01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 4 MART 2012 / SAYI 1354 Köpekbalıkları arkadaşım gibi A vrupa’nın en büyük akvaryumlarından olan Turkuazoo’nun Ana Tank Sorumlusu bir kadın. Nil Can, Su Ürünleri Mühendisliği’ni bitirip bir süre Yunanistan’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndüğünde kendisine birkaç karnı aç köpekbalığı emanet edileceğini bilse ne derdi bilemeyiz ama şu sıralar yeni arkadaşlarının bakımını üstlenmiş olmaktan bir hayli memnun. Bu mesleğe nasıl başladınız? 1985 İstanbul doğumluyum. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği’ni 2008’de bitirdim. Daha sonra Yunanistan’da Archipelagos Enstitüsü’nde Deniz Araştırma Koordinatörlüğü yaptım. Daha sonra ailevi nedenlerden dolayı Türkiye’ye döndüm. Turkuazoo’da açıldığı günden yani Ekim 2009’dan bu yana çalışıyorum. Turkuazoo’da akvarist olarak işe ilk başladığımda, akvaryumda görev alan diğer 17 meslektaşımla birlikte akvaryumda bulunan tüm canlıların sağlığı, bakımı, beslenmesi ve tankların yani akvaryumların temizliği üzerine çalışıyordum. Köpekbalığı eğitimi nasıl bir meslek? 2004’ten beri tüplü dalış yaptığımdan işe kolay adapte oldum. Daha sonra köpekbalıklarının ve dev biri sadece kalamar severken vatozların içinde bulunduğu diğeri torik seviyor ve bunların ana tank sorumlusu olarak beslenme şartlarını doğal görevime devam ettim. ortama uydurmak için uzun Köpekbalığı eğitimi cidden araştırmalar yapıyoruz. Köpekbalıklarından hiç çok zor bir meslek, özellikle korkar mıydınız? köpekbalıklarını bir akvaryuma adapte etmek çok Korkmam dersem yalan zor. Beslenme şartları doğada olur ama çok ciddi bir korkum DENİZ avcılık olan bir türü, hiçbir zaman olmadı. Genelde ÜLKÜTEKİN akvaryuma diğer balıklarla bir korkum olursa yüzleşmek birlikte koymak için uzun bir en iyisi sanırım. Köpekbalıklarına temas ediyor zaman eğitmek gerekiyor. Örneğin aynı musunuz? tür olan iki farklı köpekbalığından Her zaman temas ediyorum. Vücutlarında bir şişlik olduğu veya yem yemedikleri zaman sorunu anlamam lazım. Akvaryuma gelen canlıların, ziyaretçilerin izlediği alanlara alınmadan önce geçirdikleri bir karantina süreci var. Bu süreç içerisinde, yeni gelen canlıyı karantinadaki tanklara ve oradan da ziyaretçilerin izledikleri tanklara taşırken bütün canlılara olduğu gibi köpekbalıklarına da çokça temas ediyorum. Yemek yemeyen veya başka bir rahatsızlığı olduğunu gözlemlediğimiz köpekbalıklarını da tedavi amaçlı olarak karantinaya alıyoruz. Bu süreçte de köpekbalığını akvaryumdan diğer arkadaşlarımın da desteğiyle yakalayarak karantinadaki tanklara almamız gerekiyor. Bu oldukça zor bir süreçtir mesela. Hiç size saldıran birköpekbalığı oldu mu? Köpekbalığını strese sokmamanız lazım. Çünkü strese girdiği zaman saldırabilir. Ama bugüne kadar hiç köpekbalığı saldırısı olmadı. Bu mesleği tercih etme sebepleriniz nedir? Küçüklüğümden beri suyu çok seviyorum, yazın denize gittiğimizde sabahtan akşama kadar denizden çıkmazdım, deniz kabuklarını incelerdim. Sonunda tamamen suyla ilgili bir mesleğim oldu. Akvaryum bana huzur veriyor, üzerine bir de balıklar ve köpekbalıkları olunca çok zevkli bir meslek benim için. Tamamen benim sorumluluğumda 5 milyon litre su içerisinde koca bir tank dolusu binlerce balık var ve artık onlar arkadaşım gibiler. Bir kadın olarak birçok erkeğin yapmaya cesaret edemeyeceği bir iş yapmanın verdiği farklı bir haz yaşıyor musunuz? Tabii ki yaşıyorum ama çok abartmaya da gerek yok, diğer kızlar da kendilerini eğitirlerse onların da bu işi yapabileceklerine inanıyorum. Çalışma arkadaşlarım “sen yanlış dünyaya gelmişsin” gibi yorumlarda bulunuyorlar. Ailem ve nişanlım destek verse de biliyorum ki aslında onlar da daha sakin ve tehlikesiz bir iş yapmamı tercih ederler. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’yle ilgili en ilginç biri hikâyelerden lmalı. Nil Can’ınki o çok Çünkü o pek t erkeğin cesare bir iş edemeyeceği dev bir yapıyor. Can i tüm akvaryumdak nın köpekbalıkları bakımından sorumlu. Aromaterapist bir oyuncu “Seksenler” dizisiyle ekrana dönüş yapan Ayşe Tolga, bir yandan da organik kozmetik ürünleri satan Aisha isimli markasını geliştirmek için uğraşıyor. yunculuk kariyerine uzun içeren kozmetiklerin sağlığımız bir ara veren Ayşe Tolga, üzerindeki olumsuz etkilerine karşı 80’li yılları mizahi bir dille doğal kozmetik ve kişisel bakım anlatan “Seksenler” dizisiyle malzemeleri üretiyoruz. Biliyorsunuz yeniden ekranlarda. Aisha isimli bir özellikle hamileler ve bebekler de organik kozmetik ve kişisel bakım doğal kişisel bakım ürünlerinin ürünlerinin de kurucusu olan Tolga, kullanılması gerekir. Aisha, dünyanın dört bir yanından özenle İstanbul’dan çıkan ilk wellness derlediği doğal ve seçkin (düzenli egzersiz ve doğru hammaddeleri, çok özel formüllerle beslenme alışkanlıkları ile birlikte hazırladığını söylüyor. Tolga ile edinilen fiziksel ve zihinsel olarak iyi oyunculuk ve aisha üzerine olma durumu) markası. konuştuk. Aromaterapik doğal bakım ürünleri Uzun süredir ile terapi hizmetlerini ekranlarda yoktunuz. bir araya getiren “Seksenler”i kabul yenilikçi ve öncü bir etme sebebiniz nedir? konseptimiz var. Aisha ürünleri altı ana seriden Birol Güven ve oluşuyor: Banyo serisi, Murat Aras’ın eğlenceli, Bebek serisi, Çocuk harika senaryolarını serisi, Anne serisi, Ev okuyup da bu projede serisi, Olgun cilt serisi. yer almamak imkânsız www.aisha.com.tr’de olurdu. İş, çok önemli DENİZ online olarak satıştayız. bir dönemi anlatıyor. TÜRKÜLER Hayatımızda stres Ayrıca aynı karakterin o l d ukça fazla, hem gençliğini, hem KARAYILMAZ aromaterapist olarak yaşlılığını oynamak önerileriniz neler? oldukça ilgimi çekti ve İnsanlar nefes almayı hatırlamalı. kabul ettim. Siz o yıllarla ilgili neler söylemek Kendilerine vakit ayırmalı. Ayrıca istersiniz? sağlıklı ve dengeli beslenmekte çok önemli, bunların yanı sıra iyi uyku 80’ler ile ilgili söylenecek çok da stresi azaltan unsurların başında şey var. Çok üzüldük, çok korktuk, geliyor. insanlığımızdan çok şeyler Dizi dışında başka projeleriniz kaybettik. Ama arkadaşlık başkaydı, de var mı? dostluk, aileler başkaydı. Samimiyet, Sınır Tanımayan Ebeveynler güven vardı. Dizide 80’ler ile günümüz Topluluğu isimli bir derneğin karşılaştırılmakta. Sizce milenyum kurucularındanım. Dernek olarak çağının getiri ve götürüleri neler? öncelikle ihtiyaç sahibi anne ve çocuklar üzerine projeler üretiyor, Gerçekten çok doğru bir bireysel olarak da kendilerini saptaması var. Birol diyor ki, “sobalı psikolojik ve maddi olarak evlerimiz varken daha sıcaktı destekliyoruz. Bize ilişkiler, şimdi sıcacık, kaloriferli www.stetdernek.org adresinden, evlerde herkes kendi odasında, Facebooktan Sınır Tanımayan izole oldu, Yalnız olduk, bencil Ebeveynler Topluluğu üzerinden olduk”. Bir de çocukluğumuzun ulaşılabilir. Ayrıca Doğal Terapiler dönemini düşünüyorum da biz az Akademisi isimli profesyonel spa ve şeylere sahip ama daha mutlu doğal terapi okulumuz da çocuklardık. Şimdiki çocuklar her Reşitpaşa’da aktif. Aromaterapiden şeye sahip ama mutsuz, hedefsiz ve masaj eğitimlerine, koku shoplarına ruhu büyümüş çocuklar. Aisha ürünlerinden bahsedersek kadar amatör ve profesyonel olarak nasıl kuruldu? bu işe gönül vermiş kişilere sertifikalı eğitim programları 2007 senesinde kuruldu Aisha. vermekteyiz. Kimyasal ve zararlı koruyucular O Kadınlar her işi yapabilir yesinde 8 Mesleğiniz sa dınlar Mart Dünya Ka nerkek ayrımı ı d a k Günü’nde n iyi cevabı yapanlara da e u izce kadınlar b veriyorsunuz. S etmeli mi? mesleği tercih r erin yaptığı he Bence erkekl yapabilirler, işi kadınlar da daki fark sadece aramız ha arının biraz da erkeklerin kasl ı ama gelişmiş olmas rları onların da sını ki unutmayalım r toplumda var. Sadece he r. ı bir ön yargı va kadınlara karş aynı in de beyinleri Sonuçta iki cins bana göre çalışıyor, hatta ıkları işler daha kadınların yapt ğime i oluyor. Mesle temiz ve düzenl le sevilerek gelince kesinlik r iş, eğer zevk yapılabilecek bi k olsun dın olsun erke almazsanız ka atleri nkü çalışma sa eziyet verir, çü yarısı da belli değil, gece İşiniz canlıyla çalışabilirsiniz. niz ahale etmezse uğraşmak; müd dınlar ka t ka da ölür. Fa aksi bir durum ği. ebilir bu mesle tabii ki tercih ed r ve la or özenli çalışıy Kadınlar daha büyük En kleri daha iyi. gözlem yetene çok ha bir eğitimle da isteğim düzgün ırk lış en aşımı bizimle ça kadın meslekt görmek. ATAOL BEHRAMOĞLU Şiir Otel Şiir ve otel denildiğinde benim aklıma öncelikle Necip Fazıl’ın “Otel Odalarında” adlı şiiri gelir: Bir merhamettir yanan daracık odaların İsli lambalarında isli lambalarında… Bu iki dizeyle başlayan şiir hüzün dolu ikili dizelerle (beyit) sürüp gider… En ücra taşralarımızda bile beş yıldızlı otellerin boy gösterdiği ülkemizde hâlâ böyle oteller var mıdır, bilmem. Fakat şairin en güzel şiirlerinden biri olan bu şiiri, bizim edebiyatımızda otel kavramının bir hüzün ve yalnızlık imgesi olarak işlendiği, bunun da ötesinde bu kavramın şiire getirildiği belki de ilk örnektir. Bunları yazarken Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları”nı unutmuş değilim kuşkusuz. “Han”, bambaşka bir konu… Onlar modern anlamıyla otel olgusunun çok daha öncelerdeki örnekleridir. Sıradan halkın konaklama mekânlarıdır. Çamlıbel’in şiirindeki öykü ne kadar hüzün verici olsa da, hanlar Necip Fazıl’ın betimlediği otel odalarından farklıdır… Halkın bulunduğu yerde, ne kadar yoksulluk olsa da, yalnızlık pek yoktur… Yalnızlık modern yaşama özgüdür… *** Bu çok ilginç konu, bizim edebiyatımızda ve dünya edebiyatında otel izleği, derinliğine incelenmeye değer… Aklıma ilk gelen örnekler olarak Chauser’in “Canterbury Hikâyeleri”nden Jules Laforgue’un “Anonimin(adsızın) Büyük Oteli”ne kadar dünya edebiyatının (şiirinin) hanlarında ve otellerinde bir gezinti… Bizim edebiyatımızda halk şiiri örneklerinden, belki Evliya Çelebi’den başlayarak, yukarıdaki örneklerden geçerek, Nâzım Hikmet’in gurbet şiirlerine, Cansever’in “Oteller Kenti”ne bir yolculuk… Bütün bunlar çok sayıda ve heyecan verici edebiyat incelemesi konularını oluştururdu… Fakat ben şiir ve otel konusunda bu uzun girişi burada noktalayarak yazımın başlığına gelmek, geçen yıl Denizli’de açılan harika otelden, “Şiir Otel”den söz etmek istiyorum… *** Denizli “Şiir Otel”i, yukarıda sözünü ettiğim şiir ve otel konulu bütün kavramları altüst ediyor... Tepeden tırnağa şiirle donanmış bir otel bu… Adından başlayarak, “şiir otel” sözcükleri işlenmiş havlularına, terliklerine kadar… Duvarlarında şair büstleri, portreleri; gözünüzün değdiği her yerde şiirler, dizeler, şiire ilişkin çizimler; lobisinde dallarından yaprak yerine üzerlerinde şiirler yazılı kâğıttan yaprakların asılı olduğu şiir ağaçları… Bir şiir kitaplığı… Her biri bir şairin adını taşıyan odaların bulunduğu katlardan ve oda kapılarından başlayarak, oda içlerini de donatan şiirler, dizeler, şair portreleri… Bunların yanı sıra, bir otelin sahip olması gereken temizlik, rahatlık, aydınlık, sadelik ve ferahlık… Denizli “Şiir Otel”, şiir ve otel kavramlarının akla getirebileceği yalnızlık ve hüzün kavramlarını tersine çeviriyor… Evinizden daha çok evinizde gibi oluyorsunuz… Orada geçirdiğiniz zaman süresince şiirin konuğusunuz çünkü… *** Bunca ülke gezdim… Kendi ülkemizde ve başka yerlerde sayısız otelde kaldım… Ben Denizli’deki “Şiir Otel” gibi bir yer ne gördüm, ne işittim… Önümüzdeki Mart ayının 2225 tarihlerinde, Dünya Şiir Günü’nün kutlamalarından biri, başka ülkelerden seçkin şairlerin de katılımıyla Denizli “Şiir Otel”de yapılacak… “Şiir Otel” adı Türkiye’de olduğu kadar dünyada da duyulmaya, öğrenilmeye, merak uyandırmaya başlayacak… Denizli’ye, Pamukkale’ye, ülkemize ve şiire böyle bir güzellik armağan eden, başta Esat Bozbıyık olmak üzere otel sahipleri ve bütün yöneticileri, çalışanları, her türlü övgüyü, teşekkürü hak ediyor… Şiirseverlerle 2225 Mart Dünya Şiir Günü kutlamalarında, Denizli Uluslararası 1. Şiir Festivali’nde, “Şiir Otel”de buluşmak üzere… : www.siirotel.com Ayrıntılı ve daha fazla bilgi için: [email protected] www.ataolbehramoglu.com.tr C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle