslında bu noktada çok da kısıtlayıcı olmak istemem. Yeterince açık olmak ve önümüze neler geleceğini görmek istiyorum. Ayrıca birtakım online inisiyatifler için adım atmaktan bahsediyorsunuz. Bu inisiyatiflerin amacı ne olacak? Çok aktif bir ortam istiyoruz, İnternet de oldukça hareketli bir mecra. Sırf o da değil aynı zamanda birlikte pek çok fikri ve manifestoyu konuşabileceğimiz bir alan. Aynı zamanda insanlar sunumlarını çok farklı yöntemlerle yapabilir ve fikirleri uluslarası alanda tartışabiliriz. Çünkü bu uluslararası bir bienal. Türkiye’deki yaratıcı beyinleri küresel alandakilerle bir araya getirmek istiyoruz. İstanbul son bir yıldır politik ve sosyal açıdan oldukça hareketli bir yer. Tasarım dünyası da bundan etkileniyordur mutlaka. Sonuçta İstanbul’da yaşamıyorum ve bir sonraki ziyaretimde mutlaka daha fazla bilgi edinmiş olacağım. Mutlaka buradaki yerel halka iletişimde olmak gerekiyor. Daha tema açıklanmadan önce insanlarla konuşmaya başlamıştık. Buradaki sofistikelik seviyesi bir hayli yüksek. Mimarlar, açık görüşlü, pratik ve disiplinlerarası geçişlere yatkın. Bunu her yerde göremezsiniz. Tasarımcılardan oluşan bir düşünce takımım var ve onlar da bienalde önemli rol oynayacaklar. Proje üretecekler, tasarım küratörlüğü yapacaklar. l V ükkânın vitrininden içeri İşte o yüzden habersiz pat diye doğru bakıyorum. Evet, dükkânına dalınca kalp sektesinden gidecek gibi oluyor. Diğer orada... Bir an bile dükkânları kapatmış, eski ortağı durmadan acelem var gibi kapıyı Franco ölmüş, bir tek Campo S. açıp içeri dalıyorum: Ciao Alberto! Stefano’daki yeri duruyor. Ebru tipik Selam Alberto! bir Venedik sanatı kabul ediliyor. Donup kalıyor. Yüzü şaşkınlık Venedikliler Türkler ile etkileşim içinde. Zaman havada asılı... Bir an sayesinde bu sanatı öğrenmişler. sonra kucaklaşıyoruz. Birbirimizi Ama işler eskisi gibi değil, bir bırakmıyoruz. Şaşkınlık ve sevinç... AYLİN zamanlar Alberto’nunki gibi pek çok Zaman duruyor ya da belki ÖNEY TAN ebru kâğıt satan yer varken, artık hiç daha doğru bir ifadeyle zaman göremiyorum. Venedik hem aynı, geri geliyor. 20 yıl aradan sonra hem çok değişmiş. Karnaval zamanı değil, ama Venedik’teyim. Venedik’te geçmişimi arıyorum, sanki öylesine kalabalık. Her yer çoğu Çin’de kendimi arıyorum. Kaybettiğim yılları geri yapılmış turistik eşya satan yerlerle dolmuş. sardırıyorum. Eski sevdiğim yerleri bulmakta zorlanıyorum. Alberto Valese çok eski bir arkadaş. Neyse ki iyi şeyler de oluyor. Ayaküstü bir Muhtemelen dünyanın en iyi ebru sanatçısı. içki içtiğimiz şarapçılar yerli yerinde duruyor. Yıllar önce Venedik’te genç bir grafik Üstelik çok iyi yenileri de açılmış. İstanbul’da öğrencisiyken bu işe merak sardırmış, bir tane bile kalmayan ayaküstü tek atılan defalarca Türkiye’ye gelmiş, gide gele tekniği meyhane geleneğinin benzeri burada yaşıyor. iyice kapmış. Hatta Üsküdar’da arayıp sorup Özellikle Rialto civarı pazar alışverişine gelenler gelmiş geçmiş en büyük Ebru ustalarından muhakkak bu ayaküstü şarapçılara uğruyor, bir Mustafa Düzgünman’ı bulmuş, onun bile kadeh bir şey içip tanıdıklarıyla laflıyor, öyle evin takdirini kazanmış. Sonra Venedik’te bir ebru yolunu tutuyorlar. Yanına atıştırmalık mezeler dükkânı açmış, adını da “Ebru” koymuş. Ben de oluyor. Cicheti denilen bu atıştırmalıklar tanıştığımda tam 3 dükkânı vardı ve atölye bazen ufak bir sandviç, bazen kızarmış tek bir olarak kullandığı ufak olanında Türk bayrağı enginar goncası, bazen bir lokma salam, bazen asılıydı. Tanışma hikâyemiz de enteresan. zeytinyağlı bir sebze olabiliyor. Her zamanki Venedik’te taş koruma teknolojisi üzerine favorimiz Do Mori’de bir tek atıyoruz. İlk gün bir burs kazanmıştım. Alberto’yu basında hakkında çıkan yazılardan tanıyordum. Aklıma koydum gidip tanışaçağım diye. Ama serde utangaçlık da var, kaç kere dükkâna gittiysem de kendimi tanıtıp, “Türkiye’den geliyorum” diyemedim. Venedik ufak yer elbette. Bizim kurs koordinatörü Paolo ile bir akşam barlarda dolanırken, siz tam birbirinize göresiniz, diye beni birisiyle tanıştırdı. Laura Balich, ilk tanıştığımız dakikadan itibaren Venedik’te her kapının anahtarı oldu. Bir gün beni akşam yemeğine çağırdı, Alberto Valese tanışmanı istediğim çok kişi var, diyerek. Avlu hava soğuk ve yağmurlu. Ama gene de kapalı kapısından girip merdivenle sofranın kurulduğu yeri olmayan al Mercà’nın önünde insanlar büyük terasa çıkarken Alberto’yu gördüğümü kuyruk oluyor. Minik top ekmek içi sandviçleri hatırlıyorum. çok güzel, ama asıl hiç bir yerde bulunmayan İşte o günden sonra arkadaş olduk, Orada ufak üreticilerden şarapları ile meşhur burası. olduğum sürece hep görüştük. Bir zaman Yiyecek işi ise asıl All’Arco’da iyi. Burası da gene sonra aklımıza esti, Artisan’ın sahibi Ertan ufak üreticilerden çok enterasan nadir peynirler Mestçi ile rahmetli Sevgi Gönül’ü ikna ettik, bulmasıyla ünlü. Cibre ve yaban mersini karışımı Sadberk Hanım Müzesi’nde Alberto’nun büyük içinde fermente olmuş küflü peynir ile kızarmış bir sergisini açtık. “Venedik’te Ebru” sergisi o ekmek üstüne bir crostini hazırlıyorlar, akıllara zaman için görülmemiş kapsamda bir ebru durgunluk verici lezzette. koleksiyonu içeriyordu. İddialı konuşmak Laura ile bütün bunları turluyoruz. Bazı insanlar gerekirse Türkiye’de ebru sanatçılarını etkileyen, beni kokumla hatırlıyor. O zamanlar sürekli birçok tekniğin ilk kez Türkiye’de denenmesine paçuli sürerdim, yıllar var ki pek kullanmıyorum, neden olan bir sergi oldu. Daha önce kumaş ama gelmeden önce aklıma geliyor, çantama üzerine veya üç boyutlu obje üzerine hiç atıyorum. İyi ki aklıma gelmiş. Herkes hatırlıyor. ebru çalışılmamışken, büyük boyutta ebru Anılar canlanıyor. Venedik’te zamanı geri hiç yapılmamışken Alberto’nun sergisinden sarmak güzel. Alberto kızıma bir kaleidoskop sonra böyle bir furya başladı. Sergiyi yapmanın hediye ediyor. Ne güzel dünyayı rengarenk kendisi bile bir maceraydı, hâlâ aklım almıyor görecek! Bana da yeni başladığı geometrik nasıl bir maceraya girmiştik diye. Son Venedik’e ebru serisinden bir tane seçiyor. Laura’nın gittiğimde teknesiyle havaalanına kadar tam karşısındaki barda kurs koordinatörüm bırakmıştı. Neredeyse 20 yıl olmuş. Bir daha geri Paolo Panin ile buluşuyoruz. Çok komik bir dönemedim, o da hiç Türkiye’ye gelemedi. Yıllar oğlu var, tıpkı kendisi. Laura her zamanki gibi var ki hiç haberleşmedik. Zaman akıp gitti, daha evinde kocaman bir parti veriyor. Aman tanrım doğrusu hangi ara akıp gitmiş anlamadık; gitti. sanki daha dün buradaydım. Hepimiz biraz yaşlanmışız, ama sanki aynıyız... Aradan geçen 20 yılı düşünmek bile istemiyorum, neyse ki yanıma kâr kalan kızım dışında. O da Venedik hayatına karışıyor, bir bakıyorum ikinci gün ben şaşırdıkça yolu o buluyor. Aferin ona! Benim sevgili kentimi benimsedi hemen... enedik’te son gecemizde Laura bu Gece Teatro Malibran’da Negrita konserine kremayı yaptı. Kızım kâseyi de beraber gidiyoruz. Grubun solisti Pau bizimle aynı yiyecekti neredeyse. Hemen tarifini aldım. evde kalıyor. Gece eve tekneyle dönüyoruz. Mascarpone yağlı tuzsuz bir peynir. Venedik’e geri dönmek iyi geliyor. Geri Bulamazsanız tam yağlı süzme yoğurt veya dönüşün sebebi kendime bir hediye vermek, başka bir peynirle de deneyebilirsiniz. doğum günümü burada kutlamaktı. İyi ki de 4 yumurta sarısı, 4 çorba kaşığı şeker, dönmüşüm. Zamanıymış. Venedik’te zaman 400 gr mascarpone, 4 tatlı kaşığı tarçın durmuş, beni bekliyormuş. Dolunay ışığında Yumurta sarılarını şekerle iyice krema gibi Negrita’nın sözleri kafamda yankılanıyor. Forse olana kadar çırpın. Mascarpone ve tarçın ile é un sogno brutto; Passerá! Belki de kötü bir karıştırın. Eğer isterseniz yumurta aklarını da rüya: geçecek! Tekrarlıyorum, evet kötü bir ayrıca kar gibi çırpıp en son ekleyebilirsiniz. rüyaydı ama geçti gitti... l O zaman krema daha köpük köpük Crema alla Canella (Tarçınlı krema) olacaktır. Buzdolabında bekletin. l [email protected] İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın [email protected] C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle