16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 ARALIK 2010 / SAYI 1289 5 EDA TAŞPINAR Eda Taşpınar, yıllardır ne yapsa konuşulan bir isim. Şimdilerde Yok Böyle Dans’ta yarışmacı. Okul yapılmasına katkısı olduğu için mutlu. Gündeminde bu sıralar dans olsa da, modaya, tasarıma, hatta heykel yapmaya vakit ayırıyor. Bir yandan da kendisine yapıştırılan etiketlerden sıyrılmaya çalışıyor. SELÇUK EREZ Son anda kurtulduk! Y a farkına varılmasaydı da o İslam düşmanı kalkıp gelse, Avrupa Yazarlar Parlamentosu toplantısına katılsaydı ne fena olacaktı! Birçok dinini seven, gerçeği ancak iş işten geçtikten sonra öğrenecek, sonra bu adamla aynı mekânda bulunmuş olmanın günahından nasıl sıyrılabileceklerdi? İyi bir yol açılmıştır: Sadece Naipaul değil, bize yan bakan, İslam konusunda ileri geri konuşmuş olan bütün yazarların listesi çıkarılıp gümrük kapılarına gönderilmeli, bunlar gelmeye kalktıklarında sınırlardan çevrilmelidir. Sadece bu yazarlarla bir arada bulunmayı mı içimize sindirmememiz gerekir? Hayır! Amerikalı yazar Jack Handy bakın ne demiş? İyi bir kitap okuduğunuzda yazar, adeta sizin bulunduğunuz yere gelir, sizle konuşur... Buna benzer şeyler söyleyen çoktur... Mesela E. M. Foster, “...Edebiyatı böyle harikulade kılan, okuyanı, yazanın konumuna evriltmesidir” der. Öyleyse, biz sadece bu gibilerle bir arada bulunmamakla yetinmemeli, kitaplarını da okumamalıyız! Gelmiş, geçmiş tüm düşmanlarımızın kitapları ateşe atılmalı! Kitapları yakılacaklar listesinde şu kimseler muhakkak yer almalıdır: Voltaire: Peygamberimize, “Sahte bir dinin kurucusu, sahte peygamber” demek cüretini göstermiştir. Shakespeare: Atalarımıza, ahlaksız, sahtekâr ve kadın düşkünü demiştir. George Orwell: “Hayvan Çiftliği” kitabı, “İslam ve Arap değerleriyle çeliştiğinden” Birleşik Arap Emirlikleri okullarına sokulmamaktadır. Biz hâlâ uyuyoruz.. Peki ya bu İslam düşmanlarını Nobel ödülleriyle, asalet unvanları ve madalyalarla donatanlara ne yapmalı? Salman Rüştü’ye, Naipaul’e “Sir” unvanını veren Britanya Kıraliçesi’ne ve Nobel jürisinde bulunanlara hiçbir şey söylenmemeli mi? Aslında tüm kefereler bizi sevmezler; kitaplarında yazmamış, söyleşilerde ağızlarından kaçırmamışlarsa bile hakkımızda muhakkak kötü şeyler düşünmüşlerdir. En iyisi, çocuklarımıza bunların hiçbir eseri okutulmamalı, gâvur senaryolu filimler de asla seyrettirilmemelidir... G [email protected] Fotoğraflar: MERVE HASMAN Yaratılmış birkaç tane Eda var SİNEM DÖNMEZ dışındaydım. Eleştirildiğimiz ya da çok sevildiğimiz zamanlar oldu, ortası yoktu. Medya bu iki ucun bizim üstümüzde yarattığı sinerjiyi sevdi ve ben yeni medyatik karakter olarak karşınızdaydım. Ne yaparsanız yapın bir ilişki sonucu medyatik olmanın hanenize yazdığı eksileri artıya çevirmenin pek de kolay bir şey olmadığını olgunlaştıkça anlıyorum. Çocukluğumdan beri farklı ve bugün ben olmama sebep bir hayatım oldu. Ailemden aldığım ve bana değer katan özelliklerim var. Yurtdışında eğitim aldım ve hayalim hep bugün yaptığımı yapabilmekti. Yine medyatik olmam muhtemeldi, ama o zaman kendimi ispat etmiş halimle olacağından insanlar belki de daha fazla saygı duyacaktı. Günlük hayatınız nasıl geçer? Gerçekten bilmem kaç kişinin maaşını mı harcıyorsunuz? Yoksa bir Eda Taşpınar yaratıldı ve ona mı inanıyor insanlar? Keşke bir Eda Taşpınar yaratılmış olsaydı. Ne yazık ki birkaç tane var. İnsanların kafasını da bu karıştırıyor sanırım. Mesela bir ana karakter var medyanın en çok sevdiği, söylediğiniz gibi uçlarda para harcıyor, sadece tüketiyor, ikoncan, sosyetik... Düşünsenize uyanıyorsunuz, günlerden pazar, yaz ortası, daha tatil yapamamışsınız, sabah gazeteyi açıyorsunuz kapakta bir kadın; Bodrum sahillerinde güneşleniyor günlerdir, dünya umurunda değil. Muhabir yazmış “3 bin Avro’luk bikinisi ile güneşlenen Eda” diye. İşte orada sıkışıp kalıyorsunuz. Kimse o bikiniyi kendinizin 350 liraya üretmiş olduğunuzu, aslında yattığınız iskelede sabahtan akşama tek masrafınızın içtiğiniz su ve yediğiniz bir tabak meyve olduğunu, üstelik bütün sene çalışıp kazandığınızla bunları yaptığınızı bilmiyor.. Oysa bir tane Eda var, her insan kadar bencil, modaya zaafı ve aşkı olan, yaşamayı seven ve bunun için çaba harcayan, aslında dışardan göründüğünden çok daha tutucu, ürettiğini tüketen... Tabii bu özellikleri ile Eda denilen kadın hiç çekici, cazip değil... Büyük büyük dedeniz Atatürk’e poz verdiren ilk heykeltıraşmış. Sizin de heykele ilgi duymanızda bunun etkisi var mı? Sergi açmak istiyordunuz? Olmaz mı, tabii ki.. Küçükken yaşadığınız veya tanık olduğunuz her şey etkiliyor sizi, bilinçli veya bilinçsiz olarak. Bu aralar her şey o kadar yoğun ki fazla vakit ayıramıyorum maalesef. Ancak bu konudaki hayalimden vazgeçmiş değilim. Bora Kozanoğlu hayatınıza ne kattı, neyi değiştirdi? Daha özgür ve daha cesaretli olmamı sağladı. Eskiden çok fazla önemsediğim konuları bugün önemsememeyi ve aslında önemsemeyi unuttuklarımın ne kadar değerli olduklarını. Biraz iddialı olacak belki ama aşkın kısıtlı tanımlarından öte çok daha derin bir şey olduğunu... Kendinizle ilgili köşe yazınızı okumuştum, ne güzel âşık kadın diye düşünmüştüm. Âşık mısınız? Evet tam anlamıyla öyleyim. Boram adı üstünde rüzgârıyla benim ayaklarımı yerden kesiyor! G E da Taşpınar’ı bundan birkaç yıl önce Nurettin Hasman’ın genç sevgilisi olarak tanıdık. Sonra Bodrum’daki tatili, plajda güneşlenirken çekilen resimleri, hatta teninin rengi bile gazete sayfalarına malzeme oldu. Giydikleri olay, lakabı da ‘ikoncan’dı. Şimdi Eda Taşpınar, Show TV’de yayımlanan Yok Böyle Bir Dans’ta yarışmacı. Yarışmayı kabul etmesinin nedeni işin ucunda bir okul olması. Sorularımıza verdiği yanıtlar aslında uzaktan gördüğümüz, magazin sayfalarında okuduğumuz kadının dışında başka bir kadını anlatıyordu. Çalışan, okuyan, heykel yapan, sürekli kendini yetiştirmeye çalışan farklı bir Eda Taşpınar. Dans yarışmasından başlayalım. Canlı yayında milyonların önünde dans etmek nasıl bir duygu? Hiç kolay değil. İnsanın özgüveni ne kadar yüksek olursa olsun, heyecanlanmamak mümkün değil. Bir davette eşinizle veya yalnız dans etmeye benzemiyor bu iş. Milyonlarca çift göz sizi izliyor, aklınızda hep bu oluyor o an. İyi olmak, öğretileni doğru yapmak zorunluluğunuz var. Adı dans ama aslında içinde sınanıyor olmanın getirdiği huzursuzluk da var tabii. Bu huzursuzluk benim doğama aykırı. Gerçekten istediğim gibi kendimi ifade edemediğim konularda kilitleniyorum ve mümkün olduğunca bu tür projelerden uzak durmaya çalışıyorum. Belki bu yüzden kendimi başka alanlarda geliştirme fırsatını tepmiş oluyorum. Ama yapacak bir şey yok. Bu da benim kusurum. Peki nasıl kabul ettiniz? Cevabı basit; Acun. “Bak işin ucunda bir okul ve bir sürü ihtiyaç sahibi çocuk var. Bu projenin de başarılı olması için sizlere ihtiyacı var” dedi. Nasıl reddedebilirdim ki? “Eda Taşpınar değil, Pakistan’da ailesini selden kurtarmaya çalışan köylü Fatma olarak da dünyaya gelmiş olabilirdim. O zaman nasıl biri olurdum acaba? Yine aynı mı düşünür, aynı şeyleri mi hissederdim" demişsiniz bir yazınızda. Kendinize cevabını verdiniz mi? Her sabah mümkün olduğunca kendime bu soruyu sorarım. Güne doğru başlamamı sağlıyor. Hayatta durduğunuz noktayla ilgili durum tespiti yapabilmenin sizi her zaman daha iyi yerlere taşıdığına inanıyorum. Sizden daha zor koşullarda güne uyanan birileri olduğunu düşünmek size sunulan ayrıcalıklara müteşekkir olmayı öğretir. Bu soruyu benim gibi farklı formatlarda kendine sorabilmiş birçok insanın bana katılacağına eminim ki, bu sorunun cevabını bulmak, bilmek çok zor. İnsanın bugün ne düşündüğü, ne yaptığı tüm geçmişinde yaşadıklarının bir bütünü bence. Nasıl bu kadar medyatik oldunuz sizce? Bu noktaya nasıl geldiniz? Farklı göründüğüm ve kabul görmüş kalıplara sığmadığım için demek daha doğru olur. Medya beni Nurettin Hasman’ın genç sevgilisi olarak tanıdı. Benim dışımda herkes bunu konuşabildiğine göre benim de bu açıklıkta söylememde bir sakınca yok. Nurettin benim hayatımda hep çok özel bir insan oldu, bana çok şey öğretti ve ben de onun yanında olması gerektiği şekli ile durabilmeyi bildim sanırım. Alışageldik resmin Espirisentır Misafir şair fazla yaşlılık ömrümüzün düşük faizidir *** yaşadım afiyet olsun ölüyorum kolay gelsin öldüm geçmiş olsun Adnan Törün Sahibinin sesi Sığ ve derin boş kafalar vardır. Petşop G Heavy metalci ol, MADENİ cesaretini kullan! G Her devrin adamı değil, her devenin adamı! İbrahim Ormancı Misafir çizer: Cemalettin Güzeloğlu Fırsat..Fırsat.. Sahibinden “atılmamış stres” acilliyetten satılıktır. Otoritem bitsin, kalabalığa karışmazsam adiyim! Her şeye karışma! Yeşil salata Saray helvası C M Y B C MY B Off the record Füze kalkanı Bugün doğanlar için
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle