02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 20 MAYIS 2012 / SAYI 1365 “Öteki”lerinizi tanıyıp kendinizle yüzleşin ESRA AÇIKGÖZ B aşbakan Tayyip Erdoğan açıkladı: “Dört tane kırmızı çizgimiz var. Tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek din (ay aman pardon bu bir dil sürçmesiydi!)”. Yani MüslümanSünni, Türk, ataerkil bir devlet ve toplum anlayışının yapılandırdığı bir dünyada büyüyoruz hepimiz. Haliyle hep “öteki”lerimiz oluyor; Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Aleviler, ateistler, gay’ler, travestiler... Birbirimizden uzaklaştıkça sınırlarımız daha da kalınlaşıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bir grup öğrenci, işte bunu engellemek, insanlara birbirini tanımak, dinleme fırsatı vermek için bir etkinlik düzenliyor bu yılki YTÜ Davutpaşa Kampusu’nda yapılan bahar şenliklerinde: Yaşayan Kütüphane. “Öteki”lerinizi tanımak, önyargılarınızla yüzleşmek için iyi bir fırsat bu, şimdiden ajandanıza 2930 Mayıs tarihlerini not alın. Ayrıntılı bilgiye yildizyasayankutuphane. blogspot.com’dan ulaşılabilirsiniz, ama önce proje ekibine kulak verin... Yaşayan kütüphane projesinin çıkış noktası nedir, neden böyle bir şeye ihtiyaç duydunuz? Bu fikir ilk olarak Kopenhag’da yerleşik “Şiddeti Durdurun” isimli bir gençlik örgütü tarafından geliştirildi ve 2000 yılındaki Roskilde Festival alanında ilk kütüphane kuruldu. Türkiye’deki ilk Yaşayan Kütüphane uygulaması Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Gençlik Çalışmaları Birimi tarafından 2007’deki Barışarock Festivali’nde uygulandı. Yıldız Teknik Üniversitesi olarak 2011’de bahar şenliklerinde ilkini gerçekleştirdiğimiz proje, insan haklarına ve insan onuruna saygıyı teşvik eden bir araç olması yönünden önemliydi bizim için. Kişilere ve gruplara karşı ayrımcılığa yol açan önyargılarla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla yapıcı diyalog ortamı sağladığı için ihtiyaç duyduğumuz bir proje oldu. Kitapların hikâyelerine dair neler anlatabilirsiniz? Tüm kitaplarımızın anlattığı ortak şeyi anlatabilirim; “Hepimiz farklıyız ve hepimiz eşit”. Ayrımcılığa yol açan önyargılar hakkında değil de önyargı duyulan insanların kendisiyle konuşmak için davet ettiğimiz kütüphanede kitaplarımızın yaşadıkları sizi düşünmeye davet edecektir. En iyisi kitapların hikâyelerini kendi ağızlarından dinlemek için kütüphanemize bekleyelim biz sizi... Bu projenin neyi sağlasa başarılı olduğunu düşüneceksiniz? Gelen okuyucuları “insan hakları” ve “insan onuru” kavramları üzerinde düşünmeye sevk edersek başarılı olmuş olacağız. Teknik olarak da geçen sene ulaştığımız 345 okuyucu ve 625 okumanın üzerine çıkmak bir başarı göstergesi olacaktır bizim için. REDD’den müzikli bir roman ALİ DENİZ USLU edd, popüler müziğin içinde akıntıya karşı, bazen de kendine rağmen müzik yapıyor. Tüm bu cümbüşte gerçek hikâyeler anlatmanın peşinde. Görünür olmaktan uzak, hayatın içinde ve bir o kadar da sınırında. Şimdi yeni albümleri “Hayat Kaçık Bir Uykudur”u yayımladılar. Grup elemanları; Doğan Duru, Güneş Duru, Berke Hatipoğlu, İlke Hatipoğlu ve Berke Özgümüş. Hem sosyal medyada hem de hayatlarında amansız bir muhalefet yapıyorlar. Son albümleri “Hayat Kaçık Bir Uykudur” da bir albümden çok daha fazlası, belki de bir manifesto. Dertleri tekleştirme, aynılaştırma, kişinin bireysel özelliklerini kaybedip sistemin bir parçası olması haline bir vurgu yapmak. “Bir gün herkesin 15 dakikalığına suçlu olacağı bu ülkede” hayatla derdi olan, sol görüşlü, eleştiren, anlamlandırmaya çalışan müzik grupları sistemin dışında tutuluyor. Klipleri televizyonlardan çekiliyor, hatta sokulmuyor. Redd’in sıkça yaşadığı marazlardan biri de bu. Ama Redd suyun altında da soluk almayı biliyor. Redd, Bon Jovi’nin The Circle turnesinin 2011 Avrupa Turu kapsamında, 8 Temmuz 2011 Cuma akşamı İstanbul'da Türk Telekom Arena stadyumunda ön grup olarak sahneye çıktı. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gerçek boyutlardaki maketleriyle “Masal” şarkısını seslendirdi. Ayrıca Van’ı yıkan depremin ardından Doğan ve Güneş Duru 24 saat içinde yanlarına müzik dünyasının saygın isimlerini de alarak bir inisiyatif oluşturmuştu. “Van İçin Rock” bir haftada dev bir konser organizasyonu, dönüşüp, büyük bir gelir toplanmasını sağlamıştı. Bu gelirle de Van’da bir okul yapılması için imzalar atıldı. Sanırım müzikten konuşmalıyız, işte fark da burada. Redd yalnızca bir müzik grubu değil. Redd’in “Prensesin Uykusuyum” şarkısı Çağan Irmak’ın “Prensesin Uykusu” filmi oluvermişti. Aslına bakarsanız Redd’den daha çok senaryo çıkar, yeni albümde bu anlamda çok iddialı bir şarkı var; “Iskaladık Birbirimizi”. “Öldürmek için güneşi, kapadık gözlerimizi. Dudaklarını uzattın, öyle sarhoştuk ki... Iskaladık birbirimizi”. “Hayat Kaçık Bir Uykudur” müzikli bir roman. “Âşık Oldum Celladıma” ilk dikkatinizi çekecek parça. Dinlerken durup kaldığınız oluyor ve şarkı bittiğinde etkisi sürüyor. Doğan Duru, Şebnem Ferah düeti “Sevmeden Geçer Zaman” şaşırtıcı, beklentileri aşıyor. “Yavaş Yavaş Yavaş” iyi bir çıkış parçası. “Telved Litak”ın sözlerine dikkat; “Zaman aşıp gitmez cinayet bu/hep bir bahanen vardır bir iks bendinde / B.o.m.b.a değil kitap bu / şiir oku ağla işine gelince / Her şeyi tersten yazarlar / onlara dokunan yanar / Bana da tersten bakıyor musun?” Telved Litak siz de bir tersten okuyun? R C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle