22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 HAZİRAN 2008 / SAYI 1159 3 Farklıya sıfır tolerans Eylül Barış ambdaİstanbul Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel Dayanışma Derneği hakkında İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce kapatma kararı verildi. Karara gerekçe olarak “genel ahlak ilkelerine aykırılık” gösterildi. Lambdaistanbul, kararı temyize taşıyor. Daha önce de örgütlenme hakları ile ilgili mücadelelerinde davalarla karşı karşıya kalan dernek hukuki mücadelesini sürdürmekte kararlı. Lambdaistanbul adına konuşan dernek gönüllüsü Bawer Çakır, işkenceye de işkenceciye de toleransın fazlasıyla olduğu, sıfır toleransın örgütlenme hakkına, hak mücadelesine, varoluş çabalarına, görünür olma girişimlerine yöneldiği gerçeğini hatırlatıyor. Çakır umutlu, çünkü “ötekinin” olmadığı ve “bir arada yaşayabildiğimiz” bir hayatı kuracağımıza inancı tam. Bizim de öyle… Lambda hakkında kapatma kararı verildi. Kararı temyize taşıyorsunuz. Daha önce de bununla çok mücadele ettiniz… Türkiye’de LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel) bireylere yönelik ötekileştirmeden kurum olarak da çoğu kez nasibimizi aldık. 2006’da Bursa’da Gökkuşağı Derneği’nin düzenlemek istediği 1. Eşcinsel Yürüyüşü’nden önce kışkırtılan Bursasporlu taraftarların linç girişimine maruz kaldık. Aynı yılın bahar aylarında Ankara’nın Eryaman ilçesinde travesti ve transseksüellere yönelik saldırı ve linç olaylarının ertesinde Ankara’da “Travesti ve Transseksüellerin Yaşam Hakkı” adıyla bir eylem düzenledik. Eryaman Davası özellikle Pembe Hayat Derneği’nin ısrarlı takibi ile suçlulardan bazılarının yakalanmasına vesile oldu, dava hâlâ sürüyor. Lambdaistanbul Kültür Merkezi’ne fuhuş yapıldığı gerekçesiyle yapılan polis baskını ve mahkemenin verdiği karar da yaşanılan olumsuzluklar arasında sayılabilir. Ayrıca içinde lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kelimelerinin yer aldığı sitelere erişimin engellenmesi Lambdaistanbul’un ve diğer LGBTT örgütlerinin sitelerine ulaşımı da etkiledi. Bu sansür elbette ki medyada da yaşanıyor. RTÜK de içinde eşcinselliğe dair şeylerin olduğu yayınları ya makaslıyor ya da yayından kaldırıyor. Şimdi neler yapacaksınız, süreç nasıl işliyor? Şu an kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. “Derneğime Dokunma!” adıyla yaymayı düşündüğümüz kampanyamızı başlatıyoruz. Bu kampanya Haziran sonunda İstanbul’da düzenleyeceğimiz 16. LGBTT Onur Haftası’na kadar devam edecek. Onur haftasındaki katılımın boyutu yargıtay sürecimizi de etkileyecek. Bu nedenle herkesi bizlerle dayanışmaya davet ediyoruz. Lambdaİstanbul hakkında mahkemece kapatma kararı verildi. Kararın gerekçesi “genel ahlak ilkelerine aykırılık”. Lambda üyeleri “Derneğime Dokunma” kampanyası başlattı, sivil toplum örgütleri de destekledi. Üyeler bunun uzun soluklu bir mücadele olduğunun farkında, “Homofobi dışarı, insan hakları içeri” diyorlar. Lambdaİstanbul “Derneğime Dokunma” adıyla bir kampanya başlattı... L Engellemeler bir yana, yaşanılan bir de şiddet var, üstelik bu yasalarla pekiştirilen bir şiddet. Başbakan “işkenceye sıfır tolerans” diyor, ama... İşkenceye de işkenceciye de toleransın gani olduğu aşikâr. Sıfır toleransın örgütlenme hakkına, hak mücadelesine, varoluş çabalarına, görünür olma girişimlerine karşı olduğu da bir gerçek. Polisin sadece LGBTT bireylere yönelik değil, toplumda “sivri, muhalif, zararlı” gördüğü herkese karşı tavrı sert. Bunu 1 Mayıs’ta da gördük. Lokantada çorba içen bir travestiye kabahatler kanunu gerekçe gösterilerek para cezası kesilmesi hoşnutsuzluğun, transfobinin ne boyutta olduğunu gösterdi. “Homofobi dışarı, insan hakları içeri” diyorsunuz. Homofobiyi aşabiliyor muyuz? Toplum dönüşen bir organizma. Dönüşmeyen toplumda kazanılan yasaların hayatlarımızı daha yaşanılır kılamayacağı da ortada. Bu nedenle empati hissini geliştiren, birbirimizi anlamaya çalışan bir perspektifle her kesimden insana ulaşmaya, derdimizi, yaşadıklarımızı anlatmaya gayret gösteriyoruz.. Geçen yılki LGBTT onur yürüyüşüne 1500 kişinin katılması, bu çabalarımızın meyveleri olarak düşünülebilir. Ayrıca toplumda daha çok LGBTT bireyin görünür olması, insanların kozalarından çıkmaya başlaması da bu dönüşümün meyveleri. Elbette ki her şey güllük gülistanlık değil ama yavaş yavaş “bir arada yaşayabildiğimiz” bir hayatı kuracağımıza dair inancımız var. G DERGİDEN O rta ve üst orta sınıfın oturduğu mahallelerde, apartman girişlerinin hemen hemen hepsinde yazılıdır: “Pazarlamacı ve dilencilerin girmesi yasaktır”. Okul yakınlarındaki apartmanlarda, bir not daha düşülür kapıya: “Öğrenciler, lütfen eşikte oturmayın”. Sitelerde yaşamayanların güvenliklerini sağlama yollarından biri bu notlar, sesli, görüntülü zillere ek olarak… Bu güvenlik gerçekten şart mı, hayatlarımız ve mallarımız bu kadar önlemle aynı hızda tehdit ediliyor mu? Hâlâ var mı bilmiyorum, bir zamanlar orta eğitimde münazaralar gençlerin kendilerini göstermeleri, bir o kadar da eğlenmeleri için çok önemliydi. “Kişi suçlu mu doğar, yoksa onu toplum mu suça iteler” ise “Sanat sanat için mi, yoksa toplum için midir” kadar esaslı konulardan biriydi... Yetmişli yılların solcu öğrencileri toplumu suçlu bulur, bu savlarını doğrulamak için bir hayli kitaplar karıştırır, sonra inançla konuşurlardı: Bireyi suça sürükleyen toplumun yapısıdır, ekonomik şiddet, siyasi baskı, ikiyüzlü ahlaktır… Hırsızlar hep vardı elbette, ama galiba o yıllarda kaybedecek fazla mal, mülk de yoktu… Hırsızlara daha çok acınırdı ve galiba en çok korkanlar, en çok kaybedecek şeyi olanlardı… Bugün herkes daha çok korkuyor! Bu korkuyla güvenlikli, kameralı, alışverişten spora her ihtiyacını kendi içinde karşılayan sitelere kaçılıyor… Sokakla, kentle bağ neredeyse tümüyle kesiliyor. Televizyon, gazete haberleriyle sızan şiddet haberleri mekân seçiminin doğruluğunu onaylamakta kullanılıyor… Güvenliği esas alıp da sitelerin kalabalığından kaçanlar ise rezidanslara sığınıyor! Akmerkez’le başlayarak neredeyse her alışveriş merkezinde rezidans var… Otelden hallice mekânlar bunlar, her şey sizin için öngörülüyor ve yerine getiriliyor, size kalan sadece nasıl daha çok para kazanabileceğiniz! Deniz Ülkütekin bu hafta rezidansları araştırdı, rezidanslarda kalanlarla konuştu… Herkesin buluştuğu nokta, güvendeyiz! Deniz Yavaşoğulları ise tüm bu güvenlik ihtiyacını boşa çıkartan bir konunun peşine düştü, bu hafta. Sokaklarda değil, evlerde, üstelik evin kalbinde işlenen cinayetlerin, çocukların annelerini öldürmelerinin nedenlerini merak etti ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Oral’la konuştu. Sonuç, bugünü kendine yarattığı sırça kümeslerde izleyenlerin suratlarını astıracak türden, Oral’a göre bu cinayetlerde kim cellat, kim kurban belli değil… Çocuklar bizden güvenlikli siteler değil, kendilerinin bir geleceği olup olmadığının bilgisini istiyor. Mümkün mü? İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle