22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 SUNAY AKIN 31 MAYIS 2009 / SAYI 1210 Mağara Adamı / TAYYAR ÖZKAN (www.tayyarozkan.com) PİRİ REİS’in haritasının şifresi!.. T opkapı Sarayı’nın müzeye dönüştürme çalışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiği 1929 yılında, Ethem Eldem, Harem Dairesi’nden geçerken, bekçiler ve birkaç işçi yemek yedikleri masaya davet ederler, müze müdürünü. Ethem Eldem, tam teşekkür ederek uzaklaşmaktadır ki, gözü masaya serilen ve üstünde yiyeceklerin bulunduğu beze takılır... Birkaç adım atıp dikkatlice baktığında, gördüklerine inanamaz... Bu bir haritadır!.. Şaşkınlık ve kızgınlıkla bağırır: “Kaldırın derhal yiyecekleri”... İşte, Piri Reis’in ünlü haritası böyle bulunur! Piri Reis’in Amerika haritası resimler ve “tahin helvası yağı”yla doludur! Elimizde bulunan haritanın beşte birlik kısmıdır. Ünlü haritanın beşte dördü kayıptır. Hepimiz görmüşüzdür; bizde geçici olarak kurulan sofralarda, üstünde ekmeğin, peynirin, domatesin, helvanın yenildiği bez ya da kâğıt, yemek sonrası atıklarla birlikte bohça yapılarak çöpe atılır. Ben diyorum ki, Piri Reis’in haritası Ethem Eldem tarafından Cuma günü bulunmuş olmalı!.. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe... Haritanın bulunamayan dört parçasını başka nasıl açıklayabiliriz!?. Amerika kıtasının Atlas Okyanusu kıyılarının, günümüzde uzaydan çekilen bir fotoğrafla neredeyse aynı olduğu harita hakkında pek çok söz söylendi, iddia ortaya atıldı... Bunlar arasında en çok konuşulanı, haritayı uzaylıların dünyayı ziyaretleri sırasında yanında getirdikleridir! Uzaylılar haritayı bizzat mı verdiler, yoksa düşürdüler de Piri Reis mi buldu, orası pek bilinmez!?. Ama, bildiğimiz bir şey varsa, o da bu iddiaları atanların lütfedip de, haritanın sol alt köşesine yazılan metni okumadıklarıdır. Söz konusu yazıda Piri Reis, çalışmasına kaynak olarak kullandığı pek çok haritadan bahseder. Ünlü denizci, dönemin en başarılı 34 haritasını bir araya getirerek, o belgelerin ışığı altında çalışmalarını yürütür. Piri Reis’in haritasında papağan, fil, devekuşu, puma gibi hayvan resimlerinin yanı sıra bir de masal çizilmiştir!.. Haritanın üst kısmında, bir balina üstünde ateş yakmış iki insanın görüldüğü resmin yanında şu yazılıdır: “Rivayet ederler kim zamanı evvelde Santo Brandan derler bir papaz yedi deryayı gezmiş derler. Mezbur bu balığın üzerine uğramış kuru yer sanıp balık üzerine ot yakmışlar; balığın sırtı kızınca denize dalmış, bunlar sandala koyulmuşlar, gemiye kaçmışlar...” Kimi araştırmacılar, tarihteki pek çok olayın abartıldığını iddia ederler. Bu gibilerinin haklı oldukları yerler yok değildir, ama yanıldıkları Fetihten iki yıl sonra yapılan resimde, İstanbul surlarının Haliç’te sona erdiği yerde, karşı kıyıya kadar suyun içinde uzanan bir set görülür. Bizans, II. Mehmet’in Kağıthane’de gemi yapabileceğini düşündüğünden, Boğaz girişinde olduğu gibi Haliç’i içeriden de kapatmıştır. Yine aynı resimde, karadan yürütülen gemilerin Galata kıyılarından Haliç’e indirildiği görülür!.. II. Mehmet’in Rumelihisarı’nın yapımında bizzat çalıştığı, tarihi eserle ilgili pek çok kaynakta yazılıdır. İyi ama neden? Koskoca padişahın canı, İstanbul’un kuşatıldığı günlerde duvar mı örmek istemiş? Fatih, kuşatma stratejisini düşüneceği haritalar yerine eline neden mala alsın ki!?. Bu soruların yanıtı da bir “masal”da gizlidir: Eski İstanbullular, Rumelihisarı’nın şeklinin Fatih’in imzası olduğunu bilirler. Bu bilgi, 1856 yılında İstanbul’a gelen ve beyaz balina Moby Dick’in öyküsünü yazabilmek için dört yıl gemilerde yaşayan Herman Melville’in seyahat yazılarında da vardır. Fatih’in, taş taş üstüne koymasının nedeni, imzanın bizzat sahibinin elinden çıkmış olması gerekliliğidir. Piri Reis’in haritasında da, farklı büyüklüklerde on tane yelkenli gemi resmi vardır. Nazım Hikmet, Piri Reis’in haritası için yazdığı şiirin son dizelerinde, o gemileri bırakın karadan yürütmeyi, okuyun bakalım nerelere çıkarıyor: Yelkenlilerle gidiliyor kosmosa Piri Reis’in hartasında yüzen yürek kadar yelkenlilerle. Koca şairin şiiri 29 Aralık 1960 tarihlidir. O yıllarda, Amerika ve Rusya uzayın fethi için yarışmaktadır. Amaç, Ay’a gitmek, oraya bayrak dikmektir... Nâzım Hikmet, Gelibolu’da iki yıl kitap okuyan, kendinden önceki haritaları karşılaştırarak en kusursuz dünya haritasını yapmayı hayal eden ve başaran Piri Reis’in çizdiği yelkenli gemilerle uzaya gidilebileceğini söylüyor... 2008 yılının Temmuz ayında, Orlando’da bulunan Kennedy Uzay Üssü’nün müzesini gezerken, Apollo 12’nin arması karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Nâzım Hikmet’in ölümünden yıllar sonra Ay’a inen ikinci roket olan Apollo 12’nin arması, dünyayı geride bırakmış, uzaya doğru yol alan bir yelkenli gemidir!.. G konular da çoktur. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında gemilerini karadan yürüterek Haliç’e indirmesi!.. Tarihi yalnızca taht, saltanat, soyağacı ve kılıçla açıklamaya çalışanlar için bu bir palavradır. Anlatıların “masal” olduğunu söyleyenler, Bizans’ın Boğaz’ın girişini bir zincirle kapattığı Haliç’te bir sabah Türk gemilerini gördüklerini ama, o gemilerin Haliç’in iç kısımlarında kurulan tersanelerde yapıldıklarını kabul ederler!.. Tarihi tarih yapanın düşler, hayaller olduğunu unutanlar, masalların içindeki gerçekleri küçümseyerek kendilerinin “ciddiye” alınmasını isteyenlere verilecek en güzel yanıt, Piri Reis’in haritasına yazdığı ve resimlediği masaldır. Fatih Sultan Mehmet’in, Haliç’in iç kısımlarında kuracağı tersanede gemiler yapabileceğini Bizans düşünemez mi? Haliç’in Boğaz girişini kapatan bir beyin, bu olasılığı akıl edemez mi?.. Bu soruların yanıtı, NTV Tarih dergisinin Mayıs 2009 tarihli sayısında Derya Tulga’nın sunduğu belgeyle aydınlatılmıştır. Bu belge, ünlü gezgin Bertrandon de la Brocquiere’in 1455’de tamamladığı Voyage d’Outremer (Denizaşırı Seyahat) adlı eserinde yer alan bir minyatürdür. Ağlayan Flipper... DENİZ YAVAŞOĞULLARI Yunusların başı insanlarla dertte unusların başlarına gelenler bazen havuzlara hapsedilmekle de kalmıyor. Örneğin bu yıl Muğla’da, bir gözü olmayan ve karın bölgesi kesilmiş halde yavru bir yunus balığı bulunmuştu. Bu tek bir olay, bazı yerlerde ise toplu katliamlar gerçekleşiyor. Mesela Japonya’da. Balina avcılığı nedeniyle pek çok çevre örgütünün tepki gösterdiği Japonya, yunus avıyla da şimşekleri üzerine çekiyor. Japonya’da yunus avı her yıl Şubat ayında yapılıyor. Av, balıkçıların denizin üstünden botlarla, denizin altından da dalgıçların çabalarıyla yunusları ağların bulunduğu sığ sulara çekmeleriyle başlıyor. Sıkıştırılan yunuslar, yakalanarak teknelere alınıyor ve parçalanıyor. Birkaç dakika içinde deniz kırmızıya Y S avaş Karakaş; “Ağlayan Flipper” adlı belgeseliyle yunusların dünya denizlerinde başlayıp havuzlarda biten yolculuklarını tartışmaya açıyor. Türk ve yabancı uzmanlar, yunus eğitmenleri ve akademisyenlerin görüşlerine de yer verilen belgeselde pek çok durum sorgulanıyor. Karakaş belgeseli şöyle anlatıyor: “Bugün dünyamızda yunus deyince akla sevimli Flipper değil; eti ve zekâsı sonuna kadar sömürülecek bir ‘balık’ geliyor... Oysa o bir memeli! Tıpkı bizim gibi. İstanbulHaliç’ten tutun da Bursa’daki bir alışveriş merkezinde bile karşımıza çıkıyorlar. İşletmeciler hayatlarından memnun olsa gerek, peki ama ya yunuslar? Bu zeki hayvanlar denizden, ailelerinden koparıldılar, havuzlara hapsedildiler. Yunuslar bugün burunlarında top sektiriyor, çemberlerin içinden atlıyor ve hatta hastalara umut oluyor... Yunuslarla yüzenler çok mutlu, peki yunuslar insanlarla yüzmekten mutlu mu? Siz bakmayın yunusların yüzlerinin her zaman gülüyor gibi görünmesine. Onlar son nefeslerini verirken bile gülümsüyor! G “Ağlayan Flipper” 31 Mayıs Pazar 11.05’de İz TV’de (Digiturk 18. kanal) yayınlanacak. boyanıyor. Parçalanan yunuslar daha sonra satışa sunuluyor. Her yıl 20 bin yunusun avlanmasına izin veren Japon yetkililer ise av yapılmazsa bu köylerin yok olacağını savunuyor ve dört asırdır devam eden, gelenek haline gelen avın anlaşılmasını istiyorlar. Yunus katliamının en şaşırtıcı örneği ise bir AB ülkesi olan Danimarka’dan geliyor. Bu katliam her yıl Danimarka’ya ait olan Faroe Adaları’ndaki Dantesque’de gerçekleşiyor. Amacı ise daha da rahatsız edici; erkekler erişkin olduklarını ispatlamak için yunusları öldürüyorlar. Hem de çocuklarının gözü önünde. Öldürülen yunuslar ise insanlara yaklaşmasıyla ünlü Calderon cinsi yunuslar. İngiltere ile İzlanda arasında bulunan Faeroe Adaları’nda ise her yıl Atlantik’te yaşayan on binlerce Beyaz Yanlı Yunus ve balina öldürülüyor. İnsanları en çok seven, insanların da en çok sevdiği hayvan olarak bilinen yunusların başlarına gelenler katliamlarla da sınırlı değil. Trajikomik durumlar da oluyor. Örneğin, 2007 yılında İran’ın Basra Körfezi kıyılarında 152 ölü yunus bulunmuştu. Çevre uzmanları, İranlı balıkçıların, ağlarına takılan yunusları demir çubuklarla öldürdükleri iddiasını ortaya atmışlardı. İran Balıkçılık Kurumu Başkanı Şaban Ali Nizami’nin olay üzerine yaptığı açıklama bir hayli kafa karıştırıcı olmuştu; ona göre ölen Yunuslar ABD casusuydular! Yani yunusların tarihinde casuslukla suçlanmak da var! Fazla söze ne hacet... G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle