22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 EKİM 2008 / SAYI 1179 5 gerekirse hayatımın en kötü iki yılını yaşadım. Sokakta fal dahi baktım, hâlâ da bakıyorum. Hatta zabıtalar beni hırpaladı, iki kere de eşyalarımı aldılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Bush’un köpeği” olarak resmettiğiniz kolajınızı hâlâ yanınızda taşıyorsunuz. Şimdi değişen bir şey var mı? Kolaj özgürlüktür. O dönemde Penguen davasına çok şaşırmıştım, kolajımı da ondan sonra yaptım. Siyasetçi ya da politikacıysanız eleştirilirsiniz, bunun da farklı şekilleri vardır. Hoşgörüsüzlüğü profesyonelce yapmanın bir anlamı yok. Başbakan “öfke, belagat sanatıdır” diyordu. Daha önce bir röportajımda ona ne söylemek istersiniz demişlerdi, ben de “sakin ol” demiştim. Bunca zaman geçti, şimdi daha da sinirli ve öfkeli. Şu an ise ona “gerçek ol” demek isterim. Üniversiteye geri dönmeyi düşünüyor musunuz? İsterdim, ama gizli gizli bana iş verilmemesini söylüyorlar sanırım. “Ben masumum, dönmek istiyorum” diyorum, ama önümüzdeki günler neler olacak göreceğiz. Zaten artık benim kıyafetimi de beğenmiyorlar ve istemiyorlar. Daha yaşanabilir bir dünya mümkün... Muhalif kolaj sanatçısı Michael Dickinson iki yıl önce bir kolajında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Bush’un köpeği” olarak resmetti. Sonra başına gelmeyen kalmadı. On gün gözaltında tutuldu, öğretim üyeliği yaptığı üniversitedeki işinden oldu, sınır dışı edildi. Yine de Türkiye’den kopamadı. Geçen ay davadan beraat etti ve daha yaşanabilir bir dünya umudunu koruyarak geri geldi. Ali Deniz Uslu ichael Dickinson muhalif bir kolaj sanatçı. Aynı zamanda tiyatrocu, yönetmen ve Yeditepe Üniversitesi eski öğretim üyesi. 22 yıldır Türkiye’de yaşıyor, kolajlarında Thatcher’ın, Blair’in, Bush’un saldırgan politikalarını hedef alırken, savaşlara ve haksızlıklara karşı tepkisini koyuyor. Dickinson, bundan iki yıl önce de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Bush’un köpeği” olarak resmetti. Sonrası mı? Önce gözaltına alındı, 10 gün yabancılar koğuşunda idari işlemler gerekçesiyle tutuldu, işinden oldu, oturma izni gerekçesiz uzatılmadı ve sınır dışı edildi. “Yine TAKIMDAN SIKILDIM, ŞALVAR ÇOK RAHAT Sıkı bir anarşist olduğunuzu biliyorum. Siyah şalvar ve takke niye? Takım elbiseden çok sıkılmıştım. Kot pantolondan da nefret ediyorum. Şalvar ise çok rahat, bu iklimin giysisi, yazın serin, kışın da sıcak. Takke de bu anlayışımı tamamlıyor. Böyle olunca ne giyeceğinizi düşünmüyorsunuz. Yani takkemi ve şalvarımı çekip o şehirli yorgunluğu yaşamadan mutlu olabiliyorum. İki yıl önce Kadıköy’deki İsrail ve ABD protestocularının arasına kipaya benzeyen takkenizle gelince epey zor anlar yaşamış, İsrailli sanılıp hırpalanmıştınız. Benim de kolumu 1 Mayıs’ta “gösterici” olduğumu sandığı için bir polis kırdı. Bazı zihniyetler “öteki” gördüklerine şiddet uygulamaktan hiç çekinmiyor. Evet, öyle. Derdimi anlatamadım. En üzücüsü de o arbedede 20 yıldır giydiğim sandaletlerimi kaybettim. Dinle de aranız yok sanırım. Budizm okudum, Rahibe Teresa adına kurulan bir yardım derneğinde çalıştım, ama kilise ve papadan nefret ediyorum. Dini otorite korkunç bir şey. Mesela Papa doğum kontrolüne günah diyor, insanlar doğuyor ve açlıktan ölüyor. Bence din korkusu büyük günah ve insancıl değil. Ben pek çok şeyi 30 yaşımdan sonra öğrendim. Dünyada neler olduğunu, küresel politikaları, siyaseti... Faşist diktatörler Reagan, Thatcher ve Bush’un planlarını... Onlar ve onlar gibilerin hepsi deli ve ne yazık ki bizi kontrol ediyorlar. En büyük tanrı ve lider, para. O yüzden para yoksa dert yok diyorum. Bir sürü din var, bu da bir problem. Allah ya da tanrı tek, o zaman niye senin dinin, benim dinim, seninki kötü benimki iyi diye bir şey var? İnsan ol, iyilik yap, o yeter. Bize yeni bir dünya gerekli. Ben tüm dünyanın 2012 olimpiyatlarında grev yapmasını diliyorum. Eşit bir dünya istediğimizi söyleyelim. Hepimiz parasız bir dünya istersek neden olmasın? Buna inanmak ve harekete geçmek yeterli, bu bir ütopya değil, ona hayat kazandırabiliriz. Ben de bunu anlatan flamaları, fanzin broşürlerini dağıtıyorum. Belki de olimpiyatların açılış günü büyük bir sokak partisinin ertesinde yeni bir dünyaya uyanırız. Yeni kolaj çalışmalarınız var mı? Zamana ve ruh halime göre değişik çalışmalar yapıyorum. Şu aralar Obama ve McCain üzerine çalışıyorum, ama bence onların da diğerlerinden hiç farkı yok, yalnızca renkleri değişik. Fikirleri de, yapacakları da aynı... “Zengin Genç Adam” isminde, yönetmenliğini de yaptığım bir tiyatro oyunum var, İsa’nın son günleri hakkında çok ilginç göndermeler içeriyor, zaten bence İsa bir anarşist! Şimdi de bu oyun üzerinden yeni bir kitap yayımlamanın planlarını yapıyorum. G Michael Dickinson’ın muhalif kolajları Moda’daki pek çok kafenin duvarlarını süslüyor. M geleceğim” diyerek Türkiye’den ayrıldı, ama burayı vatanı gibi sevdiği için sürekli gidip geldi. Dickinson geçen ay söz konusu davadan beraat etti, çektiği sıkıntılar ona kaldı. Bir dönem çalışamadığı için fal dahi bakıp geçimini sağlayan Dickinson’a beraat ettikten sonra Noam Chomsky bile tebrik mektubu gönderdi. Şimdi eski hayatına dönmenin yollarını arıyor, her şeyin değiştiğinin ve eskisi gibi olmayacağının farkında. Siyahlar içinde, şalvarı ve takkesiyle kendine özel anarşist tavrıyla direnmeye devam ediyor. Bir de hayali var; 2012 olimpiyatlarında tüm dünyanın eşit bir dünya istediğini göstermesi. Biraz cesaret ve hareketle bunun mümkün olacağını düşünüyor. Her sabah yeni bir dünyaya uyanmanın umudunu taşıyor. Sokakta bunu anlatan fanzin broşürlerini dağıtıyor. Hakkınızda hakaret davası açıldığında Yeditepe Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği yapıyordunuz, o sıra işinize son verildi. Çalışma izniniz olmadığını bahane edip sınırdışı edildiniz. Neler yaşadınız? Başıma inanılmaz şeyler, çok hızlı bir şekilde geldi, dava sırasında on gün gözaltında tutuldum, kötü muamele gördüm. Beni önce Ümraniye’ye sonra da Zeytinburnu’na götürdüler. Kaldığım yerde Afganlılar, Pakistanlılar ve Afrikalılar vardı, çok zor durumdaydılar... İşimi kaybettim, oturma iznim iptal olduğu için ne yapacağımı bilemiyordum, inandığım bu ülkeye artık yalnızca turist olarak gelebileceğimi söylüyorlardı. İngiltere’ye döndüm, oradan İrlanda’ya geçtim, sanki sürgün edilmiştim. Belli aralıklarla Türkiye’ye gidip geldim. Doğrusunu söylemek İstanbul’un sokak ‘sinek’leri Mahmut Hamsici stanbul’un Taksim, Cihangir, Beyoğlu, Tünel, Karaköy gibi merkezleri yaklaşık beş yıldır karasineklerin saldırısı altında! Bu muhitlerde sokakta dolaşırken gün içinde binlerce karasinek çıkabilir karşınıza. Bunlar sokak sanatçısı Fly Propaganda’nın stencil (şablon alıp sprey boyayla duvara resmetme) tekniğiyle yaptığı sokak eylemlerinin ürünü sinekler. Her biri sokakların dört bir köşesini sarmış durumda… Ama en çok Fly’ın öfkesini çeken piyasa sembollerinde; banka duvarları, reklam panoları, atm’lerde… Fly, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu… Birçok arkadaşı sanatını galerilerde icra etmeyi tercih ederken o sokağı tercih etmiş. İşleri belli sanat çevrelerinden ilgi görüp davet üzerine İstanbul Bienali’nde sergilenmiş olsa da o sokağa devam ediyor. “Galerilerin tasarlanmış metrekareleri ve kiralanmış geçicilikleri sokağın gerçekliği ve kalıcılığıyla karşılaştırılamaz bile. Düşünsenize, galerinin duvarlarında sokaktaki spontane müdahale anını nasıl yaratabilirsin? Sokağa yaptığın iş o an ve sonsuza kadar o mekânı dev bir galerinin küçük bir duvarına dönüştürüyor. “Bu daha gerçek” diye açıklıyor sokağı seçmesini. Fly’ın “sokağa çıkışı” üniversite yıllarına denk geliyor. Altı yıl önce reklam sektöründe profesyonel iş hayatına geçişiyle birlikte de kendi tabiriyle “tam anlamıyla” sokağa çıkıyor. Sinek karakterinin de işte bu süreçte oluştuğunu söylüyor Fly: “Bu eylemleri benimle beraber sürdürecek bir karakter yaratsam ve hatta ona dışarıdan akıl versem o da uygulasa diye düşündüm. O işleri yapan ben ve fikri veren ben. Bu fikir beni ileride ikiye bölecekti. Sinekleri yapan kişiyi tanıyıp tanımadığımı soranlar bile oluyor. Gizlilik, yapılan işin gereği.” İstanbul’da Taksim ve çevresindeki sokakları gezerken adım başı karşımıza çıkıyor, piyasalaşmanın sembolleri üzerinde uçuyor, konduklarına saldırıyorlar. Bunlar sokak sanatçısı Fly Propaganda’nın şablonlama tekniğiyle yaptığı Sinek’leri. Fly’ın Sinek’leri sanat mecrasından geçerek öfke ve isyanı sokakla buluşturuyor... Peki, bu alengirli adı ve sinek figürü nasıl ortaya çıkıyor? “İsim ya da bir işaret. Yazının resmi, resmin yazısı. Hem böyle düşündüm hem de yaptığım işlerin tavrını temsil etsin istedim. Bir de hayatın ta orta yerinden, bildik bir şey olsun istedim. Basit, alelade, belki de biraz sinir bozucu. Vandal. Benim için bu robot tanıma uyan görüntü Sinek’ti. Sinek, propaganda kavramıyla bir araya geldiğinde daha fazla düşünmedim. Daha basit anlatamazdım” diyor ve ekliyor: “Dünyanın en anarşist yaratığı bence. Sokaktaydım. Sinekle beraber geziyordum. Sokaktan köküne kadar beslenen, durumları, olayları kendince işaretleyen bir şehir efsanesi (küçük ama mide bulandırıcı) çıkarmıştım.” Fly’ın çalışma başlıklarına sokağa, yani hayata dair ne varsa giriyor. “Her şeyi duymaya ve görmeye çalışıyorum” deyip “Gösterdiğim şeyler hayatın içinden durumlar. Gözüme, kulağıma batan özellikle içinde insan olan konular ve durumlarla ilgileniyorum. Politika, gündemdeki olaylar, üretimsiz tüketim, beyaz ötesi, Tayyip’in kene sorunu, Irak sorunu, söyleyemediklerimiz vb… Bazen sadece müdahale etme, eylem. Alakasızlık anı.” Fly, kafasına vurula vurula sokakla ilişkisinin önü kesilen 80 sonrası kuşaklardan ve yaşadığı yer de Türkiye! Dolayısıyla geceleri sokakta korku duyduğunu gizlemiyor ancak bir o kadar da haz ve mutluluk hissediyor: “Korku, panik, haz ve mutluluk. Bunların hepsini aynı anda yaşıyorum. Siz (şehir) uykuya dalar, sinekler ortaya çıkar. Eğer daha önceden belirlediğim bir mecra ise direkt hedefe yöneliyorum. Herhangi özel bir hazırlık olmuyor. Tabii bazen, kalıpların büyüklüğü nedeniyle kendimce geliştirdiğim kamuflaj çalışmalarım oluyor. Genelde malzemelerim yanımda gezerim. Bir ev partisine giderken bile. Sinek bu, her yerde. Sonuçlarına Türkiye’de katlanman gerek. Aslında bayağı riskli bir iş. Hele herkesin kraldan çok kralcı, polisten çok polis olduğu bir toplumda. B..ktan durumlarla karşılaştım. Ama şimdiye kadar bu konuda poliste bir kaydım yok. Yarabbi şükür.” Fly’ın anlattıkları arasında en eğlenceli olanı ise dört duvar arasında kendi hazırladığı bir reklam çalışmasına geceleyin sokakta, kendisinin müdahale etmesiyle ilgili olanı: “Daha önce çalıştığım yerlerden birinde yaptığım reklam kampanyasının billboard’una müdahale etmiştim. Öyle zevkle yaptım ki. Bütün sinirimi çıkarmıştım.” Fly bu aralar yeni üretimler peşinde. Bir yandan internet sitesini hazırlıyor bir yandan da çalışıyor, yazıyor, çiziyor, kafa yoruyor… Sineği yeni kılıflara hazırlıyor. Önümüzdeki dönemlerde İstanbulluların karşısına yepyeni işlerle çıkacak… Kim bilir belki de son derece sürpriz, çok tartışılacak, çok konuşulacak işlerle... G İ C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle