Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hasan Saltık’ın arşivinden bir fotoğraf. Sürgün yolunda Dersimliler. Fotoğrafı çeken görevlinin üzerine el yazısıyla düştüğü not dikkat çekici: “Yerliler.” HASAN SALTIK’TAN Dersim üzerine bir “inat hikâyesi” Dersim yeniden kurulduğunda Kalan diye bir köyün üzerine inşa ediliyor. İşte o köyden Hasan Saltık. Müzik şirketinin adı da bu yüzden Kalan. Müzik ve tarihin iç içe olduğunu ondan daha iyi anlatacak biri yoktur belki. On yıldır tarihçilere taş çıkartan bir çabayla topladığı Dersim belgeleri ve fotoğrafları da bunun kanıtı. Herkes Dersim hakkında bir şeyler söylerken o belgelerle konuşuyor. Şimdiye dek bir siyasi parti elindekileri talep etmemiş ama o bir komisyon kurulursa vermeye hazır. “Bu travma son bulsun, bu ayıptan kurtulalım” diyor. Ayşe Yıldırım / Sayfa 4 Giyilebilir teknoloji Sony Euraisa Genel Müdürü Mohsen Noohi, şimdinin teknolojilerinin aslında hiçbir şey olmadığını söylüyor. Çünkü gelecek, daha büyük teknolojik gelişmeleri de getirecek. Deri altına yerleştirilen çipler, bize kılavuzluk edecek. Sayfa 6 Bir yol gider Van’a doğru TV’de pedofili mi var? Televizyonda son günlerde yer edinen bebek bezi reklamları çocukların cinsel kimlikleriyle ilgili tartışmaları gündeme getirdi. Pedofili ağır cezaları olan bir suçken, cinsel temalı çocuk portrelerinin meşruluğu da yoruma açık... Deniz Ülkütekin / Sayfa 3 Ali İsmet Öztürk: Profesyonel akrobasi pilotu / Esra Açıkgöz Sayfa 2 “Bir yol gider Van’a doğru”, bu bir Van türküsü ama artık Van’dan gidiyor herkes. Depremden, depremin geride bıraktıklarından kaçıyor. Soğuktan, işsizlikten, ilgisizlikten, çadırlardaki yaşam savaşından, eksi 20 derece soğukta çadırlarda yanarak can vermekten... Türkiye bu acıya ortak olmak için çalışsa da, gönül koysa da çabuk değişiyor “bu yalnız ve güzel ülkenin” gündemi. Ama depremzedeler için her şey taze, her şey sarsıntıların başladığı güne mıhlanmış. Paramparça olan Van'dan İstanbul’a getirilen aileler şimdi yeniden bir araya gelmenin düşünü kuruyor. Röportaj: ALİ DENİZ USLU Fotoğraf: VEDAT ARIK 23 Ekim Pazar günü öğle saatlerinde Van sallandı. Erciş merkezli 7.2 şiddetindeki depremin yarattığı tahribat büyüktü. Önce gelen haberlerdeki belirsizlik yaşanan dehşeti öğrenmemizi biraz öteledi. Medya “Türkiye bir deprem ülkesi” gerçeği üzerine ahkâm keserken insanlar enkaz altında soluklarını kesti. Yalnızca deprem sonrası konuşma fırsatı bulan deprem profesörleri uyarılarını tekrarladı. Herkes acıya ortak olmak için çalıştı, gönül koydu. Kimi battaniyesini, kimi üç kuruş parasını, kimi inancını gönderdi Van’a. Devlet yardımı ise önce televizyonda başladı! Yardım hizmetleri hızlanmışken, başka bir deprem daha Van’ı vurdu. Merkez üssü Edremit ilçesi olan 5.6 büyüklüğünde deprem, kurtarma görevlileri ve gazetecilerin kaldığı “girilmesinde sakınca görülmeyen” dev bir oteli üç saniyede yerle bir etti. Başka iki otel, bir dershane ve 20’ye yakın bina da bu depremde yıkıldı. Onlarca can yine enkaz altındaydı, kayıplar büyüktü. Acının üstüne acı bindi. Gidebilenler, daha doğrusu kaçabilenler Van’ı terk etti. İmkânı olanlar şanslıydı, elbette kalıp mücadele etmek bir tercihti, büyük çoğunluk için ise zorunluluk. Yardımlarla birlikte kara kış da geldi. Deprem sonrasının vazgeçilmezi “muhteşem” çadırlar da Van’a ulaştı. Eksikti çadırlar ve yardımlar, zamanla daha bir yoluna girdi. Çadır kentler kuruldu. İlk kar da düştü hayalet kente. Beyaz örtü depremin yıktığını gizledi, bürokrasinin eksiklerini kapattı. Ama Van’da çetindir kış. Soğuk da can almaya başlıyordu. Sobalar da çadırlara düşman oluverdi. Isınmayan, korumasız çadırlar alev toplarına döndü. Yine çocuklar öldü, 15 derecede soğukta, hem de yanarak! Acının coğrafyası olur mu bilinmez ama Van bir süre bu rolü oynayacak gibi. Peki, niye mi şimdi bunları yazdık. Çünkü Van paramparça oldu. Biz, İstanbul’a gelenlerin, getirilenlerin izini sürdük. Bazıları acılarıyla yalnız kalmak istedi, kimilerine ulaşamadık. Ama Sarıyer Belediyesi Kilyos Sosyal Tesisleri’ni Vanlı depremzedelere açmıştı. Otuz kadar aile, yaklaşık iki yüz Vanlı depremzede şimdi orada. Bahara kadar da kalacaklar. İşte onların hikâyelerinden bize düşenler. Devamı 7. sayfada Kadına bakışın tarihi C M Y B Sayfa 5 C MY B