Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 EYLÜL 2011 / SAYI 1328 3 Kurye bu sefer video oyunu getirdi festivalin çeşitli parçalarını, hatta belki de tamamını takipçisi olan Kurye Video Festivali, 14 iptal etmemek için savaş veriyoruz. Eylül’de başlayacak Space Invaders C. Arkman: Bu etkinliği doğrudan etkinliğinde bu kez video oyunlarının sektöre bir fayda sağlamak amacıyla sanatsal yanını mercek altına alıyor. yapmıyoruz açıkçası. Kurye Festivali olarak ideo oyunları dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de hem ilk günden beri “video sanatı” olarak bilgisayar hem de konsol platformlarında önemli sayıda bilinen alanı genişletmek için çaba sarf ediyoruz. Son kullanıcısı olan bir sektör. Öte yandan oyun üreticisi kurumlar zamanlarda büyük sanat kurumları video oyunlarına ciddi anlamda dışında kalanlar işin sektörel ve sanatsal kısmına fazlasıyla yabancı. ilgi göstermeye başladı. Biz de Nimk Amsterdam ve FACT Liverpool Kurye Video Festivali Space Invaders Etkinliği adlı yeni medya ve dijital sanatlar konusunda önemli iki saygın 14 Eylül’den itibaren Yapı Endüstri kurumla çalışıyoruz. Bu iki kurumda daha önce gerçekleştirilmiş Merkezi’nde yapacağı bir dizi etkinlikle video Space Invaders sergisinin adını bu seneki festivalimize alt başlık oyunlarının tasarımcılarını, profesyonel olarak seçmemiz de bu ortaklığın bir yansıması. Sanat dünyasındaki oyuncularını ve sektör çalışanlarını bir araya video oyunları ilgisi geçici bir heves gibi görünmüyor. Geçen sene getirecek. Türkiye’de bir ilk olma özelliği gerçekleşen taşıyan festivalin ayrıntılarını organizasyon “Oyunların Sanat yöneticileri Ceren ve Irmak Arkman’la Tarihi” adlı konuştuk. kapsamlı bir sempozyum, Video oyunları ülkemizde geniş bir DEN Z önümüzdeki kullanıcı kitlesine sahip. Kurye Video Festivali şubatta ÜLKÜTEK N Space Invaders etkinliği bu alanda nasıl bir rol Smithsonian üstlenecek? American Art Ceren Arkman: Video oyunları dünyada Museum’da büyük bir sektör. Şu an ekonomik açıdan sinemanın bile önünde. açılacak Türkiye’deyse oyuncu sayısı fazla olmakla birlikte, hem sektörel hem Amerika’nın video ekonomik anlamda yeteri kadar ciddiye alınmıyor sanırım. Mesela oyunlarına adanmış video oyunları federasyonu daha geçen ay kuruldu. ilk geniş kapsamlı Irmak Arkman: Festivale destekçi ararken gördük ki video sergisi ve sanat oyunlarına parasal ya da teknolojik anlamda yatırım yapanlar da oyunlarına henüz bu konuyu sadece pazarlanabilir bir meta olarak görmekle odaklanan yetiniyor. Normalde sektörden markaların bize gelip “böyle festivaller Notgames yurtdışında yapılmaya başlandı, siz de bir sanat organizasyonu Ceren ve Irmak Akman. Festival gibi olarak bu konuya eğilmeyi düşünmez misiniz” diye teklif getirmeleri etkinlikler, tüm gerekir. Oysa burada, üzerinde bir sene çalışılmış, inceden inceye tartışmalara rağmen video oyunlarının çoktan sanat dünyası içinde düşünülmüş, her şeyi hazır bir festivalle gittiğinizde bile destek yerini sağlamlaştırdığını gösteriyor. Biz de elektronik ve dijital göremiyorsunuz. Bu nedenle festivale sanatlara odaklanan bir organizasyon olarak bir sanat formu olarak 15 gün kala bizim hâlâ dikkat çekmeye çalıştığımız video oyunlarını böyle bir uluslararası Hollanda Konsolosluğu etkinlikle Türk sanat ortamının içine çekmeye karar verdik. dışında hiçbir I. Arkman: Ayrıca yaklaşan stanbul Bienali’ne ek destekçimiz olarak, festival ile aynı anda gerçekleşen ve gerek yok ve seminer programımız ile parçası olacağımız, gerekse ortak bir açılış partisine ev sahipliği yapacağımız Festival programı bir hayli yoğun görünüyor. Bu yoğunluk ISEA etkinliğini de hatırlatmak gerekiyor. Bu içinde tavsiye edebileceğiniz diğer etkinlikler nelerdir? etkinlik sayesinde Türkiye’ye özellikle dijital ve I. Arkman: Sıraselviler The Empire Project’te festivalin gösterimleri elektronik sanatlar konusunda uzman çok gerçekleşecek. Bu gösterimler video oyunlarından esinlenen video işlerinin yanı sayıda yabancı sanatçı, akademisyen ve sıra video oyunları dünyasına ilişkin belgeseller de içerecek. Ayrıca gösterimlerin bir profesyonel gelecek ve ISEA ile ortak bölümü machinima denen ve düşük bütçelerle çalışan genç ve bağımsız yönetmenlere çalışmamız sayesinde video oyunları yeni imkânlar sağlayan gerçek zamanlı 3D bilgisayar animasyonlarına adandı. Özellikle bu sektörü bu çevreyle de bir araya gelme bölümün sinemayla ilgilenen gençler için de ilgi çekici olacağını düşünüyoruz. şansını yakalayacak. Yurtdışından pek çok sektör çalışanı ve sanatçı da bu festival kapsamında ülkemizde Seminerler aynı zamanda bir olacak. sektör buluşması niteliği de taşıyor. C. Arkman: şin hem sanatsal hem profesyonel Bu açıdan bakarsak sektörün tarafıyla ilgiliyiz. Bu iki tarafı bir araya getirerek video tartışacağı ve öne çıkacak konular oyunlarının hem sanatla bağlantısı hem de hayatımızdaki neler olacak? yeri hakkında daha fazla şey anlatabileceğimizi ve video I. Arkman: Sanat ve video oyunlarının sanat olup olmadığı konusunda süregelen oyunları arasındaki ve video oyunları tartışmalara küçük de olsa bir katkıda bulunabileceğimizi ile gündelik hayat arasındaki ilişki düşünüyoruz. Video oyunlarına gönderme yapmak ya da dünyada da en çok tartışılan video oyunlarını sanatsal bir ifade şekli olarak kullanmak konular. Bunların burada da ön son yıllarda sanat camiasında giderek artan bir yaklaşım. planda olacağını düşünüyoruz. Bir de Bunda bilgisayar yazılımcılarının sanatta daha çok yer seminerler tamamen sektörel ağırlıklı almaya başlamasının da rolü var. Bu anlamda, Jasper olmayacak. Üç günlük bir programımız de Beijer, Anita Fontaine ve Julian Oliver gibi video oyunu bazlı işler yapan sanatçılar etkinliğin var. lk gün oyun oynamayı ya da oyun parçası olacak. sevgisini kariyere dönüştürmüş kişileri I. Arkman: Diğer yandan “Video oyunları sanat mıdır” tartışmasının tam ortasında ağırlayacak. kinci günse video oyunlarıyla bulunan sanat oyunu (art game) yapımcılarına da yer vereceğiz. Mesela Hollanda’dan iş üreten sanatçılar ve sanat oyunu Stout Games ve Belçika’dan Tale of Tales ekipleri katılımcılarımız arasında yer yapımcılarını bir araya getirecek. Dr. Güven alacak ve kendi işlerini nasıl konumlandırdıklarını anlatacak. Ayrıca finansal Çatak’ın desteğiyle düzenlediğimiz gün ise kaynak bulabilirsek, sanatsal ve sinematografik anlatıma sahip video oyunları konusunda çalışan genç Türk Türkiye’de de çok takipçisi olan bir ticari oyunun yapımcılarını da akademisyen ve araştırmacıları bir araya burada ağırlamak istiyoruz. Ama şu an için onu bir son getirecek.G dakika sürprizi olarak saklamak daha doğru http://www.kuryevideo.org/ olacak sanırım. G ZÜLAL KALKANDELEN Dijital sanatların Türkiye’deki en önemli Obama’nın Geleceği Amerika’da gelecek yıl başkanlık seçimi var. 2008’de büyük umutlarla “kurtarıcı” olarak seçilen Obama, hem Amerika’da hem de dünyada hayal kırıklığı yarattı. Ben, Obama’nın yıldızının parladığı kongreyi Türkiye’de ilk yazan ve yükselişine dikkat çeken yazarım. Ancak Amerika’da siyahi bir başkanın seçilmesini ne kadar önemsesem de, Obama’nın Amerikan politikalarında temel değişikliklere gidebileceğine hiç inanmadım; dolayısıyla büyük beklentilerim yoktu. Üç yıldır devam eden Obama döneminin ABD iç politikası açısından elbette Bush döneminden farkları oldu. Fakat Obama, yapmak istediklerinin bir kısmını Kongre’deki Cumhuriyetçilerin direnişi yüzünden tam yapamadı. Örneğin sosyal sağlık sigortasını düzenlemek istedi, önemli bir gelişme sağladı ama bütün vatandaşları kapsayan bir sigorta sistemini getiremedi. Demokratlar Bush’un savaş politikalarını eleştirirken, kendileri iktidara gelince savaşı genişlettiler. Obama’nın farkı, Bush gibi tek başına hareket etmeyip, uluslararası toplumu da işin içine sokarak hareket etmesiydi. Ama Libya operasyonu için Kongre’den onay almadan emir verdi. Sonuçta o da, ağzından barış kelimesini hiç düşürmese de savaş dönemi Başkan’ı oldu. Çünkü o da Wall Street ile göbek bağı bulunan bir partiye mensup. Korporatokrasinin (ticari şirketlerin açık ya da gizli şekilde devlet yönetimine hâkim olduğu sistem) hüküm sürdüğü Amerika’da, sistemin baş aktörlerine karşı gelerek Başkan seçilmek olanaklı değil. Ayrıca Obama siyahi olduğu için farklı algılansa bile, o da ABD’de kurulu düzenin içinden çıkan seçkinlerden birisi. Bütün bunlara Amerika’daki işsizlik sorununun tırmanması, bütçe açığının büyümesi, Amerika’nın kredi notunun tarihte ilk kez düşürülmesi de eklenince, halkın Obama’ya desteği giderek azaldı. Son kamuoyu araştırmalarına göre, bu oran % 40’a kadar düştü. Obama’nın başkanlığını beğenmeyenlerin oranı ise % 50’yi aştı. Şimdi gelecek yılki seçimlerde neler olabileceği üzerine çeşitli tahminler yapılıyor. Demokratlar’ın adayı Obama olacağına göre, onun karşısına çıkacak Cumhuriyetçi adaylara bakmak gerek. Şu ana kadar aday olan dört isim var: şadamı ve eski Massachusetts Valisi Mitt Romney, Temsilciler Meclisi Üyesi Ron Paul, Teksas Valisi Rick Perry ve Çay Partisi Hareketi’nin kurucularından, Temsilciler Meclisi Üyesi Michele Bachmann. 2008’de John McCain’in Başkan Yardımcısı adayı olarak seçime katılan eski Alaska Valisi Sarah Palin’in de adı geçiyor ama henüz adaylığı netlik kazanmadı. Bunların içinde muhafazakar görüşlere daha yakın olanı da var, bazı konularda Demokratlara yaklaşanı da. Ancak bu aşamada bu yazıyı ilgilendiren kısmı Obama karşısındaki güçleri. Gallup’un 1718 Ağustos’ta yaptığı araştırmaya göre, Obama ile Mitt Romney seçime girecek olursa, kayıtlı seçmenler arasında Obama % 46, Romney % 48 oy alıyor. Cumhuriyetçi Parti adayı Rick Perry olursa, Obama ile ikisi de % 47 alırken; Obama Ron Paul’ü 2 puan farkla, Michele Bachmann’ı 4 puan farkla geçiyor. Görüldüğü gibi seçime bir yıl kala Obama’nın durumu parlak değil. Ancak buradan yola çıkarak seçimi kaybedeceğini söylemek de olanaklı değil. 1995’te olanı hatırlayalım. Kansas Senatörü Bob Dole, yine bir Gallup araştırmasında Bill Clinton karşısında % 48’e % 46 öndeydi. 1996’da Clinton, Bob Dole’a 8 puan fark atarak seçildi. Ama bunun tersi bir durum da var. 1979’da Başkan Jimmy Carter, Kaliforniya Valisi Ronald Reagan’la % 45 oy oranıyla eşit görünüyordu. Sonunda Reagan, Carter’ı 10 puan farkla yendi. Bu olduğunda işsizlik yükselişteydi. Belli ki Obama, gelecek bir yıl içinde en büyük mücadeleyi ekonomide verecek. www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com V V DEO OYUNU SANAT MI? Anadolu'ya Şükran Buluşmaları A nadolu'ya Şükran Buluşmaları'nın ikincisi, kuruluşu süren Sonsuz Şükran Köyü'nde başladı. 317 Eylül tarihleri arasında Konya Höyük'te Çavuş kasabasında gerçekleştirilecek kültür ve sanat buluşmasında sergilerden, sempozyumlara, atölye çalışmalarından kermeslere, söyleşilerden film gösterimlerine uzanan geniş bir yelpazede dolu dolu etkinlikler gerçekleştirilecek. Sonsuz Şükran Köyü kurucusu Mehmet Taşdiken, “Türkiye'den ve dünyadan kültürsanat adamları, Sonsuz Şükran Köyü'ne lümpenlik gösterisine değil, Anadolu'nun derin kültürüne sığınmaya geliyor. Öğretmeye değil, öğrenmeye geliyor. Almaya değil, borcunu ödemeye geliyor. Sanatın, müziğin, şiirin, mimarinin derin ve zengin tarihine geliyor” diyor. Anadolu'da en büyük sanat buluşması olarak nitelendirilen buluşmada yer alacak bazı etkinlikler ve tarihleri şöyle: 3 Eylül'de başlayan Prof. Dr. Devrim Erbil, Ekrem Kahraman, brahim Balaban, Hasan Nazım Balalan, Bahattin odabaşı, Prog. Basrı Erdem, Murat Tolga, Prof. Mustafa Dulda, Mustafa Karyağdı, Prof. Ramis Aydın, Seydi Murat Koç, Remzi ren, Ünsal Toker, Altunay Geciroğlu, RüzgarFidan, Kamer Batıoğlu, Işıl Karaçor, lknur Şanal, Poyraz Topal, Meletn Sofia Gikas, Sevgi Erdaha, Leyla Cansız, Marlis Diemont, Ekrem Kadak, Servet Ünlüceayaklı, Günden Küçüktunç, Figen Beğen'in eserlerinin yer aldığı, küratörlüğünü Kamer Batıoğlu'nun yaptığı karma sergi 17 Eylül'e dek sürecek. Yine iki hafta boyunca her gün resim, heykel, seramik ve fotoğraf atölyelerinin yanısıra köy kermesi kurulacak. 3 Eylül'de yönetmen Yüksel Aksu'yla başlayan söyleşilere ise her gün sırasıyla yönetmen Hakkı Kurtuluş, yönetmen Barış Pirhasan, Hale Soygazi, Tolga Çevik, Şevket Çoruh, Sibel Turnagöl, yönetmen Biket lhan, Yavuz BingölKerem Alışık, yönetmen Derviş Zaim konuşmacı olarak katılacak. “Anadolu'nun son göçerleri/Sarıkeçililer”, “Orada”, “Ademin trenleri”, “Kadının Adı Yok”, “Organize şler”, “ nşaat”, “Abuzer Kadayıf”, “Mavi Gözlü Dev”, “72. Koğuş”, “Cenneti Beklerken”, “Gölgeler ve Suretler”, “Deli Deli Olma” ve “Mommo” da gösterilecek filmler arasında yer alacak. G DNA’nın izini süren kadın B ej rengi topuklu ayakkabıları üstünde, hızlı adımlarla daireden içeri girdi. Oldukça çarpıcıydı. Topukları baget misali, yürüdükçe Teşvikiye’nin romantik binalarından birinin ahşap zemininde ritim çalıyordu. Hiç durmadan odasına yöneldi. Yüzünde pastel tonlarında ciddi, mutlu ve samimi duygular... Dedikodunun hakkını vermek gerekirse, bir önceki yıldan daha güzel! Belli ki güzellik terzisi kumaşını, saç telinden topuğa inen asalet mezurasıyla ölçerek kullanmış. Alışılmışın dışında bir kadın, alışılmışın dışında bir adli tıp profesörü imajı çizen Sevil Atasoy Ekinci, 10 yıldır çılgın bir projenin izini sürüyor. DNA analiziyle haksız yere ceza almış kişilerin EBRU masumiyetlerini kanıtlamak: “Masumiyet Projesi”. GÜZEL Projenin orijinal ismi “Innocence Project”. Hukukçu Barry Scheck ve Peter Neufeld (1992) tarafından başlatılmış. Projeye sadece uygun nitelikte, test edilebilir özellikte ve suçla bağlantılı biyolojik delili olan davalar kabul edilmekte. 2010 yılına kadar, ABD’de yürütülen Masumiyet Projesi çerçevesinde 17’si idam suçlusu, tam 265 kişi özgürlüğüne kavuşmuş. Türkiye’de Sevil Atasoy, Mahir Işıkay, Ersin A. Kalfoğlu, Hüseyin Ekinci gibi uzmanlardan oluşan 13 kişilik ekip, örnek davalara imza atmakta. stanbul’da komşusunu öldürmek suçundan 40 ay hapis yatan Bircan/Cemal Başak çifti bu proje kapsamında özgürlüğüne kavuşmuş. Sevil Hanım, bir elinde kahve bardağı ve bardağın kenarına çarpıcı bir rujla atılmış DNA imzası, büyük bir sabırla belki de bininci kez projeyi anlatıyor. Sorumuz şu: “Uzun yıllar ve maddi olanaklar isteyen Masumiyet Projesi nasıl ve hangi koşullarda başlatılıyor?” Atasoy, “DNA analizi yapılabilecek bir delil (saç, kıl, kan, semen, silah ya da eşya üzerinde biyolojik kalıntı vb.) bulunduğu takdirde bu süreç başlatılabilir” diyor ve devam ediyor: “Mesela ortada bir bıçak var ve bu bıçakla birisinin öldürülmüş olduğu iddia ediliyor. Bıçağın üzerinde öldürülen kişinin kanı bulunmuş, ama sapında tutana ait olabilecek bir DNA izine bakılmamış! Şimdi saldırganın bıçağı kullanırken elini kestiği ve farkında olmadığı durumlar çok olur, yani küçücük bir çizik büyük önem taşır”. Başvuru için öncelikle olayın özetinin anlatıldığı ve mahkumiyete yol açan guzel1977@gmail.com Sevil Atasoy Ekinci C MY B C MY B delillerin bir listesinin Masumiyet Projesi adresine postalanması gerekmekte. Ekibin belirlediği dosyalar, DNA analizi için savcılığa bırakıldığı an maraton başlamış oluyor. Yanlış görgü tanıklığı, hatalı ya da usule uygun olmayan laboratuvar analizleri, güvenilir olmayan ihbarlar, usulsüzlük, savunmanın yetersizliği, polisjandarmanın yaptığı hatalar, ayırımcılık vs. Sebepler ne olursa olsun mağduriyetlerin giderilmesi için öncelikle olay yerinde delil toplayan polis ve jandarma teşkilatının projeyi desteklemesi şart. Belki de Hukuk Fakültelerinin içinde bu tip birimler açılmalı. Atasoy, konsept danışmanı, hikâye yazarı ve sunucusu olduğu Kanıt dizisi aracılığıyla topluma önemli bir mesaj veriyor: “Hak arama bilincini geliştirmek”. Amacı gayet açık: “Hiçbir ülke cezaevine koyduğu insanların tamamının suçlu olduğunu iddia edemez. Yüz binde bir de olsa, mutlaka masum insanlar vardır. Bir su damlasının bile delil olabileceğini insanlara öğretmeye ve hem polisin, hem de adli sistemin içinde bulunan organların projeye yatırım yapmasını sağlamaya çalışıyorum” diyor. Sevil Atasoy, akademisyen, yazar, iş kadını (Teşvikiye Laboratuvarı, Uluslararası Adli Bilim Hizmetleri ve Sevil Atasoy Danışmanlık Şirketi), anne ve mutlu bir eş olmakla yetinmemiş, DNA’nın izini süren kadın olarak ölümsüzleşeceğe benziyor. Hak ve adaleti sağlamak için yeryüzüne insan kılığında inen ve altın çağı getiren Zeus’un kızı Dike gibi… G