17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21 ŞUBAT 2010 / SAYI 1248 9 Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü Araştırma Merkezi ve Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün işbirliğiyle yapılan araştırma Türkiye’deki kadınların çalışma koşulları hakkında çok şey söylüyor. Araştırmanın temel bulgularından biri, kayıt dışı çalışmanın ne kadar yaygın olduğu ve çalışma ADNAN BİNYAZAR Gerçek sanatçı hmed Arif, ona yöneltilen “Hangi rengi seversiniz?” sorusunu “Ben artist değilim!” diye yanıtlamıştı. Yanıtın belki incitici bir yanı var, ama günümüzün gittikçe kirlenen şarkıcı, oyuncu ortamına ışık tuttuğu da bir gerçek. Magazin dergilerine yalnızca evlenip boşanmalarıyla, ‘takıldıkları’ gazinolarla konu olanlar incinirlerse, bakarsın kendilerini bir özeleştiriden geçirme gereğini duyarlar... Ahmed Arif’in bu sözü söylediği 70 yıllarında, sokak ağzıyla, artiz, okulda dikiş tutturamayıp kapağı Yeşilçam’a atanları akla getiriyordu. Bugün, ‘okulu bırakıp şarkıcı olduğunu’ söyleyenden geçilmiyor... Hep merak ederim; ‘artiz’lerin elinde hiç değilse yazınsal yanı ağır basan bir roman gören olmuş mudur?.. Cumhuriyet Kitap’ın kapağında Marilyn Monroe’yu elinde James Joyce’un Ulysses’iyle görmek onları kimbilir nasıl şaşırtmıştır! Ahmed Arif’in olmak istemediği artist, o soydandır. Yoksa artist sanının ressamlar için kullanıldığını, bizde bunun iyi ve sinema oyuncularını da kapsadığını bilmez miydi?.. Sesi olan kendini “sanatçı” sayınca, “sanat” artık iyice ayağa düştü: Gazino şarkıcıları sanatçı, popçu takımı sanatçı, sıradan bir filmde şöyle bir görünüveren sanatçı... “Sanatçılıkla” yetinmeyip “star”lığa yükselen de az değil! Şükür, bir de “diva”mız var! Oysa sanatsal unvan, yeteneklide som altındır; yeteneksizde pul bile değildir. Bir toplumda kitap, tiyatro, sinema, müzik, resim, yontu; yaşamın bir parçası olmuşsa, orada kültürleşmenin yolu açıktır. Shakespeare boşuna ‘çağımızın özeti, kısacık tarihi’ dememiş oyunculara... A Tekstil atölyesinde kadınlar... (Araştırmadan bağımsız olarak herhangi bir atölyeden bir fotoğraf karesi) saatlerinin uzunluğu... ‘Görünmez’ kadınlar B ursa’da bir tekstil atölyesinde çıkan yangında yaşamlarını yitiren 5 kadın işçiyi hatırlıyor musunuz? Sigortasız çalışan Ayşe Denizdalan (15), Gülden Çiçek (21), Necla Özveren (27), Sevgi Sesli (32) ve Şadife Dudüs (18) gece vardiyasında çıkan yangında can vermişlerdi. İçlerinden Sevgi hamileydi, Ayşe henüz 15’indeydi... Hiçbirinin sosyal güvencesi yoktu ve elyafsünger gibi yanıcı maddelerle çalışılan fabrikada iş güvenliği önlemleri alınmamıştı. Bu tablo maalesef küçük bir Türkiye panaroması aslında. Kadınların insanlık dışı çalışma koşulları ve hiçbir güvencelerinin olmaması hakkında bilgi veren bir tablo... İşte bu yüzden bu yazı onları anlatıyor. Dünyanın her yerinde kadınların istihdama katılım oranı arttırılmaya çalışılıyor. AB yüzde 50’lerde olan kadın istihdam oranını 60’lara çıkarma kararı aldı mesela. Oysa bizde 1950’lerden beri kadınların istihdama katılımı azalıyor. Peki, tüm dünya çalışan kadın oranını artırırken biz de neden düşüyor? Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü Araştırma Merkezi ve Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projeler Komisyonu’ndan aldığı destekle bu sorunun yanıtını arayan bir araştırmaya imza attı. Sosyoloji Bölümü Başkanı Belkıs Kümbetoğlu, İnci User ve Aylin Akpınar’ın yürütücülüğündeki araştırma kadın işçiler hakkındaki gerçekleri gözler önüne seriyor. Araştırmanın alan koordinatörlüğünü öğretim görevlisi Zeynep Beşpınar Karaoğlu ve Bahar Kırıker üstlenmiş. Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencileri de canla başla çalışmış ve kadınların ağırlıklı olarak formal alanda istihdam edildiği, gelişmişlik açısından 1. bölge olan Marmara Bölgesi’nde 4 şehirde ve bölgeye komşu il Düzce’de toplam 230 kadınla görüşülmüş. Endüstriyel gelişmeleriyle öne çıkan İzmit, Bursa, Adapazarı, Düzce ve İstanbul’da niteliksel yöntem kullanarak kadın işçilerle derinlemesine yüz yüze görüşmeler yapılmış. Ayrıca 4 odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiş. Sonuçlar çalışma hayatının kadınlar cephesinden ayrıntılı bir resmini gösteriyor. Yola, kadınlar neden formal istihdamda yer almıyorlar sorusuyla çıkılan araştırmacılar bunun yanıtının istihdam koşullarında olduğunu düşünerek çalışma alanlarını ve şartlarını incelemişler. Kadınların en çok yer aldığı tekstil, gıda ve hizmet sektörlerine bakarak... Temel bulgulardan biri, formal istihdam diye bilinen alanda aslında kadınların büyük bir çoğunluğunun kayıt dışı çalıştığı. İşsizlik ve yoksullukla yüzyüze kalacakları çekincesiyle hiçbir yere başvurmuyorlar. Onların bir sendikası bile yok çünkü sendikaya üye olmak isteyenler ya da küçük de olsa gruplaşanlar hemen işten çıkarılmakla tehdit ediliyor. Dolayısıyla kadının haksızlıklar karşısında sesini yükseltebileceği bir aracı yok. Oysa araştırmacılar örgütlülüğün, hak için mücadele etmenin tek çözüm olduğunu vurguluyor. “İstihdam alanındaki kadın resmi çok kötü. Kadınlar kölelik sistemine benzer bir çalışma koşuluyla çalışıyorlar” diyen araştırmacılar, kadın işçilerin denetimlerin de olması gerektiği gibi yapılmadığını söylediklerini ekliyor. “Maliye’den gelen” ya da “kontrolcü” gibi isimlerle bilinen denetlemeciler görev tanımlarının aksine adeta “denetlememek” için uğraşıyor. Denetlemeye işverene haber vererek gidiyorlar. Dolayısıyla işveren sigortasız, kayıtsız çalıştırdığı insanları saklıyor. Onları kimi zaman bir depoda, kimi zaman yük asansöründe, kimi zamansa arkadaki başka bir binanın içinde barındırarak “görünmez” kılıyorlar. Türkiye’nin insana yaraşmayan koşullarda, uzun saatler, çok az paraya çalışan “görünmez” kadınlarını görmemek için uğraşıyorlar. Peki, kadınların istihdam oranının bu koşullarda düşmesi kaçınılmaz değil mi? Devletin kayıt dışı istihdamla mücadele programı KADİM’in mücadelelerini samimiyetle yaptığını söylemek mümkün mü? Yoksa sosyologların seçtiği 5 şehirdeki 230 kadın işçi gibi tüm Türkiye’deki kadın işçiler onlara “görünmez” mi geliyor? Evet, Bursa’daki “Alo Kayıtdışı” hattını arayıp da kendilerini “Bizi işverenimiz kayıt dışı çalıştırıyor” diye ihbar edenlere verilen “Sizler gibi binlerce işçi var, sıranızı bekleyeceksiniz” cevabından anlaşılacağı gibi... G ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA Yani herhangi bir iş sözleşmesinden ve sosyal güvenceden yoksun olarak aşırı uzun çalışma saatleriyle istihdam ediliyorlar. Günde 12 saat çalışmak normal görülüyor, hatta kimi zaman uykusuz geceler boyu çalışılıyor. Aldıkları ücretler ise çalışma saatleriyle ters orantılı. Konuşulan 230 kadının tümünün asgari ücretin altında maaş aldığını ortaya koyuyor araştırma. Çoğunun net bir iş tanımı bile yok. Kadınlardan beklenenler geleneksel rollerine uygun olarak işyerinde temizlik, ortalık toplama, yemek yapma gibi görevler de onlardan bekleniyor. İzin hakları da ihlal ediliyor. Çoğunlukla ve içlerinde yer aldıkları sektöre bağlı olarak çalışma koşulları sağlık açısından elverişsiz. Merdiven altı olarak tabir edilen küçücük yerlerde, camsız ve havasız bodrum katlarında ya da bitmemiş toz içindeki inşaatlarda... Peki, bunca haksızlığa ve kötü çalışma koşuluna karşı haklarını arayabiliyorlar mı? Hayır. ŞİRİN GÜVEN Aydınlanmanın yolunu Sophokles, Aristophanes, Euripides’lerle başlayıp Shakespeare ve Molière’lerle olgun meyvelerini veren yazarlar, oyuncular açmıştır. Kültürün evrenselleşmesi de onların emeklerinin ürünüdür. Çorak tarlalara dönüştürülen sanatsal ortama bakıp geçmişte de öyle olduğu sanılmasın. 1950’lerin okullarında, 33’lük plaklarda Edgar Allan Poe’dan öyküler, şiirler okuyan Boris Karloff’u öğrencilerine dinleten öğretmenler vardı. Hamlet’i çağımızda yeniden yaratan Laurence Olivier’i Diyarbakır’ın bir yazlık sinemasında izlemiştim. Onlar, yalnızca oyunculuklarıyla değil, kişiliklerinin toplumda yarattığı aydınlatıcı izleriyle de aramızda yaşamaktadırlar. Kadir İnanır, 7 Şubat günlü Cumhuriyet Pazar’da Zuhal Aytolun’un sorularını yanıtlarken, “Puslu bir hava var ülkenin üzerinde. Gri bile değil. Suskun, bezgin. İçim sıkışıyor, nefes alamıyorum bazen. Bütün insanlar gülsün, küçük mutluluklarla yaşasın istiyorum. Dünyanın bir numaralı tarım ülkesi olmak varken kurtuluş arıyoruz. 72 milyon tüketim toplumu yarattılar. Bağımlı hale getirdiler. Kafanı kaldıramazsın tabii!” diyor. İnanır’ın söylediklerini okurken, iz bırakan sanatçıların arasında buldum. Sanatçı, ülkenin gri bile denilemeyecek puslu havasını görüyor... Halkın çektiği acıları benliğinde yaşıyor... Bütün insanların gülmesini istiyor... Ülkesine kurtuluş yolları gösteriyor... Bu dar günlerde, insanımızın gerçek sanatçısı işte bu soydan olanlar... G [email protected] Haydi çocuklar oto koltuğuna! Türkiye’de, araç içinde bulunan çocukların yüzde 80’inin seyahat güvenliği sağlanmıyor. Kazaya bağlı ölümlerde 09 yaş arasındaki çocukların yüzde 46’sı oto koltuğu kullanılmaması nedeniyle yaşamını yitiriyor. Araştırmadan çıkan sonuçlardan bazıları Z FİGEN ATALAY eynep, bebekken çoğu çocuk gibi “oto koltuğu”nda oturmayı pek sevmezdi. Ama bu kesin bir kuraldı ve hiç taviz verilmedi. Sonuç olarak kızım, 10 yıl boyunca 5 dakikalık bir yere bile gidilecek olsa mutlaka kendi koltuğunda, bağlı olarak yolculuk etti. Bu süre içinde bir kez kaza geçirdik. Arka koltukta, bağlı olmayarak oturan ben, başımı ön koltuğa çarptım, gözlüğüm o çarpmayla fırladı gitti ve uzun aramalar sonucu arka bagajda bulduk! Ama Zeynep, güvenli koltuğunda en ufak bir sarsıntı bile geçirmedi. O küçük kazada, çocukların neden mutlaka oto koltuğunda oturmaları gerektiğini bir kez daha anladım. Küçük çocuklarını araba koltuğuna oturtmayan, emniyet kemerini bağlamayan, hatta ön koltukta kucakta taşıyan yetişkinleri hiçbir şekilde anlamış değilim. Herhalde kaza olsa bile çocuklarına bir şey olmayacağını düşünüyorlar ama maalesef öyle olmuyor. Çocuklar için oto koltuğu kullanma zorunluluğu getiren yasa, 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giriyor. Ülkemizde trafik kazalarına bağlı çocuk ölümlerinin ve yaralanmalarının önüne geçilmesini hedefleyen bu uygulama öncesinde ebebek öncülüğünde bir araştırma şirketi tarafından “Türkiye’de oto koltuğu kullanımı”na yönelik bir araştırma yapıldı. Araştırmada, ailelerin çocuklarını ön koltuğa oturtma eğilimleri, Türkiye’de bebek koltuğu kullanımı ve standartları ile bebek koltuğu alırken ailelerin dikkat ettikleri unsurlar sorgulandı. 16 ilden, farklı eğitim, yaş ve sosyoekonomik statüdeki 1554 kişiyle yapılan anket sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 82.7’si yolculuk sırasında çocukları için araba koltuğu kullanmıyor. G Anneler, “anneysen.com”da “Anneleri en iyi anneler anlar” anlayışından yola çıkan iki girişimci anne, Pınar Şimşek ve Aylin Çakır tarafından kurulan “anneysen.com”, anneliğin zorluklarının ve keyiflerinin paylaşıldığı interaktif bir platform. Anneysen.com’da anneler, evde çocuklarıyla baş başayken bile birbirleriyle iletişim kurabiliyor, sitede bulunan 50’ye yakın uzmandan yardım alabiliyorlar. G C M Y B C MY B G Katılımcıların yüzde 26.3’ü, çocukları ön koltuğa oturttuklarını belirtmişler. G Yüzde 82.7’si yolculuk sırasında çocukları için araba koltuğu kullanmıyorlar. G A ve B gelir grubunda, çocukları araba koltuğuna oturtma oranı daha yüksek. G Katılımcılar arasında oto koltuğu kullanmakta olduğunu ifade eden 144 kişinin yüzde 8.3’ü 2, yüzde 11.8’i 3, yüzde 20.1’i 4, yüzde 25.7’si 5 yaşına kadar çocukları için oto koltuğu kullandıklarını veya kullanmayı planladıklarını söylemişler. G Oto koltuğu satın alınırken dikkat edilen unsurlara yönelik soruya, yüzde 68.8 oranında “çocuk için rahat olması” yanıtı verilirken, bu yanıtı yüzde 37.5 ile “fiyatı”, yüzde 36.8 oranında “çarpışma testleri ile ilgili bilgi verilmesi” yanıtı izliyor. Katılımcıların yüzde 18.1’i “arabaya kolay takılabilir olması” ve yüzde 16’sı “kumaş ve renk seçenekleri” yanıtını vermiş. “Deneyerek satın alınabilme” yüzde 7.6, “kalitesi” ve “güvenliği” yanıtları ise yüzde 4.9 oranında. G Kaç cm. boy ve kilonun altındaki çocukların oto koltuğuna oturtulması gerektiği ile ilgili soruya ise, katılımcıların yüzde 96.5’i “bilmiyorum / fikrim yok” yanıtını vermiş. G Katılımcıların yüzde 64.4’ü, çocukların kaç yaşına kadar oto koltuğuna oturtulmaları gerektiğini bilmediklerini söylemiş. G Oto koltuğu ile ilgili yasanın yürürlüğe gireceği tarih konusunda katılımcıların sadece 3.7’si bilgi sahibi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle