17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 MAYIS 2008 / SAYI 1155 5 Demet Tuncer “Çocuklar Duymasın” dizisinde canlandırdığı Amerikalı patroniçe “Mary Smith” karakteriyle tanındı ama Mary olarak hatırlanmak istemiyor, çok daha fazlasını barındırdığını söylüyor. Kendi deyişiyle o bir rol fabrikası. Aldığı ödüller de bunun kanıtı... Vokalistlik ve sunuculuk da yapıyorsunuz. Yine de oyunculuğun hayatınızda ayrı bir yeri var sanırım, en çok hangi rolde oynamak istersiniz? Hayalim bir ajanı oynamak, çünkü ajan olduğunuzda herkes olabilirsiniz. Aslında bu anlamda sanırım biraz arsızım. Farklı ürünlerden besleniyorum. Mesela Dünya Ekonomi ForumuDavos Zirvesi’nde sunuculuk yapmam önemliydi. Sunuculuk yaparken insanlar neye, niçin geliyor ve ne alıp gidiyor bunu çözüyorum. İnsanlar beni Çocuklar Duymasın’daki Mary olarak tanıdılar ama bende birçok Mary var. Anlaşılan Mary olarak akıllarda kalmak sizi rahatsız ediyor. Mary benim şansım ve şanssızlığım. Bu başlangıç için güzel, ama sonrası için biraz kırıcı, çünkü ben Mary değil de, Demet Tuncer olarak varım. Ben bir rol fabrikasıyım, onlar benim karakter ürünlerim. Kadın ve komediyi bir araya getirmekte zorlanılıyor, siz de zorlananlardan mısınız? “Kadın komedi yapamıyor” diyorlar, hatta pek çok kadın da bu görüşte. Bana sorarsanız tiyatro olarak ve oyun olarak âlâsını yapıyoruz. Talk show’da fazla olmayışımız ise bizden kaynaklı değil. Asıl neden kültür ve geçmişten gelen “kızım kimseyi kendine güldürme”, “belden aşağı espri yaparsan kötü bilinirsin” söylemi. Yani kadınların özgürce güldürebilmesi, gülebilmesi için önce mantığın değişmesi gerekli. Babanız tiyatrocu değil de diplomat olmanızı istiyormuş. Sizse, Amerika’da siyasal bilgiler okurken tiyatro eğitimi de almışsınız. Bunca başarıdan sonra şimdi aranız nasıl? Bu son iki ödülle babama da cevabını vermiş oldum, “Bak gördün mü diplomat olmadım ama istediğimi yaptım, benim diplomatlığım bu...” dedim. Ben hep müzikal tiyatroda oynamak istiyordum ama ailemde herkes avukat olduğu için babam bana hep engel olmaya çalıştı. Provalara gitmemem için önümü kesti, kapıyı kilitledi ama annem ve ablam onu her seferinde oyaladığı için ben kaçıp giderdim. Elbette babamla çekişmemiz beni bugünlere getirdi. Şimdi de üniversitelere gidip gençlere destek oluyorum, onlara sabredin ve çok çalışın herkesin zamanı gelir, diyebildiğim için çok mutluyum. G DEMET TUNCER Ben bir rol fabrikasıyım Ali Deniz Uslu u yılki Afife Tiyatro Ödülleri ile Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyuncu Ödülleri’ni takip edenlerin karşısına hep aynı isim çıktı; Demet Tuncer. Sanatçı, “Müzikaldeki Hayalet” oyunundaki performansıyla, “Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Kadın Oyuncusu” ödüllerini aldı. Tuncer’e ödülleri kazandıran, beş farklı kadın karakteri canlandırırken sergilediği oyunculuğu kadar, dansları ve söylediği şarkılarda gösterdiği başarıydı da. O, bu başarıyı, işinde ve sahnede “despot” olmasına bağlıyor, en iyiye ulaşmak için bunu yapması gerektiğine inanıyor. Hayali ise bir ajanı oynamak, “çünkü ajan olduğunuzda herkes olabilirsiniz” diyor. İki haftada tiyatronun saygın iki önemli ödülünü art arda aldınız, neler hissediyorsunuz? Elbette çok mutluyum ama sanatım ödüllere endeksli değil... Ortaokulda bir gün arkadaşımla masatenisi oynuyorduk. Benden çok daha iyi oynuyordu, ben de sürekli “skor kaç?” diyordum. Sonra durdu ve bana “Demet, skoru düşünme, yalnızca oyna” dedi. Bana hayatımın dersini verdi o gün. Yani benim için önemli olan sonuçlar değil, yapabildiklerim, yapacaklarım ve bunun bana yaşattığı tatmin ve huzur. “Müzikaldeki Hayalet” sizin için önemli bir tecrübe oldu. Nasıl başladınız bu oyuna? Bana bu işi, Müzikaldeki Hayalet’in yapımcısı eski dostum İpek Kadılar teklif etti ve “kestane kebap acele cevap” dedi. Ben de kabul ettim. Birlikte işe koyulduk. “Müzikaldeki Hayalet”te beş farklı kadın karakteri canlandırıyorsunuz. Bunca kadın içinizde nasıl yaşıyor? Oyun için önce çok uç karakterleri çıkardım. Onlar kolaydı, çok belirgin tavırları vardı ama ara karakterler için hangi burçta olabileceklerine kadar her şeyi düşünmem gerekti. Nerede, nasıl yaşarlar, travmaları nelerdir, insanlarla nasıl ilişki kurarlar, gözlerini nasıl kaçırır, nasıl bakarlar, tüm bu davranışları dert edindim. Sürekli kadınları ve kendimi gözlemledim. Çalışmalarda çok eleştirildim, tahammül sınırlarımı bile B Fotoğraf: Vedat Arık zorladım ama bu yoğun eleştirilerin sonunda doğru kişilikleri kendimde yaratmayı başardım. Sahnede kostüm değiştirme aralarım birer dakikaydı, hemen o kimliğe bürünmem, bir önceki karakterin yorgunluğunu diğerine bırakmamam gerekiyordu, çünkü o başkasıydı. Küçük aksesuvar değişiklikleri ile başka kadınlara geçiş yapıyordum, sesim ve bakışlarım değişiyordu. Üstelik müzikal tiyatro, tiyatrodan daha şiddetli disiplin gerektiriyor, çünkü vücudunuzu daha fazla kullanıyorsunuz. Zamanla zihnin unuttuklarını beden hatırlatıyor. O halde çok disiplinli birisiniz... Evet, hatta kendime ve çalışma arkadaşlarıma karşı despotumdur. Mesela tüm provaları uzatırım, hele de oyun zamanı yaklaşmışsa, kimseyi kolay kolay bırakmam. Bence en iyiye ulaşmak için birinin bunu yapması şart. John Legend’dan “Live in Philadelphia” A merikalı R&B şarkıcısı, besteci ve piyanist John Legend’ın canlı konser albümü “Live in Philadelphia” yayımlandı. “Once Again” albümüyle R&B/HipHop listelerinde uzun süre zirvede yer alan John Legend çocuk sayılacak yaşta başladığı müzik kariyerine iki büyük albüm ve unutulmaz birçok parça sığdırdı. “Get Lifted” ve “Once Again” albümleriyle geniş bir hayran kitlesi kazanan John Legend, beş Grammy Ödülü’nün de sahibi. Geçen yıl “The Show Me” turnesiyle birçok konser veren müzisyen, bu performanslarını yeni albümünde topladı. 19 parçadan oluşan albüm, Legend’ın sahne performanslarının stüdyo kayıtlarından çok daha duygusal ve dinleyene yakın olduğunun bir kanıtı. “Live in Philadelphia” albümünde John Legend’ın, “Save Room”, “Slow Dance” ve Corinne Bailey ile beraber söylediği “Where’s The Love”, ilk dikkat çeken parçalar. Bunun yanı sıra albümde Legend’ın Grammy ödüllü parçaları “Heaven” ve “Ordinary People” da yer alıyor. Albümde Legend’ın yaptığı cover’lar: Sly&The Family Stone’dan “Dance To The Music”, Beattles cover’ı “I Want You (She’s So Heavy) da var. Piyanoyla soul vokalin uyumunu çok iyi bir şekilde müziğine yansıtan John Legend’ın albümü “Do You Wanna Ride” ile açılıyor. Bu şarkı albümün genel havasını hemen hissettiriyor. Geriye kalan 19 parçayı da sakin ve bir o kadar soluksuz şekilde dinliyorsunuz. Hatta albümün stüdyo kaydı kadar hatasız gelmesine de şaşırıyorsunuz. “Live in Philadelphia”, Legend’ın tanıyanlar için iyi bir arşiv çalışması, onu ilk kez dinleyecek olanlar içinse iyi bir başlangıç. G TİYATRO Vicdanı kandırabilmek... olisiye romanlarıyla ünlü Fransız yazar Fred Vargas’ın iki metninden uyarlanan “Kaygıların Yürürlükten Kaldırılması” oyunu, Lulu Menase’nin yönetiminde ilk kez Türkiye’de sahneleniyor. Oyun, 16. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 17, 20, 21, 23 ve 24 Mayıs’ta, Fransız Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak. İstanbul’da doğan ve tiyatro çalışmalarını Türkiye ve Fransa’da sürdüren Lulu Menase, Fransa’da Türk yazarların eserlerini sahneye koyarken Türkiye’de de Fransız yazarları tanıtmaya önem veriyor. P “Kaygıların Yürürlükten Kaldırılması”, Türkçe üstyazı ile Fransızca oynanacak. Oyunun dekorları, yazar Fred Vargas’ın ikiz kız kardeşi ressam Jo Vargas tarafından tasarlandı. Oyunda yazar, yarı bilimsel bir konferans, yarı skeç şeklinde dünyadaki altı buçuk milyar insanın da sorunlarını çözmek için aşk, sıkıntı, politika, ekonomi, savaş, özgür irade gibi konuları açıyor. Seyirci ile ümitlerini, iyimserliğini, rüyalarını paylaşıyor, “vicdan”ını kandırabilmek için seyirciden yardım istiyor. G www.iksv.org C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle