17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 MART 2012 / SAYI 1354 3 Kadın çizerler artık daha özgür Betül Yılmaz ve Elif Nurşad Atalay. Fotoğraf: VEDAT ARIK “Kadınlara ait bir mizah dili geliştirdik.” Bayan Yanı çizerleri, derginin birinci yılını kutlayacağı 8 Mart öncesi böyle söylüyor; haksız da değiller. Pek çok kadın çizer Bayan Yanı’yla birlikte yeteneklerini gösterme şansı yakaladı. DENİZ ÜLKÜTEKİN ayan Yanı geçen yıl 8 Mart’ta çıktığında sadece bir seferlik kadın çizerlere yer veren bir dergi olacaktı. Ancak ortaya çıkan şey o kadar beğenildi ki gerisi geldi. Şimdi Bayan Yanı çizerleri derginin birinci senesi için yine bir 8 Mart sayısı hazırlıyor. Betül Yılmaz, Elif Nurşad Atalay ve İpek Özsüslü’yü işlerinin arasında yakalayıp Bayan Yanı’nın birinci yaşına nasıl geldiğini konuştuk. Bayan Yanı’nın bir senelik yolcuğu sırasında neler yaşandı? Elif Nurşad: Aslında birbirimizden haberimiz yoktu. Çoğumuz çizmekten bile vazgeçmişti. Sonra 8 Mart için böyle bir sayı yapılacağı haberini aldık. Böylece bir araya geldik. Devamının geleceğini bilmiyorduk. Ancak çok iyi bir sonuç ortaya çıktı. Betül Yılmaz: Derginin tek bir kitleye hitap etmediğini gördük. Sadece kadınlara ya da genel mizah okuyucusuna yönelik değildi. E. Nurşad: Belki de böyle bir dergi olması beklenmiyordu. Çünkü kafalarda gizliden gizliye “kadınlar iyi bir mizah dergisi çıkaramaz” önyargısı var. Mizah erkeklerin ağırlıkta olduğu bir piyasa. Kadınlar için kendini ifade etme zorluğu var mıydı? B. Yılmaz: Bayan Yanı’nda bize biraz daha özgürlük tanındı. Biz de daha rahat işler yapmaya başladık. Kendi adıma konuşursam, öncesinde daha sıkıntılı işler yapıyordum ama Bayan Yanı’yla beraber büyük bir rahatlama yaşadım. Çok fazla erkeğin olması ve kadın olarak orada yer etmeye çalışmak bir çekingenlik yaratıyor. Çünkü ne yaparsanız yapın en fazla “iyi bir kadın çizer” oluyorsunuz. E. Nurşad: Sonuçta mizah dergilerinde bunca zaman erkekler ağırlıkta. Doğal olarak bir erkek mizah anlayışı hüküm sürüyor. Tek bir kadın çizer varsa ondan da “sen kadın dünyasını çiziyorsun bunu unutma” gibi bir beklenti var. Bütün mizah dergilerinde bir orman kanunu var. Biz de belki hassasiyetimizden dolayı geri çekiliyoruz. En basitinden bir kadının mizahçı olması bile çok zor. Erkeğin bakışı, “sigortası var mı, hafta sonu tatili var mı” şeklinde oluyor. Bununla mücadele hiç de kolay değil. Yarattığınız karakterler ve çizimleriniz nasıl evrildi? B. Yılmaz: Büyük adımlarla ilerleyen bir gelişim oldu benim için. “Dileks”, iki kızın ön planda olduğu bir hikâyeyken sonradan arkadaşlar da işin içine girdi. Olaylar da farklı bir boyut kazandı. Artık kendi kendine akmaya başladı. Sizce bu hikâyeyi bir erkek çizebilir mi? B. Yılmaz: Çizebilir tabi ki ama benim yaptığım gibi olmaz herhalde. Çünkü en temelde kadın savaşlarına iniyorum, o konular çevresinde dolaşıyorum. Bu çatışma erkek üstüne, bilgi veya kendini gösterme üzerine olabiliyor. Bu da sonsuz tartışma ve balon demek. E. Nurşad: Çok da tanımlayamadığım şekilde çizgi roman çizeri haline geldiğimi hissettim. “Babam ve Ustam” çok kişisel ve biyografik bir hikâye. Biraz belgesel niteliği de taşıyor. Çok da zordu benim için bir babakız ilişkisini anlatmak. Erkekler olarak bizim için babakız ilişkisi, “kız, babasına âşık olur”dan ibarettir. E. Nurşad: Bu da aslında aynı durum ama benimkisi çok daha sağlam bir ilişki. Çünkü babam benim için hem baba, hem arkadaş, hem de meslektaş. Biraz film gibi olmaya başladı. Betül’e de bunu söylemiştim. Erkeklerin yarattığı kadın profilinin içinin çok da dolu olduğunu sanmıyorum. Sadece kendilerine enerji veren bir yaratık olarak algıladıklarını düşünüyorum. Kadın çizerlerde öyle bir farklılık var. Daha detaycı, derine inebilen, daha ince zekâlı işler yapabiliyoruz. Cinsiyetçiliğin sportif halleri S Kadın spor yaparsa Kadın sporun öznesi olduğunda da “seyirlik” bir nesneymiş gibi takip ediliyor… Maalesef Google’da kadın sporcularla ilgili arama yapınca ilk çıkan site; “en seksi 50 sporcu kadın”dır. İngilizce yapınca da böyle. Diğer yandan futbol, boks, güreş gibi sertliğe dayalı sporlarla profesyonel olarak uğraşan kadınların kazanacağı fiziki görünüm makbul kadın imgesinin oldukça dışında kalıyor; düz göğüs, dar kalça, adaleli bir vücut… Bu yeni fiziki görünüm, kadının cinsiyetsizleştiğine dair kolektif bir korku yaratıyor. Sporcunun hâlâ kadın olduğunu hatırlatmaksa medyaya düşüyor. Cinsel bölgelere odaklanan görüntüler, iyi bir eş, anne olduğuna dair vurgular… Simon Kuper, futbolun erkekler için ideal maskulen vücudu yaratırken, kadın vücudunun futbolla çok da “görmek istemediğimiz” bir hal aldığını, bu nedenle kadın futbolunun rağbet görmediğini söyler. Türkiye’de kadın futbolunun gelişme şansı hiç olmadı. Erken Cumhuriyet’ten itibaren, kadının hangi sporlarla, ne ölçüde uğraşacağının sınırları hep devlet tarafından çizildi. Kadın sağlıklı ve güçlü çocuklar doğurabilmek için spor yapmalıydı! Bu araçsal bakış, kadınların hangi sporlarla uğraşacağını da belirliyordu; Yüzme, su sporları, ritmik jimnastik gibi “hafif” sporlar! B Bayan Yanı farklı bir hava estirdi ayan Yanı’nda politik işlerin altında en çok imzası bulunan isim İpek Özsüslü mizahını tek bir alanda sınırlandırmak istemediğini söylüyor. Sinemor adlı köşeniz oldukça ilgi çekici... Her ay bir filmi ti’ye alıyorum. Genellikle kadın oyuncunun yerine kendimi koyuyorum, kimi zaman klişelerle dalga geçiyorum ya da günümüze uyarlıyorum. Mesela Selvi Boylum Al Yazmalım’ın, Selvi Boylum Al Tasmalım versiyonunda Asya, Dilek Hanım’ın İlyas’a ilgi duyduğunu Facebook’tan anlıyordu. Bayan Yanı öncesinde kadın hakları ve mizah arasında direk bağ kuran bir platformdan söz edemeyiz sanırım. Dergi bu boşluğu dolduruyor mu? B Varolan mizah dergilerinde de işleniyordu bu konular tek tük. Ancak Bayan Yanı’yla daha fazla yer buldu diyebiliriz. Kadın cinayetleri, taciz, çocuk yaştaki evliliklerin bu kadar arttığı bir dönemde bunlar neredeyse her ay değişmez konularımız oldu. Dergiyle birlikte gelişen bir feminist mizah kavramından söz edebilir miyiz? Mizahı sınıflandırma taraftarı değilim. Bir karikatürist olarak tek yöne odaklanmayı istemem. Her konuya eşit mesafede eğilmeyi tercih ederim ama Bayan Yanı’nın farklı ve güzel bir hava estirdiği de gerçek. Dergide mizahla çok bağdaşmayacak ciddiyette konular da işliyorsunuz. Mizahla bu konular arasında nasıl bir denge var? Her konu mizahla bağdaşabilir. Her nerede haksızlık ve dengesizlik varsa mizah o konuyu ele alabilir. Mizah en ciddi ve anlaşılmaz konuları bile herkesin anlayabileceği bir forma sokuyor. Bu açıdan çok değerli. por ve kadın... Bu iki kelime yan yana geldiğinde genelde bir gülücük oluşuyor erkeklerin suratında. Ya “ideal” ölçüleriyle bir sporcu kadın geliyor akla ya da kadınların spordan anlamayacağı... Olur da onları haksız çıkaracak özellikte, spordan özellikle futboldan anlayan bir kadınsanız, hasbelkader bir de profesyonel spor yapıyorsanız işiniz zor. Çünkü spor ESRA erilliğin yeniden inşa AÇIKGÖZ edildiği alanlardan biri, hele de futbol, güreş, halter gibi sert sporlar. Kadınlara bu Sevecen Tunç sporlarda ne özne, ne de Spor özellikle de seyirci olma şansı tanınıyor. futbol söz konusu yaşamın tantanasından, Yine de feministler bundan olduğunda hatta erkeklik krizinden sonra bakışlarını bu homofobi, ırkçılık, geçici de olsa kurtardığı alanlara da kaydıracak. söyleniyor. Ancak pek çok Akademisyen Sevecen milliyetçilik, insanın hayatında önemli Tunç’un Sosyalist Feminist cinsiyetçi bir yer tuttuğuna göre, Kolektif’te verdiği “buz gibi yaklaşımlar da onunla ilgili çalışmak da ofsayt: cinsiyetçiliğin sportif geliyor peşi sıra. akademik bir sorumluluk. halleri” sohbeti bunun bir Sevecen Tunç’a Siz bu sorumluluk için adımıydı. Biz de Sevecen b i r adım attınız ve Trabzon Tunç’la konuştuk. göre bunlar kentinin futbolla ilişkisini Spor ve kadın spordaki iki olgu anlattığınız “Mektepliler, arasındaki ilişki ya forma üzerine inşa Münevverler, Meraklılar”ı girmek için pilates, ediliyor: beden ve yazdınız. Üstelik sadece aerobik yapmakla sınırlı akademisyen değil, kadın tutuluyor ya da güçiktidar. İşte bir akademisyen olarak “anlamayacağı” bir şeymiş tam da bu yüzden Ekranlarda, gazetelerde taş fırın erkek, konuya baktınız… gibi sunuluyor. Sizin kadın futbol, makbul erkek modeli olarak sunulsa da İşin komik yanı sporun sporla ilişkiniz nasıl halter, güreş gibi erkeklik iç çelişkileri olan, muğlak bir kendisi erkek egemen bir başladı? kategori… Ancak makbul erkek modeli, sert sporlarda ne kurum olduğu gibi spor Her şeyden önce ben diğer eril formların varlığına imkân tarihçiliği ve sosyolojisi de bir futbolseverim. özne olarak vermiyor. Jennifer Hargreaves, erkek erkek egemen bir Çocukluğumdan beri isteniyor ne de egemen yapının kırılmasının en zor olduğu akademik alan. futbol oynamayı da seyirci. Spordaki kültürel alan olarak futbolu gösteriyor. En Yurtdışında bile az futbolla izlemeyi de çok severdim. cinsiyetçiliği çok da bu yüzden kadınların futbolun ilgilenen akademisyen Üniversitedeyken sporun kültürel sermayesini sadece erkeklere kadın. Tunç anlatıyor... özellikle de futbolun pek bırakmaması gerekiyor. Spora feminist bir Kadın olarak konuya çok insanın hayatında müdahale şart. 1970’lerde bir grup farklı yönlerden de büyük yeri olmasına feminist, mevcut erkek egemen alanın yaklaşmış olmalısınız. Mesela cinsiyetçilik. rağmen akademiye taşınmadığını fark mikro ölçekte bu erkek egemen yapı Cinsiyet ayrımcılığı sporda nasıl tezahür ettim. Futbol sevgim zamanla akademik bir üzerinden sorgulanması için spor ediyor? meraka dönüştü. Yüksek lisans tezimde sosyolojisine müdahil olmaya, tartışma Temelde homofobi, ırkçılık, milliyetçilik Anadolu’da kent kulüpçülüğünün yaratmaya başladılar. ve cinsiyetçilik spordaki iki olgu yükselişini inceledim ve konunun belki de Bu tartışmalar futboldaki milliyetçi, üzerine inşa ediliyor: beden ve en özgün örneği olarak Trabzon’u seçtim. ırkçı, homofobik tavırların da güçiktidar. Bedenin ön planda Entelektüellerin sporu dışlamasının kırılmasını sağlayabilir… olduğu, görünür kılındığı, güç nedeni ne? Evet. Pek çok futbolcu cinsel söylemininse başarı, üstün Bir söz vardır: “Futbol Tanrı’ya ne tercihini ifade etmede sıkıntı gelme, galibiyet üzerinden yönüyle benzer? Birçok insanın ona yaşıyor. 2009'da bir hakem gay makbul sayıldığı, toplumsal inanması, entelektüellerin ise kuşkuyla olduğunu açıklayınca futbol kabul gördüğü bir kültürel yaklaşmasıyla.” Marx’ın din için yaptığı dünyasında aforoz zemin spor. Bedenin ön “kitlelerin afyonu” benzetmesi futbola da edildi. 2003’te planda olması cinsiyetin, sirayet etti. Salazar diktatörlüğü boyunca Türkiye’de kadın cinsel kimliğin de ön ülkesini “fado, Fatıma ve futbol”la liginin final maçında iki planda olması demek. yönettiğini söylemişti. Entelektüeller için futbolcu kavga ederlerken Bu cinsel kimlik de futbol uzun süre sadece o üç F’den biriydi. birbirlerini lezbiyenlikle hep erkeklik oluyor… Ya da kitleleri siyasallaşmaktan alıkoyan suçlayınca olanlar oldu. Spor sayesinde modern zamanların dini... Bunda futbolun Federasyon ligi “sağlıklı” erillik gerek sahada, yarattığı tutku ve tribünlerdeki hezeyanların, Kadın hep hale getirmek için gerekse saha dini ritüelleri aratmayan duygusal çıtı pıtı, kırılgan futbolculara yaş dışında bir dizi boşalımların etkisi büyük. İtalya’da görülmek isteniyor, sınırlaması getirdi ve söylem ve şampiyonluk kutlamalarında Napoli sert spor yapan 250’ye yakın pratikle taraftarlarının pankartı futbol dünyasının kadınların fiziki kadın futbolcu yeniden efsane sözü haline geldi: “Yarın yine görünümü açıkta inşa borçlarım olacak, ama bu gece kral bu zinciri kaldı. ediliyor. benim”. Futbolun erkekleri gündelik kırıyor... C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle