Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 31/1/08 16:51 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 3 ŞUBAT 2008 / SAYI 1141 Ülkemizde infertilite... İ Sağlığınıza bir alternatif: ACMOS nfertilite, bilinen adıyla kısırlık, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada gündemden düşmeyen bir sorun. Türk İnfertilite Vakfı verilerine göre de Türkiye’deki görülme oranı yüzde 711. Kısırlık sebepleri, stres, yaşam şartlarının kötüleşmesi, alkol ve sigara olarak sayılabilir. Yapılan araştırmalar, çocuk sahibi olamamanın Türkiye’de en sık rastlanan boşanma ya da aile içi şiddetin nedeni, özellikle Anadolu’da, kumalık sisteminin ayakta kalmasında büyük bir etken olduğunu da gösteriyor. Çocuk sahibi olmaya çalışan çiftlerin büyük çoğunluğu da, bilinçsizlik ve çevre baskısı gibi nedenlerle, üçdört aylık bir denemenin ardından çareyi tüp bebek merkezlerinde aramaya başlıyorlar. Verilere göre, ülkemizdeki infertillerin yüzde 7580’i organik kısırlık değil, yani bu kadın ve erkeklerde görülen kısırlık fizyonomilerindeki herhangi bir sorundan kaynaklanmıyor. Aslında çocuk sahibi olmayı dört gözle bekleyen bu çiftlerin tek sorunu zamanlama. Doğru zamanlamayı bulmak, doğurganlığın en önemli iki hormonu LH ve östrojenin pik yaptığı yani tepeye vurduğu dönemi yakalamaktan geçiyor. Bu dönem genellikle kadınların bir aylık adet döngüsünün ortalarına A CMOS yöntemi, vücuda verilen titreşimlerle bedeninizdeki sorunu anlayıp çözüm için uygun ürünü söylüyor; özlü yağlar, mineraller, fitoterapi, iz elemanları, homepatiler, renk filtleri... ACMOS Center yetkilisi Nilüfer Kadıoğlu anlatıyor... Vücuttaki titreşimler üzerinden bedeni tanıyan ve tıkanıklara çözüm üreten ACMOS yöntemiyle ilgili bilgi verebilir misiniz? Vücuttaki titreşimleri ölçebilen ACMOS, Lecher antenini kullanarak hem vücudun enerji bedenlerindeki kaymaları hem de vücudun eksikliklerini tespit ediyor, ACMOS valizde bulunan 300 değişik üründen hangisine ihtiyaç duyulduğunu belirliyor. ACMOS valizdeki ürünler özlü yağlar, mineraller, fitoterapi, iz elemanlar, homeopatiler ve renk filtrelerinden oluşuyor. Ayrıca, VAF adı altında vücuttaki hücre bozulmalarında rezonansa giren ürünler ile ağrı terapisinde kullanılan ACMOS Brain Connector adı verilen, sadece ACMOS Center’larda bulunan ürünler var. ACMOS yönteminin uygulanması bir buçuk saat sürüyor. Vücut kendi dengesizliğini kendi de düzeltebilir, ancak bu kişinin tamamen doğal ortamda, 11.5 ay tatil yapması ile mümkün olabilir. Bu yöntem, kadın, erkek, çocuk herkese hatta anne karnındaki çocuğa bile uygulanabiliyor. Vücudun ihtiyacı olduğu ürün sorunun ne olduğunun da işaretini veriyor mu? Vücut, özlü yağlara cevap veriyorsa, bu vücuttaki sorunun kalıtıma bağlı olduğunu gösteriyor. Minerale yanıt veriyorsa, problemin kalıtımsal olduğunu, ama vücut stres altındayken ortaya çıktığına işarettir. İz elemanlara; endokrin sistem problemlerinde ihtiyaç duyuluyor. Homeopati ürünleri bu yöntemde hormonal, genel (alerji ve zehirlenmeler de etkin), psikolojik olmak üzere üç ayrı çeşitlilik gösteriyor. Fitoterapi ürünlerinden birine vücut ihtiyaç hissediyorsa bu kişinin beslenme problemi olduğunu Doğru zamanlama sağlıklı anneliğin ön koşulu... denk geliyor ve en fazla 4872 saat sürüyor. Takvim metodu bu yöntemlerin en kolayı. Bir aylık bir dönem (iki adet arasında geçen süre) içerisinde genellikle 14., 15. ve 16. günler kadınlar açısından hamile kalmak için en uygun günler olarak biliniyor. Vücut ısısı takibi sık kullanılan yöntemlerden bir diğeri. Ovülasyon (yumurtlama) dönemlerinde kadınların vücut ısısının 0,5 ile 1,5 derece arasında gösterdiği artışın saptanması sistemine dayanıyor. Ancak, bu yöntem tıbben çok geçerli sayılmıyor çünkü aynı döneme denk gelebilecek bir enfeksiyon ya da hastalık durumu da vücut ısısındaki artışa neden olabiliyor. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda infertilite sorununa çözüm olacak ev tipi dijital ovülasyon testleri geliştirildi ve bu testler ülkemizde de eczanelerde satışa sunuldu. Dünyada mevcut yöntemler içinde tıbben en güvenilir sonuç veren yöntem olarak bilinen ovülasyon testleri günlük idrar ölçümleri ile LH ve östrojeni kandaki değerlerine çok yakın bir seviyede ölçüyor ve dijital ekranı aracılığıyla çocuk sahibi olma olasılığının en yüksek olduğu günü kullanıcısına haber veriyor. ortaya koyuyor. Renk filtreleri ise vücudun toksin eliminasyonunda etkindir. Belli bir metodoloji takip edilerek uygulanan protokolde vücut ihtiyaçlarıyla rezonansa giriyor ve vücuda o ürün yükleniyor. Eğer vücutta tıkalı akupunktur hatları varsa, bu noktalar vücudun üzerinde kontrolünü kaybettiği noktalardır ve bu noktalar uyarılır. Bu uygulama ya ACMOS Lecher anteniyle ya QuantoACMOS aletiyle ya da ACMOS stimülator ile gerçekleştiriliyor. İnsanlar daha çok hangi şikâyetlerle geliyorlar? İlla bir şikâyeti olanlar gelmiyor. Bu yöntem öncelikle koruyucu tıbba hizmet ediyor, çünkü yaşadığımız ruhsal, fiziksel ve zihinsel sorunlarımız önce titreşimsel bazdaki dengesizlikten kaynaklanıyor. O esnada vücut dengelenirse maddeleşmeden sorun gideriliyor. Sorunun çözülmesi için kaç seans gerekiyor? ACMOS metodu titreşim tıbbı olarak görüldüğünde şikâyetlerin ortadan kalkması da yapılan dengelenmelerin vücutta madde boyutunda gerçekleşmesine kadar ki bu süreci tahmin edemiyoruz sürüyor. Bu metotla vücudun kendi kendine iyileştirmesi düzenlendiği için belli bir zaman belirtmek uygun değil. Bir sonraki seansa da vücut karar veriyor. Seanslar benim uygulamamda 150 YTL’dir. YENİ ÜRÜNLER Müzik tutkunları için... Minton’dan Sevgillier Günü için ilginç bir hediye; player. Tüm âşıkların sabırsızlıkla beklediği bugün de henüz o özel kişiye hediye almadıysanız ve sevgiliniz kelimenin tam anlamıyla bir müzik tutkunuysa Minton 3079 ve 3084 mp3 player tam aradığınız hediye. Piyasaya yeni çıkan Minton 3079 ve 3084’le sevgilinize aşk şarkıları da hediye edebilirsiniz. mp3 Kalpli hediye seçenekleri Watson 14 Şubat Sevgililer Günü için birbirinden şık ürünler sunuyor. Üstelik Watsons’ın kalpli hediye seçeneklerinin oldukça ekonomik fiyatları var. Kalp şekilli mumdan fotoğraf çerçevesine her şey kıpkırmızı ve aşk dolu... SOFRA Aylin Öney Tan Sanayii Nefise Mektebi’nin 46. senei devriyesi Sanayii Nefise (Güzel Sanatlar) Akademisi’nin 46. senei devriyesini tesid (kutlama) maksadıyla dün Fındıklı’daki mektep binasında bir ihtifal yapılmıştır. İhtifale şehrimizin birçok mümtaz şahsiyetleri ve bu meyanda kolordu komutanı Şükrü Naili Paşa, Şairiazam Abdülhak Hamid, vali Mithat, polis müdürü Şerif beylerle matbuat (basın) erkânı ve şehrimizdeki sanayi nefise müntesibini (ilgilileri) ve bazı süfera (elçiler) iştirak etmiş ve davetliler mektebin konferans salonunda toplanmışlardır... Davetliler salonda toplandıktan sonra, talebe namına Edip bey kürsüye çıkarak hazır bulunanlara davetlerine icap ettiklerinden dolayı teşekkür eden bir nutuk irad etti. Bundan sonra mektep talim heyetinden sanat tarihi müderrisi Vahid bey kürsüye çıkarak uzun bir nutuk söyledi. Vahid bey bu nutkunda 46 senelik bir maziye malik olan Sanayii Nefise Mektebi'nin tarihçesini çizmiş ve bu müddet zarfında geçirdiği safhayı tekrar ettikten sonra sanayii nefisenin cumhuriyet idaresi tarafından layık olduğu mevkiye yükseltildiğini bir lisanı şükranla yad etmiştir. Mimar Vedat Tek’in Vahid beyin nutkundan sonra davetliler, (18731942) öğrenci talebe hanım ve beyler tarafından modern kimlik kartı. mimari, mösyö Egli atölyesi, mösyö Monçeri atölyesi, Vedat bey atölyesi, Sırrı bey atölyesi ve mektebin diğer atölyeleri gezdirilmiş ve misafirlere atölyeler hakkında izahat verilmiştir. Bundan sonra davetliler aşağıdaki salonda hazırlanan büfeye davet olunarak burada kendilerine çay, pastalar ikram edilmiştir. Sanayii Nefise Akademisi’nde elyevm (şu anda) 316 talebe vardır. Bunlardan 156’sı mimar, 117’si ressam, 12’si heykeltraş şubelerinde ders görmektedirler. Bu talebe meyanında 30 kadar da sanayii tezyiniye (süsleme sanatı) talebesi mevcuttur. Muhtelif şubelerde çalışan kız talebenin miktarı 80 kadardır. Bunlardan başka muhtelif atölyelerde sâmi (dinleyici) sıfatıyla çalışan 15 talebe vardır. Sanayii Nefise Akademisi Viyana’dan meşhur mimar profesör mösyö Tagli ile sanayii tezyiniye profesörü Weber’i celp etmiş (getirtmiş) ve bu suretle sanayii nefisenin inkişâfı (gelişmesi) için kuvvetli bir adım daha atmıştır. 4 Mart 1928 Pazar Kak kebap... K arakış bastırınca doğa koyu bir sessizliğe gömülür. Karların örttüğü toprak derin bir uykudadır. Tabiatın canlanması, tazelikler ile fışkırması, meyve ağaçlarının çiçeğe durması henüz pek uzaktır. Mutfaklar da bu suskunluktan payını alır. Baharın coşkusu, yazın neşesi sofralara uzaktır. İşte böyle durumlarda yazdan yadigâr kalan tatlar damakların imdadına yetişir. Yaz aylarında kurutulan körpecik sebzeler, güneş dolu meyveler karlarla kaplı günlerin kurtarıcısıdır. Tarih boyunca Anadolu mutfağında kurutulmuş yiyecekler önemli bir yer tutmuş. Kuru sebzeler kadar kuru meyveler de tencere yemeklerinde, yahnilerde kullanılmış, özellikle etli yemeklere tat katmış. Patatesin bilinmediği, domatesin henüz Anadolu’ya adım atmadığı dönemlerde kuru meyveler yemeklerin yegâne çeşnisi olmuş. Tatlı lezzetlerin ve kuru meyvelerin tuzlu yemeklerde kullanımı ortaçağ Arap mutfağına dayandırılan bir alışkanlık. Rahmetli Stefan Yerasimos’un Şirvani’nin kitabından derlediği “Sultan Sofraları, 15. ve 16. yüzyılda Osmanlı Saray Mutfağı” kitabında kuru meyveli yemeklerin bolluğu dikkati çekiyor. Şirvani’nin birçok tarifinin temelinde de ortaçağ Arap mutfağı üzerine en önemli belgelerden biri olan Bağdadi’nin “El Bağdadi” kitabı olduğu düşünülürse bağlantı açıklık kazanıyor. Marianna Yerasimos da Boyut Yayınları’ndan çıkan “Osmanlı Mutfağı” kitabında 15. yüzyıl yemekleri içinde Mutancene, Tuffâhiyye, Seferceliye, Çeşidiyye gibi türlü çeşitli meyveli et yemeği sayıyor. Saray alım defterlerinde inciri huşk, eriki huşk, armudi huşk, visnei huşk, kebabi üzüm, üzümi mürg ve üzümi kuş gibi kalemler dikkati çekiyor. Halk dilinde ise kuru meyve isimleri bu kadar havalı değil, basitçe “kak” olarak adlandırılıyorlar. ElmaArmut kakları kış aylarının en büyük eğlencelikleri. Kak, hep Farsçadan kelime almaya alışık Türk mutfağının Farsçaya verdiği ender sözcüklerden biri. Tarihi biraz deşince başka ilginç bilgiler de ortaya çıkıyor. En heyecan verici bilgilerden biri Alanya Müze Müdürü arkeolog Seher Türkmen’den geliyor. Tarih boyunca önemli bir liman kenti olan Antalya’da sadece kuru meyve ticareti için özel bir ölçü birimi kullanılıyormuş. Floransalı tüccar Pegolotti Alanya Limanı’ndan Avrupa pazarı için yüklediği kuru meyveler için “Scimeo” adı verilen bir ölçü birimi kullanmış. Besbelli ki Anadolu kakları Evropa taamlarına daha o zamanlardan tat katmış. Karlı karakış günlerinde kaklı tatlarla taamlarınızı tatlandırın, kakı sofranıza kebap eyleyin. Kebabı yahniyi meyveyle çeşnilendiren eski lezzet ustalarını anmadan kışı geçirmeyin. aylinoneytan@yahoo.com Erikli yahni Medyatik Yayınevi tarafından Türkçe ve İngilizce olarak basılan “19. Yüzyıl İstanbul Mutfağı” adlı kitap kuru meyveli yahniler gibi değişik lezzetlere yer veriyor. Kitabın yazarlarından Özge Samancı Osmanlı mutfağı konusunda uzman bir tarihçi, Sharon Croxford ise bu kültüre merak salmış Avustralyalı bir beslenme uzmanı. Tarihi tarifleri deneyerek bugüne uyarlamış ve mutfağımızın unutulan lezzetlerini günümüz damağına uygun hale getirmişler. Tarifler birbirinden güzel ama ev kadını Ayşe Fahriye’nin yüz küsur yıl önce yazdığı bu kuru erikli yahni bambaşka. Ürkmeyin, üşenmeyin, deneyin kazanan siz olacaksınız! 500 gr. kol veya kürek tarafından kuzu eti, ceviz büyüklüğünde doğranmış, 2 orta boy (250 gr.) soğan, rendelenmiş, 2 çorba kaşığı (60 gr.) tepeleme tereyağı, 200 kuru siyah erik, çekirdekleri çıkarılmış, 3 tatlı kaşığı şeker, 2 çubuk tarçın, 1 tatlı kaşığı tuz Eti tencereye koyun ve üstünü geçecek kadar su ekleyip kaynatın. Üzerinde biriken köpüğü alın, birkaç dakika kaynatın ve altını kapatın. Eti haşlama suyundan alıp bir süzgece koyun ve et suyunu saklayın. Rendelenmiş soğanı süzgeçten geçirin ve suyunu çıkarın ama posasını atmayın. Süzdüğünüz soğan suyu ile eti karıştırın ve 1015 dakika bekletin Tereyağını yayvan bir tencerede kızdırın. Etleri yağda çevirip bir tabağa alın. Tencerede kalan yağda soğan posasını pembeleştirin. Erikleri ekleyip bir iki dakika daha çevirin. Etleri, et suyunu, tarçın çubuğunu, şekeri ve tuzu tencereye ekleyin, kapağını kapayıp kısık ateşte et yumuşayıncaya kadar yaklaşık bir saat pişirin. Bu süre zarfında et suyunu çekmeli ve yağına kalmalıdır. Bu leziz tarifi kuru kayısı, kestane ve ayva ile de yapabilirsiniz. İşte size 1882 tarihli tarifin ilk yazıldığı halindeki anlatımı, istediğiniz gibi uyarlayın. Kestane, Ayva ve Kuru Kayısı ve Kara Erikli Yahniler: “Mizaca göre ya kemikli veyahut kemiksiz etlerden yumurta kadar fakat yağlı parçalar kesmeli. Suda kaynatmalı ve köpüğünü almalı, kemikleri sudan çıkarıp kuruyuncaya kadar süzmeli; soğan suyu ve tuz sürüp, tavada ve revganı sadeile pembece kızartmalı; tekrar kendi suyuna atıp kalem tarçın ile kaynaya kaynaya pişmeye karib oldukta, ayva ise etlerin cirminde doğrayıp ve kestane ise iç kabuklarını çıkarıp ve kayısı ve erik ise çekirdeklerini içlerinde bırakıp kalan kızartma yağı ile cüzi kavurup tencereye koymalı ve tuz miktarı şeker eklemeli ve etler ilik gibi olup fakat meyveler dağılmadan indirmeli ve suyu dahi cüzi kalmalı.”