Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 MART 2011 / SAYI 1304 5 Planlı adamlar DEN Z ÜLKÜTEK N Men With A Plan, beş yıllık müzik geçmişi olan bir grup. Grup üyeleri araya giren engeller sırasında hep bu günlerin planını yapmış. stanbul müzik sahnesinin dikkat çeken elektronik müzik gruplarından Men With A Plan, kısa bir süre önce ilk albümü “Battery Is Not ncluded”i (içinde pil yoktur) Remoov Records’tan yayımladı. Grubun beş yıllık geçmişinin bir özeti de diyebileceğimiz albüm tekno ritimleriyle rock tabanlı melodileri bir araya getiriyor. Men With A Plan 26 Mart’ta Nublu’da. Men With A Plan nasıl bir araya geldi? lker Çiftçi: Can’la benim Kıbrıs’ta tanışmamla kuruldu. kimiz de öğrenciydik, müziğimiz kesişti. Beş yıllık bir geçmişimiz var. Can Çakmakçı: lker, Bursa’daydı ben burdaydım. Ama hep müziğimizi paylaşıyorduk. Bir şeylere emin olmamızı sağladı. Grubun “sound”u nasıl şekillendi? . Çiftçi: Tekno, elektronika ve rock diye ayrılıyordu. Eskiden müziğimiz çok daha köşeliydi. Belli akustik öğeler de olsun istedik. Fakat hep o “groove”un peşindeydik. Altyapıda rock olsa da Berlin Teknosu’nun ciddi şekilde etkisi vardı. Sizin müziğiniz evrilirken, bir yandan elektronik müzik de evrildi. Bu değişimle aranızda paralelik var mı? C. Çakmakçı: Aslında yok, çünkü bizim müzik yapmaya başladığımız dönemde popüler olan türler “progresive house”la “minimal tekno”ydu. Biz yine farklı bir şey yapıyorduk. Bugün Türkiye’de “deep house” revaçta ama bizim yine alakamız yok. Peki siz kendi janrınızı nasıl tanımlarsınız? . Çiftçi: Birkaç virgülle açıklayabiliriz herhalde. Başta tekno olduğu kesin. çinde synth, rock ve shoogaze de var. Erdinç Kaya: Beslendiğim şeyler daha farklıydı. Elektronik müziğe ilgi duyuyordum ama etrafımda hiç öyle insanlar yoktu. Gruba dahil olduğumda synth ve gitarlarla bir şeyler yapabileceğimizi gördük. O noktada tekno ve indie müziğin gitarları birleşince müziğimiz çok farklı yerlere gitti. Kafa yapımızla da alakalı. Hepimiz arkadaşız ve müzikten önce paylaştığımız çok şey var. Bir şarkıyı üretme süreciniz nasıl oluyor? E. Kaya: Bir synth ritmiyle başlıyoruz. Şu gitar tonu, ritmi çok yakışır diyorum. Aslında kimin yaptığı çok belli olmuyor. sminiz filmden mi geliyor? . Çiftçi: Öyle bir film var galiba ama hiç alakası yok. Can’la müzik yapma noktamızda mesafeler sorun oluyordu. Üretmekse hep planda kalıyordu. Aslında sürekli bugünlerin planı yapılıyordu. Albümden bahsederseniz neler diyebilirsiniz? C. Çakmaklı: Aslında bizim beş yıllık üretim sürecimizi başından sonuna yansıtıyor. Stüdyoda kayıttayken Erdinç’in girmesiyle eklediğimiz şarkılar da oldu, çıkardıklarımız da. . Çiftçi: “Battery is not included”; eskiden oyuncakların içinden pil çıkmadığında yazardı çok sinir olurduk. Albümün ismi de oradan geliyor, melankoli de o Nu Park, son günlerde hissiyattan. Elektronik müzik yapmak elektronik müziğe isteyenlere hangi programları tavsiye edersiniz? getirdiği bakış açısıyla E. Kaya: Ableton, Logic, Pro Tools dikkat çeken bir grup. ve güvenilir sistem için Mac; hiç yarı yolda bırakmadı. O da ayrı bir Kendilerini 30 Mart’ta mesai. Apple mühendisleri gibi Nublu’da dinleyebilirsiniz. çalışmaya başladık. G u Park son günlerde adından söz ettirmeye başlayan bir grup. Kökleri Uran Apak ve Oğuz Öner’in çocukluk arkadaşlığına kadar uzanan grup ismini de yine çocukluk arkadaşlarının uğrak mekânı Koşuyolu Parkı’ndan alıyor. Elektronik altyapılı müziğine Ozan Erkan’ın katılımıyla gitar melodileri de ekleyen, ngilizce sözlü müzik yapan ve hedefini yurtdışında da varolmak olarak belirleyen Nu Park, 2010’da Avrupa’nın önde gelen elektronik müzik festivallerinden Torino’daki Club To Club’ta yer alarak bu hedefe bir adım daha yaklaştı. Grup nasıl bir araya geldi? Uran Apak: Oğuz ve ben mahallede yakar top oynarken başladık diyebiliriz. Çocukluk arkadaşıyız. Ayrı ayrı müzik yapıyorduk ama hep birbirimizden etkileniyorduk. Birlikte çalışmaya başladıktan sonra Domestic LowFi isimli bir toplama albümde şarkılarımız yer aldı. Bu şekilde Nu Park ortaya çıktı. Müziğinizden bahsederseniz ne diyebilirsiniz? Oğuz Öner: Günümüzde kategorilere ayırmak çok kolay değil ama genel olarak dinleyiciler “indie, electronika, ambient sularında” diye tanımlıyorlar. Önü tabii ki açık ama belli gruplardan etkilendik zamanında. Massive Attack, Moloko ve Air gibi grupların tarzında üretmeye başladık, zamanla kimliğimiz oturdu. Başta çok sert öğeleri katmadık. Biraz daha düşük tempo vardı. Biraz vokal tarzınızla mı alakalı? U. Apak: Vokalimde bir naiflik olduğu söyleniyor. Hep rock gruplarındaydım ve sesimin sınırlarını zorlamayı seviyordum. Ama Oğuz’la bir araya geldiğimizde çok sakin üretmeye başladık. N Naif bir canavar O. Öner: Açıkçası “ne tür müzik istiyoruz, neler dinliyoruz” diye konuştuk. Belki konuşmasak tamamen deneysel formlarda ilerleyecektik. Böylece çizgimizi disipline etmiş olduk. Ozan Erkan: Bir şey buluyoruz, uçmasın diye hemen kaydediyoruz. Bir de artık gruplar stüdyoya gidip kafalarına göre çalmak yerine bilgisayar üzerinde çalışıyorlar. Böylece zaten şarkılar otomatik olarak bir düzene giriyor. O. Öner: Bizim iki yöntemimiz var. Bir beste üzerine gidiyoruz, bir de doğaçlama. Birimiz bir melodiye başlıyor. Bu gitar ya da “synth”le olabilir. Sonra bunu formlara yerleştiriyoruz ve aranjman yapıyoruz. Öbüründe de ruh halimize göre emprivizasyon yapıyoruz. Orada da belli formları aklımıza kaydediyoruz. O daha özgür şekilde ilerliyor ve besteye doğru evriliyor. O. Erkan: Müzik çok gitar müziği olmadığı için gitardan en ucube sesleri ürettiğimi düşünüyorum. Başta daha da down bir yapısı vardı. Ancak ben geldiğimden beri biraz daha agresif bir noktaya çıktık. U. Apak: Naiflik var ama sonra da kükreyip bir canavara dönüşmeyi sevdiğim için scream vokal tarzına kadar gidebiliyor. G ATAOL BEHRAMOĞLU IV. Murat kanunları IV. Murat 16231640 yılları arasında 17 yıl hüküm sürmüş 17. Osmanlı padişahıdır. Birtakım saray entrikaları sonucunda tahta 11 yaşında çıkmış. Doğum tarihi 1612 olduğuna göre, yaşamı da topu topu 28 yıl sürmüş. Kısa ömründe ve saltanat döneminde önemli başarılara imza atmış. Bunların başlıcaları Safevilere karşı savaşta elde edilen kazanımlar ve Bağdat’ın bir kez daha Osmanlı topraklarına katılmasıdır. Fakat IV. Murat halk arasında daha çok bu başarılarla değil de alkol, tütün ve kahve yasağıyla ve bu yasakların uygulanması konusunda uyguladığı şiddet tedbirleriyle anıla gelmiş. Bu nedenle de özellikle bu konularda yasakçılık hortladığında ya da hortlatıldığında, akla hemen IV. Murat uygulamaları geliyor… *** Konuya kestirmeden girelim: Ankara Barosu kısa adı TAPDK olan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’na karşı, bu kurulun 07.01.2011 tarihinde yayımladığı bir genelgenin öncelikle yürürlüğünün durdurulması ve sonra da iptali talepleriyle Danıştay’da dava açtı. Söz konusu genelge, dava dilekçesinde belirtildiği üzere, alkollü içki satışını ve tüketicinin alkollü içkiye ulaşmasını engelliyor. Sıradan yurttaş “ne var bunda” diye düşünebilir ve hatta böyle bir uygulamayı olumlu bile bulabilir. Oysa Osmanlı’nın IV. Murat döneminde değil 21. yüzyıl Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamakta olduğumuz (ya da öyle sandığımız) için konunun bambaşka boyutları var. Ankara Barosu’nun dava dilekçesinde bu bambaşka boyutlar sıralanıyor. *** Özetleyelim: Dava konusu yönetmelikte tütün ve alkolün (iki ayrı ürünün) bir arada ele alınmasının hiçbir hukuksal ve bilimsel dayanağı bulunmamaktadır. (Buna ben bir ekleme yapayım. Tütün yasağından amaç aslında içki yasağı getirmekti. TAPDK yönetmeliği bu amaca hizmet ediyor. Bu nedenle, bir arada ele alınış raslantı değil, tam olarak hedeflenen bir amaçtır.) Alkollü içkiye ulaşmada 24 yaş sınırının hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. (Bu konu çok yazıldığı için ayrıntılı tekrara gerek yok. Ergen olmamış kızı kocaya veren, 20 yaş altındaki gençliği silahlandıran bir kafadan her hangi bir konuda herhangi bir yasal dayanak beklemek boşunadır.) Yönetmelik ile getirilen reklam yasakları ve alkollü içki satışına yönelik yasaklar, alkol üreticilerinin, satıcılarının ve işletme sahiplerinin anayasanın 48. maddesi ile güvence altına alınan çalışma özgürlüğüne açıkça zarar vermektedir. TAPDK yönetmeliği anayasanın ve Avrupa nsan Hakları sözleşmesinin, temel hak ve özgürlüklere ilişkin (dava dilekçesinde tek tek sayılan) ilke ve hükümlerine de aykırıdır. Ve özetin özeti olarak da amaç, toplumu ya da gençleri korumak değil, demokratik ve laik devlet ilkesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırı bir yaşam tarzını egemen kılarak, belli ve tek tip bir yaşam tarzını dayatarak, var olan yaşam düzenine bağlı herkesi terbiye etmek cezalandırmak ve tasfiye etmektir... (Yani, ortadan kaldırmak, yok etmek) *** Geçen yaz Bozcaada’da konuştuğum şarap üreticileri, oraya gelen günümüz IV. Murat’ına aşırı vergilerden yakındıklarında, kendilerine üzüm yerine domates yetiştirmeleri tavsiyesinde bulunulduğunu söylemişlerdi… Ankara Barosu’nun açtığı davanın sonucu, bu nedenle, IV. Murat Osmanlısı’na doğru mu, yoksa çağdaşlığa doğru mu yürümekte olduğumuzun da göstergelerinden biri olacak… G ataolb@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B