22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 MART 2011 / SAYI 1304 7 Sanatın yükseleceği dönemdeyiz Alıcılar bilinçlenmeye başladı Önünüze koyduğunuz hedefin neresindesiniz şimdi? O dönemde herkes var olan sanatçılara yönelmişti. Kimse genç sanatçılara fazla girmek istemiyordu. Ben tersini yaptım, var olan mirası değil kendi mirasımı yaratmak istedim. Bu galerinin en önemli meselesi, temsil edilemeyen sanatçıları ortaya çıkarmaktı. Bugün hedefleri fazlasıyla yakaladığımızı söyleyebilirim. Ancak yeni hedefler çok yukarıda. Galerist’in ilk 10 yılını bundan sonra yaşanacak sürecin hazırlık dönemi olarak görebilirsiniz. Yeni 10 yıla dair dönüşümler neler peki? Türkiye de dünya da değişti. Biz de bir çözülmeye gittik. Çünkü Türklük söylemi başta belki çok önemliydi, piyasanın bu anlamda bir bayraktara ihtiyacı vardı ama yıllarca Batı’ya yönelik bir sanat üretimi zamanla Batı pazarına girme konusunda engel oluşturmaya başladı. Batı, Batılaştırılmış Türk sanatı değil, kökenlerin izlerini taşıyan eserleri görmek istiyor. Alıcılar da bilinçlenmeye başladı. Bu anlamda neler yapmayı planlıyorsunuz? Melkan Tabanlıoğlu ve Taha Tatlıcı aktif ve eşit ortak oldu. Tepebaşı’nda açtığımız galeriden sonra Akaretler'i açıyoruz. Ayrıca Haliç’te gececi bir mekânda da devam edeceğiz. Ama bu yeni dönem nedir diye sorunun özüne dönecek olursam, yerel sanatı Türkiye’de konumlandırmak ve ihraç etmeye çalışmak söylemi artık bitti! G Sanat görünürlük kazandı Günümüz kültür sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanatın daha da yükseleceği ve ciddi şekilde görünürlük kazanacağı bir dönemi yaşıyoruz. Sanatı takip eden kitle açısından durum nedir? Gün geçtikçe artıyor. 2001'de ilk sergimizi yaptığımızda 1015 kişi geliyordu, son Hüseyin Çağlayan sergimizde saat 19.00’da açılışımız vardı, 19.10’da ise kapıları kapatmak zorunda kaldık. Katılım 2 bini geçti. Diğer sergilerimizde de benzer manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. Ancak bundan da önemlisi pek çok sergi çok yoğun şekilde geziliyor. Ekonomik anlamda dünyayla yarışacak noktada mıyız? O noktada değilsek de görünürlükte yarışacak noktaya geldik. Yeni yerler açılıyor, talep ve ilgi artıyor. Bu işi ciddiyetle yapan insanlar var. Peki son dönemde ilgi nereye kayıyor? Böyle bir eğilimden söz etmek mümkün mü? Tuval resmine daha fazla ilgi gösteriliyor, bu sadece Türkiye’de değil tüm dünyada aynı. Ancak diğer taraftan iyi bir sanat eseri, bu ister fotoğraf, video, heykel veya bir enstalasyon olsun, mutlaka yerini bulur. G Galerist, 10 yılı geride bıraktı. Murat Pilevneli bu 10 yılı, bundan sonra yaşanacak sürecin hazırlık dönemi olarak değerlendiriyor. yi sanatın takipçilerinin arttığı, çağdaş sanatın anlamını bulmaya başladığı bu yeni dönem için de umutlu. “Yeni hedeflerimiz çok daha yukarıda. Yerel sanatı Türkiye’de konumlandırma ve ihraç etmeye çalışma söylemi artık bitti! Şimdi yeni bir dönem başlıyor” diyor. ZUHAL AYTOLUN urat Pilevneli, Türkiye’de çağdaş sanat alanında önemli bir damarı tutuyor. 10 yıl önce açtığı Galerist’le de önemli işlere imza atıyor. Önce, güncel sanat adına çalışma yapan ancak yurtdışında yaşayan sanatçıları Türkiye’ye getirdi, bir pazar yarattı. Şimdilerde de yurtdışıyla ortak çalışmalar yaparak uluslararası pazar yaratmak için çalışıyor. Çekirdek kadrosunda da önemli isimler var: Haluk Akakçe, Hüseyin Çağlayan, Taner Ceylan, Sarkis, Mustafa Hulusi, Evren Tekinoktay... Ortaklarıyla birlikte yeni genç yeteneklerin izini sürdürmeye devam ediyor. Yakın zamanda açacakları yeni galerilerle de bunu pekiştirecekler. Galerist için bu yeni on yıl, yeni bir hareketin de başlangıcı. şte bu yüzden Murat Pilevneli ile yeni süreci konuşmak üzere buluştuk. Söze, öncelikle sanat yolculuğundan başladık, bilinmeyen yönlerini sorduk. şte Pilevneli'nin hem kendine hem de Türkiye’nin son yıllarda kültür sanat alanındaki çalışmalarına dair anlattıkları... Türkiye’de çağdaş sanata yön veren birkaç isimden birisiniz. Peki nasıl başladı sanat tutkusu içinizde? Aile kaç kuşaktır sanatla ilgileniyor? Ailede bir tek ressam dayım Mustafa Pilevneli vardır. Benim de onunla ilişkim çok kuvvetliydi. Yazın hep yanında kalırdım. Başta sadece seyrediyorken yaşım ilerledikçe yaptığı çalışmalara yardımcı oldum. Sanatla tanışmam, sevmem dayımla oldu diyebilirim. Sonra güzel sanatlara girdim, resim okudum ve bir şekilde su yolunu buldu. Sanatınızı icra etmektense galericiliği tercih ettiniz. Sizi bu alana çeken ne oldu? Bu, kendi kendine gelişen bir süreçti. Bir taraftan resim okurken diğer yandan da başka alanlara yöneldim. Sanatı farklı kitlelere ulaştırmak ve yaygınlaşmasını sağlamak boyutundaydı fikrim. şin ticari boyutu ilgimi çekti. Çevremden de yavaş yavaş talepler geliyordu, ufak da olsa işler yapıyordum. Sonra da kendimi sanat eseri satarken bulmaya başladım. Peki çağdaş sanat alanına nasıl yöneldiniz? Birçok alanda çalıştım. Ama bana itici güç olan başka bir mesele vardı. Düsseldorflu bir sanatçıyla tanışmıştım okurken. Beral Madra ile yapacakları bir projeden söz ediyordu. Finansal desteğe ihtiyaçları vardı. Beral Madra ile tanıştım ve bir buçuk ay gibi kısa bir zamanda ihtiyaç duyulan bütçenin nerdeyse 10 katı büyüklüğünde bir destek buldum. Bu sayede hem Düsseldorf’da hem de stanbul’da eserlerin sergilenmesi sağlanmıştı. Bu proje ile birlikte bir anda kendimi çağdaş sanatın göbeğinde buldum, gerisi de geldi. Galerist nasıl bir heyecanın neticesinde doğdu? Bu projeler gelişirken askerliğim yaklaşmıştı. 16 ay Şırnak’ta yedek subay olarak askerlik yaptım. Orada düşünme ve sorgulama şansım olmuştu. Galerileri geziyordunuz ve nerdeyse hep aynı işler, aynı sanatçılar ve aynı malzeme olan tuval resmi karşınıza çıkıyordu. Çizgileri çok da belli olmayan, tamamı kısıtlı bir kesim tarafından yönlendirilen bir sistem oluşmuştu. Tuval resmine kesinlikle karşı değilim ama dönemin sanatının temsil edilemediği de bir gerçekti. Sanatın okuması yanlış yapılıyordu ve bu zincirlerin kırılması gerekiyordu. Sırf bu gerçek heyecanlanmaya değmez mi? Kapılar kolaylıkla açıldı mı size, zorlamanız gerekti mi? Bir şeye inandığınız ve bu inancınızı karşınızdakine aktarabildiğiniz zaman kapılar zamanla kendiliğinden açılıyor. Elbette kolay olmadı, yıllarca doğrusunu yapmak uğruna üç harcayıp bir kazanarak Galerist’in programını ayakta tutmaya çalıştık. G M Özel hayatım da işim gibi planlı Türkiye’nin kültür sanat arenasında önemli işlere imza atıyorsunuz. Ancak Tuba Ünsal (üstte sağda) ile evliliğinizle bir anda popüler bir dünyaya çekildiniz, magazinin göbeğine oturdunuz. Bu sizin için nasıl bir bocalamaydı, nasıl bir süreç yaşadınız? Ortalarda olmayı çok fazla seven bir insan değilim, kendimi bir anda magazin dünyasında bulmam çok sarsıcıydı. Benim için bunlar kolay olmadı. Magazinsel, gerçeği yansıtmayan bir karakter yaratıldı, bunları hazmetmek zor. Ama açıkçası bununla yaşamayı öğrendim. Getirdikleri ve götürdüklerine baktığım zaman, galerinin yarattıkları ve evliliğimdeki mutluluğumuzun yanında götürdükleri çok da önemli gelmiyor. Bunun çilesi buysa, onu yaşıyorum. Hayatınızda farklı bir döneme girdiğiniz söylenebilir mi? Örnekse baba olmak nasıl bir deneyim oldu sizin için? ş hayatım gibi özel hayatım da planlıdır. Açıkçası çok da büyük bir değişiklik yok. Kararlarımın sonuçları da olumlu bir şekilde yansıyor. Babalık ise çok heyecanlı, ilk evliliğimden olan kızım Ayşe ve şimdi Sare. Sare’nin anlamı nedir? Tuba’nın babanesinin ismi Sare. Temiz, su gibi saf anlamına geliyor. G Kendimi ifade edebildiğim yer Galerist Genç ve yetenekli sanatçılara kapınız hâlâ açık mı? Nasıl bir süzgeciniz var? Genç sanatçılarla bağlantılarımızı koparmak istemediğimiz gibi galerilerin hâlâ genç sanatçılara yeterince eğilemediklerini düşünüyorum. Hâlâ komşunun pasta dilimine göz dikiliyor, söylem rakip galerinin yapıkları üzerine kuruluyor ama bilinen bir gerçek var ki başkasının mirasını mideye indirmek hazımsızlık yaratır. Gelecek gençlerde! Genç sanatçılara yoğunlaşmak ve destek vermek gerekiyor. Bunu destekleyen bir mekanizma kurulmasına da biz destek olacağız. Tophane'de, sanatçıların bağlı olmadığı ve de belki kariyerindeki ilk sergisini açacağı bir galeri açacağız. Kaç yıldır bu işin içindesiniz? Galerist’le birlikte 10 yıl diyebiliriz. Ama daha genele bakarsak yaklaşık 18 yıldır bu alanda çalışıyorum. şiniz yaşamınızın ne kadarını kaplıyor? Galerist, hayatımın nerdeyse yüzde 100’ünü kaplıyor. Burası yaşadığım bir dünya. Yaptığımız çalışmalarla da bunu dışarıya yansıtıyoruz. Nasıl tanımlarsınız burayı? Kendimi ifade edebildiğim yer. Çok fazla konuşmayı seven ya da sanıldığı gibi sosyal bir insan değilim. Benim konuştuğum, sözümün olduğu alan galeri ve galerinin programıdır. Hâlâ resim yapıyor musunuz? Hayır. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle