02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Alman basınında son dönemde en dikkat çeken isimlerden biri Nazan Eckes. Türk izleyicisi onu geçen yıl Altın Portakal Ödülleri’nde tanıdı. Ancak Eckes, Almanya’da hayli büyük hayran kitlesi olan bir ekran yüzü. Elbette bir göçmen çocuğu olarak şanslı doğduğunu söylemek zor. Bu yüzden başarısı daha büyük bir anlam kazanıyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN “Haydi gidelim Baklahorani’ye dans edelim sabaha kadar”. Sahnede Perapolis müzik grubu şarkısını Rumca ve Türkçe seslendirirken pisti dolduran şeytanla melek, masalla gerçek, geçmişle gelecek bir arada dans ediyordu. Pera güzeli laterna da onlara eşlik ediyordu. Sirtakiler, kasap havaları, zeybetikolar, rembetikolar Rum, Ermeni, Musevi ve Müslümanları bir araya getirmişti. 500 yıllık bir gelenek olan Tatavla Karnavalı bu yıl da Kurtuluş Aya Dimitri Kilisesi Vakfı önderliğinde gerçekleşti. 70 yıllık kesintinin ardından yeniden döndüğü Kurtuluş’ta üstelik bu kez adına da yaraşır şekilde Tatavla Restoran’da. Pagan inanışıyla başlayan ve günümüze kadar gelen, “Baklahorani”, “Apokrea”, “Kathara Deftera” isimleriyle her yıl Büyük Perhiz öncesindeki son üç gün boyunca yapılan büyük eğlencenin tarihsel mekânı hep Kurtuluş olmuştu. Şenliğin son günü şubatı marta bağlayan son pazartesine denk getirilir ve o gün görkemli etkinlikler yapılırdı. Bu yıl da aynısı oldu. 27 Şubat’ta Feriköy Emekliler Evi’nin bahçesinde toplanıldı. Rengârenk kostümleriyle yola çıkan karnaval alayı, saksafon ve akerdeon eşliğinde şarkılar ve oyunlarla Bozkurt Caddesi’nden Aya Dimitri Kilisesi Meydanı’na yani şimdiki Kurtuluş Son Durak’a dek yürüdü. Soğuk ve kar karnaval alayını daha çok gençlerle sınırlı tutsa da güzergâh boyunca evlerden tezahürat ve alkışlar eksik olmadı. Geçmiş yıllarda Kurtuluş Spor Kulübü karnavalın merkeziydi ama katılımın fazla oluşu daha geniş bir yer aramaya itti organizyon komitesini. O nedenle Tatavla Restoran’da toplantı kalabalık. Ama bu gidişle mekânlara sığmayacak karnaval. “Rio karnavalı da ne; bizim Tatavlamız var” diyordu bir genç kadın. Karşımda oturan adamın karısına söylediği sözler ise insanın içini acıtan cinstendi. “Cemaat mi kaldı artık, şimdi başka cemaatler var.” Evet, eskiye oranla sayıları belki azdı ama coşkuları ve eğlenceleri çoktu. Laterna çalındı, akordeyon çalındı onlar hem oynadı, hem söyledi. Genç kızlar bıyık altından süzdüler delikanlıları, İskoç delikanlısı, İspanyol güzeli, başında fesiyle Osmanlı kabadayısı, palyaço, melek, rahibe birlikte dans ediyordu. İspanyol şövalyesi kılığında at üstündeki kadınlar yoktu elbette ama maket bir atın üstüne binmiş bir delikanlı vardı. Haliyle kostüm yarışması da yapıldı. Mrs. Baklahoni ve Mr. Baklahoni seçildi. Bu yılki kostümlere Yunanistan’daki kriz de damgasını vurmuştu. IMF’yi protesto eden giysiler etrafta boy gösteriyordu. Tatavla Keyfi, Laterna, Perapolis müzik grupları şarkılarıyla Fener Rum Lisesi Dans Grubu ise geleneksel Rum danslarıyla eğlendirdi. Ertesi günü ise cemaat için 40 gün sonra Paskalya ile sonlanacak Büyük Perhiz başladı. O nedenle Büyük Perhiz’e uygun olarak et ve süt ürünleri olmadan hazırlanmış özel yemeklerin yendi. Rum, Ermeni, Musevi ve Müslümanları yine bir araya getiren tarihi karnaval sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Benimse aklıma iki şey takıldı. Birincisi, her bayramı unutmayan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün böyle bir karnavalı atlaması. İkincisi ise görkemiyle eski günlerine ulaşmaya aday karnaval ileride Tatavla’ya adını geri verdirir mi acaba? [email protected] 4 MART 2012 / SAYI 1354 AYŞE YILDIRIM BİR gün Tatavla’dan karnaval geçti Almanya her gün onu izliyor... O dikkatimizi belki de ilk defa geçen yılın Altın Portakal Ödülleri sırasındaki sunuculuğuyla çekti. Nazan Eckes ismi bizden çok Almanlar için bilinirdi o güne kadar. RTL kanalında haber sunumundaki başarısı yanında güzelliğiyle de dikkat çekmişti. Eckes, Almanya’daki yeni kuşak Türk gençlerinin gösterdiği başarıların en iyi örneklerinden biri. Belki de ekranda başarının birinci kuralı olan güven hissini izleyiciye vermek bir göçmen için ayrı bir önem taşıyor. Eckes bu başarısını büyük ölçüde ailesine ve kendi özgüvenine bağlıyor. RTL Kanalı’nda spiker olarak gösterdiğiniz başarı hakkında ne söylemek istersiniz? Başarı tesadüfen gelişen bir şey ya da kısmet değildir. Başarı sadece hırs ve emekle elde edilebilen bir şey. Ben her zaman kendime güvendim ve aynı zamanda sınır tanımadım. Konumunuzun Almanya’daki Türkler açısından önemi nedir? Burada yaşayan bazı Türklerin kendine güveni yok maalesef. Kendimizi kurban olarak görmeye alışmışız. Bu engele karşı savaşıp kendi hayallerimizi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Ben hiçbir zaman Almanlara karşı aşağılık duygusu yaşamak istemedim, buna izin vermedim ve yaşamadım da. Tam tersi, iki kültür arasında yaşamanın bir zenginlik olduğunu anlamayı başardım. Tabii ki ailemin de çok büyük katkısı oldu. Onlar bana güvenip beni desteklemeseydi bu yolda yürüyemezdim. Almanya’da yaşayan bir Türk olarak nasıl bir hikâyeniz var? Çocukluk hayalleriniz nelerdi? Birçok insanda olduğu gibi benim de çocukluğumda bir sürü hayalim vardi. Fakat ben bunları sadece bir rüya, hiçbir zaman gerçekleşemeyecek bir hayal olarak görmemeye çalıştım. Küçük yaştan itibaren medya alanında çalışacağımı biliyordum ve bu isteği gerçekleştirmek için elimden geleni yaptım. Önünüzde nasıl engeller vardı? Bu engelleri nasıl aştınız? Okulda Alman arkadaşlarımdan daha güzel Almanca konuşmayı başardım. Fakat şunu tekrar söylemem lazım; annemin ve babamın çok desteği oldu. Onlar bana ve iki kardeşime her zaman özgüven aşılayıp, bizi açık fikirli yetiştirdiler. Biz de rüyalarımızı gerçekleştirip, istediğimiz gibi yaşadık. Türkiye’de de bir hayli şöhret sahibisiniz. Türkiye’yle bağlantınız ne boyutta? Türkiye’ye olan bağım tabii ki çok özeldir. Ailemin büyük kısmı orada yaşıyor ve ne zaman Türkiye’ye gelsem büyük bir heyecan yaşıyorum. Ekonomi, sinema, moda ve sanat alanında ülkemiz müthiş bir gelişme gösterdi ve bunları gururla Almanya’dan takip ediyorum. Geçen sene ilk defa Türkiye’de çalıştım, Altın Portakal’ın açılış törenini sunmuştum. Açıkçası Türkçem Almancam kadar iyi olmadığından heyecandan öldüm. Yine de en iyi şekilde hazırlanıp başardım. Çocukluğumun sinema kahramanlarıyla karşılaşıp unutulmaz bir gün yaşadım. Bir röportajınızda Almanya’daki Türk gençlerin yeni bir kimlik anlayışı geliştirdiğini ve artık kendilerine “Türk müyüm yoksa Alman mı” diye sormadıklarını söylediniz. Bu yeni kimliği tarif edebilir misiniz? Bu gençler her zaman her yerde yabancı olarak niteleniyor. Türkiye’de Almancı, Almanya’da yabancı veya göçmen çocuğu deniliyor. Ancak üç nesil geçti ve artık bazı şeylerin değişme zamanı geldi. Tanıdığım pek çok Türk kökenli arkadaşım, artık bu soruyla ilgilenmek istemiyor. Oldukları gibi kabullenilip normal bir hayat yaşamak istiyorlar. Yani demek istediğim şu: Türk kökenli olarak yabancı bir ülkede yaşıyorsanız ister istemez etrafınızda yeni bir kültür oluşuyor. Bunu kabul edip, kişiliğinizin özel bir parçası olarak görmeniz gerekiyor. Ben bu duruma “yamalı kimlik” demeyi seviyorum. Aynı zamanda dikkat çekici bir güzelliğiniz var. Hayranlarınız size ne gibi iltifatlarda bulunuyor? Hmmm... ne desem? Bir kadının kendi güzelliği hakkında konuşması bana komik geliyor. Tabii ki tüm kadınlar gibi ben de iltifat yapıldığında sevinirim ama kendimi sadece bununla ifade etmek istemiyorum. Ben hırslı ve çok disiplinli çalışan bir insanım. Bu da Alman tarafım olsa gerek... BİR kampanya Bir imza da sen ver aşadığı gezegeni koruma ve üzerindeki canlıların temel haklarını savunma gayretindeki insanlar onlar. Havuzlarda tutsak edilen yunuslar, balinalar, morslar, deniz aslanları ve fokların özgürlüğü için çalışıyorlar. Tüm canlıların ticari amaçlarla sömürülmesine ve tutsak edilmelerine karşılar. Hayvanlar üzerindeki deneylere, kürklere ve tabii petshoplarda hayvan satışlarına da karşılar. Şimdi de Türkiye'deki yunus Y parklarının kapatılması ve yunusların özgürlüğüne kavuşturulması için imza kampanyası başlattılar. Unutmayın; söz konusu tesislerde engelli çocuklara yönelik yapılan yunus terapileri denilen şeylerin hiçbir bilimsel temeli yok. Bunlar sadece para ve umut sömürüsü. Havuzlara hapsedilen yunusların yaşam süreleri 5 yıl kısalıyor. Okyanuslara ait olan bu canlılar esaret altında büyük acı çekiyor ve acı içinde ölüyor. Deniz memelilerinin yunus parkları için tutsak edilmesinin ardında kanlı bir yakalama sektörü var. Yunus parkları sadece kirli bir ticaret. www.yunuslaraozgurluk.com'a girip bir imza da siz verin ki, en azından Kaş’ta ve ticaret odasının İzmir’de yapmayı planladığı yunus parkları projeleri iptal edilsin. B ADNAN BİNYAZAR [email protected] C M Y B C MY B Çağdışılık göstergesi ilgiyle donatılmamış insanlardan oluşan toplumların sağlam temeli olmaz. Bilgi yoksunu toplumlar kalabalıktır. İçten ya da dıştan en küçük bir zorlamada dağılıverir. Kalabalığın iskambil kâğıdı dizisinden farkı yoktur; aradan birini çektiniz mi, öbür kâğıtlar da yıkılır. Kalabalıkta eylem bilinci yoktur, o yakmayı yıkmayı bilir. Çağdaş kafa ise, değişimi gerçekleştirmek, daha iyiye varmak için eyleme geçer. Bilgi temelsizliğinden dolayı Arap Baharı bir anda kışa döndü. Bilgisizlik kumdan şatodur; görkemli görünür ama hafif bir rüzgârda yerinde yeller eser. 1950’lerden bu yana, oy avcılığını önde tutan iktidarlar çağdaş bilgi kaynaklarını kuruttular, ülkemizi çöle dönüştürdüler. Son yıllarda olagelenlere bakın; bilgisizlik erdem, adaletsizlik demokrasi, yozlaşma gelişim sayılıyor. Bu gidişe en küçük eleştiride bulunanlara öfke kusuluyor. Toplumsal dayanışmayı hiçbir dengesizlik adaletsizlik kadar bozamaz. Üstelik bir yandan parlamento dışlanıp, kayırmalarla eşitlik de bozuluyorsa o toplumda huzurdan da söz edilemez. Eskiden bir işi yaptırmak için “adamını bulmak” yetiyordu. Günümüzde ise, yeteneğine, yetkinliğine, iş üretme becerisine bakılmadan, köle ruhlu insan avına çıkılıyor. Bir toplumda üst düzeyde işe alınacak kişilerin alttan alta camiye gidip gitmediği, eşinin türbanlı olup olmadığı, güdülebilir nitelikler taşıyıp taşımadığı araştırılıyorsa, başka nasıl açıklanabilir bu? Kişiliklerin örselendiği toplumlarda düzen çöküntüye uğrar. Yüzyıllarca çalışılsa da artık onu ayağa kaldırmaya kimsenin gücü yetmez. Temeli oynak toplumların insanı iyiliği kötülük sanacak denli bilinçsiz, aldatıldığının fark etmeyecek denli duygu körüdür. Nerdeyse yüzyılı bulacak laik cumhuriyet tarihinde ekranlara yansıyan “dindar gençlik yetiştirme” tartışmalarını Türkiye’ye yakışıyor mu? Bu suskunluk niye; Türkiye’nin geleceğinin emanetçisi üniversite gençliğini hiç mi ilgilendirmiyor bu çağdışı söylemler? Gençler sanki birilerince belli biçimlere sokulacak çamur topağı; yoğrulup çamurdan figür yapılmayı bekliyor! Gençliği böyle algılamak, çağdışılık göstergesidir. Oysa eğitimin amacı, beyinsiz figürler yaratmak değil; aklıyla, yetenekleriyle kendini yeniden var edecek güçte çağdaş “insan” yetiştirmek olmalıdır. Çocuk, doğduğu ortamın kültürüyle gözünü açar. Geliştikçe o kültür düzeyini çağdaş değerlerle besleyerek kültürel bir kimlik kazanır. Bu bağlamda, kültür, anadan babadan kalan mülk, para gibi bir miras değildir; kişinin bilimle, sanatla, düşünceyle kendini dünyaya kabul ettirmesidir. O da yetmez; yapımına emek katılmayan ekmeğin kokusu da alınmaz, lezzetine de varılmaz. O nedenle miras, insanın kesesini değil; beynini, duyarlığını, yaratıcı gücünü besleyen kültürel birikim olarak algılanmalıdır. Aydınlanma, ilkelliği akılla yenme savaşımıdır. Bu savaşıma daha adil, daha eşitlikçi, insanın birbirini daha çok sevip değerlendirdiği bir dünya yaratma özlemiyle girişilir. Yapılacak olan, gençliğe aklıyla ilkelliği birbirinden ayıracak bilinçte yetişecek bir eğitim ortamı yaratmaktır. Bir ülkeyi ancak özgür düşünceli, yaratıcı gençler saygın kılabilir. O yapıda gençleri yetiştiren eğitim ortamında, dünyada adı saygıyla anılan Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerini yasaklı kılmaya kalkışacak insana yer olmayacak, onun, gençliği iç ve dış düşmanlara karşı uyaran seslenişini okul salonlarından kaldırmayı düşünmek, Kurtuluş Savaşı devrim tarihine en büyük ihanet sayılacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle