22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 AĞUSTOS 2009 / SAYI 1222 Hazırlayan: SEDAT YAŞAYAN 11 14. Üç Silahşorlar’dan biri... Kumaş ya da derinin cilalanması... Hollanda’nın plaka imi. 15. Bir nota... “ topukta şan veriyor halhalı” (Karacaoğlan)... Maksat... Bir oyun ya da filmde aniden yaratılan komik durumlar. 16. “Tembel hayvan” da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli bir hayvan... Ateş... Meyve koparmak için ucuna üçlü ya da dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık. 17. Çerez, meze... Eti yenen bir cins mürekkepbalığı. 18. “Düşünme / et sade / Bak böcekler de öyle yapıyor” (Orhan Veli)... Esnek ve yumuşak bir deri elde etmeye yönelik işleme banyosu... Şamanist Türklerde, doğal nesnelerde bulunduğuna inanılan ruhlara verilen ad. 19. Kurnaz, açıkgöz... Küçük doğranmış patates, patlıcan, biber, domates gibi sebzelerle yapılan kızartma yemeği... En kısa zaman süresi. 20. Avustralya’da yaşayan keseli bir hayvan... Telli bir çalgı... Eski Türklerde başa giyilen bir çeşit kisve. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1. Pir Sultan Abdal’ın dervişi olup coşkulu şiirleriyle tanınmış AleviBektaşi şair... Öğütülmüş acı biber ve sirkeyle hazırlanan bir sos... İlave. 2. Ahenkli... Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık... Japonya’da özel olarak çay töreni için tasarlanan kurşun sırlı seramik kaplara verilen ad. 3. Bir şeyin fiyatını artırma... İkram etme, ikramda bulunma... Eski Türklerde deniz tanrıçası... Bir kimsenin arandığında bulunabileceği yer. 4. Zenci Afrikası’nda gezici şair ve müzisyenlere verilen ad... Arnavutluk’un plaka imi... Atasözlerine dayanan didaktik Çin şiiri... Triko eşyaların yakasını yapmada kullanılan makine. 5. İslam bilginlerine verilen ad... Gözleri görmeyen... Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü... Kungfuya benzer, Çin kökenli bir dövüş sporu.. 6. Çanakkale Boğazı’nda birçok deniz kazasının meydana geldiği bir burun... Futbolda oyuncunun topa, herhangi bir teknik gözetmeksizin olanca gücüyle vurması... Aritmetikte bir kuvvetin derecesini veren sayı... “Cezmi ”: Atletimiz... İskambilde bir kâğıt. 7. Pamuktan düz dokuma... Pirinç ve şekerkamışından elde edilen bir tür rakı... Şöhret... Slovakya’nın plaka imi. 8. Kalsiyum elementinin simgesi... Gemilerde tayfa ve erlerin yattığı asma yatak... Hindistan’ın bir eyaleti... Boyacılık ve sepicilikte kullanılan, tanence zengin bitkisel özüt. 9. II. Abdülhamit döneminde Mızıkai Hümayun’da görev almış ve birçok müzisyenin yetişmesine katkıda bulunmuş ünlü İspanyol piyanist... Meşe ağacının meyvesi. Bu haftaki bulmaca ödülünüz ARMAĞANLI BULMACA SOLDAN SAĞA 1. Resimde gördüğünüz, soyut anlayıştaki yapıtlarıyla tanınmış heykelcimiz... Diyarbakır yöresine özgü, bir tür bulgurlu köfte. 2. Bir edebiyat yapıtını tiyatroya, sinemaya ya da televizyona aktarma... Bir ilimiz... “Kandamlası” da denilen ve güzel çiçeklerinden dolayı süs bitkisi olarak yetiştirilen otsu bir bitki. 3. Sinema makinesi ve renkli fotoğrafı bulan “Louis” ve “Auguste” önadlı Fransız kardeşlerin soyadı... Babacan tavırlı, mert ve kalender kimse... Muma batırılmış fitil... Daha iyi ürün elde edebilmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. 4. Yüz metrenin kısa yazılışı... 6 Haziran 1944’te Müttefik ordularının Normandiya çıkarmasında ABD kuvvetlerinin komutanlığı görevini yürüten ünlü ABD’li general... Küçük boylu, uzun ve ipeksi tüylü, sarkık kulaklı bir köpek cinsi. 5. Asya’da bir ırmak... Asya’da bir ülke... İki anlamı olan bir sözcüğün, akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması sanatı... Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca. 6. Bir peygamber... “Tarık ”: Sinema oyuncumuz... Ateş düşürücü ve ağrı giderici etkisi olan bir tür ilaç. 7. Deniz teknelerinin iç yanları... Siper, hendek... Boru sesi... “Sevdiğimi eller almış / Bu da bana geliyor” (Türkü). 8. Eski dilde bulut... Parlak renkli tüyleri olan çok küçük bir kuş... Atın eşkin yürüyüşü... Tantal elementinin simgesi. 9. Bir cetvel türü... Yunan mitolojisinde doğa tanrısı... İştahı açmak için yemekten önce içilen içki... Briçte, atılan bir kâğıtla ortağına oynamasını istediği kâğıdı belirtme. 10. Cezayir’de doğan ve Arap müziğiyle Batı müziğinin karışımı olan müzik türü... Fas’ın plaka imi... XI. yüzyılda Anadolu’ya gelen Türklerin, Ağrı Dağı’na “Yüce Dağ” anlamında verdikleri ad... Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. 11. Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç... Tarla, bağ, bahçe gibi yerlerden toplanan üründen arta kalanlar... Taş kırmakta kullanılan büyük çekiç. 12. Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur... Sinir hastalıklarıyla ilgili hekimlik kolu... Bir olay dizisini edebi bir biçimde anlatmak, sunmak eylemi. 13. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg için kullanılan ortak ad... Bir uyaran karşısında organizmanın gösterdiği tepki... “Müddet, zaman” anlamında yerel sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 İsim:.......................................................................................................................................... Adres:....................................................................................................................................... .................................................................................................................................................. Tel:............................................................................................................................................ 10. Bir tür parlak deri... “Bülent ”: Bestecimiz... “Fıçıotu” da denilen, sütleğengillerden, müshil olarak kullanılan otsu bir bitki. 11. “Eller yârin almış olup gezer / Hemen kara yazın bana mı felek” (Karacaoğlan)... Usa ve bilmeye değil de istence üstünlük tanıyan bilimdışı öğreti... Bir nota... Satrançta bir taş. 12. Olumsuzluk belirten bir önek... Sarı ya da kahverengi doğal hidratlı demir oksit... Şaşma belirten bir ünlem... “Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir kalkar bu limandan” (Y. K. Beyatlı). 13. Konya’nın bir ilçesi... Çalgılı meyhane... Osmanlı ordusunda ve donanmasında hafif piyade askeri. 14. Osmanlı devletinde, taşradaki nüfuzlu ailelere verilen unvan... Doğu Karadeniz yöresinde, karı eriten sıcak rüzgâra verilen ad... Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde bir mağara. 15. Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Bir yapıtta sık sık yinelenen süsleyici öğe... Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. 16. Kutsal bir güce, bir dileği yerine getirmesi için yapılan vaat... Kümes... Eski dilde göz. 17. Numaranın kısa yazılışı... Japon folklorunda, çoğunlukla dev yapılı, çok güçlü ve korkunç görünümlü şeytansı yaratık... Yurdumuzda da yetiştirilen bir yağ bitkisi. 18. Kıta... Rus kentlerinde kremlinin (içkale) dışında yer alan kenar mahallelere verilen ad. 19. Siirt yöresine özgü, yarma ve ayranla yapılan bir yemek... Uzaklık işareti. 20. Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek... Antalya ilinde, aynı adlı çay üzerine yapılmış olan bir baraj. G 1220 sayılı armağanlı bulmacanın çözümü ve kazananlar: 09.08.2009 tarihli bulmacayı doğru yanıtlayarak çekiliş sonucu “Her Doğum Bir Mucizedir / Aykut Kazancıgil kitabı / Söyleşi: Figen Şakacı” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) kitabını kazananlar: ADANA’DAN: Ali Akif Saydam ANKARA’DAN: İ. Ulvi Turan ANTALYA’DAN: Muhammet Akdağ, Öznur Tanal AYDIN'DAN: Hasan Anay BALIKESİR’DEN: Ersin Esen BURSA’DAN: Sabit Günel ÇANAKKALE’DEN: Ali Erdem İSTANBUL'DAN: Roger L. Urgan, İslam Bayraktar, Zerrin Kayam, İsmail Macit Toktan İZMİR’DEN: Üzeyir Dinç, Tülin Hassoy, Nilgün Kalay Pehlivan, Salih Zeki Gürsoy İZMİT’TEN: Baki Süha Nal KARABÜK‘TEN: Suat İrken MALATYA’DAN: Erol Güler SAMSUN’DAN: Hayal Koçer SIVAS’TAN: Halis Sepin TEKİRDAĞ’DAN: Ali Ayduk, Mehmet Gazanfer Çağlar TRABZON’DAN: Nail Küçük ZONGULDAK’TAN: Keriman Polat. 1 S Ü L E Y M A N S E Y İ T B R A G O T 2 E S E M E E K A İ L E C U M A O V A S I 3 R R V İ T İ R R S E M A F O R R U R R F 4 V E R S İ Y O N V M E R A R E L K V E L 5 E Ş E Y E E P İ N E T E N E T A M E L İ 6 R A K O R R O H E N R Y R R R İ A N E R 7 T R T N A İ L İ T T O M E K A N T İ V İ 8 A P A A S T İ L O A P İ N E L A S P İ L 9 N N R A P N S İ N Y O R N T E F E N T İ 10 İ N İ K A S İ Z İ A L İ K E N E F İ İ T 11 L İ N K L K O M U T L D O İ İ R A D E L 12 L A L A M İ R L V A L A B İ L A R L M A 13 İ M A M E İ U R A Ğ A N İ S İ Y A K A T 14 15 A E Y L A Z S İ U N N E A K K A A N N O L H A A M İ D İ Y E 16 B R M İ R R K I R R L O R 17 A M E R V N Ü V İ L İ Ş İ 18 K O C A B A Ş I E A N V C 19 A L E E A R A R A T R S A 20 N A K I L T T A R A S U N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 BRİÇ Faik Falay SATRANÇ GM Suat Atalık ç gün sonra, çarşamba günü Ergun Abi, Orhan, Emin ve ben yola çıkıyoruz. M. Ali birkaç gün sonra gelecek. Cumartesi açılış töreni var pazar günü de maçlar başlıyor. Avrupa şampiyonası için Varşova veya Pau’ya da giderken de aynı heyecanı yaşıyorduk. Nasıl oynayacağımızı konuşuyor, şakalaşıyor, ekonomik alanlarda birbirimize destek oluyorduk. Takım olabilmenin en önemli yolu takım üyelerinin birbirlerine karşı sevgi ve saygılarının olmasıdır. Bizlerin birlikteliği arkadaşlık sınırını çoktan aşmış dostluk nitelikli bir aile şekline dönüşmüş durumda. Böyle olunca birbirimize karşı yaptığımız şakalar bile ruhlarımızı incitmiyor. Yaptığımız hatalar diğer kişiler de öfke veya hor görme şeklinde değil espriyle dalga geçme, eğlenme boyutunda keyifli bir sohbet havasında oluyor. Hatası olan incinmiyor, çünkü hepimizin takıma puan kazandırdığı bordlar asıl yapımızı oluşturuyor. Takım bazı maçlarda kötü gidebilir, ama bizim orada birlikte bulunmamız bile hepimiz için önemli. Birimizin hasta olmaması, takımdan düşmemesi, oyun kalitesinden çok daha değerli. Eğer bir de takım olarak başarılı sonuçlar yaşamaya başlarsak gözlerimiz ıslak ama sevgi dolu oluyor. Pau’daki ödül töreninde hepimiz biraz gözyaşı döktük, demek gözyaşı yalnızca acı veya ıstırap sonucu değilmiş, mutluluk yaşanması sonucunda da gözlerimiz boşalmayı istiyormuş. Gençlerin çoğu kendilerini gözyaşını saklamak zorunda hissederler, işte senyör olmanın çizgisi bence buradan başlıyor, senyörlerde gözyaşı dökmek utanılacak bir olay değil, duygularımızı açıkça ortaya dökmek ayıp kabul edilmiyor. Kaldı ki geçen yıllar duygularımızı kontrol edip sinirlerimizin boşalmasını yavaşlatmış durumda. Artık biraz duygusal bir yoğunlukta hemen mendilimizi çıkarmamız gerekiyor. Ama her şeye rağmen takım olarak omuz omuza olmak, birimizdeki duygu yoğunluğunu paylaşarak hafifletmeye çalışmak, acıları tatlıya çevirmek, yaşanan zorlukları yaşam eğlencesine dönüştürebilmek bizim temel ilkelerimiz. Yalnızca briçte başarı için değil onun yanı sıra bazı yeni dünyaları görmek, o dünyanın insanlarını hem yaşam biçimleriyle hem de briçteki becerileriyle kendimizle kıyaslamak, eksiklerimizi ve de fazlalıklarımızı ölçmek için gidiyoruz. Allahaısmarladık! G Geliyoruz Sao Paolo Ü KART TEKNİĞİ 1 m J9763 n 763 o AKQ p A10 m 42 n AKQJ10 o J654 p Q5 K 1m 2 SA D P P G 2n 4n B 1. Bu el zor bir el 5 kör, 1 trefl, 4 karo toplam 10 löve alıyoruz ama karo valeyi kullanmak için ele geçişimiz kalmıyor. Karoları kozlardan evvel çekersek Batının çakacağı kesin. Kozları çekin 4. koza yerden trefl atın ama trefl 10 değil trefl asını atın. Kozlar bitince yere geçip karoları çekin ve yerden trefliyi oynayın. Trefl ruvanın Doğuda olduğu belli, alınca ya trefl ya da karo gelecektir. Batı Doğu m5 n4 o 109832 p KJ7632 P P Oyun: 4 n Atak: m A Pik ruvaya doğu trefl 7 attı şimdi küçük pike Doğu 4 çaktı üstüne çakıp koz ası çektik doğu 2 trefl attı. Oyun planımız nasıl olmalı? m AKQ108 n 9852 o7 p 984 DEFANS 2 m A1053 n AKJ3 o6 p 9862 m6 n Q1098 o A10874 p 1074 G 1 SA 2m B P P K 2p 4m D 2. Hemen küçük karo koyun. Bu el 1959 dünya şampiyonasında gelen ellerden biri. Karo ası alanların hepsi oyunu yaptırmışlar, karo küçük koyanlarda karoyu bilemeyenler batmışlar. Batı dam karoyla alıp bir pik daha oynuyor. Şimdi oyun oldukça zor duruma geliyor çünkü Batı trefl asıyla alınca bir pik daha oynayınca oyun batacak. Batı Güney m KQJ7 n 62 o KJ93 p KQ3 P P Oyun: 4 m Atak: m 2 Pik 10 ile yerden alıp karoyu oynar, defansı nasıl planlarız? Dilek, öneri ve şikâyetleriniz için eposta adresim: faikfalay@gmail.com / http://faikfalay.blogspot.com C M Y B C MY B m 9842 n 754 o Q52 p AJ5 atranç sırtını dayadığı geniş felsefe ve kültür ile diğer sporlardan daha farklıdır. Ayrıca 1950’lerden beri uygulanan unvan sistemi ve 1970’lerden beri oyuncuların güçlerini tespit eden Elo hesabıyla satrançta oyuncular arasındaki performans farkları dolayısıyla başarı sabittir. Sporun uluslararası bir kavram olduğunu hatırlarsak, satrançta da uluslararası bir hiyerarşi olduğunu anlayabiliriz. Tüm ülkeler ve federasyonları için piramidin tepesindekiler ve onların aldıkları sonuçlar önemlidir. Piramidin geniş tabanı da tepeye aday isim yetiştirmek ve ülke çapında satrancı popüler kılıp sistemi beslemek için kullanılmalıdır. Ülkemizde maalesef spor yeterince hızlı ilerleyemiyor ve demokratik olarak yapılanamıyor. Sporda başarılı ülkelerde tüm teşkilat sporcunun üzerine kurulur. Bakanından, idarecisine hep başarılı sporcular sisteme monte edilir ki bilim ve sanat gibi diğer iki önemli konuda da olması gerektiği şekilde yanlış yapmasına imkân olmayan bilgili kişiler bu zor alanda gerekli kararları alsınlar. Ayrıca hayatı boyunca ülkenin tanıtımında bahsi geçen diğer iki önemli sektörde olduğu gibi en büyük katkıyı yapmış bu kişiler aynı zamanda da maddi ve manevi yönden taltif edilmiş olurlar. Ülkemizde teşkilat maalesef baştan aşağıya konuyla ilgisi ya az ya da hiç olmayan kişilerin eline bırakılmış durumda. Hal böyle olunca da sportif başarı organizasyon alabilmek, bütçeyi artırabilmek gibi ticari ve politik konularla ölçülüyor. Federasyonlar ve seçimleri de demokratik olmalıdır. Buna da ülkemizde riayet edildiği söylenemez. Başkan adayıyla aynı listeden seçilen disiplin ve denetleme kurulları bağımsız hareket edemiyor. Bu kurulların üyelerinin alacağı kararlar da bedava seyahat olarak algılanan yüksek harcırahlı görevlerle sağlama alınıyor. Ayrıca spor konusundaki her türlü anlaşmazlık Tahkim adı verilen bir kurula bırakılmış durumdaki kurulun kararı nihai yani değiştirilemiyor. Başarının önemi olmayan yerde sözde ve göstermelik disiplin ön plana çıkartılmaya çalışılır. 32 yıllık uluslararası satranç kariyerimde bu kurullara gönderilen tüm kişilerin karşıt görüşlü olduğuna inanıldığını ve cezasız dönmediklerini gördüm. İş yöneticilerin yargılanmasına gelince çarkın tek taraflı işlediğini Antidemokrasi S görüyoruz. Türkiye’ye 5 kıtada şampiyonluklar kazandırmış, Türk insanının ismini ve yapabileceklerini duyurmuş sporculara destek olacağına, önce onlar hakkında olumsuz propaganda yapmaya, sudan sebepler yaratarak disipline vermeye, daha sonra hakları olan uluslararası turnuvalara kuralları çiğneme pahasına ülke adına göndermemeye, bununla da yetinmeyip satranç oynamalarını taahhüte bağlamaya çalışanlar işin en acı tarafı ülkemizde spor nasıl ilerler konulu panellere çağrılıyorlar. Daha acısı satrancın zirvesindeki kişilere yaklaşık bir yıldır müsabaka yaptırılmaması, bakanlığıyla, spor teşkilatıyla, basınıyla kimsenin umurunda değil. Ama unutulmamalıdır ki bir kişi, aile ya da bir topluluğun herhangi bir yönetim tarafından dil, din, ırk ve hatta politik görüşleri nedeniyle spor yapmalarının engellenmesi uluslararası kurallar gereği buna sebep olan antidemokratik federasyonun dünya federasyonundan ihracıyla sonuçlanır. Konumumuz DurasNN, Prag 1910 oyunundan. NN de kim demeyin. Duras gibi şampiyonların turnuva dereceleri, başarıları, oyunları kitaplara dolayısıyla tarihe geçer. NN ise adı hatırlanamayan ya da hatırlanmasına gerek duyulmayanlara verilen genel addır. Kim ve ne olursa olsun netice de hep NN kaybetmiştir! 1. Kc1 Şb8 2. Vb4 Şa8 3. Ff3 Kf3 4. Ve4 Ve4 5. Kc8 mat 10 G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle