Katalog

23 MAYIS 2010 / SAYI 1261 Artİst: İki kıta bir albümde Dolapdere Big Gang, yeni albümü Artİst ile yine yabancı şarkıları kendi anlayışıyla yorumluyor. Artİst yani sanat ve İstanbul grubu tarif etmek için yeterli. Beggin, Shape of My Heart gibi parçaların yorumunda bu sefer, onlara Hüsnü Şenlendirici, Boy George gibi müzisyenler de eşlik ediyor. ESRA AÇIKGÖZ rtİst, Dolapdere’de Big Gang’in son albümünün adı. Tabii ki, yine Batı’nın parçalarını kendi müzik anlayışlarıyla yorumluyor grup. Bu sefer onlara eşlik edenler de var; Boy George, İngiliz topluluk Candyrock, Ercan Irmak, Hüsnü Şenlendirici, Semiramis, İsrailli şarkıcı Sharone Eliya Artİst’in misafir sanatçıları olarak çıkıyor karşımıza. Parçalara gelince, bu yılın en çok dinlenen parçalarından Beggin de var, Shape of my heart, Please don’t stop the music de... Sözü onlara bırakalım... Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda başlıyor hayat hikâyeniz. Ortak noktaysa, hepinizin küçük yaşta müzikle tanışması. Yollarınız nerede, nasıl kesişti? Birçoğumuz ilk tanıştığımız zamanı hatırlamıyoruz, dolayısıyla yollarımız zaten birleşikti müzik yolculuğumuzda. Dolapdere Big Gang sayesinde birbirimize refakat ediyoruz diyelim. Yabancı parçaları, kanun, klarnet, darbuka gibi enstrümanlarla yorumlama fikri nereden çıktı? Türkiye konumu itibarıyla birçok kültürü içinde barındıran ve bu kültürlerden etkilenmiş bir ülke. Müzikte de bu etkileşimin izlerini görüyoruz. Bu etkileşimin içinde gerçek bir nitelik var. Bugüne kadar hep bizim müziğimiz yabancı müzik piyasasına, onların bakış açısına, ritmlerine uyarlanmaya çalışıldı. Biz tam tersini yapıyoruz. Çünkü yurtdışına ses vermenin yolunun onlara benzemek, onlar gibi olmaktan değil, kendi değerlerimizden ödün vermeden, kendimiz gibi kalmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Üç yıldır da sahne aldığımız sayısız yurtdışı konserinde bu düşüncemizin başarılı olduğunu gördük. Onların şarkılarını kendimize araç olarak alıp “biz” gibi yorumluyoruz. Nasıl bir çizgi var sizin için Batı ile Doğu arasında? Aslında ilk albümümüz “Local Strangers” bütün bu durumu özetliyor. Madalyonun her iki tarafında da bir yerlilik ve yabancılık söz konusu. Yurtiçinde dinleyicilerimiz kendi enstrüman ve tınılarıyla yabancı şarkıları dinlerken, yurtdışındaki dinleyicilerimiz kendi şarkılarını başka soundlar ile duyuyorlar. Tüm yurtdışındaki konserlerimizde aldığımız geri dönüşler müziğimizden çok etkilenmiş olmalarıydı. Ayrıca şarkı düzenlemelerimize dikkat ediyoruz, bizi başarıya götüren de bu. Yeni albümünüz Artİst nasıl bir çalışmanın ürünü? Dört ay gibi bir sürede hazırlandı... Albüm listesinin hazırlanışı, düzenleme, kayıt ve mix gibi süreçlerin ardından oluştu. İlk iki albümümüzde olduğu gibi bize hem sosyal hem müzikal anlamda çok şey katarak hazırlandı. Hayata ve müziğimize dair önce albümlerimizin bize kattığı tecrübe ve değişik açıların ürünüdür “Artİst”. Çok yorucu ama bir o kadar da eğlenceliydi. Parçaları neye göre belirlediniz, neden bu parçalar? Parça listemizi ilk albümümüzde prodüksiyon firmamız belirlerken ikinci albümde www.dolapderebiggang.com adlı web sitemizde yaptığımız ankete gelen yaklaşık 1500 şarkı önerisinin içinden seçtik. “Artİst” de ise bu öğelerin yanı sıra kendi istediğimiz şarkıları da düzenleyip çaldık. Niye Artİst? Sanatın ve İstanbul’un bizim için ne kadar önemli olduğunu daha başka anlatamazdık. Dolapdere Big Gang müziğini biliyorum ve dinliyorum ama bana gösterebilir misiniz, diye sorsanız, size İstanbul fotoğrafı gösterirdik. İstanbul âşığıyız biz. Bunu da üçüncü albümümüzün ismiyle anlatmak istedik: Sanatİstanbul! Albümde, Hüsnü Şenlendirici, Ercan Irmak, Candyrock. Sharon Eliya, Boy George gibi isimlerle birlikte çalışıyorsunuz. Bu isimleri neye göre belirlediniz? Doğu yakasında Dolapdere Big Gang düzenlemelerinin içine Beyonce’un “Naughty Girl”ünde Ercan Irmak, Sting’in “Shape of my heart”ında Hüsnü Şenlendirici eşsiz yorumlarını kattılar. Bunun tam tersine Batı’da 80’ler ikonu Boy George kendi şarkısı “Karma Chameleon”u, yine İngiltere’den Candy Rock Band “We’ll rock you & I love Rock’n roll” ve “Are you gonna go my way”i, Semiramis Belinda Charlise'in “La Luna”sını seslendirirken, şarkıcı dostumuz Sharone Eliya T. “please don’t stop the music”te Emir ile beraber yaptığı düetle Dolapdere çetesine katıldı. Yurtiçinden olan konuklarımızın şarkılarımıza katacakları ruhu hissedip biz onlara teklif ettik. Yurtdışından olanlar ise kendi teklifleriyle bize geldiler. Nasıl bir paylaşım süreciydi? Çok eğlenceli, çok güzel... Kendimize belirlediğimiz hedeflerden biri de şarkılarını yorumladığımız sanatçı ya da gruplarla aynı albüm ya da aynı sahnede buluşmak. Boy George ile bu başladı. Sırada çok sürpriz isimler var... Mayıs konser trafiği konusunda çok yoğun. Bir klip de çekeceğiz. Önümüzdeki sezonda güzel projeler var. G A Rock müzik arabeskleşiyor Özlem Tekin “Bana Bi’şey Olmaz”la sevenleriyle yeniden buluştu. İki yıldır Bodrum’da her şeyden uzakta kendini dinlendirdikten sonra enerjik ve mutlu bir albümle dönmüş. Çünkü o rock müzikte böyle şarkılara ihtiyaç var diyor. ıpır kıpır, oturduğu yerde duramayan tipler vardır ya, İşte Özlem Tekin öyle biri. İçinden neşe ve pozitiflik fışkırıyor sanki. Tabii bu mutluluğa 5 yıl aradan sonra çıkardığı albümün katkısı büyük. “Bana Bi’şey Olmaz” tam bir Özlem Tekin albümü. Enerjik ve mutlu... Zaten o depresif rock şarkılarının arasında böyle neşeli olanlara da ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Kısaca çok yaramış ona İstanbul'u bırakıp Bodrum’a yerleşmek. Dinlenmiş, arınmış ve bomba gibi dönmüş resmen. Gerisi Özlem Tekin’den... Albüm nasıl bu kadar mutlu ve enerjik oldu? Siz de mutlu bir döneminizde misiniz? Kesinlikle. Aslında beş yıldır hiçbir şey yapmıyor değilim. İki dizide oynadım ve bir yıl boyunca tiyatroyla turneye çıktım. Kral TV’de de üç buçuk saatlik canlı yayın bir televizyon programı yaptım. Ayrıca Badem müzik grubuyla düet yapmıştım ve bir yandan onlarla da Özlem TekinBadem konserleri verdik. Yani çok yoruldum bu süreçte aslında. Sonra 2008’de evlendim ve buradaki her şeyi bırakıp, evi boşaltıp Bodrum'a taşındık birlikte. Bir daha İstanbul'a gelmemek üzere... Adım da atmadık albüme kadar buraya. Böylece iki yıldır ara vermiş oldum her şeye. İnternet kullanmadım, müzik kanalı da dahil hiçbir şey izlemedim. Tüm medya araçlarından uzak kaldım. Yani kendinizi dinlediniz bir süre ve sonra da “Haydi albüm yapalım” mı dediniz? Önce bir durdum ve arındım. Bağ bahçe ile uğraştım. Ne müzik, ne film, ne internet... İlişkimiz, evliliğimiz de çok güzel gidiyor tabii. Kalabalıktan uzakta, baş başaydık hep. Dolayısıyla çok mutlu bir bakış açısı ve sağlık geldi üzerime. Bodrum’un temiz havası yaradı yani. Bu arınmışlıkla albüm yapalım dedim. En sevdiğim, 80’lerin heyecanını birlikte yaşadığım, rock şarkılarını birlikte dinlediğim arkadaşlarımla albüm yapmaya karar verdik. Can Şengün, Murat Çeken ve Tahsin Endersoy gibi. Bir de Ozan Doğulu var tabii. Herkes sözünü, müziğini, elindekini koydu ve böylece albüm çıktı ortaya. Albüm çok enerjik ve mutlu... K ŞİRİN GÜVEN Evet, çok ihtiyaç vardı böyle bir albüme. İnsanlara iyi gelsin istedim çünkü rock müzik gittikçe arabeskleşiyor, şarkılar gittikçe daha ağlatır oluyor. Bu müzik türü tam bizim gençliğimizdeki rock müzik gibi. Bon Jovi, Guns N Roses’ın müziğinin modern hali, sanki 80’lerin rock müziği gibi. İçleri açılsın insanların. Yoksa bu rock’çı çocuklar kendilerini öldürecek. Doğum günü partisi yapsalar çalacak şarkı yok. Hep birlikte oturup üzülecekler. Bu albümle eğlenebilirler. Albümde aşk şarkıları da var. Özel hayatınızda mutlu olmanızın katkısı var mı? Evet, kadın ile erkek kavga etmiyor artık şarkılarımda. Hatta ilişkinin, paylaşmanın güzelliğinden bahsediyorum. Bu arada dünya da berbat bir durumda. Küresel ısınma var. Ekonomik kriz bütün ülkelerde kendini gösteriyor. Hükümetlerden kimse memnun değil. Herkes şikâyet ediyor. Her gün işten atılma korkusu... Kısaca herkes depresif. Bu albüm bu anlamda mutluluk verici, yani ilaç gibi. Güleryüzlü, enerjik ve dinamik... Sizle konuşup da oyunculuğunuzdan bahsetmemek olmaz... İyi ki başlamışım değil mi? Oyunculuğu çok seviyorum. Rolü çok sevdiyeseniz ki ben sevmediğim hiçbir rolü oynamadım şimdiye kadar harika bir şey oyunculuk. Sonuçta ben oyunculuk yapmaya mecbur değilim. Zevk için yapıyorum, o nedenle sadece çok istediğim rolleri canlandırıyorum. Çok rol de seçiyorum ama. Aslında haftada bir kargocu çocuk “Abla senaryon geldi yine” diye getiriyor. Bazısı okuduğumda hiçbir şey hissettirmiyor. Şu an Kaledeki Yalnızlık isimli bir filmde rol alıyorum mesela. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne yetiştireceğiz filmi. Bunun gibi senaryoları okuduğumda kabul ediyorum. Zaten okurken içimden oynamaya başlıyorum kimi rolü, canlandıracağım karakteri bilmeden. İşte o zaman onu oynamam gerekiyor diye düşünüyorum. Bu yeni filmde de öyle oldu. Film; başarısız, emekliye ayrılmak üzere olan bir kalecinin dramını anlatıyor. Orada Almanyalı bir Türk’ü oynuyorum. Şivesini bayağı çalıştım. G Kokoş bir tip değilim C MY B Hem çok sert, hem de çok mutlu, naif ve pozitifsiniz. Sanki insanın ruhunun her köşesine hitap ediyor gibisiniz. Bu nasıl oluyor? Çünkü ben hepsini dibine kadar yaşıyorum. Hiçbir duygumu bastırmıyorum, sonuna kadar yaşıyorum. Ama normal hayatta çok yorucu bir tipimdir. Sürekli konuşurum, hiç durmam, bulaşırım. Tanımadıklarımla oturur sohbet ederim, “Adam belki konuşmak istemiyordur” demem. 24 saatte perişan ederim yani ama çok da eğlendiririm. Ama benimle 24 saat geçirdikten sonra bir hafta kafa dinlemek istersin. Bir de çok doğalsınız. Olduğu gibi derler ya hani... Ben çok hareketli bir kadınım. Dağınık bir tipim, hızlı hareket eder, dağınık yürürüm. Öyle süslü olamıyorum, sevmiyorum. Karakterim değişiyor. Zaten topukluyla iki adım atamam, yere kapaklanırım. Hep spor ayakkabı giyerim. Eşofman, tshirt ile rahat ederim. Kokoş bir tip değilim, hatta pasaklı olabilirim. Çünkü rahatıma çok düşkünüm. Mesela kolumu kaldıramam rahatça diye gömlek bile giymem. G C M Y B