17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 MAYIS 2008 / SAYI 1154 11 YEMEK Aylin Öney Tan Bahar süpürgesi ahar geldi geçiyor. Yaz yaklaştıkça diyet tarifleri her yerde boy göstermeye başladı. Doğrusu geç bile kaldılar. Yaza hazırlık 2 Ocak’ta başlamalı, ama insanın aklı başına ancak bahar çiçeklerini dallarda, çağla bademlerini pazar tezgâhlarında görünce geliyor. Kışlıklar kaldırılıyor, yazlıklar çıkarılıyor, yazlıkların içine girilemeyeceği anlaşılınca da panik turları başlıyor, diyet tarifleri elden ele dolaşıyor. Buzdolaplarının üstüne yapıştırılıp kalan diyet tarifleri vücuda yapışıp kalan kilolar gibi sinir bozucu. Bir o kadar da işe B MİZAH MAĞARA ADAMI / Tayyar Özkan yaramaz. Yaza hazırlık için vücudu sıkı bir bahar temizliğinden geçirmek gerekiyor. Öncelikle sabah her zamankinden erken kalkarak hareketlenen doğa ile birlikte vücudu da harekete geçirmek gerekiyor. Açık hava, bol oksijen vücudu harekete geçirip fazlalıkları yakmak için ilk adım, ama asıl marifet zararlı yiyecekleri gündemden kaldırmak. Nefse hâkim olmanın altın kuralı önce mutfağı temizleyip buzdolabını tamamen boşaltmak, tertemiz boş bir buzdolabına sadece ve sadece yemeniz gereken faydalı yiyecekleri koymak, rafları muzır yiyeceklerden arındırmak. Bahar temizliği için en faydalı yiyeceklerin başında şüphesiz ısırgan geliyor. Isırgan, otlar dünyasının en şifalı bitkisi. Aynı zamanda toksinlerden arındırıcı etkisi ile de çok yararlı. Tam anlamıyla vücudu temizleyen bir bahar süpürgesi. Diğer diüretik bitkiler vücutta biriken fazla suları atarken, yararlı mineral ve vitaminlerin de kaybolmasına neden oluyor, oysa ısırgan onların aksine takviye yapıyor. Zira içinde kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, demir gibi vücut için elzem olan mineraller bulunuyor. Ayrıca mangan, selenyum, silikon, sülfür, iyot ve sodyum açısından da zengin. Vitaminlere gelince A, Bkomplex ve C vitamini zenginliğinde başı çekiyor. Bütün bu mineral ve vitamin zenginliği, ısırganı gerçek bir tonik haline getiriyor. Isırganın tonik etkisini güçlendiren bir özelliği de hücre yenileyici bir etki yapması. Ortaçağda bünyesi zayıf, ölüm döşeğindeki hastalara bu tonik etkiden ötürü ısırgandan hazırlanmış bir iksir içirirlermiş. Baharın en şifalı otunun pek bilinmeyen bir özelliği daha var. Diğer otların aksine ısırgan ciddi oranda protein içeriyor. Bu özelliği ile de vücutta tam bir bahar toniği etkisi yapıyor. Rejimlerden medet umuyorsanız ısırganı sofranızdan eksik etmeyin. Bahar süpürgesi ısırgan, hem bedeninizi pisliklerden temizlesin hem de zengin yapısı ile güçlendirsin. G [email protected] Gelenek, gelecek ve şimdi üzerine notlar... Ataol Behramoğlu elenek; geçmiş, yaşanmış, temalanmış olan demektir... Gelecek, belirsizliktir... Şimdi dediğimiz ise, yaşanmakta olan süreçtir... Bu olgular birbirinden ayrılabilir mi? G *** Geçmiş, şimdide özümsenmiştir. Şimdinin içinde aynı zamanda da geleceğin öğeleri bulunmaktadır. Öyleyse yaşamın her alanında, geçmiş, şimdi ve gelecek bir bütünü oluşturuyor diyebiliriz... Fakat, her yaşamsal dönem, ister toplumsal ister kişisel yaşama ilişkin olsun, kendi özelliklerine, koşullarına sahiptir. Bu anlamda da geçmiş, şimdi ve gelecek, ne kadar bir bütün oluştursalar da, birbirlerinden ayrılırlar... *** Sanatçı, öncelikle, şimdinin duygusuna, bilgisine sahip olmalıdır diye düşünürüm... Şimdide yaşanan nedir, şimdinin ritmi nedir, şimdinin beklentisi nedir, şimdide geleceğin öğeleri nelerder, yaşam nereye doğru evriliyor? Asıl yaratıcı coşku, esin, bu soruların ve olası yanıtlarının içinde olsa gerek... Gelenek adına, geçmişi kopya etmek, bugünü geçmişin “üniforma”sına hapsetmektir. Gelecek adına şimdi’yi ihmal etmek ise daha çok bilimkurguya yakışır... *** Isırgan çorbası (Nettle soup) Bu tarif zayıflama rejimi için değil, aksine içine konan patates ve üstüne eklenen krema ile gayet besleyici sayılabilir. Yine de zayıflatıcı bir etkisi var, eğer kırlara çıkıp ısırganı kendiniz toplarsanız. Uzun bir yürüyüş ve ısırgan toplamak için sayısız kere eğilip kalkma sonrasında ne yerseniz yiyin zayıflarsınız. Elinizi korumak için yanınıza plastik bir eldiven almayı unutmayın. Eğer eliniz kolunuz dalanırsa ısırgan yetişen yerlerde mutlaka panzehiri de bulunur. Etrafta bulabileceğiniz labada veya ebegümeci yapraklarıyla yanan yeri ovalayarak acınızı giderebilirsiniz. Labada ve ebegümeci ısırganın salgıladığı yakıcı asidin etkisinden eser bırakmıyor. 1 alışveriş poşeti dolusu ısırgan yaprağı, 23 çorba kaşığı sızma zeytinyağı, 2 patates, 2 soğan, 2 diş sarımsak, 56 bardak su, tavuk suyu (yarı yarıya süt de koyabilirsiniz), 3/4 tatlı kaşığı tuz, ½ çay kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı ısırgan tohumu, 23 çorba kaşığı süt kreması Isırganı toplarken sadece ufak ve taze uç yaprakları toplamaya çalışın. Tam dolmamış hatta yarısı dolmuş bir poşetlik ısırgan, ya da pazardan aldıysanız bir iri demet veya iki ufak demet çorba için yetecektir. Isırgan yapraklarını saplarından ayıklayın. Bol suda yıkayın. Patatesleri soyun ve küp küp doğrayın. Soğanı aynı şekilde zar gibi doğrayın. Tencerede zeytinyağında patates ve soğanı hafif ölünceye kadar çevirin. Sarımsak ve ısırgan yapraklarını ekleyin ve tekrar birkaç kez çevirin. Suyunu ve tuzunu ilâve ederek pişmeye bırakın. İçindeki patatesler yumuşayınca çorbayı blender veya kollu mikser yardımıyla ezerek püre haline getirin. Servis yaparken üzerine birkaç kaşık krema ekleyip, ısırgan tohumu ile süsleyin. G www.tayyarozkan.com Geçmiş, zaten özümsenmiş olarak şimdinin içindedir. Fakat ustalık, el becerisi vb. kazanmak için araştırılması, irdelenmesi, kimi kez belki öykünülmesi gerekebilir... (Ressamların, resim öğrencilerinin eski ustaları kopya etmeleri gibi.) Fakat bununla asıl amaç, eski ustaların ürünlerine benzeyen ürünler vermek değil, beceri (maharet) kazanmaktır. Yaratıcı yenilik, yaratıcı esin, şimdinin içindedir. Bir belirsizlikten belirliliğe ulaşmaktır. Yoksa, yapılan şey, zaten belirli olanın (hem özde hem biçimde bilinenin) yinelenmesi olur. *** Tam bu noktada da, ucu açık (geleceğe açık) sanat kavramından ve buna bağlı olarak da sezgilerden, bilinçaltı kavramından söz etmek gerekir. Geçmişi (geleneği) kopya etmekte ise sezgiye, bilinçaltına yer olmasa gerek... *** Özetle şöyle denebilir: Geçmiş, şimdinin içinde zaten bulunuyor olsa da, onu ayrıca irdelemek, öğrenmek gereklidir. Bunu yaparken amaç, gelecek dediğimiz şeyin bir daha üretilmesi (reproduction) değil, onu irdelemek, öykünme yoluyla ustalık kazanmak ve bu arada da kuşkusuz, zevk almaktır. Asıl olan ise şimdi’dir. Şimdiyi yadsıyan bir gelenekçi anlayış, ki gelenekçilik ister istemez şimdi’nin yadsınmasıdır, kopyacılıktan öteye gidemez. Bu anlamda da ne geleceği ne de şimdi’yi içerebilir... Ölü bir doğum gibidir. Buna karşılık, geçmişte olanın bilgisine sahip ve duygusunu özümsemiş olan sanatçı, şimdiyi yaşayarak, şimdi’de kıpırdanmakta olan geleceğin kimi öğelerini de sezinleyecektir. Hem sezgiler ve bilinçaltı hem de bilinç aracılığı ile... Sanatı ve sanatçıyı düşünerek aldığım bu notlar öyle sanıyorum ki yaşamın bütünü için de geçerlidir. G [email protected] C M Y B C MY B ***
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle