Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Bedelli askerlik yasası 11 yıl sonra çıktı. 30 yaş ve üstü olanların yararlanabileceği bedelli askerlik için 30 bin TL ödemek gerekiyor. Kolay mı dersiniz? Bankalar kredi yarışına girdi, ikinci el otomobil piyasası hareketlendi. Evini, arsasını elinden çıkaranlar bir yana evindeki beyaz eşyayı, gelinliğini, damatlığını satan dahi var. Bu kadar da değil. Eşinden dostundan bağış alanından, annesini darp edip parasını çalana dek bedelli hikâyeleri, bedellinin “bedeli”nin hiç de az olmadığını gösteriyor. 18 ARALIK 2011 / SAYI 1343 Bu karelerin bir bedeli var izim adına Ahmet dediğimiz kişi ise yine 30 yaşında, hatta birkaç aylık taze bakaya. Genel olarak eğitim ve iş hayatı nedenleriyle askerlik hizmetini uzun süre ertelemek zorunda kalmış. Şimdi ise bedelli askerlik yasası girmiş bir anda hayatına. O da bu “bedel”i ödeyebilmek için bedelli kareler isimli ilginç bir internet sitesi açmış. bedellikareler.com sitesinde boş bir sayfa var. Bu sayfa 50 sütun ve 34 satıra, yani bin 700 kareye bölünmüş. Bu karelerin her biri de 10 dolardan satılık. Kareleri satın alan kişiler, internet siteleri ya da kurumlar, bunları istediği gibi kullanma hakkına sahip oluyor. Bu özgün bir proje değil. 2005 yılında İngiliz bir gencin eğitim giderleri için yaptığı projeden esinlenilmiş. Ancak Ahmet’in hedefi B bedelli askerlik peşinatı için öngörülen altı aylık süre içinde 30 bin liralık kare satışı yapmak. Şimdiden 2000 liralık satış yapmış bile. Ahmet, “Haksızlığa tahammül edemeyen bir yapım var. Başbakan’ın bedelli askerlik yasasını açıkladığı o gün tam olarak bunu hissettim. Bazen birileri bana ‘Herkes gidiyor, sen neden gitmiyorsun?’ diyor. Ben de ‘Hayır, bak, herkes gitmiyor’ diyorum. Yasadan faydalananları kesinlikle kabahatli bulmuyorum, onlar bu hakkı kullanıyor. Ama yasanın mantığında denklemin iki tarafı birbirine denk değil. Devletin asker ihtiyacı yükümlü sayısından elbette az olabilir. Ancak askerlik parayla ölçülemeyecek bir ‘hizmet’ ise, ikamesi başka bir ‘hizmet’ olmalıydı, para değil, hem de ekonominin iyi gittiğinin söylendiği bir dönemde” diyor. Bedelli düğün de yaptırdı, hırsızlık da... ZUHAL AYTOLUN Annesini dövdü, kardeşinin parasını aldı S aime Yılmaz, Avcılar’da yaşıyor. Eşinden yıllar önce boşanmış, iki erkek çocuğunu tek başına büyütmüş. Büyük oğlu açık lise ve açıköğretimle zar zor okumaya devam etmiş, o da küçük oğlu üzerine kurmuş hayallerini. Üstelik İstanbul’da yakınında olsun diye, özel üniversiteye bile göndermeyi göze almış. O yüzden merdiven siliyor, evlere temizliğe gidiyor ve para biriktiriyor. Önümüzdeki yıl üniversiteye yazdırmayı planladığı oğlu için bir de banka kredisi çekiyor. Buraya kadar yazılanlar belki bir annenin özverili hikâyesi olarak okunabilir. Ancak bedelli hakkı ortaya çıktıktan sonra evin içindeki dengeler sarsılıyor. Büyük oğlu, annesine fiziksel şiddet uygulayarak ve tehdit ederek, kardeşinin eğitim parasına el koyuyor. Çünkü bedelliden yararlanmak istiyor. Sonuç mu? Kalbi kırık bir anne, eğitim için biriktirilen parası ağabeyi tarafından gasp edilen bir kardeş ve askere gitmek istemediği için annesini gasp edecek kadar gözü dönen ve o gün bugündür evine dahi uğramayan bir genç adam... İnternette hizmet sitesi: bedelliyiz.biz Ö mer Gözü, 1976 Ankara doğumlu. 12 yıldır ODTÜ Bilgi İşlem Merkezi'nde çalışıyor, araştırma görevlisi. bedelliyiz.biz adıyla kurduğu internet sitesinde hizmet satıyor. “Ben, askerliğin profesyonel olması gerektiğini düşünüyorum. 1820 yaşında çocuklar, karşılarında araziye hâkim profesyonel eğitimlilerle çatışmaya giriyor. Ben bu mantığa karşıyım. Derseniz ki istemiyorsan bedelli var, bedelli çıkacaksa da sosyal hizmetle ikame edilmesi gerekirdi.” Gözü, maddi durumunun kötü olmadığını söylüyor. Ama niyeti devletin yapamadığını kendi yapabilmek. 30 bin TL'ye ulaşana dek verebileceği sosyal hizmetleri vererek bir bedel elde etmeyi planlıyor. “Askerlik süresi kadar çalışmak. Benim çıkış noktam bu.” İnternet sitesinin farklı yanı ise Gözü’nün 20 TL ve üzerinde bağış yapan herkese temmuz ayına kadar adres tarifinden, özel araç şoförlüğüne, temel bilgisayar eğitimi, sınırsız teknik destek, araba alım satımı gibi çok geniş skalada hizmet verecek olması. Dilerseniz Gözü, sizin için markete gidebilir, bir plan yaptıysanız çocuklarınıza bakabilir, gezi planı hazırlayabilir ayrıca Ankara’daki evinde ya da Kuşadası’ndaki yazlığında konaklama imkânı da sağlayabilir. Bu bağış kampanyası 30 bin TL’ye ulaştığı an bitecek. Olur da ulaşılmazsa 13 Ocak’ta kampanyayı sona erdirecek, öncesinde yapılan bağışları da iade edecek. Evdeki her şey satılık ine adının haberde geçmesini istemeyen, askerliğini ertelemiş bir genç, biz ona Mehmet diyelim. 30 yaşında ve bedelliden yararlanmak istiyor. Onun da hikâyesi aslında pek çokları gibi. Anlatıyor: “Yıldız Teknik Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra İTÜ'de yüksek lisans yaptım. Bu süre zarfında düzenli olarak çalıştım, ders verdim, firmalarda yarızamanlı ve tamzamanlı işe girdim. Hâlâ finans üzerine MBA yapıyorum. Bu arada en sonunda bir firma kurdum ve beş kişiye istihdam sağladım. Bu sırada evlendim. Çalıştığımız süre içinde eşimle para biriktirdik, kendi masraflarımızı çıkarır hale geldik. Askerlik ise attığım her adımda bir engel olarak Cihan kumbara açtı karşıma çıktı. Askere gitmem demek; evimi kapatmak, eşimin annesinin yanına dönmesi, kurduğum firmayı kapatmak, birlikte çalıştığım arkadaşlarımı işten çıkarmak demek. Şimdi karşıma alternatif olarak bedelli askerlik çıktı. Tam 30 bin TL ödemek için sunulan alternatifler ise çok zor. Banka kredileri çok yüksek. Daha düşük kredi alıp daha az borçlanabilmek için ben de ilkin arabamı satacağım. Arabanın yanı sıra evde ikinci el eşya arıyoruz. Plazma tv, bilgisayarlar, cep telefonları, elde kalmış olan iki üç parça takı, hatta damatlık ve gelinliğimiz de satışa çıkarılacaklar listesinde.” etin Cihan, İstanbul’da yaşıyor. Kendini İstanbul Üniversitesi'nde “öğrenim görevlisi” olarak tanımlıyor. Çünkü bitmek bilmeyen öğrenciliğine de bir gönderme yapmak istiyor. Bakın nasıl anlatıyor hikâyesini: “Bedelli askerliğin ‘bedel’ini kendi gücümle karşılayabilecek durumda değildim. Bunun için facebook’ta yarı şaka, yarı ciddi şöyle bir yazı yazdım; “400 küsur arkadaşım var. Biraz daha zorlasam 500’e çıkarsam, hepsi canım ciğerim olan bu 500 arkadaş, kişi başı 60 TL verse. Bedelli hesabı tamam!” Ardından Cihan’ın arkadaşları ben göndereceğim demeye başlıyor, banka hesap bilgilerini isteyenler çıkıyor. Hatta kredi kartıyla ödeme yapıp yapamayacağını soran arkadaşları da olunca, Cihan bu konuya araştırıyor ve paypal’in bağış sistemini içeren bir web sitesi kurduğunda bunu sağlayabileceğini görüyor. www.bedellikumbaram.com sitesi de böyle ortaya çıkıyor. Cihan, bugüne dek 50’ye yakın arkadaşından ve akrabalarından 3 bin TL’yi aşan destek almış. Bu meblağın artacağına inanıyor. “Ancak” diyor, “yine de bedelin büyük kısmını bunun dışında bir yolla sağlamam gerektiğinin farkındayım. O yüzden bu siteyi uzun süre açık tutmayacağım. 10 gün sonra bu destek çağrıma son vereceğim, kalan miktarı ayarlamak için başka yollar arayacağım.” Y M Gitarını da satan var arabasını da Düğün takıları bedelliye B edelli askerlikten yararlanmak isteyenlerden biri de Hasan. Kendi adı geçsin istemediği için biz ona Hasan diyelim. Okul, iş derken 32 yaşına kadar ertelemiş askerliğini. Coğrafya öğretmenliği okuyan Hasan, uzun bir süre atanmayı beklemiş. Atanamayınca da özel bir dershanede çalışmaya başlamış. Askere gitmek istemiyor. Fakat ne mümkün 30 bin TL’yi, dershaneden aldığı parayla ödemesi. Öte yandan artık askerliğe de çözüm bulması gerekiyor. Çünkü uzun zamandır onu bekleyen nişanlısı ve ailesi de onu evlilik için sıkıştırmaya başlıyor. Sonunda Hasan bir çözüm yolu buluyor. Evliliği erken bir tarihe çekecek... Bu sayede hem sevdiği kadınla evlenecek hem de düğünde takılan takılarla 30 bin TL’yi ödeyecek. Tabii ne kendi ailesine ne de nişanlısının ailesine duyurmaması önemli. Fakat şimdi Hasan’ı düşündüren bir şey var; ya düğünde takılan takılar 30 bin TL'den çok daha az olursa? ahibinden.com’un Ceo’su Burak Ertaş, son dönemde özellikle bedelli askerlikle ilgili haberlerin çıkmaya başlamasından itibaren sitede konu ile alakalı otomobil ilanlarının yer almaya başladığını söylüyor. “Bedelli askerlikle ilgili verilmiş ilanların yüzde 86’sını vasıta kategorisi oluşturuyor. Ancak bu durumun ikinci el otomobil piyasasının hareketlenmesini sağladığını söylemek yanlış olur. Zaten elimizdeki verilere göre böyle bir hareketlilik söz konusu değil” diyor. Yalnızca bu da değil. Bedelli askerlik yapmak isteyenlerin otomobil ilanlarının yanı sıra ev ve arsa ilanları da yer alıyor. Ayrıca yine aynı içerikte gitar, fotoğraf makinesi gibi eşyalar da satışa çıkarılmış durumda. S Bankaların “ayrıcalıklı” kredi yarışı B edelli askerlik yasasının açıklandığı an bankalar da hemen harekete geçti. Her birinin internet sitesinin en görünür yerinde “masrafsız”, “ayrıcalıklı” bedelli askerlik kredileri için ilanlar yer aldı. “Şu koşullarda krediyi hemen kullanabilirsiniz. Arzu ederseniz size şu gibi imkânlar da sağlıyoruz” türünde cümlelerle her banka kendi kredisini ön plana çıkarmaya çalışıyor. Pek çok banka dosya masrafı almadan kredi veriyor. Kredi faizleri yaklaşık aylık yüzde 1.40 civarında. Bir yıl ile beş yıl arasında seçilecek vadedeki kredilerin aylık taksitleri de yaklaşık 2 bin 800 ile 800 TL arasında değişiyor. Ödeme seçenekleri 60 aya kadar varıyor, yani tam beş yıl. Hatta bazı internet siteleri, bedelli askerlik için kredileri sizin için karşılaştırmaya, en uygunu için yönlendirmeye hazır bile. ATAOL BEHRAMOĞLU Sözünü ettiğim filmin başlıca kahramanları, psikiyatrinin babası Sigmund Freud ve yine dünyaca ünlü psikiyatr Carl Gustav Jung’la, Jung’un hastası bir kadın… ataolb@cumhuriyet.com.tr/www.ataolbehramoglu.com.tr C M Y B C MY B Aşk ve evlilik üzerine... şktan mı evlilikten mi yanasınız? Sayısız kez sorulmuş ve hiç kuşkusuz sayısız kez sorulmaya devam edilecek bir soru… Özellikle bu sütunda ben de birkaç kez bu konuda ve daha çok aşka ilişkin olarak yazmıştım… İki tanesini bulup çıkardım… Biri, Duygu Asena’nın “Aslında Aşk da Yok” adlı kitabı üzerineymiş… Yazının son paragrafını buraya alıyorum: “Aşk her zaman vardı ve olacak… Fakat karşılıklı olarak birbirini geliştirme dinamizmi, karşılıklı bir heyecan, ilgi, hayranlık, kıskançlığa dönüşmeyen bir yarışma sona erdiğinde, birliktelik sadece alışkanlığa ya da taraflardan birinin “tahakküm”üne dönüşüp kanıksandığında, aşk da evlilik de dostluklar da yıpranıp tükeniyor…” “Ya Aşk Ya Hiçbir Şey” başlığıyla yakın zamanlarda yazdığım yazı ise, adından da anlaşılabileceği gibi, baştan sona aşka bir övgü... Son cümleyle bu övgü en “radikal” biçimde dile getirilmiş: “Hayatınızda aşk yoksa pek bir şey yok demektir…” Konuya bir kez daha dönüşüm rastlantısal değil. Birkaç gün önce izlediğim “Tehlikeli İlişki” (özgün adının çevirisiyle “Tehlikeli Yöntem”) adlı film bana bunları, özellikle de aşk ve evlilik ilişkisini (ikilemini) bir kez daha düşündürdü… *** A Freud ve Jung arasındaki yakınlıklar ve çatışkılar bu yazının konusu dışında… Konumuzla ilgili olarak beni Jung’un ikilemi; hastasıyla yaşadığı tutkulu tensel ilişkiyle düzgün aile yaşamı arasındaki gerilimli çelişkiler ilgilendiriyor… Onun kendi sözleriyle, karısı “evini ev yapan” kadındır… Bu, ona bir biri ardına çocuklar veren, gerçekten güzel, seçkin ve üstelik varlıklı bir kadındır… Sonradan sevgilisi olan hastasının, Jung’a karısıyla cinsel yaşamı konusunda sorduğu soru yanıtsız kalsa da, hiç de mutsuz bir evlilik tablosu değildir bu… Öte yandan, sevgiliyle yaşanmakta olan tutkulu cinselliğin (hastalıklı boyutlarının iticiliğine karşın) çekiciliği de yadsınamaz… Doktorun sonunda evliliğini, aile yaşamını yeğlemesi, bu filmin öyküsü bakımından yadırgatıcı değil… Fakat aşk mı evlilik mi sorusu yine de yanıtsız kalmaktadır… *** Bunlar üzerine düşünmekteyken, daha önce başka bir nedenle sözünü ettiğim bir kitapta, Ernst Bloch’un “Umut İlkesi”nde, tam da konuya ilişkin bir bölümle karşılaştım… Bloch kitabının bu bölümünde, aşkı öven, evliliği yeren romantik imgelerden örnekler verdikten ve gelmiş geçmiş düşünürlerin herhalde en çatık kaşlısı Hegel’den (aşktan söz ediyor olmasa da) yine evlilik karşıtı (“sarhoşluk sonrası o berbat hal!”) genişçe bir alıntı yaptıktan sonra; evlilik olgusuna, kendine özgü seçkin anlatımıyla şimdiye kadar hiçbir yerde karşılaşmadığım değerde övgülerini birbiri ardına sıralıyor… Bunları kısaca özetlemek gerekirse... “evliliğin de kendi özgül ütopyası ve onun içinde bir hâlesi” vardır... “aşkın şafağıyla örtüşmeyen, dolayısıyla onunla beraber sönümlenmeyen” bir “hâle”dir bu... “Onun (evliliğin) şiiri daima nesrin şiiridir…” Fakat “ard yöresi en zengin olan bir nesrin” şiiri… “Ev” ve “yurt” simgeleri arasındaki özdeşliğin altını çizen, “aile” olgusunu özellikle sosyalist toplumda “dayanışmanın yeni görünümü” olarak tanımlayan Ernst Bloch’a göre, “arzu imgesi…. bir tutku imgesi olarak asla evliliğin kurucu birimi değildir…” O (evlilik) “tutkuyu değil, aşktaki arkadaşlığı… betimler ve anlamlandırır”…. Bir pazar söyleşisinde, üstelik Bloch gibi zorlu bir düşünürden alıntılarla okuyucuyu fazlaca yormak istemesem de, aynı bölümden son birkaç alıntıyla (ve girişteki sorunun yine de kesin bir yanıttan sonsuzca yoksun kalacağını bilerek) yazıyı sonuçlandırayım: “Evlilik, hakikatin ateş sınavını, çiftin yaşamında, gündelik yaşamın akışında, cinsiyetin istikrarlı bir arkadaşa dönüşmesinde başlatır ve geçer (…….) Aşk acısı, acı ve verimsizlikten başka bir şeyi olmayan mutsuz evlilikten bin kat iyiyse de; aşkın karadaki maceraları, evliliğin olabileceği yaşlılıkta da bitmeyen, tek taraflı ölümle bile bitmeyenbüyük deniz seyahatine kıyasla pek dağınık, karışıktır”…