Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 8 HAZİRAN 2008 / SAYI 1159 Bebeğim beni öldürmeyecekti! Deniz Yavaşoğulları Son dört ayda dokuz kişi annesini öldürdü. Çoğu pişman olmadığını kesti, “satanist”, “hain” veya söyledi, medya da faturayı çocuklara İ lk cinayet 26 Ağustos 2006’da işlendi. 16 yaşındaki S.S. annesini çarşafla boğarak öldürdü, ardından arkadaşlarını çağırıp parti yaptı. Ceset, şüphe üzerine, aynı gece evde arama yapılınca bulundu. Hem de yatak odasında, kıyafet yığınının altında. Bu yıl ise son dört ayda, art arda dokuz genç annelerini öldürdü. Kimi boğdu, kimi bıçakladı veya boğazını kesti. Neredeyse hepsi cinayeti saklamaya çabalayıp, normal hayatına devam etmeye yeltendi ve çoğu pişman olmadığını söyledi. Medya bu tavrı yorumlamakta gecikmedi ve hepsini “canavar” ilan etti! Haberlerde onları bu duruma itenin ne olduğu yer almadı, sorgulanmadı, sorgulandıysa da, fatura hep çocuklara ya da anne ve babalara çıktı. Biz de 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu Başkanı Prof Dr. Gökhan Oral’la bunu konuştuk. Çocukların annelerini öldürdüğü cinayetleri arttı mı, yoksa artık medyada bu cinayetlere daha çok mu yer ayrılıyor? İstatistiksel olarak böyle bir artış görmüyoruz. Aslında toplumda baba cinayetleri oranı daha vakalarına asıl olarak aile içinde yaşananlar yüksektir. Ancak konu “kutsal varlık” kabul sebep oluyor. İhmal ve istismar denince akla edilen anneyi öldürmek olduğunda toplum buna sosyoekonomik ve kültürel düzeyi düşük bir daha çok tepki gösteriyor. aile yapısı geliyor. Ancak istismar kavramının Cinayetlerin altısının faillerinin yaşı 16 ile Gökhan Oral kültür ve sosyo ekonomik düzeyi yüksek 25 yaş arasında... ailelerde de olabildiğini unutmamak gerek. Fiziksel şiddet suçlarına 1725 yaş arasında Örneğin, yıllar önce Beverly Hills’te iki kardeş anne ve babalarını daha sık rastlarız. Ergenlik ve sonrası periyot fırtınalı bir dönem. öldürdüler ve 7 ay sonra yakalandılar. Çok zengin bir aileydi bu. Bunun çeşitli nedenleri var. En başta kişiler o yaşlarda daha aktif Olaydan sonra iki ayrı dava açıldı. Biri çocuklara diğeri ise ölen aynı zamanda bir erişkine saldırıda bulunabilecek kadar gelişmiş anne ve babaya, çünkü çocukların küçük yaştan beri aileleri durumdadırlar. Bir de fiziksel değişimlerin yanı sıra sosyal rol tarafından fiziksel ve cinsel istismara tabi tutuldukları ortaya çıktı. değişikliklerinin de geliştiği, gençlerin hayatıyla ilgili kritik kararları Bir olayın saldırganı, geçmişteki bir olayın mağdurudur. aldığı, kendini ortaya koymak istediği stresli bir dönemdir bu. Peki ailelerin yüklediği ağır sorumluluk duygusu, Aile faktörünün, baskısının etkisi var mı? başarısızlıklar, eziklik hissi, gelecek kaygısı gibi durumların veya Tabii, çoğu vakalarda ailenin ihmali ve istismarı var. Bu, “annesistemin etkisi ne kadar? baba öldürülmeyi hak ediyor” demek değil, ama öldürme “canavar” ilan etti. Prof. Dr. Gökhan Oral’a göre bu “katil” çocuklar çaresizlik içindeydiler, hatta belki de geçmişteki bir olayın mağduruydular... Gelecek kaygısını bununla ilişkilendiremeyiz. Ancak faillerin hayatlarında bir süredir kötü giden bir şeyler olduğu ve o dönemde büyük bir çaresizlik içinde oldukları bir gerçek. Dediklerinizi belki bununla ilişkilendirebiliriz. “Medyanın anne cinayetlerini tetiklediği” yorumuna katılıyor musunuz? Bir çocuğun gazetede annesini öldüren birinin haberini okuyup, “ben de yapayım” diyeceğini sanmıyorum. Ancak medyanın genel olarak suçlarda rolü var. Çocukların oyun oynadıkları sırada televizyonda şiddet içeren bir program varsa, oyunları sertleşiyor. Bu durum yapılan deneylerle ortaya kondu. Tahrip etmeye yönelik bilgisayar oyunları da buna dahil. İnternetle iç içe olan, sıklıkla sanal ilişkiler kuran yeni bir nesil söz konusu. Bu durum, duygu ve bağların gelişmesini, derinleşmesini sekteye uğratıyor olabilir mi? Endüstriyelleşmekle cinayet arasında ters orantı vardır. Ancak bu durum son 20 yılda hiç hesap edilmeyen yabancılaşma, ayrımcılık, ötekileştirme gibi şeyleri de doğurdu. Toplumsal değişikliklerin annebaba cinayetlerini arttırdığını söyleyecek dataya henüz sahip değiliz. Anne baba cinayetleri hep vardı, bundan sonra da olacak. Sebeplere odaklanmak için çocuklarla konuşmak lazım. Annelerini öldüren çocukların medyada şeytan, hain vb. şekillerde lanse edilmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Kesinlikle doğru değil. Bu kimseye fayda getirmez. 1968’de, İngiltere New Castle’da 11 yaşında bir kız 3 ve 4 yaşlarındaki iki kardeşini sebepsizce öldürdü. Gazeteler kıza “vahşi, psikopat, katil” gibi sıfatlar yüklediler. Sonra kızın annesinin fahişe olduğu, tacize uğradığı, annesi ilişkideyken seyretmeye zorlandığı ortaya çıktı. Eğer anneler ölmeselerdi, eminim ki “bebeğim beni öldürmek istememiştir” diyeceklerdi... G Ezilen çoğunluklar Selçuk Erez Türkiye’de Müslüman çoğunluk dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor. Laiklik anlayışımız.. devletin, bireylerin dininin gereğini yerine getirmesine müdahale etmemesini gerektirir! Bu sözleri kuşkusuz ciddiye alacak olan Avrupa Parlamentosu gereğini gecikmeden yerine getirecek, önce AİH Mahkemesi’ne, bu konularda bundan böyle eskiden yaptığı gibi saçmasapan kararlar almaması için uyarıda bulunacak ve bundan sonra hazırlanacak olan ilk Türkiye ile ilgili İlerleme Raporu’nda “Artık şu Ruhban Okulu’nu açın!” cümlesinin yanına “Devletiniz Müslüman bireylerin dinlerinin gereğini yerine getirmesini asla engellemesin!” cümlesini de altını çizerek ekleyecektir. Böylece bu ülkede dini baskılar son bulacak ve gerçek bir laiklik anlayışı egemen olacak ve bu hoş gelişme, yayın organlarına her gün yansımaya başlayacaktır: * “Müjde: Salman Rüştü Öldürüldü”. * “Mahkumun yarı beline kadar kuma gömüldükten sonra taşlanarak yerine getirilecek olan ölüm cezası, izleyici ve taşlayıcı kapasitesini aşacağı anlaşılınca Burç Club plajından Solar Beach’e alındı.” * “Cidde’den gelenlerin, tanımadıkları erkek yolcularla seyahat etmek Salman Rüştü. istememeleri haklı isteklerine karşı gelen Ankara yolcuları tutuklandı!” “Federasyon, kürek yarışlarına taytla katılan sporculara ebedi boykot cezası verdi.” “Erkek bir delegenin elini sıkan kadın Van milletvekili ayıplandı.” “Kamusal alanda başını örtmeden dolaşan” kadın bir avukat barodan atıldı.” “Dün gece yapılan trafik kontrollerinde otomobil kullanan dört densiz kadın gözaltına alındı.” “Büyük Bayram: Joost Lagendijk Müslüman oldu!” “Menemen’deki asılarak öldürülmüş 28 şehidi anmak için yapılan Soykırım Anıtı, Başbakan tarafından açıldı.” “Yeni armatörlerimizden Salih Hasıroğlu’nun dördüncü eşiyle hayatını birleştirdiği düğününe ilk iki eşi de katıldı: Kempinski de yapılan bu düğünde yeni gelin Pariste Chloe imzalı şapka ve Christiane Diore’un kalfasının dikmiş olduğu inci payetlerle süslü gelinliği ile göz kamaştırıyordu. Davetliler arasında eski Posta Telefon Telegraf Nazırı Efruz Paşa’nın torunu Saadettin Beyzade, Helal –et A.Ş.nin sahiplerinden Hacı Mahmut ve şeriki, Kapatılmış Partiler Konfederasyonu Başkanı Ulvi Bey gibi mümtaz şahsiyetler gelmişlerdi. Gözlerimiz Hasırlıoğlu’nun üçüncü eşi Ferhunde Hanım’ı aradı ama bu arayış boşunaydı: Onun, eşinin bu çok mutlu gününe katılmaması sosyetede şok etkisi yarattı.. uzun süre konuşulacağa benzer. Salih Bey’in düğüne gelen ilk eşi Tayyibe ile ikinci eşinin, ailelerine katılan yeni geline birer pahalı broş taktıkları ve yeni evlilerin balaylarını geçirecekleri Karaib Adaları’na doğru seyahate çıkarken adı “Abdülhamit”e çevrilmiş hava meydanının VIP salonuna kadar teşçi ettikleri öğrenilmiştir.” Muazzez İlmiye Çığ’ın yedi yıl önce, 92 yaşındayken tarihte, Sümerlilerde türban kullananları aşağıladığı iddiası ile açılan dava yeni şahitler zuhur ettiği için yeniden görülmüş ve Çığ bu sefer hak ettiği cezaya çarptırılmıştır. Muazzez İlmiye Çığ hatırlanacağı gibi bu konuda ilk kez dava açıldığında kendisine “AB’ye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurup vurmayacağı” sorulduğunda “Ben yurdumu şikâyet edeceğime gider hapis yatarım daha iyi!” demişti. G erezs@superonline.com C M Y B C MY B