17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 MART 2012 / SAYI 1355 3 Ünlü aktör Dustin Hoffmann da il manifesto’nun destekçileri arasında... İtalya sağ politikalardan çok çekti İtalya’daki sol harekette şu sıralar yaşanan düşüşün sebebi nedir? İtalyan solu da tıpkı diğerleri gibi sağ politikalardan çok çekti. Diğer bir deyişle kimi zaman hükümette yer alan sol partiler gerçekçi politikalar üretmekten uzak kalınca insanlar, bu sözde sol partilerden uzaklaştı. Öte yandan politika açısından bir düşüş yaşanırken sivil toplum hareketleri gün geçtikçe güç kazanıyor. Mesela geçen yıl, su kaynaklarının halka ait olarak kalmasını sağlayan bir referandum kazandık. Bu büyük ölçüde sivil organizasyonların başarısıydı. Berlusconi hükümetinin sivil hak ve özgürlükleri tahrip ettiğine şüphe yok. Ancak sol ve merkez sol partilerin buna karşı bir alternatif geliştiremediğini de söylemek gerekiyor. Yapılması gereken çok iş var ama bence tüm dünya üzerindeki sol hareketler kazanılması yıllar sürmüş işçi haklarını korumak ve yeni haklar istemek konusunda bir adım geride duruyor. il manifesto direniyor il manifesto 40 yıldan fazladır İtalyan soluna ses veren bir gazete. Ancak il manifesto da ülkenin yaşadığı krize yenik düşmek üzere. Ekonomik kriz içinde olan gazetenin yazarlarından Orsola Casagrande geçmişten bugüne yaşananları bizimle paylaştı. Aynı zamanda da İtalyan solunun yaşadığı sıkıntıların bir özetini yaptı. DENİZ ÜLKÜTEKİN ir zamanlar Avrupa’da en önemli siyasi muhaleftlerden birine sahip olan İtalyan solunun sembollerinden biri il manifesto gazetesi. 1969’da yayın hayatına aylık olarak başlayan, ertesi yıl günlük formata dönen ve varlığını sürdüren il manifesto, İtalya’nın yaşadığı ekonomik krizin etkilerinden uzak kalamadı. Gazete şu sıralar ekonomik sıkıntılarla uğraşıyor ve kapanmanın eşiğine kadar geldi. Neyse ki okurlar gazeteyi kurtarmak için elele vermiş. il manifesto yazarlarından Orsola Casagrande’yle il manifesto’nun ve İtalyan solunun durumu hakkında bir söyleşi yaptık. il manifesto’nun yaşadığı finansal krizin sebepleri nedir? Sırf il maifesto değil İtalya çapındaki yaklaşık 100 bağımsız gazete, televizyon ve radyonun yaşadığı ekonomik sıkıntıların sebebi Monti daha doğrusu Berlusconihükümetinin, basına ayrılan kaynakları kısıtlaması. Elbette bunu yapmalarının sebebi de muhaliflerin sesini kısmaktı. Yaptırımlarının sonuçları neredeyse anında etkisini gösterdi ve Komunist Parti’nin günlük yayın organı 100 çalışanı çıkararak yayınına son verdi. Monti göreve geldikten sonra kaynakların bir kısmının yeniden yaratılacağına söz verdi ama şimdiye kadar adım atılmış değil. Berlusconi bağımsız medyayı yok etme politikasını adım adım takip ediyordu. Monti de şu ana kadar basın özgürlüğünü pek dert ediyormuş gibi görünmüyor. Elbette başka problemler de var. Son zamanlarda İtalyan solu organize olmakta sıkıntı yaşıyor. Bir başka önemli etken de, yazılı basının dünya üzerinde yaşadığı genel krizin yansımaları. il manifesto’nun İtalyan solu için önemi nedir? il manifesto bir gazeteciler kooperatifi ve sahibi yok. Gazetenin sahibi çalışanlar ve belirgin politik duruşumuz sebebiyle herhangi bir reklam geliri de kabul etmiyoruz. Neredeyse tamamen satış geliriyle ayakta duruyoruz. Okurlarımız gazeteye ne kadar bağlı olduklarını bugünlerde bir kez daha gösterdi ve gazeteye gelir getirecek bir abonelik kampanyası başlattı. İtalyan solu için önemine gelirsek; aslında okurların cömertliği her şeyi açıklıyor! Büyük bir dayanışma örneği gösterdik. Okurlar kendi inisiyatifleriyle bireysel desteklerde de bulunuyor. Her ne kadar gazetenin önemi hakkında konuşmak okurların hakkı olsa da il manifesto’nun İtalya’da ve yurtdışındaki zorluklarla mücadele ettiğini söylemeliyiz. İşçi direnişleri, göçmenler ve gelişim sorunları gazetenin işlediği konular oldu. Bir örnek vermek gerekirse, gazete 2005’ten beri Torino’yla Lyon’u birbirine bağlayacak ve bölgede yaşayanlara ciddi sağlık sorunları çıkaracak hızlı tren inşaatına karşı mücadele eden Vai de Susa direnişine destek veriyor. Bu direniş çok kritik bir noktada. Çünkü hükümet, yerel yönetim ve polis oradaki toprak sahiplerini yaşadıkları yerden çıkarmak için harekete geçti. Geçen hafta 100 bin kişinin bu gereksiz ve ekonomik açıdan çılgınlık anlamına gelen projeye “hayır” demek için yapığı barışçıl protesto yürüyüşüne polis müdahale etti. Bir gösterici elektrik direğinden düştü ve şu an komada. il manifesto her zaman eşit bir yaşam için mücadele eden insanların yanında oldu. Sessizlere ses verdik, sırf İtalya’da değil, Türkiye’de hak arayan Kürtlerin de sesi olduk; ve tabii Filistinlilerin. Tıpkı yıllar önce IRA’nın siyasi kanadı olan ve Kuzey İrlanda’daki sorunu barışçıl yollarla çözmeye çalışan Sinn Fenn’in yanında olduğumuz gibi. Biz çatışma içinde olan her tarafın müzakere için masaya eşit şekilde oturup diyalog geliştirmesinin tam ve kalıcı barış için tek yol olduğuna inanıyoruz. B Yasemin Karadağ, yüzde 18’i çalışan tek böbreğiyle cezaevine rağmen direniyor... Susarsanız öleceğim! ESRA AÇIKGÖZ üler Zere’yi hatırlıyor musunuz? Hani cezaevinde damak kanserine yakalanan ve dışarıda tedavi görebilmesi, yaşam hakkı için günlerce, aylarca sokaklarda eylem yapılan kadın. Hani, ancak birkaç ay ömrü kalınca bırakılan... Zere öldü, ancak onunla aynı kaderi paylaşan insanlar hâlâ cezaevinde tedavi olmayı bekliyor. Üstelik sayıları hiç de az değil; Fatma Tokmak, Hediye Aksoy, Lokman Akbaba, Halil Güneş... İşte onlardan biri Yasemin Karadağ. 42 yaşında. Yedi aydır Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu. “AKP’nin tutuklama furyasından nasibini alanlardan sadece birisiyim” diyerek başlıyor kendini anlatmaya, “Hasta bir tutsak olarak sesimi sizin aracılığınızla duyurmak istiyorum. Böylece gün ışığını kapatan yüksek duvarları, keskin tel örgüleri, dizi dizi kilitli kapıları aşabilmeyi umuyorum. Özgürlüğümüzden alıkonulmak yetmediği gibi, yaşam hakkımız da elimizden alınmak isteniyor... ‘Bundan da ölünür mü?’ dedirtecek hastalıklardan dahi ölüyor tutsaklar. En sağlam insanı bile hasta eden hapishane, hasta tutsakları ne hale getiriyor, düşünün.” O, düşünmeden biliyor. Tek böbrekli Karadağ, üstelik kalan böbreğinin de yüzde 18’i çalışıyor. İçerde kaldığı her gün daha da düşüyor bu oran. Doktoru da bunu söylüyor, iyi beslenmesi gerektiğini de. Ancak cezaevi koşullarında G http://yaseminkaradagiyasatalim .blogspot.com/ C M Y B C MY B sağlığına uygun diyet yapamıyor. Cezaevine girmeden birkaç ay önce, Güler Zere’nin cezanesinde beyin kanaması geçirmiş üstelik Karadağ, anevrizma ameliyatı olmuş. Yüksek tansiyon hastası. O kadar da değil, ileri derecede kansızlık çekiyor, serumla demir takviyesi yapılıyor ve kan yapıcı iğne vuruluyor dönem dönem. Bitmedi: “Böbreğin süzmediği zararlı maddeler kemiklerimde birikiyor, en ufak bir çarpma burkulma kemiklerimi kırabilirmiş” diyor, “Ki, kemik erimesi de var zaten. Ben bunları öğrenene kadar hapishaneden hastaneye gidişte ikiüç kez saldırıya uğradım. Yerlerde sürüklendim, çuval gibi ringin hücresine atıldım. Bu saldırılardan birini doktor muayene odasında, onun gözleri önünde yaşadım. Düşünebiliyor musunuz?” Güler Zere’nin “Hayatın içinde olan her şeye dokunmak istiyorum” sözü düşüyor sık sık aklına. O da aynı duyguyu taşıyor çünkü. O da “hayatın içinde olan her şeye dokunmak istiyor”. Bunun için de sizlerin yardımına ihtiyacı var Karadağ’ın: “Hapishanede hastalığım her geçen gün daha da ilerledi, ilerliyor. Çok geç olmadan, benim de bir hastanenin ‘mahkum koğuşu’nda adım adım ölüme yaklaşmamam için sesimizi duymanızı istiyorum. Merhamet dilenmiyorum. Yargılanmayayım da demiyorum. Tutuksuz yargılasınlar. Nasıl bir hukuksuzluk, pervasızlık altında tutuklandığımı, hukukun, adaletin nasıl bir paçavraya dönüştürüldüğünü tartışmıyorum bile”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle