Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 ARALIK 2010 / SAYI 1292 11 SELÇUK EREZ Vikilik bitmedi! ikilik sızdırmayı sürdürüyor. Zaman zaman basınımızda yer almamış bilgiler açıklanıyor. Bunlardan birkaçı: 1. Türkiye’nin Başbakanı uçakta rakı içti. Bir milletvekili, cebindeki zarftan çıkardığı zeytinleri başbakana veriyor, onun tükürdüğü zeytin çekirdeklerini de toplayıp diğer cebine koyuyordu. 2. Almanya’nın Başbakanı, Türkiye’nin Başbakanının kendisine verdiği kredi ile satın alınmak istenen makine ve teçhizat listesini, Şansölye Yardımcısına verdi. Şansölye de bu listeyi masaya atar gibi bıraktı ve “Weinaht wünsen list!” (Yılbaşı istekleri listesi) dedi. (Bunlar genellikle çocuklar tarafından Noel Baba’dan istenir.) 3. Fransa’nın Cumhurbaşkanını ziyarete giden Türk diplomatlarından biri Fransa’nın dışişleri bakanının da kendisi gibi bekâr olduğunu öğrenince ona beraber çapkınlık yapmayı önerdi. 4. Türkiye’nin Washington Büyükelçisi, Türkiye’nin Dışişleri Bakanının, Cumhurbaşkanı’na kendisinin aleyhinde sözler söylediğini öğrendiğinde “…Bu gibi oyunlara, ihanetlere alışmış, bunları kanıksamış olduğunu” söyledi. 5. Uluslararası Para Fonu yetkilisi, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı tarafından getirilen haberlerin gerçeğe uymadığını söylemekten acı duyduklarını, yeni bir heyeti Türkiye’ye yollayıp yeni bir rapor almaktan başka çıkar yol görmediklerini söyledi.. V Orhan Hallik. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Burası bir dükkân değil kültür mağazası Türkiye’de müze mağazacılığı sıkıntılı bir hizmetti. Daha doğrusu bu anlamda hiç yapılmamıştı. Son bir yıldır BKGBilkent Kültür Girişimi bu işi yapıyor. 19 ilde 42 mağaza ve 30 müze kahvesi açtılar. Yeni mağazalar da yolda. Ürün gamları zengin, bu topraklara ait her türlü zenginliği onlarla taşımayı istiyorlar. ALİ DENİZ USLU KG, Bilkent Kültür Girişimi çağdaş müzecilik anlayışına göre ziyaretçinin müze deneyimini daha keyifli bir hale sokmayı amaçlıyor. Müzenin, izleyicileriyle iletişim kurduğu en önemli noktalardan biri, müze mağazacılığını bir yılda 19 ilde 42 mağazayla yayması da büyük başarı. Bu mağazalarda müzeninören yerinin kurumsal kimliği ile uyumlu, müze algısını olumlu yönde etkileyen, müzenin eğitim ve iletişimini destekleyen, kaliteli ürünler sunulması BKG’nin işi. Tekstil ürünleri; kravatlar, eşarplar, bornozlar, cam, ahşap, bakır ürünler ve takılar... Daha aklınıza gelen gelmeyen yüzlerce kültür ürünü artık bu mağazalarda lisanslı olarak satılıyor. Müze yorgunluğunu Türk kahvesiyle atmanız da cabası. Biz de hikâyenin tümünü dinlemek için Topkapı’daki müze mağazasına gittik ve Bilintur’un CEO’su Orhan Hallik ile konuştuk. Müze mağazacılığı dünyada uzun yıllardan beri yoğun bir şekilde yapılıyor. Türkiye’de ise ciddi anlamda yapılmaya yeni başladı. Neden? Türkiye’de müzecilik göreceli olarak iyi olsa da müzelerin bir yaşam merkezi olmaları konusunda büyük boşluklar vardı. Gidip görülen, çıkıp gidilen yerlerdi, müzeler. Ama dediğiniz gibi dünyadaki örneklere baktığınızda müzeler yaşam merkezleri olarak hizmet veriyor. İnsanlar sohbet edip, kahvelerini içer ve sosyal bir ortamda o tarihi dokunun tadını çıkarır, oradaki ruhu hisseder. Türkiye’deki durum dünyadan kopuktu. BKG yani Bilkent Kültür Girişimi turizm menşeili bir şirket. Yine de müze mağazacılığı gibi Türkiye’de olmayan bir işe girmekten çekinmediniz mi? Biz turizm şirketiyiz, otel işletiyoruz, Bilkent Üniversitesi’niniz. Catering de yapıyoruz. Müze mağazacılığı adında bir sektör yoktu evet, devlet bunu yapıyordu. Şimdi biz bunu devlet adına yapıyoruz. Bürokrasiden kurtulduğumuzda her şey yoluna girdi. Zaten devlet tıkandığı ve bunun farkında olduğu için bunu bize verdi, ihtiyacın farkındalardı. 2009 yılında bakanlık bunu ihaleye çıkaracak düzenlemeleri tamamladı ve ihaleyi aldık. Tabii bu süreçte biz de çok yorulduk. Tek mağazayı açmak için 40 tane imza almamız gerekiyordu. Kültür mirasını yönlendiren bir işi herkese vermiyorlar. Ama güveni çalışarak kazandık. Müze mağazası açmak sancılı bir süreç. Onlarca onay, düzenlemeler ve daha bilmediğimiz bir sürü yapılanma. Müze mağazaları normal mağazalar değil. Koruma kurullarından geçmeniz gerekli. Müze yönetimlerinin onayı şart. Çok ince bir denge bu. Aldığımız ihale Türkiye'deki 55 müzede mağaza açma hakkını verdi bize. Şu an 42 mağazayı açtık. İlk hangi müze mağazası açıldı? İlk Topkapı mağazamız açıldı. Tarihi dokuya değmeden, zedelemeden tüm mekânları çelik konstrüksiyon ile mağazalara çevirdik. Yani gerektiğinde toplayıp hemen alabiliyoruz ve yapıların özüne asla zarar vermiyoruz. Şu an Topkapı’da üç mağaza ve üç kafemiz hizmet veriyor. Harem’in yanında bir kafemiz var, insanlar orada zaman geçirebiliyor. Bakıp gitmek yerine oturup kahve içiyor, kitabını okuyor. Ayrılırken de küçük hatıra alıyor ve mutlu oluyor. Mağazadaki ürün yelpazesi zengin. Nasıl bir ön çalışma yürüttünüz? Müzelerde sunulan eserlerle ilgili olarak insanların yanında götürebilecekleri, o anı ve hatırayı paylaşacakları her türlü ürünü sunuyoruz. Türkiye ciddi bir kültür ülkesi. Kültür turizmi önemli bir gelir kaynağı. Tabii buradaki ürünler de kaliteli. Çünkü sürdürülebilir kültür ürünleri veriyoruz. El sanatı ürünlerimiz zengin. Sanatçılarımızdan çiniler, seramikler alıyoruz. Kaftanlar, kaftan motiflerinden çantalar ve günlük hayata bu kültürü sızdıracak onlarca ürün yarattık. Onlar üzerinden kültürel iletişimi doğru yapmak gibi bir derdimiz var. Topkapı Sarayı’nın yıllık iki buçuk milyon ziyaretçisi var. İstanbul’un yedi buçuk. Yani her üç turistten biri buraya geliyor. Aslında bu büyük bir sorumluluk değil mi? Biz bu mirası doğru paylaşmaya çalışıyoruz. Tabii İstanbul da olup denizi görmeyenler de var. Kültür pazarı zor bir alan. Her dilde kılavuz kitaplarımız var. Kitapları işinde uzman insanlar hazırladı. Yani burası bir ürün dükkânı değil, kültür mağazası. Arasında büyük fark var. Türkiye ve İstanbul kitapları satıyoruz ama tüm Türkiye’nin kültür ürünleri burada yer alıyor. Yani diyoruz ki; “Türkiye, İstanbul ve Topkapı’dan ibaret değil”, burası başlangıç. En önem verdiğimiz şey de yazılı kültür ürünlerini sürekli güncellemeye çalışmamız. Dünyadaki en büyük müze mağazası zinciri oldunuz. Yani hiç yoktan, belki de en geriden gelip listenin başına oturmak enteresan olmalı. Evet, şu an 19 ilde 42 mağaza ve 28’de müze kahvemiz var. Toplamda 62 mağazamız olacak, 30 tane de müze kahvesi. Dünyada aynı firma tarafından işletilen müze mağazalarında en büyük biz olduk. Eksiklerimiz var ama gideriyoruz. Erzurum’da, Mardin’de, Samsun’da bile mağazalarımız var. Antalya bölgesinde ise 10 tane. Tüm mağazalarımızla bir bütünlük yaratıyoruz. Konya’daki Mevlana Müzesi’ndeki kalite ve anlayış Topkapı ile aynı. Hem müşteri potansiyeli hem de ürün gamı anlamında bir yıllık tecrübenizde neler dikkatinizi çekti? Antalya’ya 10 milyon turist geliyor ama Antalya gibi dünyanın en iyi arkeoloji müzelerinden birine gelen ziyaretçi sayısı yalnızca iki yüz bin. Durum ortada! Müze ziyaretçileri ise genelde orta halliler. Kolay taşınabilir ürünler alıyorlar. Bizim ise tasarım ekibimiz var. Koleksiyon mantığı ile her türlü ürünü aslına uygun hazırlıyor. Kargo hizmeti de veriyoruz. Sanal mağaza da cabası. Bir liradan beş bin liraya kadar fiyat aralığında her türlü kültür ürününü satıyoruz. Her gelen kendine bir şey bulacak burada. Reklamı var mı bu işin? Havalimanlarındaki uzun yürüme yollarına şehirdeki müzeleri tanıtan reklam panoları koymak istiyoruz. “Bizi ziyaret ettiniz mi?” sloganıyla düşündüğümüz bu çalışmanın ilkini Ankara’da, Anadolu Medeniyetleri Müzesi için yaptık. Yaygınlaştırmak için çalışıyoruz. Yeni yılda da hediye seçimi için herkesi müze mağazalarına davet ediyoruz. Zaten Noel Baba Antalyalı, Demreli. Onun için de Noel Baba’ya çocuklardan hediye diye bir çalışma yaptık. Antalya’da altı metrekare bir pano oluşturduk mozaikten. Parçaları çocuklar alıyor ve panoya ekliyor. Parçaları getiren çocukların ismi de panoya işleniyor. Bu dev bir mozaik Noel Baba olacak. Bitince de Noel Baba müzesine hediye edilecek. G https://www.bkg.com.tr/ Bu sızıntılar Türkiye’de öğrenilince neler olacak? Bunların da “ABD’li diplomatların dedikoduları, magazin iddia ve iftiralarından oluşan gayri ciddi yazışmalardan ibaret oldukları” mı söylenecek? Bunlardan hiçbiri olmayacak... Çünkü bu sızıntılar, öyle kolayca yalanlanamayacak gerçekleri yansıtmaktadır. İlk üçü, eski büyükelçilerimizden Oğuz Gökmen’in “Diplomasi” başlıklı kitabında, son ikisi ise eski büyükelçilerimizden Feridun Cemal Erkin’in “Dışişlerinde 34 yıl” adlı eserinde yer almaktadırlar. Adı geçen dışişleri bakanı, Fatin Rüştü Zorlu, başbakan da Menderes’tir. Bunları emekli diplomatlarımız değil de o zamanın Vikilikleri sızdırsaydı ne olurdu? Rahmetli Zorlu ve Menderes, söylenenleri “Magazin iddia ve dedikoduları” olarak mı nitelendirirlerdi? Bu iddiaları sorgulayacak muhalefet liderlerini “iftiralara, analiz etmeden, düşünmeden sığınmanın çapsızlık, vizyonsuzluk olduğunu” ileri sürerek mi yanıtlardı? Bilinmez! Ancak, gerçekler zamanla, mesela eski elçiler, emekli memurlar gördüklerini, bildiklerini anlatmaya başlayınca, anılar yazıldıkça ortaya çıkar, zamanında bunları reddedenler de çok güç durumda kalırlardı. Çaresi? Ya gerçekleri gizlemeyeceksin ya da emekli elçilerin hatıra yazmalarını yasaklayacaksın... Bugün ikincisi daha kolaydır! G selcukerez@gmail.com B Espirisentır Misafir şair Ne zaman kayan bir yıldız olur Kadınların ayakları? *** Olmadıysan Yok'tan Yok olmayacaksan Yok mu yoksa Yok? *** Bütün sarıları birleşse dünyanın Yine siyah mı doğar gece? *** Ner’de Garcia Lorca’nın mezarı? Bir zeytin tanesinde? Dilsiz çocuğun sesinde? İkindiyin saat beşte? Erdal Alova (Sfenks’in Doksan Dokuz Sorusu) Fırsat..Fırsat.. Ahtapot’tan sınırlı sayıda ihraç fazlası kol acilliyetten satılıktır. G Mal sahibi, mülk sahibi, hani bu servetin mal beyanı? G Her şeye bir kulp buluyordu. KULPAZAN ne olacak!.. İbrahim Ormancı Doktorunuz diyor ki Bir hayvan bir ütopya Kırkayak: Emekli olunca Kırkağaç'ta ayaklarımı şööle uzatıp aynen klaynen... Bölgesel yağlarınızdan kurtulun, küresel yağlarınıza kavuşun!.. Petşop Sahibinin sesi Önceleri dekorlar kartondandı, oyuncularsa gerçek. Şimdi dekorlar hiçbir kuşku yaratmıyor, oyuncularsa kartondan. Misafir çizer: Hakan Çelik C M Y B C MY B