Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 DERGİDEN ayısı ortaladık, kan ve ölüm yine yanı başımızdaydı, içinde tarihin içinden süzülüp gelenler de var, yarının tarihine kayıt düşülecekler de. 1 Mayıs 2008 hükümetin muhalif tüm kesimlere, işçilere, öğrencilere, gençliğe savaş açışı olarak kazındı belleklere. 3 Mayıs, dört devrimcinin, 36 yıl boyunca tam da Nâzım Hikmet gibi Varna kıyısında oturup karşı yakanın, yani Türkiye’nin ışıklarını izleyerek sızılarını yatıştıracaklarını, hayal kırıklığı çoğaltacaklarını hesaplamaksızın üç arkadaşlarını idamdan kurtarmak için uçak kaçırmalarının yıldönümüydü. 6 Mayıs ise bu üç devrimcinin alelacele idamıyla kazınmıştı belleklere. 18 Mayıs bir başka devrimcinin, İbrahim Kaypakkaya’nın işkenceyle parçalanan bedeninin babasına teslim edildiğini anımsatıyordu, unutmayı kendinden vazgeçmekle eşdeğer tutanlara… Elbette araştıranlar Mayıs’a dair karanlık sayfaların sayısını çoğaltacaktır, ama 68 döneminin 40. yılında ilk aklımıza düşenler bunlar… Tarihiyle yüzleşmektense demokrasi düşmanlığını arttırarak ayakta kalmayı deneyen iktidarların dünya coğrafyasının her bir yerine savurup attığı isimlerden biri derginin bu haftaki konularından. Adı Sefer Şimşek. 3 Mayıs 1972’de THY’nin Ankaraİstanbul uçağına bombalarla ve silahla, yolcu gibi binen Şimşek ile arkadaşları Aynullah Akça, Mehmet Yılmaz ve Yaşar Aydın uçağı ele geçirip Sofya’ya indirdiler. İki gerekçeleri vardı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek ve Türkiye’de 12 Mart cuntasının işkence ve baskılarını dünyaya duyurmak… Eylem idamları engelleyemedi, eylemin kendisi unutulmadı, ama eylemcilerin isimleri gazete sayfalarının arasına karışıp gitti, üstelik arkasında şaibeli, karanlık hikâyeler bırakarak… Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş’le iki hafta önce yaptığımız röportaj da bu şaibeler üzerine odaklandı… Röportajı internetteki haber sitelerinden Bianet kullandı, Türkiye’den dostlarının uyarısıyla Sefer Şimşek haberi okudu ve eylemlerinde samimi olduklarını anlatmak üzere bilgisayarının başına geçti… Yanıtını yine Bianet’e gönderdi, Cumhuriyet Dergi’ye de iletilmesini isteyerek… Mail trafiği, telefon konuşmaları, sorular, yanıtlar, Iğdır’dan, akrabalardan istenen fotoğraflar derken, 3 ve 4 Mayıs’ta yaşananlar ve sonrasına dair bir röportaj oluştu… Ortaya yine devlet terörü ve köksüzlüğü erken benimsemek zorunda kalan hayatlar çıktı… Acaba daha yaşadıklarını anlatmayan kaç köksüz var? İyi pazarlar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com 18 MAYIS 2008 / SAYI 1156 M Cinsel saldırıya çareler Selçuk Erez A 4 AYAK DANS GÖSTERİSİ Eşyaların dansı eynep Tanbay Dans Projesi kapsamında oluşturulan “4 Ayak” adlı dans gösterisi 22 Mayıs’ta Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde sahnelenecek. Kareografileri, grubun kurucusu Zeynep Tanbay tarafından hazırlanan gösteri, kullandığımız eşyalar çerçevesinde günlük hayatımızdan kesitleri sahneye taşıyor. Birbiriyle bağlantılı on altı bölümden oluşan gösteride karyola, iskemle ve masa gibi eşyalarla bedenimiz arasındaki fiziksel ilişki sorgulanıyor. Danslarını Philip Glass’tan Yann Tiersen’e kadar çok geniş bir yelpazedeki müzikler eşliğinde sergileyen topluluk, yurtdışında da önemli başarılara imza attı. Almanya’nın önemli dans sahnesi Stuttgart’ta da bir gösteri sergileyen topluluk, Suddeutsche Zeitung gazetesi için Renata Klett tarafından kaleme alınan makalede “uluslararası alanda keşfedilmeye değer bir topluluk” olarak değerlendirildi. G Z merika’nın popüler kadın dergilerinden biri “Cinsel saldırıya uğrarsanız ne yapmalısınız?” başlıklı bir yazı yayımladı. Şunlar öneriliyor: 1. Çantanızda küçük bir fırın temizleme spreyi bulunsun. Adamın gözünü mahveder. Sizi bırakır, kendisiyle uğraşır. 2. Sivri bir kurşun kalem ya da mürekkepli kalem bulundurun. Mürekkepli kalemin boş olması, içindeki akıtıp çantanızı, cebinizi kirletmenizi önler. Eline saplarsanız bununla uğraşırken kaçabilirsiniz. 3. Tırnaklarınızı sivri uçlu kesin. Yüzünü daha etkin tırmalar, daha can yakarsınız. 4. Çantanızda polis düdüğü bulunsun; bunu öttürün. Düdük yoksa cıyak cıyak bağırın, imdat isteyin. 5. İdrarınızı koyverin, yapabilirseniz dışkılayın, boğazınıza parmak atıp kusun. Bu önlemleri niçin okudum? Çünkü cinsel saldırı olayları ile giderek daha fazla karşılaşıyoruz ve basının aktardığının gerçekleşenin çok ufak bir yüzdesi olduğunun da farkındayız. Bu haberler bir süredir gazetelerin ilk sayfalarını bile işgal etmeye başladı: Pippa Bacca adlı İtalyan sanatçı barış mesajı vermek için gelinlik giyerek Milano’dan yola çıkmıştı. Türkiye’ye vardıktan sonra kendinden bir süre haber alınmadı; Murat K. tarafından tecavüz edilip boğulduğu anlaşıldı. Dinci bir gazetenin köşe yazarlarından biri, 14 yaşında bir çocuğa tecavüz ettiği iddiasıyla Mudanya’da tutuklandı. Öyleyse ne yapmalı? Kızlarımıza bu önlemleri anlatmalı mı? Bunu hangi bakanlık üstlenmeli? Uçak yolcularına hosteslerin her uçuştan önce kaza anında yapılacakları gösterdikleri gibi, her sabah televizyonlarımızda biri çıkıp tecavüze uğrandığında ne yapılacağını anlatsın mı? Amerikan dergisinde önerilenleri ve psikologların, tekvandocuların vb. çözümlerini kızlarımıza ezberletsek bu ülkenin kadınları evde, işte ve sokakta cinsel saldırıya uğramaktan acaba kurtulurlar mı? Maalesef hayır! Ancak... Bu ülkenin okullarında, tapınaklarında insanlara, kadınların erkeklere baş eğmeleri gereken, zayıf yaratıklar ya da erkeklere ait birer eşya olmadıkları sürekli anlatılırsa, Kadınların da tıpkı erkekler gibi karşı cinsten kimi seveceklerine, kimi benimseyeceklerine, kimi seçeceklerine sadece kendilerinin karar vermesi gerektiğini bilip bunu güzel söyleyenlerin klipleri televizyonlarda her gün gösterilirse, Ülkeyi yönetenler de dahil bütün erişkinler kamusal alanların hem içinde, hem dışında, özel yaşamlarının her safhasında kadın ile erkeğin tartışmasız eşit olduğunu kavradıklarını yansıtırlarsa, Cinsel saldırılar, sadece psikopatların girişimleri ile sınırlı kalır ve o kadın dergisinde önerilenleri bilmek ve bu konuda uzmanlar yetiştirmek gibi önlemler de bu sayıyı en aza indirir. Sayın Olli Rehn ve Joost Lagendijk ve diğer AB saygınları, bizimkilerden bu önlemleri almalarını hiç istemeyecek misiniz? Bunlar sizce önemsiz midir? Bize gerekmez mi? Bir deneyin bakın ne fark edecektir: Bizi dinlemezler, ama siz söyleyince göreceksiniznasıl da hemen gündeme alacak ve gereğini yerine getirir numarası yapacaklardır! G erezs@superonline.com TEMÜR KORAN SERGİSİ Bağımsız renkler emür Koran’ın onbeşinci resim sergisi izleyicilerin hayal gücünü harekete geçirecek. Tuval üzerindeki farklı kompozisyonlara yönelik araştırmalarını güçlü desenleriyle aktaran Koran, rengi de biçimden bağımsız haliyle kullanıyor. Ancak bu bağımsızlaşma, biçimle uyum içinde. Böylece ortaya çıkan kendine has kompozisyon da mekan zaman ilişkisine, sanatçıya özgü bir anlatım kazandırıyor. Durağan bir tuval üzerinde dinamik bir anlatım yakalamak da Koran’ın oluşturduğu kompozisyonun temelini oluşturan önemli bir detay. Temür Koran işlerinde sanat tarihinden referansları kullanmaya dikkat ediyor. Özelilkle Barok anlatımla oluşturulan kurgu, izleyicideki ritmi harekete geçiriyor. Temür Koran’ın resimlerindeki tat da buradan geliyor. Ritm üzerinden sağlanan odaklanma, birbirinini tekrar etmeyen anlam çağrışımlarını ortaya çıkarıyor. Temür Koran’ın resimleri, Evin Sanat Galerisi’nde 20 Mayıs’a kadar sergilenecek. G T Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergicumhuriyet.com.tr AYŞE ERKMEN SERGİSİ Aşağı Yukarı G üncel sanat dünyasının uluslararası isimlerinden Ayşe Erkmen’in sergisi “Aşağı Yukarı” 15 Temmuz’a kadar Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde. Sergi, uluslararası platformda adlarını duyuran Türkiye’den sanatçıları, izleyicilerle buluşturan ve René Block’un küratörlüğünde, Melih Fereli danışmanlığında hazırlanan “Türkiye’de Güncel Sanat” dizisi kapsamında düzenleniyor. Yapı Kredi Yayınları, sergiyle eş zamanlı olarak, sanatçının hayatı ve işlerine dair Ayşe Erkmen )>uçucu< / =şimdi=( başlıklı bir monografiyi yayımlıyor. Kitabı, sanat kuramcısı ve tarihçisi Dr. Friedrich Meschede kaleme aldı. Kitapta, Fatoş Üstek’in Ayşe Erkmen’le yaptığı bir söyleşi de yer alıyor. Düşünceyi ön plana çıkaran, zaman ve mekân algısına yeni boyutlar getiren eserler üreten sanatçı “Yaptığım iş; bir ses ya da bulunmuş bir taş veya dans eden bir genç de olsa, bu üretimlerimin her birinin birer heykel ya da heykel üzerine, dolayısıyla sanat üzerine bir üretim olduğunu düşünüyorum” diyor. Erkmen’e göre, heykellerin açık havada taşınması onların geldikleri yere geri dönüşlerini de görünür kılıyor. “Çünkü” diyor, “her zaman bir geri dönüş var: Sanat yapıtı için bir müzenin koleksiyonunda bulunmak onun sergilendiği zamanlar dışında müzenin deposuna geri dönüşünü de içerir”. G C M Y B C MY B