22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 ATİNA Meksika’nın başkenti Mexico City’de Reform Meydanı’ndaki heykelin fotoğrafı, ülkedeki durumu gayet iyi özetliyor. Dünya Sağlık Örgütü de durum için “ciddi” ve “salgın hastalık potansiyeli taşıyor” teşhisi koydu. Bir haftadır manşetleri işgal eden domuz gribi daha şimdiden 160 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Henüz insanlığın bir çare bulamadığı ölümcül virüs için ABD sağlık yetkilileri de alarma geçti. 3 MAYIS 2009 / SAYI 1206 STOCKHOLM Eşek Adası’nın hikâyesi MURAT İLEM Türkiye’deki İsveç İsveç’teki Türkiye OSMAN İKİZ erbat bir havaydı. Nemli soğuk insanın iliklerine işliyordu. Stockholm’de ilk soluklandığım akşamdan söz ediyorum. 1981 Ekim’inin son günleriydi. Hava limanında pasaport polisine iltica talebini bildirdikten sonra hücreye tıkılmıştım. Beş gece hücrede konuk edildikten sonra sendikacı arkadaşlarımla birlikte şehir merkezinde bir otele gönderilmiştik. Üçdört yataklı bakımsız otele yerleşir yerleşmez, kendimi dışarıya atmıştım. Gerilmiş sinirlerimi gevşetebilmek için o berbat havada çevredeki barlara göz attım. Otele yakın, asırlık bir binanın girişindeki barı gözüm kesti. Uyduruk modern barlara benzemiyordu. Aynalı barı, yüksek tavanı, klasik mobilyaları entel görünüşlü müşterileriyle sıradan bir yer olmadığı belliydi. Girip bara oturdum. Siyah yelekli, papyonlu barmen gülümseyerek selamladı. İçkimi ısmarladım. Barmen içkiyi verdikten sonra arkasını dönmeye fırsat bulamadı. İkinciyi istedim. Bir dikişte değilse bile ikinciyi de hızlı içtim. Kendilerinden geçmişçesine sohbete dalmış gibi gözüken yanımdaki iki genç kadının aynadan beni izlediklerini fark etmiştim. Üçüncü kadehi ısmarlayınca yanımdaki çakmak rica etti. Sigarasını yaktım. Çakmak vesileydi. Meraklarını uyandırmışım; hızlı içmem dikkatlerini çekmiş. Yorgun ve gergin olduğumu biraz gevşemeye ihtiyacım olduğunu söyledim. Nerelisin diye sordu. Türk olduğumu söyleyince sanki kırk yıllık ahbabıyla karşılaşmış gibi, sesini de yükselterek “Yani Kulu’dan geliyorsun” dedi. “Hayır Kula’dan gelmiyorum, hem sen yanlış söylüyorsun Kulu değil Kula” dedim. O Kulu diye bir yerin varlığında ısrar ederken ben Kula ile karıştırmakta olduğunu yineledim ve sordum. “İsveç’e Kula kumaşları mı ithal ediliyor?” Sonunda anlaştık. Meğer onun ifadesiyle İsveç’teki bütün Türkler Kulu’dan gelmeymiş. Kulu’yu bütün İsveçliler E ge denizinin ortasında küçük, hatta küçücük bir adanın kaderi daha dünyanın oluşumunda çizilmiş. Haritaya bakıldığında sadece bir nokta olarak görülüyor. Yunanca ismi Agathonisi, Türkçe ismi “Eşek Adası” olan bu toprak parçası, son iki aylık dönemde Yunan basın organlarının sürekli gündeminde. Türkiye’ye çok yakın bir ada olması, üzerinde Yunan kolluk güçlerinin bulunmaması, yaklaşık 70 Yunan vatandaşının yaşaması ilgi çekmesine yetip artıyor. Yanlış anlamayın ilgi Yunan tarafından değil, Türk insan tacirleri tarafından geliyor. Son dönemde Türkiye’den yapılan kaçak insan ticaretinin odak noktası durumuna gelen Agathonisi (Eşek) Adası sakinleri deyim yerindeyse çivi üzerinde oturuyorlar. Gece ya da gündüzün bir vaktinde karşılarına çıkan onlarca, hatta yüzlerce yabancı insanı ağırlamaktan(!) bıkmış tükenmişler. Türk insan tacirlerine iki bin dolar ya da Avro veren Afgan, Filistin, Irak, Pakistan ya da herhangi bir dünya vatandaşı, soluğu Eşek Adası’nda alıyor. Yani neredeyse tüm kaçak göçmenlerin ilk durağı bu ada oluyor. Son olay 70 kişinin yaşadığı adaya 75 kişilik dünya vatandaşının kapağı atması sonucu meydana gelmiş. Günlerdir aç ve susuz karşı kıyıda çıkarma gününü bekleyen kaçaklar adaya kapağı atar atmaz Yunanlıların kapısına dayanıp ne B buldularsa alıp yiyip yutmuşlar. Eskiden adada bulunan keçi, tavuk, koyun, tavşan, güvercin ne varsa, bugün artık yok denecek kadar azalmış. Genelde lastik bot, kamyon iç lastiği (şambrel), üçbeş metrelik sandalları tercih eden, ancak bazen insan tacirlerinin insafa(!) gelmesi ile sekiz on metrelik teknelerle adaya çıkarmalarını sürdüren kaçakların gelişi bir türlü engellenemiyor. Durumun böyle devam etmesi halinde ada BM statüsüne geçerek tüm dünya ülkeleri vatandaşlarının olacak. Sebebi ise basit, adaya Yunan resmi güçleri yerleşemiyor. Uluslararası anlaşmalara göre adanın aidiyetinin tartışmalı toprak parçası olması nedeniyle Türkiye’nin tepkisinden çekinen karşı komşu, bugüne kadar sadece 70 kişilik vatandaşını yerleştirebilmiş. Sizin anlayacağınız adanın yerli halkı da Türkiye’den gelenler gibi kaçak olarak orada bulunuyorlar. Yunan devletinin adayı oldu bittilerle kazanmak, topraklarına ilhak etmek amacıyla her dönem yaptığı şekilde önce iki üç aile, ardından diğerleri bir gece yarısı adaya getirilip yerleştirilmişler. Üstelik ayda yılda bir uğrayan Yunan gemilerinin son dönemde seferlerini aksatması nedeniyle büyük sıkıntı içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlarmış. Yerleşik Yunan dostların kaderleri ve sıkıntıları sadece kaçaklarla uğraşmakla bitmiyor. Esas tehlikenin karşıdan, yani Türkiye’den geleceğine inanıyorlar. Her gün her dakika başlarının üzerinden geçen Türk savaş uçaklarının kanatları üzerindeki yazıları bile ezberlemişler. Olayı abartan Yunan basını, adanın üzerinde martılardan daha fazla Türk uçaklarının uçtuğunu ileri sürüyor. İşte size uluslararası anlaşmalarda kime ait olduğu belirtilmeyen bir ada ve aynı kaderi paylaşan 70 kişilik Yunan vatandaşının hikâyesi. G murilem@otenet.gr bilirmiş. Oysa ben o dakikaya kadar Kulu’nun adını duymamıştım. İsveçli kadının karşısında Kulu’yu bile bilmeyen cahil biri durumuna düşmüştüm. Ertesi gün ilk işim bu konuda bilgi edinmek oldu. Kadın haklıymış. 1960’lı yıllarda İsveç’in yabancı işçi kabul ettiği yıllarda Konya’nın Kulu ilçesinden gelen ilk dört kişinin ardından bütün Kulu İsveç’e sökün etmiş. Zaman içinde mültecilerle diğer kentlerden gelenler olduysa bile İsveç’te Türk deyince akla hâlâ Kulu gelir. Kulu hakkında İsveç televizyon kanallarında bir düzine belgesel izledim desem abartmış sayılmam. Gazete röportajlarının çetelesini tutmak mümkün değil. Dahası İsveçli araştırmacıların Kulu ve Kulu’dan göç üzerine yapılan akademik araştırmaların da hatırı sayılır düzeyde olduğunu belirtmek gerek. İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt, 21 Nisan günü Türkiye ziyaretine Kulu’dan başlaması bu yüzden boşuna değil. Kulu’yu ziyaret eden ilk İsveç Başbakanı olması tabii ki Türk ve İsveç basınında geniş yer aldı. İsveç Başbakanı memleketine dönmüş olanlarla İsveççe konuştu. Restaurant Sweden’ı ziyaret etti. Olof Palme Caddesi’nden yürüyüp Olof Palme Parkı’na girdi. Vatandaşlarla çay içti peynirli börek yedi. Yeni Liberal İsveç Başbakanı, Kulu ziyaretiyle Türkiye politikasını Diyarbakır, Mardin üzerinden yürüten sosyal demokratlara müthiş bir gol atarak İsveç’teki Türkiye kökenli seçmenlere göz kırptı. Bundan mutlaka kârlı çıkacaklar. 2006 seçimini sağ blok 120 bin oy farkıyla kazanmıştı. Yabancı kökenliler dengeleri altüst edebilecek oy potansiyeline sahip. İsveç Başbakanı, Kulu’daki konuşmasında bu kasabadan İsveç’e 38 bin kişinin göç ettiğini ve İsveç’teki Türkiye kökenlilerin 100 bine ulaşmış olduğunu söyledi. Gelecek yıl tek bir oy için bile savaş verilecek. Yeni liberaller şimdilik 10 önde. Türkleri küstürmüş olan sosyal demokratlar ise Aragones’li FB’yi andırıyor. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle