Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 YEMEK 5 TEMMUZ 2009 / SAYI 1215 MURAT SAYIN Kurşun gibi ağır... AYLİN ÖNEY TAN R oma İmparatorluğu kurşun zehirlenmesi yüzünden batmış denir. Kurşun alaşımlı kadehler, kurşunlu sırlı seramik tabak çanaklar, kurşun içme suyu şebekeleri Roma döneminde çok yaygındı. Süsüne düşkün zengin Romalılar kadın erkek ayırmadan kurşunlu boyalarla makyaj yaparak çehrelerini grotesk bir maskeye çevirirlerken, içten içe bedenlerini de zehirliyorlardı. “Salute!” diye sağlığa kalkan kadehler, şarabı tatlandırmak için içine katılan kurşun asetatın zehri ile dolup boşalıyordu. Roma’da yiyip içmeye meraklı yönetici sınıf arasında kurşun kaynaklı gut hastalığı yaygındı. Kurşun zehirlenmesi sinir sistemini etkiliyor, düşünme yetisinin bozulması, damar hastalıkları gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Roma döneminin tıp kaynağı “De Medicina”nın yazarı Aulus Cornelius Celsus ateşli silahların keşfinden asırlar önce kurşunun öldürücü etkisini keşfetmiş. Celsus, ebegümeci ve ceviz suyunu şarapla karıştırarak kurşuna karşı panzehir üretmeye çalışmış. Sezar’ın dâhi mühendisi Vitruvius da bu soruna çare aramış ve Augustus döneminde tüm kurşun boruların toprak künklerle değiştirilmesini tavsiye etmiş. Böylece suyun çok daha lezzetli olacağını da eklemiş. Bugünkü araştırmalara göre koskoca imparatorluğa diz çöktüren kurşun vakası borulardan ziyade pekmez vb. ürünlerin yapımında kullanılan metal kaplardan kaynaklanıyor. Borular kat kat kireçlendiği için suya tehlikeli boyutta kurşun bulaşmadığı saptanmış. Asıl suçlu yemeklerde bolca kullanılan pekmez benzeri “defrutum” imiş. Üzüm suyu saatlerce kaynatılarak çektirilir, tatlı tuzlu, etli sebzeli bütün yemeklere sos gibi eklenirmiş. Ayrıca birçok gıda kış için defrutum içinde saklanırmış. Anlaşılan o ki dünyanın ilk büyük emperyalist imparatorluğu, defrutum’un kaynadığı kazanlardaki kurşun yüzünden eriyip gitmiş. Tarih tekerrürden ibaret denir. Gıdaya temas eden günümüz malzemeleri felaketi hazırlıyor olabilir. Pet şişeler, tetrapak kutular, plastik poşetler, mikrodalgaya dayanıklı plastik kaplar, fırına sokulan silikon kalıplar ne kadar sağlıklı? Çevremizdeki tehlike çemberi giderek daralırken Metro Cash&Carry Türkiye grubu durumun korkunçluğunu sergileyen ilginç bir çalışma yapmış. Gıdaya temas eden ürünler tek tek migrasyon analizinden geçirilmiş. Migrasyon testinde yiyeceğe temas eden ortamdan gıdaya bulaşabilen toksik maddeler, ağır mineraller saptanıyor. Tencere, tava, saklama kabı, tabak, çatal, bıçak, bardak, kek kalıbı, tost makinesi gibi mağazada ne varsa teste tabi tutulmuş. Mağaza kendi bünyesindeki tüm sorunlu ürünleri raflardan kaldırmış. Üstelik bazıları AB kaynaklı tanınmış firmaların ürünleriymiş. Ayrıca piyasadaki diğer ürünler de incelenmiş. Sonuçlar parlak değil. Pazarlardaki siyah plastik poşetlerden, kebapçılardaki şişlere kadar her şey tehlike saçıyor. Gıda ile ilgili çağın getirdiği riskler çoğalıyorken TBMM kapısında başka tehlike çanları çalıyor. Genleriyle oynanmış tarım ürünlerine yani GDO’ya yeşil ışık yakan Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı, gündem başka konularla bunaltılırken sinsice Meclis’ten geçirilmeye çalışılıyor. Bugünün emperyalist güçleri Türkiye’nin mayınlı araziler başta olmak üzere geniş toprakları üzerinde GDO’lu ürünler yetiştirmek için kolları sıvamış durumdalar. Temmuz sıcağında gelecek nesilleri kor gibi yakacak felaketin zemini hazırlanıyor. Durum vahim, hava kurşun gibi ağır! G aylinoneytan@yahoo.com muratsayin2005@gmail.com BİRİLERİ / RİFAT MUTLU Fagioli al Fiasco (Toscana usulü şişede kuru fasulye) Romalıların mirasçısı İtalyanlar ağzının tadını biliyor. Boş damacanalara kuru fasulye koyup geceden pizza fırınının közüne atıyorlar, ertesi gün keyifle yiyorlar. Maalesef uygulaması artık neredeyse imkânsız. Cam şişelerin yerini petler aldı. Yabancı tohumlarla üretilen fasulyelerin kabukları muşamba gibi oldu. AB’ye uyacağız diye odun yakan fırınların yasaklanması gündemde. Temiz içme suyu hakkı bile elimizden alınıyor, su pet şişelerde satın alınır bir meta haline geliyor. 1 adet cam damacana, temiz içme suyu, 400 gr. genleriyle oynanmamış ince kabuklu kuru fasulye, 1/2 bardak sızma organik zeytinyağı, 1 baş Kastamonu Taşköprü sarmısağı, 2 tatlı kaşığı kalın deniz veya kaya tuzu, 1015 adet tane karabiber, 1 tutam taze veya kuru adaçayı Önce malzemeleri derlemekle işe başlayın. Pet şişe yerine cam damacana kullanan haysiyetli 12 firma hâlâ bulunuyor. Bulamazsanız büyük bir cam kavanoz kullanabilirsiniz. Kuru fasulyeyi bir gün önceden ıslatın. Fasulyeleri cam şişeye koyun ve şişenin ¾’üne gelecek kadar su ile doldurun. Bir gece bekledikten sonra diğer malzemeleri de ekleyin. Şişenin ağzını ortasını şişle deleceğiniz bir mantar tıpa veya pamuktan yapacağınız bir tıkaç ile tıkayın. Biraz havanın kaçması ve şişenin patlamaması için tıpayı çok sıkı kapatmayın. Mahallenizde geleneksel usulde çalışan bir fırın varsa geceden fırına gönderin, ertesi gün alırsınız. Yoksa kısık fırında (100120 derece) bir gece boyunca pişirin. Bu tarif geleneksel olarak hiç domates ve salça kullanılmadan yapılıyor. Eğer genleriyle oynanmamış, hormonsuz, ilaçsız yerli domates bulabilirseniz, su miktarını yarı yarıya azaltarak yerine domates rendesi koyabilirsiniz. G Son not: Tarifin adındaki “Fiasco” sözcüğü “Fiyasko” olarak okunuyor. Damacana veya büyük şişe demek. Gıda endüstrisinin gittiği noktayı anlatma açısından “fiyasko” sözcüğü çok yerinde. GDO’lu ürün savunucularının sonunun fiyasko olması umuduyla diyelim. (rifatmutlu@gmail.com) Suyun ödüllü tapınağı: ShangDu Antalya Belek’teki Xanadu Otel’in SPA merkezi, ShangDu’da teknolojinin tüm olanaklarıyla mistik Uzakdoğu uygulamaları bir arada. Merkez, aynı zamanda diyet mutfağı, inceltici masajlar ve kişiye özel diyet uygulamalarıyla öne çıkıyor. ASUMAN AYDIN SPA’nın esin kaynağı ise 13. yüzyılda Kubilay Han devrinde Moğolistan’da bulunan ShangDu sarayı. ShangDu, İpek Yolu’ndan geçen birçok ünlü gezgin ve Marco Polo’nun eserlerinde inanılmaz güzellikteki bahçeleri, altın ve kuş motifleri ile bezenmiş evleri, hayvanları ve çiçekleri olan etkileyici bir yer olarak da tarif ediliyor. Romantic Rendezvous ve Mystical Silk Road diye adlandırılmış değişik bakım paketleri var SPA’da. Kral Suiti ise özel SPA dairesi, özel geniş jakuzisi, sauna ve buhar odası, duşu ve havuzuyla rüya gibi SPA günleri sunuyor. Hint baş masajı ise hem mutluluk veriyor hem de saçlara sağlık kazandırıyor. Masaj havuzu ShangDu SPA’yı diğerlerinden ayıran en önemli farklardan biri de çok fonksiyonlu kondüsyon havuzu. Havuzun her bölümünde butonlar aracılığıyla suyu farklı formlara sokabiliyorsunuz. Havuzun bir bölümünde dalgalara dönüşen su, oluşturulan yürüme parkurunda SHANG DU İKSİRİ... Suyun, Uzakdoğu masajlarının, teknolojinin bir arada konukların hizmetine sunulduğu Shang Du’da yorgun bedenler yalnızca dinlendirilmiyor forma da sokuluyor. Uzakdoğulu uzman ellerden türlü türlü masajlar, terapilerin yanı sıra diyet mutfağında hazırlanan özel mönüler ince ve formda bir bedene ulaşmayı kolaylaştırıyor. Merkezin diyet uzmanı Banu Sarper, her konuk için özel diyet listelerini hazırlamakla kalmıyor yalnızca Shang Du’ya özgü yiyecek ve içecekler de hazırlatıyor. “Bizim amacımız konuklarımızı mahrumiyet diyetleriyle hızla zayıflatmak değil, eğitmek, sık sık severek yiyecekleri sağlıklı, hafif, lezzetli öğünler hazırlayarak onlara bir yaşam biçimi sunmak” diyor diyetisyen Banu Sarper. Yani geçiçi incelik yerine, yaşam boyu, sağlıklı ve formda bir vücut vaat ediliyor Shang Du’da. G K elime anlamı “alışılmışın dışında, muhteşem yer”. Yedi ayrı dilde anlamı da yazılışı da aynı: XANADU. Ve Antalya’da Belçika’nın Pegase Wellness ödülünü alan SPA Merkezi ShangDu’yu da içinde barındıran Xanadu otel, adının tesadüfi olmadığını hizmet anlayışıyla kanıtlıyor. Xanadu ve ShangDu SU’YUN BİN BİR HALİ Suyun tarihte tanrısallaştırılmasının nedenini ShangDu’da anlamak mümkün. Gürül gürül akan su Xanadu’da onlarca şekle girmiş, püskürmüş, akmış, coşmuş, dalga olmuş, müzik olmuş, masaj olmuş, buhar olmuş, ılınmış, ısınmış, kaynamış, soğumuş, bin bir çiçek kokusuyla karışmış..... Hem ruha hem bedene iyilik olmuş. Ona havuzlar, jakuziler, terapi küvetleri, imbikler, musluklar, şadırvanlar, kurnalar, saunalar, şok havuzları, kanallar yapılmış. Devasa, 3500 metrekarelik bir alana yayılan SPA merkezi ShangDu’ya, profesyonel yöneticileri, profesyonel personeli, müthiş mimarisi ve mistik dekorasyonu da eklenince dünyanın en iyi SPA’larının arasında yer alması pek de zor olmamış. The Pleasure Dome yani Mutluluk Sarayı konseptiyle oluşturulan Shang Du SPA’da sihirli atmosferleriyle terapi odalarının, güzellik spa’nın ve ayurveda bakımlarının yapıldığı özel odaların yanında suitler de bulunuyor. Her suitte majesti yatağı, jakuzi, masaj yatakları ve özel sauna var. Saunalar alışılmışın dışında geniş penceresiyle müthiş bahçe manzarasına açılıyor. Bin bir gece masallarının sultanları gibi ağırlanmak da cabası. Çiftlere özel Forever in Love, yürümeyi egzersize dönüştürüyor. Bir başka bölümünde tabanlarınızdan fışkırarak tepeden tırnağa masaj yapıyor. Diğer bir bölümde ise sorunlu vücut bölgelerinize basınçla yöneltip incelmenizi, yağ yakımını kolaylaştırıyor. G En iyi otel ödülü C M Y B C MY B Dünyanın en büyük tur operatörlerinden Thomas Cook, Antalya’daki Xanadu Resort Oteli’ni 2007 yılında Select Otel kategorisinde “dünyanın en iyi oteli” seçti. Merkezi İngiltere’de bulunan, dünyada çalıştığı 10 binin üzerindeki otellere gönderdiği müşterilerinin memnuniyetine göre çeşitli kategorilerdeki dünyanın en iyi otellerini belirleyen Thomas Cook, bu yıl 100 seçilmiş otel arasında müşterilerinin memnuniyetine göre seçim yaptı. Londra’da düzenlenen törenle bu ödül Antalya’ya, Xanadu Otel ve SPA’sına verildi. G (Tel: 0242 710 00 00)